hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Gül ve Erdoğan'ın konuşmaları iddianamede

    Gül ve Erdoğanın konuşmaları iddianamede
    expand

    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın AK Parti'nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi'nde açtığı davanın iddianamesinde, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarına da yer verildi.

    İddianamede, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Dışişleri Bakanlığı dönemindeki bazı açıklamaları yer aldı.
     
    İddianamede, "Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunmak suçundan hakkında dava açılan Fetullah Gülen isimli tarikat liderinin yurtdışında kurduğu okullar bir ticari şirket olarak değerlendirilip temas ve işbirliği yapılması, Abdullah Gül'ün Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Bakanlığın genelgesi ile Büyükelçiliklerimizden istenmiştir" denildi.
     
    Gül'ün yine Dışişleri Bakanlığı döneminde, Başbakan Erdoğan'ın, "AİHM'nin türban kararını din alimlerinden görüş almadan vermesini eleştirdiği" açıklamasıyla ilgili "...Mademki din ve inançlarla ilgili konular söz konusu, o zaman din bilginlerinden de görüş almak gerekir şeklinde düşüncelerini paylaşmış arkadaşlarla. Bunu farklı mecralara çekmenin bir anlamı yok" dediği aktarılan iddianamede, Gül'ün aynı dönemde ayrıca, "AB İlerleme Raporu'nun demokrasi ve insan hakları alanlarındaki sorunlar listesinde türban yasağının dahil edilmemesini eleştirdiği" kaydedildi.
     
    "Günü geldiğinde bunların hepsi kalkacak"
     
    Gül'ün, "türban yasağının AB insan hakları standartları içinde bulunmayan bir yasak olduğunu ve günü geldiğinde bu yasağın Türkiye'de kalkacağından şüphe duymadığını" belirterek, raporda türban konusuna yer verilmemesiyle ilgili "Tabii ki bunlar AB insan hakları standartları içinde olmayan yasaklardır. Günü geldiğinde bunların hepsi kalkacak Türkiye'de" şeklindeki beyanlarının da laik devlet ilkesine aykırı olduğu savunuldu.
     
    İddianamede, Abdullah Gül'ün Dışişleri Bakanlığı döneminde farklı tarihlerde türbanla ilgili yaptığı bazı konuşmalarda "laik devlet ilkesine" aykırı olduğu ileri sürüldü.
     
    İddianamede, bu konuşma şöyle yer aldı:
     
    "...Düşünsenize ben toplumda hak ve özgürlüklerin gelişmesi için bu kadar mücadele vermişim, sonra da hayattaki en yakınım olan eşimin hakları için mücadele etmemem istenecek, böyle bir şey olabilir mi? AK Parti olarak türban konusunu biz fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında görüyoruz ve değerlendiriyoruz. İsteyen başını örter, isteyen de örtmez, örten de nasıl örteceğine karar verir.
     
    Ben bu türban konusunda en zor konumdaki insanlardan bir tanesiyim. Bu İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki Leyla Şahin davası sürecinde de daha net olarak ortaya çıktı. Ben devletin görüşünü ve var olan kanunları savunmak zorundayım, bu yüzden vicdanım ile devlet işleri arasında sıkışıp kalıyorum....
     
    Bu tip yasaklarla Türkiye'nin bir yere gitmesi mümkün değildir. Türkiye'de azınlıkların dini hakları, özgürlükleri söz konusu olurken, çoğunluğun hak ve hukukuyla ilgili konularda eğer kısıtlamalar varsa, bunlar savunulacak işler değildir. Muhakkak ki bunların bir süresi vardır... Hükümet yasakları kaldırmakta kararlıdır...
     
    Türkiye'de kadınların yüzde 70'e yakını başörtüsü kullanırken, hala üniversitelerde, birçok yerlerde ne yazık ki sıkıntılar var. Ama bunları kesinlikle unutmuş değiliz, bunu açık söyleyeyim... Bunlar Türkiye'ye yakışmayan yasaklardır..."
     
    Erdoğan'ın konuşmaları 61 başlıkta toplandı
     
    İddianamede, "AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın laiklik ilkesine aykırı eylem ve demeçleri" 61 başlık altında toplandı.
     
