hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    JP Morgan: Doların rezerv para statüsü bitebilir

    JP Morgan: Doların rezerv para statüsü bitebilir
    expand

    Dünyanın en büyük yatırım bankalarından ABD Merkezli JP Morgan, doların küresel rezerv para statüsünün yakında biteceğini ve müşterilerini buna göre pozisyon almaları gerektiği konusunda uyardı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bankanın döviz, emtia ve faiz stratejisti Craig Cohen, privatebank.jpmorgan.com sitesinde yayınlanan "Dolar aşırıya kaçan ayrıcalığının sonuna mı geliyor?" başlıklı makalesinde; Amerikan parasının yaklaşık 100 yıldır küresel rezerv para olduğunu ve sadece Amerikalıların değil dünyanın her yerinde bir çok yatırımcının portföylerinde dolar ağırlığı oluşturarak rahat ettiğini vurguladı ve ekledi:

    "Ancak doların dünyanın hakim parası olma özelliğini kaybedebileceğine inanıyoruz. Yapısal nedenler ve dönemsel engeller nedeniyle (orta vadede değerini yitirebilir)."

    Doların rezerv para statüsünü genelde düşünüldüğü gibi 1944 Bretton Woods antlaşması ile değil daha çok 1913’te ABD Merkez Bankası'nın (Fed) kuruluşu ile elde ettiğini ileri süren Cohen; ilerleyen yıllarda Amerika’nın sürekli hale gelen dış açıklarını dünya çapında geçerli para olan doları basarak ve sürekli borçlanarak ithalat yapıp kapattığını anlattı.

    Yükselen Asya

    Cohen, doların hakim rolünü sürekli  olacağına dair bir işaret olmadığının altını çizdi ve ekledi:

    "Aksine binlerce yıl geriye baktığımızda, dünyada ‘ekonomik merkez’ değiştikçe uluslararası hakim para birimlerinin de değiştiğini görüyoruz.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD küresel üretimin (GSYİH) yüzde 25’inden fazlasını gerçekleştiriyordu. Batı Avrupalı güçleri de eklediğimizde bu oran yüzde 40’a çıkıyordu. Oysa o dönemden sonra ekonomik büyümenin itici gücü ABD ve Batı aleyhine Asya’ya doğru kaydı.

    "Yüksek büyüme ve kararlı reformlar ile Çin bu ekonomik değişimin merkezinde yer alıyor. Son 70 yılda Çin dünya üretimi içindeki payını yaklaşık dört kat arttırarak yüzde 20’ler seviyesine (yani ABD ile aynı düzeye) ulaştırdı ve bu alanda genişlemeye devam etmesi bekleniyor.

    "Çin artık sadece düşük maliyetli ürünler üreten bir imalatçı değil. Son dönemde şirket kararlarının giderek artan bir bölümü teknoloji gibi yüksek katma değerli sektörlerden geliyor."

    Çin dışında, Hindistan dahil Güney Asya ülkelerinin de genç nüfusları ve sürekli artan teknolojik know-how birikimleri ile yüksek büyüme performansları gösterdiğini aktaran Cohen; Batıda Türkiye ve Arap Yarımadası ile başlayıp Doğuda Japonya ve Yeni Zelanda’ya uzanan ve Kuzeyde Rusya’dan Güneyde Avustralya’ya ulaşan ‘Asya Ekonomik Bölgesinin’ şimdilerde küresel üretimin yüzde 50’sini gerçekleştirdiğini vurguladı ve ekledi:

    "2015-2030 döneminde oluşacağı tahmin edilen 30 trilyon dolarlık orta sınıf tüketimi büyümesinin sadece 1 trilyon dolarının Batı ülkelerinden gelmesi bekleniyor... Gelecek on yıllarda dünya ekonomisinin ABD merkezli ve dolar hakimiyetinde olan bir sistemden Asya’nın daha fazla güç sahibi olduğu yeni bir sisteme geçeceğini düşünüyoruz. Para alanında bu, muhtemelen doların diğer para birimleri ve altın gibi emtialardan oluşan bir döviz sepetine karşı değer kaybedeceği anlamına geliyor."

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Dolar küresel hakimiyetini çoktan kaybetmeye başladı

    Küresel merkez bankalarının rezervlerinde tuttukları dolar miktarına bakıldığında değişimin çoktan başladığının görülebileceğini belirten Cohen, özellikle 2008 Krizi sonrasında dünya merkez bankalarının rezervlerindeki dolar miktarının yüzde 64’lerden yüzde 55’lere gerilediğini  belirtti.

    Ayrıca Euro’nun tedavüle girdiği 1999 yılından bu yana ilk defa dünya merkez bankalarının aynı anda dolar satıp euro aldıklarına dikkat çeken Cohen küresel merkez bankalarının altın alımlarının da rekor seviyeye yükseldiğini vurguladı.

    Stratejist Cohen, "2018 yılında altın, merkez bankalarından 1971’den bu yana en yüksek talebi gördü. Arka arkaya dört çeyrek dönem yaşanan altın alımları ise kayıtlarda yer alan en yüksek rekor seviyeye ulaştı. Bizce bu mantıklı: Kendisini destekleyen insanlar arasında sürdürdüğü binlerce yıllık güven ile altın istikrarlı bir değer kaynağı" dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    "Ticaret Savaşları" gibi politikaların dünyada dolar kullanımını daha da azaltabileceğini ve her geçen gün farklı ülkelerin doları dışlayan yeni ödeme sistemleri geliştirdiğini anlatan Cohen, bankanın müşterilerini de şöyle uyardı:

    "Müşteri portföylerini tanıdığımızda bir çoğunun bizim ‘tedbirli’ olarak düşüneceğimizden daha fazla dolar pozisyonu tuttuklarını görüyoruz. Ekonomik döngünün bu noktasında portföylerin bu alanının daha çeşitlendirilmiş olması gerektiğine inanıyoruz. Bir çok durumda muhtemelen bizim tavsiyemiz diğer G10 Para birimlerine, Asya para birimlerine ve altına daha fazla ağırlık vermek olacaktır."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow