hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Eğitim sistemine değil öğretmene güveniyoruz

    Eğitim sistemine değil öğretmene güveniyoruz
    expand
    KAYNAKAylin Göçmen Öztürk / Eğitim Servisi

    Türkiye’de eğitimi “sayarız”. Eğitimimizin nereden nereye geldiğini göstermenin tek yolu artan bina sayılarından söz etmektir. Kaç okulumuz olduğunu söyler, bu okulların nasıl insanlar yetiştireceğini anlatmayı unuturuz. Kaç dersliğimiz olduğunu sayar, o dersliklerde yaşananları görmezden geliriz. Sınav sayıları, o sınavlarda kazanılan puanlar, yüzdelikler, Türkiye sıralamaları gözümüzü kör eder. Niceliği, niteliğe teslim eder; notların, sayıların ardına gizlenen eğitimin gerçek yüzünü görmezden geliriz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan BM Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO’nun Küresel Eğitim İzleme Raporu (GEM Raporu) bize yine sayılardan söz ediyor. Ancak bu raporun dikkate aldığı alanlar bizim önemsediklerimizden biraz farklı. GEM Raporu, eğitimin içeriği ve yarattığı sonuçlarla ilgileniyor ve sistemimizin nasıl her yıl biraz daha zayıfladığını temel göstergelerle bize kanıtlıyor.

    Öğrencisini taciz etti şeriat mahkemesi istedi

    Eğitimde bu yıl yapılan 7 değişiklik

    Dünyanın en iyi 50 öğretmeni arasına girdi

    En düşük puan eğitim sistemine!
    Raporun en temel bulgularından biri velilerin bir bütün olarak Türk eğitim sistemine güvenmiyor olmaları. 21 ülke içinde yapılan değerlendirmeye göre Türkiye, velilerin eğitim sistemine en az güvendiği ülke. Bu güveni 10 üzerinden 4.5’la puanlayarak gösteriyor.

    Peki veliler sisteme duydukları bu güvensizliği nasıl telafi ediyor? Yanıt net: Veliler tek tek öğretmen seçiyorlar. Çocuklarını “bilinen” öğretmenlerin sınıflarına gönderiyor, hatta bu uğurda evlerinin çok uzağında okullar bularak evlerini taşıyorlar. Çünkü sisteme olan güven ne kadar düşükse “iyi” öğretmenlere olan puan da bir o kadar yüksek. 10 üzerinden yaklaşık 6.5.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Velilerin öğretmene duyduğu güvene rağmen, GEM Raporu, Bakanlığın aynı görüşte olmadığını da bize gösteriyor. Türkiye, öğretmenlerin eğitim planlanması ve ders içeriği konusunda en az söz sahibi olduğu ülkelerden. Daha önemlisi öğretmen özerkliği 2006’dan 2015’e dek giderek azalmış. Türkiye’de öğretmenlerin derslerin içeriğine karar verebildiği okulların oranı yüzde 20’nin altında kalırken, Çek Cumhuriyeti, Birleşik Krallık ve Estonya’da bu oran yüzde 100’e yakın. Analiz edilen 49 ülkenin çoğunda öğretmenlerin bu konudaki özerkliği artma eğiliminde iken Türkiye’de azalma eğilimi sürüyor.

    Matematik öğretemiyoruz!
    Öte yandan öğrencilerimizin temel matematik okuryazarlığında da durum pek iç açıcı değil. GEM Raporu, öğrencilerimizin ilköğretimden başlayarak liseye kadar tüm sınıflarda temel matematik becerilerini öğrenmekte zorluk çektiğini gösteriyor. Örneğin Singapur, Kore, Hong Kong gibi ülkelerde öğrencilerin tamamına yakını temel matematik becerilerine sahipken, bizde bu oran yüzde yetmişlerde kalıyor. Bu oranla, Fas, Güney Afrika, Kuveyt gibi ülkelerin hemen üzerinde yer alıyoruz. Daha önemlisi uzmanlar, bu yıl yenilenen müfredat programının da üst düzey düşünme becerilerinin kullanılmasını gerektirecek, bilişsel alanın bilme basamağının üstüne çıkan kazanım ifadelerinin sayıca az olduğunu belirtiyorlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Listeler bize ne anlatıyor?
    Şimdi gelin GEM Raporunun satır aralarında dolaşmak yerine duruma daha soğukkanlı bakalım ve şu sorunun yanıtını aramaya çalışalım: Neden bu ve buna benzer raporların sıralamalarının üst sıralarında ve alt sıralarında hep aynı ülkeler yer alıyor? Neden ilk10’lar ya da son 10’lar değişmiyor? Eğitim listelerinin kazananları neler yapıyorlar da yerlerini koruyorlar?

