Dali için Bağdat Caddesi'nde lokma döküldü
20. yüzyılın en önemli sanatçılarından sürrealist ressam Salvador Dali, ölüm yıl dönümünde Bağdat Caddesi’nde lokma dökülerek anıldı. Bu “Dali’ce” fikrin 5 yıl önce nasıl doğduğunu Milliyet'ten Melisa Vardal kaleme aldı...
Dün Salvador Dali’nin 34. ölüm yıl dönümüydü. Resmin aykırı ismi, deli dâhisi pek çok etkinlikle anıldı. Ama aralarında en ilgi çekeni şüphesiz pazar günü Kadıköy, Bağdat Caddesi’nde ruhuna dökülüp dağıtılan lokma oldu. Gelip geçenler lokmanın Dali’nin ruhuna dağıtılmasına şaşırsalar da hem Dali’yi andılar hem de dualarını yolladılar. Beş yıl önce “Dali’ce özlüyoruz” sloganıyla yola çıkan, Kroppa Dijital Ajans’ın düzenlediği bu etkinlik pandemi arasının ardından Bağdat Caddesi’nde pazar günü gerçekleşti. Ve gelenlerin Dali posteriyle fotoğraf çektirdiği, yakalarına onun ünlü pozunu astıkları bir anma törenine dönüştü. Pek çok insan ise kamera şakası sandı yaşananları. Kimi “Dali’ye yakışmadı” dedi, kimi “ Önce bunu yapan herhalde Dali’nin torunu diye düşündüm. Dali gibi ilginç bir etkinlik”, kimi de “Dali bir deli, lokmayı yersek biz de deli olur muyuz?” diye sordu. Tepkilerin tümünü toplayıp tarttığımızda ise bu etkinliğin Bağdat Caddesi’ne gerçeküstü kaldığını söyleyebiliriz. Elbette tanıyanı çoktu ama tanımayanı da çıktı ünlü ressamın. Lokma sırasına giren biri “Ben mahallede yeniyim tanımıyorum kendisini, iyi biri miydi?” diye sormaktan kendini alamadı.
ŞAKA MI GERÇEK Mİ?
Kroppa Dijital Ajans’ının düzenlediği bu etkinlik aslında sanatta farkındalık yaratmayı amaçlıyor. Amacına ulaşmıyor da değil. Çünkü Dali adını hiç duymamış olanlar bu lokma dökme sahnesi sayesinde telefonlarını bu kez onun kim olduğunu anlamak için ellerinden düşürmediler. Yoldan geçenlerin bir kısmı İspanya’nın bile Dali’ye bu kadar sahip çıkmadığını söylerken bir kısmı bu etkinliğin şaka olmadığına inanmakta güçlü çekti. Dali’yi ve eserlerini anmak için düzenlenen ve tıpkı onun gibi ‘alışılagelmişin dışında’ olan bu etkinliğin ileriki yıllarda bir festivale dönüştürülmesinin gündemde olduğunu da ekleyelim.
Bu “Dali’ce” fikrin nasıl doğduğunu ise Kroppa Dijital Ajans’tan Burak Su’dan öğrendik: “Ölüm yıl dönümünden hemen bir gün önce, beş sene evvel aklımıza geldi. Genelde sanatçıların vefatından sonra tüm markalar sosyal medyada sanatçının ölümüyle ilgili taziye mesajları yayınlar. Biz Salvador Dali gibi sürrealist (gerçeküstücü) akımın öncüsü bir ismi onun tarzında anmak hayaliyle yola çıktık. Bizim geleneğimizde göreneğimizde olan ölünün arkasından lokma dökmeyi Dali için yapalım istedik. Bu etkinlikle hem Salvador Dali’yi hem de sanatını anlatma fırsatı buluyoruz. Kişiliğinden ziyade sürrealist eserlerini sahipleniyoruz. Aynı etkinliği başka bir sanatçı ile yapsak muhtemelen aynı etkiyi yapmayabilir. Buraya gelen akademisyenler, sanatseverler söz konusu etkinliği sürreal bir performans olarak deneyimliyorlar. Aynı şeyi Orhan Veli için yapsak aynı etkiyi yaratır mı? Sanmıyorum. Çünkü sürreal olmaz. Orhan Veli için gerçekten lokma döktürmüş oluruz o zaman.”
‘DALİ’CE BİR YAŞAM NASILDI?
Döneminin sınırlarına sığmayan ‘çılgın’ ressamın en çok bilinen tablosu hiç şüphesiz “Belleğin Azmi”. Lokmasını yiyenlerin bir kısmının bile hatırlamakta güçlük çektiği ressamı biz de bu vesileyle analım. 11 Mayıs 1904’te doğan Dali, tam adıyla Salvador Domingo Felipe Jacinto Dali i Domènech, çarpıcı sanatıyla 1930’lu yıllarda ön plana çıktı. Katalan asıllı olan İspanyol ressam dönemdaşı olan diğer sürreal sanatçılardan devrin karanlığına destek vermesi nedeniyle ayrı düştü. Sembolizmle yollarını bir an bile ayırmayan Dali, 23 Ocak 1989’da hayata veda edene kadar sanatsal faliyetlerini sürdürdü. Korkularını, rüyalarını tablolarında betimledi. Tuhaf imgeleri hâlâ onu sürrealizmin en önemli temsilcilerinden biri yapıyor.