    "Modern İslam devleti Türkiye"
     
    İddianamede, Erdoğan'ın, 2003 yılı Mayıs ayında Malezya gezisinde News Straits Times adlı gazeteye, "Modern bir İslam devleti olarak Türkiye, medeniyetlerin uyumuna örnek olabilir" demecine yer verildi.
     
    "Aynı anda hem laik hem Müslüman olunmaz"
     
    İddianamede, Erdoğan'ın 22 Ağustos 2001 tarihli açıklamasında, "...Bazıları laikliği din gibi algılıyor. Laiklik din olursa aynı anda Müslüman olunamaz. İnsan iki dine mensup olamaz. Asıl itibarıyla laiklik bir sistemdir ve fertlerin değil, devletin laikliği söz konusudur. Dine mensupluksa ferdi bir tasarruftur. O manada söyledim' dediği" kaydedildi.
     
    "Üst kimlik T.C vatandaşlığıdır"
     
    Erdoğan'ın, Avustralya'nın Sydney kentini gezerken, "Herkes kendi kimliğiyle övünebilir. Bu onun en doğal hakkıdır. Kürt Kürtlüğüyle, Türk Türklüğüyle, Çerkez Çerkezliğiyle, Laz Lazlığıyla övünebilir. Etnik kimlik anlamında söylüyorum. Ama bizi üstte birbirimize bağlayan üst kimlik TC vatandaşlığıdır. Bu ortak paydadır... Hepimizi yaratan mutlak yaratıcı Allah'tır. Ayrıma ne gerek var. O üst ortak paydada birleşip el ele vereceğiz" şeklindeki sözleri de iddianamede yer aldı.
     
    "Kaçak Kuran kursu çirkin bir ifade"
     
    2005 yılı Mayıs ayında Erdoğan'ın, izinsiz açılan Kuran kurslarıyla ilgili olarak "Bir defa, şu ifade, çok çirkin bir ifade, Kaçak Kuran kursu diye bir ifade olmaz. Yanlış bir şey. Bir defa, kanunun ruhuna aykırı. Kuran öğrenilir. Kuran'ı öğrenmede kimse suç ifadesi kullanmaz. Bu millet Müslüman'dır ve Müslüman olan millet, kendi kitabı Kuranı da rahatlıkla öğrenebilir... Önce bu millet, Müslüman olarak, tabii ki kendi kitabını öğrenecektir, bilecektir ama onun ruhunu kavrayacaktır. Onun ruhunu kavramasına yönelik de kendi çarelerini bu millet, yasalar içerisinde, tabii ki üretecektir" şeklindeki sözleri de iddianamede laiklik ilkesine aykırı açıklama olduğu savunuldu.
     
    "Elhamdülillah şeriatçıyım"
     
    İddianamede, Erdoğan'ın daha önce basına yansıyan, "Fanilere kul olmayacağız, sadece Allah'a kul olmanın hazzını yaşayacağız", "Türkiye'de şu anda birilerinin şeriatı var. Ama bu şeriat tükendi. Şu anda kahrolsun şeriat diyenler, kendi kendilerine kahroluyorlar", "Ben İstanbul'un imamıyım", "Elhamdülillah şeriatçıyım", "Yılbaşına karşıyım", "Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok", "Yirmi yıl önce, yirmi beş yıl önce deselerdi, pop yıldızlarının çılgınlıklarını sergiledikleri Gülhane Parkı'nda bir gün gelecek, Allah'a aşık olanlar, ona sadık olanlar, muhlisler bu çınarların altını dolduracak ve buradan dünyaya nasıl Ortaçağ'ın karanlıklarından bir yeni çağ açmışlarsa, Allah'ın izniyle bir yeni çağ açılmışsa, Allah'ın izniyle yeni bir çağ, zulüm çağı kapatılacak, aydınlık bir çağ açılacaktır", "İmamlar da nikah kıysın", "Ben tekkeye değil, dergaha gittim" şeklindeki açıklamalarına da yer verildi.
     
    "Değişemem, değişmedim"
     
    Erdoğan'ın, AK Parti iktidara geldikten sonra sürekli "gelişerek değiştiğini" ve Milli Görüş için "Biz o gömleği çıkardık" şeklinde açıklamalarda bulunduğu hatırlatılan iddianamede, Erdoğan'ın katıldığı bir programda söylem değiştirerek, "Siyasete girerken farklı, siyasetten sonra farklı bir yaşam tarzı mı uygulayacağım, halkımı mı aldatacağım? Dün neysem, bugün de oyum, değişemem, değişmedim" dediği ifade edildi.
     
