6.8 MİLYON ÇALIŞAN
Ama ben, BES’te, düzenlemeye muhtaç bir alana, çalışanlara yönelik uygulanan sisteme dikkat çekmek istiyorum. Beş yıl önce, kamu-özel tüm çalışanların, işverenleri tarafından BES’e alınmasını sağlayan otomatik BES -bir başka adıyla da otomatik katılım sistemi- başladı. Bugüne kadar da 23 milyon çalışan işverenleri tarafından BES’e dahil edildi, bunların 16 milyonu sistemden ayrıldı. 6.8 milyon çalışan sistemde kalarak, tasarruf ediyor, devlet de yüzde 30 katkıyla bu kişileri destekliyor. Çalışanların oluşturduğu fon toplamı ise 27 milyar TL’ye yaklaştı. BES’teki fon büyüklüğü ise 333 milyar TL’yi buldu. Çalışanların oluşturduğu fonu da kattığınızda 360 milyar TL’lik toplam fon büyüklüğünden bahsediyoruz. Sistemde tasarruf eden 6.8 milyon çalışan rakamını küçümsemiyorum, ciddi bir sayıdır; ancak 16 milyon çalışanın sistemden ayrıldığı gerçeğini de göz ardı etmemek lazım. Son iki-üç yıldır da çalışanlara yönelik BES’te somut bir adım atılmıyor. Doğrusunu konuşursak, otomatik katılım sistemine el atılmazsa; olup olacağı bu kadardır; ne uzar, ne kısalır.
İŞVEREN KATKISI GEREKİYOR
Peki, ne yapılabilir? Eminim yazacaklarım işveren ve çalışanların hoşuna gitmeyecektir. Varsın gitmesin, ben yine de söyleyeyim. Çalışanlara yönelik BES’i ilk kez biz bulmadık, tek uygulayan da biz değiliz. Tasarrufları gelişmiş tüm ülkeler bu modeli uyguluyor. Fark nerede? İşveren katkısında. Onlarda işveren de sisteme katılıyor, biz de ise sadece çalışanın maaşından yüzde 3 kesilip, BES’e aktarılıyor; devlet de katkı sağlıyor. Açıkça söyleyeyim, işveren katkısı olmadan bu sistem büyümez, tasarruflar artmaz. Büyürse de işte bu kadar olur. Şunu da söyleyeyim, beş yıl önce bu sisteme işveren katkısı ile başlasaydık; çalışanın, işverenin ve devletin katkısı ile bugün sadece otomatik katılım sisteminde 180-200 milyar TL’ye yakın fonu, toplam BES’te de 600 milyar TL’ye yakın fonu konuşuyor olurduk. O zaman da kur artışlarından, sermaye piyasalarındaki dalgalanmalardan böyle etkilenmezdik.