hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    “Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”

    “Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”
    expand
    KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com

    GalataPerform’un düzenlediği 11. Yeni Metin Festivali kapsamında İstanbul’a gelen Danimarkalı oyun yazarı, tiyatro yönetmeni Christian Lollike ile bir röportaj gerçekleştirdik. Payımıza ise “Kozmik Korku ya da Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün” fonunda, bugünün kadrajından bir gelecek düştü!

     

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Mutlu olmamız için gerekli her şeye sahibiz, ama mutlu değiliz” diyor ABD’li korku ve bilimkurgu yazarı Ray Bradbury ve ekliyor: “Sonsuza kadar yaşayacaklarına öyle eminler ki. Ama sonsuza dek yaşamayacaklar.” Yaşamayı nefes almak sandığımız bir yüzyıla denk düşmüşsek içlenmenin pek de faydası olmayabilir! Şimdilik korku ve sonsuzluk döngüsünde dejavular yaşamaya devam! Çünkü durum tam da ABD’li yazar Victor LaValle’in (İthaki Yayınları, Gökçe Çiçek çevirisi) “Siyah Tom’un Baladı”nda dillendirdiği üzere, “İnsanlık sefalet yaratmıyordu; insanlık sefilliğin kendisiydi.” tespiti olabilir.

    “Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”

    Korkunun üstadı iki yazarın havasını hiç dağıtmadan ve bozmadan izninizle mevzumuzu GalataPerform’un düzenlediği ve Türkiye’nin oyun yazarlığı odaklı tek tiyatro festivali olan Yeni Metin Festivali’ne bağlamak isterim. Zira bu yıl 11’incisi gerçekleştirilen festivalin teması da “korku”ydu. Biz de festival kapsamında, “Kozmik Korku ya da Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün” adlı metniyle hemhal olduğumuz Danimarkalı oyun yazarı, tiyatro yönetmeni Christian Lollike ile bir röportaj gerçekleştirdik. (Erken içimden geldi notu:

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Kozmik Korku” okuma tiyatrosunu bizlerle buluşturan çevirmeni Leyla Tamer, yönetmeni Yeşim Özsoy, dramaturgi Ferdi Çetin ve oyuncuları Pervin Bağdat, Özgün Çoban ile Emre Yetim’e en temizinden saygılar, selamlar! Fani bir izlek olarak arzum: -Yeşim Özsoy başta olmak üzere tüm GalataPerform ekibine notumdur- Athena Farrokhzad’ın yazdığı, Şenay Gürler ve Özgün Çoban’ın muazzam döktürdüğü “Medea’ya Göre Ahlak” performansı gibi bu metnin de tüm sene boyunca izleyicisiyle buluşması / kavuşması. Tebessümlü mesajım yerini bulacaktır diye düşünüyorum!) Gelelim, oyunları Avrupa içinde ve dışında sahnelenmeye devam ederken, yönetmen olarak; bale, opera enstalasyonu ve bir siyasi parti de yöneten, Danimarka’nın yenilikçi oyun yazarı ve sanatçılarından Lollike ile yaptığımız röportajımızdan size kalanlara, yansıyanlara... (Fotoğraflar: Lollike / Emilia Therese; Oyundan kareler / Deniz Yılmaz.)

    “Kahramanlar ve kötü adamlar kimlerdir?”