    Erdoğan'ın, kızlarının neden başörtüsü taktığı sorusuna, kızları Sümeyye Erdoğan ve Esra Albayrak'ın Kuran'a uyduğunu dile getirerek, "İnançlı Müslümanlarız. Kuran'da kadının toplum içinde türban takması gerektiği yazıyor", "Bundan, din ve devlet işlerinin ayrılmasına karşı olduğum anlamı çıkmaz. Ayrıca kızım türbanı şık buluyor", "Yüksekokullardaki türban yasağını hata olarak görüyorum. Bir demokratik ülke din özgürlüğünü sağlamalı. Buna, vatandaşların dinlerini yasalara saygı koşuluyla semboller vasıtasıyla ifade etmesi de dahildir. Türban yasağı liberal değildir" şeklindeki yanıtlarının da laiklik karşıtı açıklamalar olduğu ileri sürüldü.
     
    "Velev ki türban bir siyasi simge..."
     
    Başbakan Erdoğan'ın, bu yılın ocak ayında "Medeniyetler İttifakı Forumu" için gittiği İspanya'da, yaptığı konuşma da iddianamede şöyle yer aldı:
     
    "...Benim partim içinde nasıl başörtülü varsa diğer partiler içinde de var. Hepsinin siyasi tercihidir bu. Bu onların siyasi tercihine, dinin bir gereği olarak başını örttüğüne inanan ve bunu bu şekilde uygulayana zorla şu söyleniyor; 'sen bunu siyasi simge olarak takıyorsun' deniyor. 'Hayır ben bunu siyasi simge olarak takmıyorum' diyor. Velev ki (türbanı) bir siyasi simge olarak taktığını düşünün. Bir siyasi simge olarak takmayı da suç kabul edebilir misiniz? Simgelere, sembollere bir yasak getirebilir misiniz? Özgürlükler noktasında dünyanın neresinde böyle bir yasak var?"
     
    Beyaz çarşaf benzetmesi
     
    Erdoğan'ın, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a yönelik olarak, "İdam sehpasının yolunu gösteriyor. Biz bu yola çıkarken daha önce de demokrasiye inanmış insanların söylediğini söylüyoruz. Biz o beyaz çarşaflarla beraber yola çıktık. Biz bu konuda bedel ödemeye hazırız. Bu konuda rahatız" dediği belirtilen iddianamede, Erdoğan'ın şu sözlerine de yer verildi:
     
    "...Her şeyden önce sessiz duran yığınların bir temsilcisiyim. Bakın alanlara, belli insanlar gelip toplanıyor. Onlar da benim vatandaşım ve oralarda bazı senaryolar düzenleniyor. Sabırla izliyorum. Bulunduğum makam nedeniyle. Ama şu anda böyle bir şeyin karşısında eğer gerilim taraftarı olsam o meydanlara 10 katını biz toplarız... 5 yıl başörtüsü konusunda ses çıkarmadık. Hep sabır sabır dedik...Din İşleri Yüksek Kurulu 1980'de Kuran-ı Kerim'den bir ayeti alıyor şöyle diyor: Cenab-ı Hak bu ayeti ile celile ile cahiliye devrinin bu adetini kesinlikle yasaklamış. Müslüman kadınların başörtülerini, saçlarını, başlarını, kulaklarını, boyun ve gerdanlarını örtecek şekilde yakalarının üzerine salmalarını emretmiştir."
     
    "Katili affetme yetkisi aslında maktulün varislerine aittir"
     
    Erdoğan'ın ayrıca, 7 Mart 2008'de Uşak'ta, kendisine "Af yok mu?" diye seslenen bir vatandaşa, "...Af yok, suç işleyen cezasını çeker, Devlet katili affetme yetkisine sahip değildir. Katili affetme yetkisi aslında maktulün varislerine aittir. Öyle olması lazım..." şeklindeki yanıtı da iddianamede yer aldı.
     
    Başbakan Erdoğan'ın 2005 yılı Nisan ayında, dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in "türbanla" ilgili yaptığı açıklamalara verdiği yanıtların da aldığı iddianamede, Erdoğan'ın parti grup toplantıları, konferanslar, yurtdışı ziyaretleri ve seyahatlerinde uçakta yaptığı açıklamalara da yer verildi.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow