"Ekonomi önemli eksikliklerle karşı karşıya"

Devlet Bakanı Nazım Ekren, Türkiye ekonomisinin, konjonktürel sorunlarının önemli bir kısmını özel sektörle birlikte hallettiğini, ancak yapısal olarak yapılması gereken önemli eksikliklerle karşı karşıya bulunulduğunu belirtti.
Ekren, Türk Girişimci ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) tarafından düzenlenen "KOBİ'lerde Dönüşüm" sempozyumunda, 2001 yılında finansal kriz yaşanırken, yeniden bir yapılanma süreci başlatıldığını, o dönemde şirketlerin yapılanması konusunu bir sonraki aşamaya bıraktıklarını, özel sektörün risk ve belirsizliği kendi içinde çözeceğini varsaydıklarını söyledi.
Dış ekonomik sektörlere bakıldığında, dış ticaret dengesi ile cari dengenin son derece önemli olduğunu vurgulayan Ekren, bu dengede enerji fiyatlarındaki artışın önemli bir baskı unsuru oluşturduğunu kaydetti.
Ekren, Türkiye'nin en önemli sorununun dıştan gelen problemlerden kaynaklandığına dikkat çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye'de şu anda içinde bulunduğumuz ekonomik göstergeler şöyle bir sinyal veriyor; Türkiye ekonomisi, konjonktürel sorunlarının önemli bir kısmını özel sektörle birlikte halletti, fakat yapısal olarak yapılması gereken önemli eksikliklerle karşı karşıya.
Türkiye'nin şu anda kriz üretmeyen bir konjonktür dalgasında olduğunu ifade edebiliriz. Bu noktada yapılması gereken de çok karmaşık değil. Yatırımların artırılması konusunda ne yapılacaksa ona uygun bir teşvik sistemi özel sektörle birlikte kurgulamaktayız. Çok kısa sürede, yıl sonundan önce bu konuyla ilgili bir açılımı paylaşacağız."
Ekren, içinde bulunulan ulusal ve küresel koşulların yeni bir perspektifin gerekli olduğu konusunda sinyaller verdiğini, burada 3 önemli dalga bulunduğunu ifade etti.
Bunları finansal, enerji ve gıda krizi olarak sıralayan Ekren, küresel ve ulusal gelişmelerin Türkiye'yi de etkilediğine dikkat çekti.
Hedeflenen ve planlanan sonuçlara ulaşmanın zaman alacağını ve önemli zorluklar içereceğini belirten Ekren, ancak temel ekonomik göstergelerin, Türkiye ekonomisinin eski kırılganlıklarının önemli kısmının kaybolduğunu, ekonomik büyüklüğü için farklı eşiklere geldiğini gösterdiğini kaydetti.
Ekonomi yönetiminin olaya yaklaşımı
Nazım Ekren, Türkiye'de yaşanan yeniden yapılanma sürecinin özel sektöre verdiği en ciddi sinyalin, iş yapma biçimlerinin artık değişiyor bulunması olduğunu vurgulayarak, "Değişim ve dönüşümü tartışırken üzerinde düşünmemiz gereken en kritik unsur, iş yapma biçiminin nasıl algılandığı ve buna bağlı olarak da nasıl bir pozisyon alındığıdır" dedi.
Konuşmasında, ekonomi yönetiminin olaya yaklaşımına da değinen Ekren, bu çerçevede dört ayaklı bir politika setini temel aldıklarını ve bunlardan birinin güven ve istikrarın korunması olduğunu belirterek, "Bütün piyasalarda likidite olmasına rağmen hala bir likidite sorunundan bahsediliyorsa bunun arkasında yatan gerçek neden, işlem gören ekonomik birimlerin artık güven sorunundan dolayı karşıdaki muhatabını gerekli ya da gereksiz sorgulama sürecine girmiş olmasıdır. Türkiye'de öncelikli olarak makro ekonomik istikrarın korunmasına, finansal istikrarın güçlendirilmesine ve güveni tesis etmeye mecburuz" dedi.
Ekren, küresel sistemin özellikle yükselen piyasalara bazı önemli sinyaller verdiğini, gerekli detayına ulaşılmayan konularda politika üretmenin yanlış olduğunu vurguladı.
Kendine güvenmek ve birlikte karşılıklı güveni tesis etmenin kritik olduğunu ifade eden Ekren, "Belki de en önemli yapısal reformumun kendine güven ve gelişim duygularını güçlendirmek olduğunu bu dönemde çok rahat söyleyebiliriz" diye konuştu.
Temel ekonomik göstergelerin, Türkiye'nin, içinde bulunduğu benzer ekonomilere göre "gerçekten" iyi olduğunu ortaya koyduğunu ifade eden Ekren, "Elbette Türkiye'nin kırılgan olduğu kritik alanlar vardır ama temel makro ekonomik göstergelere bakıldığında, Türkiye, hala sağlam olduğu sinyallerini veren bir ekonomi olduğunu ortaya koymaktadır" şeklinde konuştu.
Nazım Ekren, ekonominin temellerinin güçlendirilmesini dengeleyecek en önemli enstrümanın mali disiplini korumak ve bunun sürdürülebilirliği konusunda gerekli inisiyatifleri almaya devam etmek olduğunu vurguladı.
Ekonomik ve finansal yönetişim modelini kurgulamaya açtık
Bakan Ekren, sektörel performansların artırılmasının önemine işaret ederek, bu konuda reel sektörün beklentilerinin ve tercihlerinin önem taşıdığını kaydetti.
Bölgesel ekonomik kalkınma ve gelişme konusunda da ciddi inisiyatifler aldıklarını belirten Ekren, kamu ve özel sektörle olan işbirliklerine de değinerek, sektör temsilcileriyle birlikte sektörel değişim ve dönüşüm
stratejisini oluşturmanın orta vadeli programlarının en önemli yaklaşımı olduğunu, teşvik sisteminin de buna uygun kurgulama şansı bulunduğunu söyledi.
Özel sektör ve kamu sektörünün birlikte oluşturacağı bir ekonomik ve finansal yönetişim modelini de kurgulamaya açtıklarını belirten Ekren, uzun vadede ise ekonomik güvenlik savunma konseptini bütün sektörlerle birlikte ele
alacaklarını bildirdi.
Özel sektörle birlikte bir konsensus sağlayarak kayıt dışı ile mücadele sürecini daha kaliteli hale getirmenin de önemli bir yaklaşım olacağını vurgulayan Ekren, bu konuda çalışan birkaç kritik enstrümanları olduğunu
söyledi.
"KOBİ'lerle ilgili özel bir modeli bulup..."
Konuşmasında KOBİ'lerle ilgili görüşlerini de aktaran Ekren, KOBİ'lerin sadece bir sorunu olmadığını ifade etti. İç ve dış piyasa koşullarındaki gelişmeler, finansmana erişim, girdi maliyetlerindeki tablo, çalışma ortamının
özellikle ince ayar yapılması gereken konular olduğunu belirten Ekren, KOBİ'lerle ilgili özel bir modeli bulup bunları kümeleşme, birleşmelerini ayrı bir paket halinde düşünülmesi gerektiğini vurguladı.
Nazım Ekren, ekonomi yönetiminin KOBİ'lere yönelik çalışmaları hakkında da bilgi verdi.
Bakan Ekren, "ABD ve Avrupa'nın üzerinde tartıştığı birçok kritik temel enstrümanın Türkiye'de o dönemlerde (2001) oluşturulduğunu söylemek, 'Türk finans sektörü eskiye oranla sağlam' dediğimizde neyi kastettiğimizi çok daha kolay ifade etmiş oluyor" dedi.
"Kriz de olsa, büyüme de olsa, istikrarsızlık da olsa son sözü söyleyecek her zaman reel sektördür" diyen Ekren, küresel finansal krizin ortaya çıkışının nedenlerine değinerek, bu sürecin, ABD'de büyüme ve finans sektörü dinamiklerinin ortaya çıkardığı bir süreç olarak görülmesi gerektiğini vurguladı.
Özellikle durgunluk dönemlerinden çıkış sürecinde arayışların yoğunlaştığı aşamalarda tutsat sektörünün büyük avantaj sağladığını kaydeden Ekren, sürecin, gelir ve servet etkisi yaratarak büyüme dinamiklerini olumlu
yönde etkilediğini, ancak işler tersine dönmeye başladığında finansal sektörden reel sektöre hızla geçen bir sıkıntıyı da beraberinde getirecek tohumları taşımakta olduğunu söyledi.
ABD'de mevduat ve yatırım bankacılığı ayrımının ortaya çıkardığı "gölge bankacılık" sisteminin de bu sorunlara katkıda bulunduğunu ifade eden Ekren, şöyle devam etti:
"Elbette ABD dışında gelişmiş ekonomilerin yükselen piyasaları etkileme sürecinde bu dinamiğin nasıl çalıştığını ortaya koyabilmek için bakmamız gereken temel konu, küresel sistemde sistemik olarak önemli rol ve fonksiyon gören fonların kırılganlıklarının artmasıdır.
"Finans sektöründe bir fiyatlama anomalisi olduğunu söyleyebiliriz"
Nazım Ekren, finansal ve reel sektörde fiyatlama süreçlerinin hızla bozulmakta olduğuna dikkati çekerek, faiz oranlarına bakıldığında birçok ülkede piyasada işlem gören faiz oranlarının merkez bankalarının belirlediği referans faiz oranlarının neredeyse 5-6 katı yüksekliğe ulaştığını, bu durumun, likiditeden farklı başka bir sorunun da piyasalarda hakim olduğu sinyallerini verdiğini anlattı.
"Finans sektöründe bir fiyatlama anomalisi olduğunu söyleyebiliriz" diyen Ekren, krizin yönetim sürecinde öncelikle bir bilanço sorunu, daha sonra sermaye enjeksiyonu, sürekli olarak merkez bankalarının faiz oranını değiştirme ve likidite enjeksiyonunun yanı sıra ABD Temsilciler Meclisi'nde ilk aşamada reddedildikten sonra kabul edilen mali pakete bakıldığında, sorunun, düşünülenden daha büyük olduğu ve çok yaygın bir alanı etkileyeceğini gösterdiğini kaydetti.
Avrupa ekonomilerindeki gelişmelere de değinen Ekren, ABD'de yaygınlaşan "gölge bankacılık" sisteminin Avrupa'da bulunmadığını, "gölge bankacılıkta" hızlı büyüme ve hızlı küçülme yaşanırken, Avrupa ekonomilerinde aşamalı büyüme ve küçülmelerin görüldüğünü söyledi.
ABD'deki aktiflere dayalı menkul kıymetleştirme sürecinde bu kıymetlerin doğrudan alıcılarının Avrupa olduğunu, ayrıca bu kıymetlere garanti sağlayan sigorta şirketlerinin Avrupa bankaları için bir kaldıraç rolü gördüğünü ifade eden Ekren, daha önceki dönemlerde riski dağıtma mekanizması olarak görülen bir anlayışın risk üreten bir makine haline geldiğini vurguladı.