    · Yazar Ursula K. Le Guin: “Okulda öğretildi ve Netflix’i her açtığımızda bize hatırlatılıyor ki, anlatılmaya değer hikâye bir savaşın hikâyesi olmalı. Bir çatışmanın, bir yarışın veya bir mücadelenin hikâyesi olmalı. Bugüne kadar anlattığımız hikâye buydu. Reklamlardan tiyatro eserlerine kadar, her yerde anlatmaya devam ediyoruz. ‘Fakat bu onun hikâyesi,’ diyor ve ekliyor: ‘Benim hikâyem değil.’” Bugün, pandemi sonrası tam da kaygı çağı ve ‘altıncı büyük yok oluş içindeyiz’ dedikleri bu yüzyılda ve 2022 yılı itibariyle “anlatmaya” veya “izlemeye” devam ettiğimiz veya “yaşadığımız / yaşattığımız” kim(ler)in hikâyesidir sizce?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Le Guin’in “The Carrier Bag Theory of Fiction” makalesi bize hikâyelerin tarih deneyimlerimize aracılık ettiğini hatırlatır. Bugün, Le Guin’in eleştirdiği hikâyeler -çatışma ve çekişme, kahramanlar ve kötüler, zafer ve yenilgi hikâyeleri- bir kez daha baskın. Küresel liderlerin şiddeti ve savaş eylemlerini meşrulaştırmak için basit anlatılara ihtiyacı var. Ancak öyküler ve sanat da bu anlatılaştırma sürecini karmaşıklaştırabilir veya teşhir etmeye çalışabilir. “Kozmik Korku”, kendi tarzında, basit anlatıları küresel ısınma bağlamında ortaya çıkarmaya çalışıyor. Salgının ayrılmaz bir şekilde bağlı olduğu iklim krizinin ortaya çıkışı, kapitalist gelişmenin bir sonucu olarak bir özgürlük idealine dayanan mevcut anlatıların çarpıtıldığını ortaya koyuyor. Dürüst olmak gerekirse, statükonun bizi gezegenin devam eden yıkımından kurtaracağına kim inanabilir?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”

    · 2008’de yazıp sahnelediğiniz “Kozmik Korku”ya geçmeden evvel sizdeki karşılığını öğrenmek isterim! “Kozmik Korku” türünün babası, 20. yüzyılın korku yazarı ve “Cthulhu Mitosu” yaratıcısı (İthaki Yayınları basımlı) H. P. Lovecraft’ın şu cümlesini manidar bulurum: “İnsanoğlunun en eski ve en güçlü duygusu korkudur ve korkunun en eski ve en güçlü türü de bilinmeyenin korkusudur.” Sizin için ‘korku’ ve ‘kozmik korku’ ne anlama geliyor?

    Korku her zaman ilgimi çekmiştir. Korku dürtümüzü oluşturur. Eylemlerimizin ve yaşamlarımızın neden bir anlam ifade etmediğini veya duvara çarptığını anlamak istiyorsak, korkularımızı ve endişelerimizi anlamamız gerekir. Bana göre kozmik korku, kozmosun sonsuz olduğu veya gezegenin ölmekte olduğu veya (Rice Üniversitesinde profesör ve nesne yönelimli felsefe hareketinin bir üyesi olan) Timothy Morton’ın hiper nesneler dediği şeyle yüzleştiğimizde hissettiğimiz kaygıdır. Varoluşun anlamsızlığını ve eyleme geçmenin baskın gerekliliğini aynı anda fark etme hissidir. Bir yandan insanı felç eden bir yandan da eylem için ön koşul olan korku, devrimcilere “Başka bir dünya mümkün değil. Bu gerekli.” dedirten şeydir.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”

    · Hikâyenin çıkışından bahseder misiniz? Metni kaleme alırken beslendiğiniz ögeler ve kullandığınız enstrümanlar nelerdi? Ayrıca “Kozmik Korku veya Brad Pitt’in Paranoyaya Kapıldığı Gün” adını da manidar buldum, mesajı net ama yine de sizden de duymak isteriz?

    “Kozmik Korku”, benim “ABC oyunları” dediğim bir dizi oyunun parçası. Karakterleri A, B ve C olarak isimlendiriyorum. Bunlardan birine teorik bir çalışmadan veya bir tartışmadan bir ifade veriyorum. Sonra, ifadenin ele aldığı bu büyük toplumsal sorunu çözmek için bir çocuk oyunu – başkalarının yerine geçme ya da onlarmış gibi davranma – önererek diğerlerinin bu ifadeyi sorgulamasını sağlıyorum. 2008 - 2009’da Alman tiyatrosu Maxim Gorki Theatre benden iklim değişikliği üzerine yeni bir oyun yazmamı istedi. Başlamak benim için neredeyse imkansızdı, çünkü sorun gerçekten de dramanın iyi bilinen sınırlarını aşıyor. Kahramanlar ve kötü adamlar kimlerdir? Savaş alanları nerede? Hepimizin kaybettiği bir durumda kazananlar kimler? Göreve farklı bir açıdan yaklaşmaya ve bunun yerine karakterlerin iklim krizine aracılık etme fikrini tartıştığı bir durum yaratmaya karar verdim. Brad Pitt, Hollywood’un “aksiyon adamı”dır ve karakterler Brad Pitt’in “DÜNYA GEZEGENİNİ kurtarmak” adına harekete geçmek için yanıp tutuştuğu farklı senaryolar canlandırmaya başlar. Bu girişimler genellikle batı kültür endüstrisinin iklim krizi konusunda yetersizliğini ortaya koyar, bütün çabalar her zaman şöhret, dikkat çekme arzusu ve iyi işlenmiş bir olay örgüsüyle kesintiye uğrar.

    “Zamanımızın filtrelenmemiş sesi”

    · Tesadüf bu ya, “Kozmik Korku”nun üç kahramanıyla aynı apartman ya da mahalleden tanışıyorsunuz ve hayatlarını da bir şekilde öğreniyorsunuz. Ve bir gün aynı masada sohbette buluşuyorsunuz. Onlara bir cümle ya da bir kelime söyleseydiniz bu ne olurdu?

    A, B ve C kasıtlı olarak psikolojik karakterler olarak algılanması zor olsun diye oluşturuldu. Tamamen ete kemiğe bürünmüş insanlardan ziyade, iklim tartışmasında bilinen tarafların veya söylemsel müzakerelerin temsilcileridirler. Karakterleri tartışmayı ortaya koymak için bir çeşit araç olarak kullanıyorum. Ancak, aynı zamanda psikoloji üzerine inşa edilmişlerdir - veya psikopatoloji diyebilirsiniz. Depresyon, kaygı ve özlem. Oyunlarımda çoğu zaman karakterlerin sanki filtreleri yokmuş gibi, bilinçaltlarının çekinmeden konuşmasına izin veririm. Başarılı olursam, zamanımızın filtrelenmemiş sesini duymuş gibi oluyoruz.

    · Bugünün dünyasının ve insanlarının “kozmik korku” hissi ya da düşünce biçimi nedir sizce? Hep ötelenen geleceğe atfedilen bir eko-kıyamet var gibi; aslında kıyamet tam da bugün içinde yaşadığımız çağ ve döngü değil midir? Ya da bugün insanların “kozmik korku”yu geçiştirdiği veyahut çoğalttığı alanlar nelerdir; tanımlarsanız ortaya nasıl bir fotoğraf çıkar?

    Kıyametin zaten olmakta olduğu fikrine katılıyorum. Belki de bu yüzden kıyamet sonrası senaryolar kitle kültüründe bu denli baskın. Sanki bir yaşam biçimini, daha doğrusu tüketimi, çoktan eskimiş olduğunu fark etmemize rağmen sürdürüyoruz. Her uçağa bindiğimde hissettiğim bir duygu bu: Bu artık mümkün olmamalı, bu modası geçmiş bir yaşam formu. Bazı sanatlar, tarihsel şimdiki zamanımızın bu geçmişliğini açığa çıkarma, şimdiki zamanımızın görüntülerini geçmiş gibi gösterme yeteneğine sahiptir...