    Listelerin zirvelerinde yer alan ülkelerin en temel farkı şu: Eğitimi kendisine “dert” edinen, ulusal önceliklerinden biri haline getiren, daha nitelikli kuşaklar yetiştirmek için karar veren ülkeler adım adım ilerleyerek durağan eğitim politikaları olan ülkeleri geride bırakıyorlar. Üstelik eğitimi stratejik öncelik haline getiren ülkelerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu ülkeler öyle gizemli büyük işler de yapmıyorlar. Hatta tamda GEM Raporunun işaret ettiği temel alanlarda iyileştirmelerle başlıyorlar işe. Yani öğretmenlerine sahip çıkarak, matematik, dil, fen gibi temel alanlardaki okuryazarlık becerilerini geliştirerek ve eşitlikçi bir eğitim sistemi yaratarak.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Matematik nasıl öğretilir?
    Matematik okuryazarlığı bu becerilerin başında geliyor. Örneğin uluslararası eğitim listelerinin en altlarından yükselerek birinciliğe ulaşan Finlandiya’da matematik öğretirken bizim yaptıklarımızın tam tersini yapıyorlar. “Öğrencilerin matematiği başarabilmek için önce kendilerine güvenmeleri gerekir,” diyor Finli öğretmenler. “Anlattığımız matematik, ders kitaplarına sıkışmış soyut bir bilgi değil, matematiğin gerçek hayatla bağlantısını kurarak, onlara da bu beceriyi kazandırarak öğretiyoruz. Öğrettiklerimizi testlerle ölçmüyoruz” diyerek matematik eğitiminde dünyanın en başarılı ülkelerinden birinin sırlarını paylaşıyorlar.

    Öğretmenler: Sistemin temeli
    Yine de Finlandiya’nın yakaladığı başarının gerçek aktörleri deneyimli öğretmenler. Çünkü bu ülkede bütün öğretmenler en az master derecelerine sahip ve üniversitelerin başarısı en yüksek %10’luk dilimdeki bölümlerinden seçiliyorlar. Öğretmenler, sağlanan maddi ve manevi desteklerle toplum gözünde statüsü en yüksek mesleklerden birini icra ediyorlar.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Sosyal açısından öğretmenlerin durumu Güney Kore’de de böyle. Örneğin 15 yıl deneyimli bir ortaokul öğretmeni, GSMH’den kişi başına düşen tutarın yüzde 195’i kadar gelir elde ediyor. (OECD ortalaması: yüzde 124). Güney Kore’de öğretmenler ayrıca, bir çok OECD ülkesine göre, ders vermeye daha az zaman ayırıp, eğitim planlaması ile ilgili yönetsel görevlere daha çok konsantre oluyorlar.

    Sınavsız sistem mümkün mü?
    Gelelim sınavlara. Öğrencilerini sınavlarla değerlendirmeyen bir eğitim sistemi mümkün olabilir mi? Yanıt, evet. Eğitim başarısında en üst sıralarda bulunan Singapur örneğin ilköğretim basamağında uygulanan tüm merkezi sınavları kaldırarak, sistemini çocukların gelişimine odaklanmayı tercih etti. Böylece puanları değil, “Karakter gelişim kartları” ve “düşünme günlükleri” gibi araçlarla ebeveynlerin de çocuklarının sosyal ve gelişimsel ilerlemelerini takip etmelerini sağlayarak bir ilke imza attı.

    Bizde de olur mu?
    Şimdi gelelim, o önemli soruya. Son 10 yılda pek çok ülkenin kazandığı eğitim savaşını bizde kazanabilir miyiz? Biz de Finlandiya ya da Güney Kore gibi eğitim listelerini sonlarından yukarılara çıkmayı başarabilir miyiz?

    Bu sorunun eğitim piramidinin en üstlerindeki yetkililer tarafından yanıtlanması gerekiyor. Çünkü bilimsel, etkin ve eşitlikçi eğitimi bir ulusal politika haline getirmeden ve maddi destek sağlanmadan böyle bir başarıya imza atmak zor. Dahası bu başarı için kamudan özele, öğretmenlerden velilere hepimizin kararlı ve istekli olması çok önemli. Öte yandan eğitim yetkilileri şunu da gözden kaçırmamalılar: Zaman daralıyor. Eğitim dersinden sınıfını geçmek isteyen Türkiye’nin biran önce silkelenip harekete geçmesi gerekiyor.



    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow