Nefise Karatay sunuculuktan memnun

CNN TÜRK'te "Afiş" programıyla seyirci karşısına çıkan Nefise Karatay, "İşimi o kadar seviyor ve büyük bir zevkle yapıyorum ki program hiç bitmesin istiyorum" dedi.
Mankenlik ve oyunculuğun ardından bir süredİr CNN TÜRK'ün kültür - sanat programı "Afiş"i sunan Nefise Karatay, yıllarca bu işi yapabileceğini söyledi.
Uzun süre televizyon programı yapmak istediğini ve sonunda CNN TÜRK'ün Program Müdürü Aslı Öymen ile yollarının kesiştiğini belirten Karatay, hafta içi her gün 19.15'te seyirci karşısına çıkıyor. Karatay'ın programı Kavram Eğitim Kurukları'ndan "Yılın En İyi Kültür - Sanat" programı ödülünü aldı.
* Kültür - sanat programı yapmak fikri nasıl çıktı ortaya?
Program olarak baktığınızda ulusal kanallarımızda maalesef reyting almadığı için kültür - sanat programları pek fazla yok. Ben buna hakikaten inanamıyorum. Bir sürü film izliyorum mesela, bir sürü sergiler açılıyor, kitaplar çıkıyor, albümler yapılıyor.
Neler olduğunu ben gerçekten merak ederim. Boş zamanlarımda bu benim hobimdir. Ben resim de çiziyorum mesela... Öyle bir merakım da var. Çok keyif aldığım, "Boş zamanım olsa da gideyim" dediğim şeyler, şimdi işim oldu. O açıdan kendimi çok şanslı hissediyorum. Bu yüzden de Aslı Hanım "Afiş"i teklif ettiği zaman çok mutlu oldum ve böyle başladı. İzleyen insanlardan da olumlu yorumlar aldım.
* Nasıl bir hazırlık dönemi geçirdiniz?
Zaten daha önce sunuculuk tecrübem vardı. Kamera önünde her zaman rahatım. Alışkanlığım, kameraya karşı bir sıcaklığım var. Aslı Öyken de bana bunu söyledi.
"Ekran bir insanı ya sever ya sevmez. Seni ekran seviyor ve ben böyle bir sunucu arıyorum" demişti. O günden sonra da başladık, bu şekilde... Ben tabii ki boş vakitlerimde sürekli gezip araştırdığım için şimdi daha böyle bir dikkat eder oldum. İşim gereği de artık tamamen bütün oyunları, sinema filmlerini takip ediyorum. Aynı şekilde dergileri takip ediyorum. Biz programda bir sürü şey işliyoruz.
* Sanata meraklı olmayan insanların zor yapacağı bir iş gibi..
Evet, meraklı olmayan insanlar için zordur muhakkak ama ben hakikaten çok zevk alarak yapıyorum. Herhalde hayatım boyunca bana en keyif veren iş bu oldu diyebilirim. Evet, modellik de oyunculuk da yaptım ama hakikaten bu işi o kadar çok sevdim ki...
Normalde bir filme giderken de kim oynamış diye araştırıyorum. İster istemez bakıp araştırıyorsunuz. Gittiğiniz zaman karşılıklı söyleşi yapıyorsunuz. Ama benim hiçbir zaman "Gazeteci olacağım, gazeteci kimliğim var" diye bir iddiam yok.
Sonuçta o filmi izlemeye giden insan ne kadar merak ediyordur, ne sormak istiyordur... Her şeyden önce onu baz alarak soruyorum. Hiç bu meslekle alakası olmayan birçok izleyici var dışarıda. Hepsini memnun edecek cevaplar alma derdindeyim. O yüzden benim anlamadığım işi, başka insanlar da anlamıyordur. Ondan yola çıkarak kendi merak ettiğim şeyleri de soruyorum.
* Gün içerisinde programa nasıl hazırlanıyorsunuz?
Ben haftanın 5 günü saat 07.00’de kalkıyorum, 09.00’da iş başı yapıyorum. Soruları editörümüzle birlikte hazırlıyoruz. Çok çalışıyorum. Her gün kanaldayım ve hakikaten işimin başındayım. Bu kadar sevmesem, keyif almasam bu kadar mutlu olarak burada bulunmasam yapmazdım bu işi...
Çünkü onun dışında başka bir şeyle yapılacak iş değil bu. Onu anlatmaya çalışıyorum. Bana başka kanallardan da teklif geldi. Çok iyi şartlarda da başka şeyler yapabilirdim. Bu iş bana hitap ettiği, beni mutlu ettiği için ben bu işin içindeyim. Ve her gün daha da büyüdüğüme inanıyorum. Çünkü çıkan bütün filmleri, her şeyi takip ediyorum. O kadar büyük bir zenginlik ki bu... Bunların içinde olabilmek. O yüzden hakikaten en keyif alarak en severek yaptığım iş "Afiş"in sunuculuğu... Hiç bitmesin istediğim iştir. O kadar seviyorum yani. Galalar falan çok keyifli geçiyor.
* Oyunculuğa dönüş yapacak mısınız?
Oyunculuğu da çok seviyorum o ayrı bir şey ama. Bunun tadını aldıktan sonra bilmiyorum, oyunculuk beni keser mi diye düşünüyorum. Yani bu işi asla bırakmak istemem. Çok yoğun temposu var. Hakikaten fimleri izlerken beryazperdede kendimi de hayal ediyorum. Bazen "Bunu ben böyle canlandırırdım, böyle hissederdim" diyorum. O da beni çok etkiliyor. Ama o da, bu da çok fazla zaman gerektiriyor. Ben şu anda bu yaptığım işten çok mutluyum.
Tamamen bu işe konsantreyim. Hatta geçen gün Uğur Yücel'le bir röportaj yaptık. "Sen burada ne yapıyorsun?" dedi. Bu programı sunuyorum dedim. "Oyunculuk yapmıyor musun, oyunculuk düşünmüyor musun?" dedi. "Şimdi ben bu programı sunuyorum o yüzden pek fazla vaktim yok" dedim. Sonra kendi kendime ben Uğur Yücel'e ne diyorum demeye başladım.(Gülüyor)
Çok esprisi oldu bunun hatta. Kameramanlar falan "Ne diyorsun sen Nefise?" demeye başladı. Kendimi bu işe o kadar kaptırmışım, kendimi bu işin içinde hissediyorum ki, evet o da var ama şimdi bu var anlamında söyledim. Sonra yine karşılaştık dedim ki, "Yanlış anlamayın. Tabii ki, siz de takdir edersiniz ben keyifle, gurur duyarak bu işin içindeyim." O da "Çok memnun oldum tanıştığımıza" falan dedi. Çok güldük. Ben kendi halime güldüm açıkçası. Çok ciddiyim, bu işi çok önemsiyorum yani.
* Sunuculuğunuzun yanı sıra kendinizden neler katıyorsunuz programa?
Asla işin ucundan tutmuşluğum yok. Hakikaten ekibin, olayların içindeyim. Bir şey hazırlanırken, bir yere gidilirken oturuyoruz, toplantı yapıyoruz. "Nasıl yapalım, neleri soralım, neyin üzerine gidelim, hangisini daha öne çıkaralım?" diye... Sergi mekanlarından tutun da yeni çıkan albümlere kadar oturup böyle yoğun bir gündemin sonucunda bu programı oluşturuyoruz. Her gün biraz daha büyüdüğüme inanıyorum. Mesela bakıyorum mesleki deformasyon oluyor, bir süre sonra sen de yorulursun, sürekli tiyatro izliyorsun.
* Kültürel etkinliklerin ne kadarını takip ediyorsunuz?
Mesela kaç günden beri işten eve gidiyorum, evden işe geliyorum, buradan çıkıyorum tiyatroya gidiyorum. Oradan eve gidip yatıyorum. Sabah yine geliyorum. Ondan sonra yine tiyatro izliyorum. Pazar gününden beri gitmediğim bir gün dahi yok. Ya tiyatro oyununa gidiyorum, ya sinemaya gidiyorum. Çok keyifli bir şey. Çok yoruluyorum diye düşünmüyorum. Evi bile artık otel gibi kullanıyorum. Çok koşturuyorum ama ben manevi olarak çok tatmin olduğum kendimi mutlu hissettiğim bir iş yapıyorum.
* Peki seyircilerden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Açıkcası öyle birebir insanlarla irtibat halinde değilim. Hani karşılaştığım zaman insanlar "Programa çok yakıştınız, çok güzel" diyorlar. Bizim reklam departmanına da gayet olumlu yorumlar geliyormuş. Umarım beğeniyorlardır. Çünkü ben hakikaten çok emek harcıyorum.
* Sizin takip ettiğiniz programlar var mı?
Televizyona çok fazla vakit ayıramıyorum. Çok fazla televizyon izlemeyi de sevmiyorum. Film takip etmeyi seviyorum. Hemen hemen çıkan bütün filmleri takip ediyorum. Hem işim gereği hem de ben eskiden beri film izlemeye meraklıydım. Günde 3 tane falan film izlediğim oluyor. Onları çok severek izliyorum. Böyle bir kaç tane program var ama oturup da hiçbir diziyi takip etmiyorum, izlemiyorum. Zaten öyle bir vaktim de sabrım da yok. Diğer bölümler için öbür haftaları bekleyeceksin. Ağdalı işler. Bir saat bakışmayla geçiyor.
Beni tatmin etmiyor, bana keyif vermiyor bunlar o yüzden de dizi izleyemiyorum. Belki komedi olacak başlayıp bitecek öyle izlerim. Amerika'da bile "Sex and The City" 20 dakika yani. Bizde 90 dakikayı diziye ayırmak lüks geliyor hayatımızda. Ben eve gidip uyuyacağım saati düşünüyorum. Hemen uyumak istiyorum. Ertesi güne hazırlığımı yapıyorum. Böyle geçiyor günlerim.
* Bu kadar yoğunluğun içinde kendinize nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Buradaki her çalışan birey kadar yani herkes kadar kendime vakit ayırabiliyorum. Herkes çok çalışıyor çünkü.
* Televizyonculuğa adım atmanızda sevgilinizin de etkisi oldu mu?
Ne alakası var. Ben hiçbir zaman işle özel hayatımı birbirine karıştırmadım. O konuya da dikkat ediyorum. Bu tip şeylere hiç girmek istemiyorum. Çünkü buna bir yorum yapsam arkası kesilmeyecek. Ben hakikaten kendime çok inanıyorum ve güveniyorum.
* Evlilik Nefise Karatay'a ne kadar yakın?
Hayırlısı diyelim. Her şeyin hayırlısı kısmet diyorum. Bu evlilik konularında önceden konuşmak bana çok fazla doğru gelmiyor. Hayat bize ne getirirse, neyi sunarsa ki hayatın insana ne getireceği de hiç belli olmaz ona göre artık.
Kaynak: Yasemin Ateş / MİLLİYET