"Enkaz altında parçalanmış cesetler..."

Lübnan’da yayınlanan L’Orient Le Jour gazetesi muhabiri Patricia Khoder, 19 temmuzda Şii nüfusun ağırlıkta olduğu Güney Beyrut’u gezdi. İsrail bombardımanından önce Hizbullah’ın karargahı durumundaki Güney Beyrut’a dair gözlemlerini yazan Khoder, bölgenin bir enkaz yığınına dönüştüğünü yazıyor.

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Lübnanlı gazeteciye göre, Hizbullah’ın merkezi olarak bilinen bölgede ağır hasar meydana gelmesine rağmen, Hizbullah örgütüne etkili bir darbe vurulabilmiş değil.
 
Yazının tam metni şöyle:
 
"Enkazın altında, parçalanmış cesetlerin kokusu duyuluyor"
 
Hizbullah’ın genel karargahının bulunduğu mahallede, binalar yerle bir olmuş durumda
 
Ne görüntüler ne de kelimeler, Hizbullah’ın karargahı olarak tanınan, Beyrut’un güney banliyösü Haret Hreik’teki yıkımın boyutlarını tam olarak anlatabilir. Bu mahalle İsrail deniz ve hava kuvvetleri çatışmaların başladığı 12 Temmuz’dan bu yana aralıksız bombalanıyor.
 
Şii hareket dün, gazeteciler için, yıllardır Hizbullah’ın güvenlik alanı olarak nitelenen bu mahallede özel bir tur düzenledi. Bölge hafta başına kadar Hizbullah’ın yayın organları olan El-Manar televizyonuna, El-Nur radyosuna, Hizbullah genel sekreteri Hasan Nasrallah’ın bürosuna ve Hizb’in Şura Konseyi’nin merkezine ev sahipliği yapmaktaydı. Fakat bugün, Hizbullah’ın altyapısını ve komuta merkezini oluşturan bu bölgeden geriye hiçbir şey kalmamış durumda. Enkaz yığınlarından başka hiçbir şey yok.
 
Yaklaşık 20 bina hatta daha fazlası yerde kapanmış akordeonlar haline gelmiş durumda, ayaktakilerin ise, top mermilerinin darbeleri yüzünden ne çatıları, ne pencereleri ne de kapıları kalmış.

Güneyde mahallerinin sakinlerinin neredeyse tamamı evlerini terk etmiş. Hizbullah örgütünden korumalar olmadan bölgede dolaşmak söz konusu değil. Silahlı ve kasklı milisler tarafından korunmak bazı caddelerden geçiş sırasında gerçekten gerekli oluyor. Motosiklet üzerindeki bir milis “İsrail ajanlarının bölgeye sızmasına karşı mücadele ediyoruz” diyor. Çevremizdeki diğer arkadaşları gibi örgüt adına konuşan bu milis de “Hizbullah’ın güney Beyrut’u hedef alacak bir İsrail saldırısına çok uzun zamadır hazırladığını” söylüyor.

Daha gezimizin başında, kendisine basındanmış süsü veren kasklı bir kişi İngilizce olarak şu uyarıyı yapıyor: “Rehberinizin yanından uzaklaşmayın. Kişileri kameraya almak ya da fotoğraflarını çekmek yasaktır. Görüntüleme işinde yıkıntılar üzerinde yoğunlaşın. Aksi halde tüm kameralara el koyarız”.
Güney Beyrut’un genelinde yanmış kauçuğa ya da gaza benzer bir koku var insanı tiksindiren ve genzini yakan ( şimdi o kokuyu geceleri tüm Beyrut’ta duymak mümkün). Bu koku Hizbullah’ın karargah binasına yaklaştıkça insanın içine işleyen bir hal alıyor.

Burada ve her yerde, İsrail bombardımanından önce bina olduğunu hatırlatan enkaz yığınları var. Parçalanmış beton, cam, çerçeve, mobilya yığınlarının üzerinden yürümemiz gerekiyor, bölgeyi gezebilmemiz için.

Mahallede cadde diye bir şey kalmamış. Oyun kağıdından şatolar gibi, yollara devrilen binalar, geniş bir enkaz yığını oluşturuyor. İsrail hava kuvvetlerinin bombardımanı sayesinde, artık burada manzarayı kapatan yapılaşmadan geriye hiçbir şey kalmamış.

Mahallenin bazı bölgelerinde, enkazlardan yükselen tipik bir koku var: parçalanmış insan bedenlerinden yayılan koku.

Hizbullah kaynakları, mahalle sakinlerinin bombardımandan hemen önce tahliye edildiğini iddia ediyorlar, buna rağmen bazı sivillerin bina enkazlarının altında kalması engellenememiş.

Enkazın içerisinde, geçmişte burayı yaşam alanı yapan ama şimdi kaçmak zorunda kalan sivillerden geri kalan anılar görülüyor: çocuk bisikletleri, okul defterleri, kitaplar, kıyafatler, Hizbullah amblemi bulunan kartvizitler ve….bir köşede şehir isimlerinin Latin harfleriyle yazıldığı bir İran haritası."