    “Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”

     · Metninizde sevdiğim cümlelerden biriydi: “İklim, Tanrı’nın yerine geçen yeni kelimedir. Çevreci örgütler ise günümüzün kiliseleri”…

    Bu dize, küresel ısınma retoriği ile Hıristiyan veya dini retoriği özdeşleştiren oyundaki pek çok dizeden biri. Amacım çevre örgütleriyle alay etmek değil. Bunun yerine karakterlerin, iklim krizinin aciliyetinin çağdaş toplumda nasıl sunulduğuna dair kültürel dinamikleri iyi bilinen kıyamet imgelerini kullanarak çizmesine izin veriyorum.

    “Günümüzün derin boşluğunu teşhir”

    · Yeniden “kozmik korku” tanımına gelirsek, Pascal: “Ezeli ve ebedi sonsuzluk tarafından emilen kısa hayat süremi, uzayda kapladığım küçücük alanı, hakkında hiçbir şey bilmediğim ve hakkımda hiçbir şey bilmeyen uzayın sonsuz büyüklüğünü düşündüğümde... Kendimi orada değil de burada, dünden ziyade bugünde görmekten korkuya ve şaşkınlığa kapılıyorum.” derken, Rus filozof Mihail Bahtin bu korkuyu, “İnsan ürünü güce, onun temeli, prototipi ve ilham kaynağı olarak hizmet eden korku” olarak tanımlar. Sizin yorumunuz ne olur?

    Emin değilim. Kaygı üzerine yazdığı için Danimarkalı varoluşçu filozof Søren Kierkegaard’dan alıntı yapmak geliyor içimden. Kaygı kavramını kuşatmak için Kierkegaard, bir uçurumun kenarında durduğunuzda hissettiğiniz duygu hakkında yazıyor. Düşmekten korkuyorsun ama aynı zamanda kendini atmaya da can atıyorsun. Kierkegaard bu hissi “özgürlüğün baş dönmesi” olarak adlandırır; endişe.

    “Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”

     · Metinde, “Soru, kendimizi ve birbirimizi kandırmaya daha ne kadar devam edeceğimiz. Soru, iş işten geçinceye kadar bekleyecek miyiz?” diyor. Ben de bu iki soruyu size sormak isterim, hem bir tiyatrocu / sanatkâr hem de bu dünyanın bir fanisi / yaşayan insanı olarak?

    Bir sanatçı olarak devam edersek ve beklersek neler olacağını hayal etmeliyim. Bir ölümlü olarak korku duyuyorum.

     · Tanıtım bülteninizde, “Sahne, korkularımızı yansıtmalı ve mercek altına mı almalı, yoksa korkularımızın üstesinden gelmemize aracılık mı etmeli? Umudun önkoşulu korkularla yüzleşmek midir?” diye soruyor. Sizin düşünceleriniz nedir? Bu bağlamda sizin sanatla, tiyatroyla ilişkiniz, diyaloğunuzu tariflemenizi istesek ne söylersiniz?

    Günümüzün derin boşluğunu teşhir etmeye cüret eden sanattan özellikle zevk alıyorum. Bu boşluğu kapatmayı başaran çok fazla tiyatro görmedim. Ancak, büyüklüğünü ve derinliğini ölçmek, dalmanın ön koşuludur sanırım.

    “Dünya gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla tiyatro göreceğiz”

    “Yazdıklarımdan kolay memnun olmuyorum”

    · Bugüne kadar yazdığınız hikâyelere baktığımda pek çok ödülün yanı sıra tartışmaları da beraberinde getirdiğinizi görüyorum. Sizinle yeni tanışacaklar için biraz kendinizden bahseder misiniz? Mesela yazarken neleri öncelik alırsınız, tiyatro ve yazımla ilişkiniz nasıl başladı? Sanatla derdiniz nedir? Ve bugün geldiğiniz noktada yapmak istedikleriniz nelerdir?

    Tüm çalışmalarım, günümüzün aciliyetleriyle başa çıkmaya çalışıyor. Hem bir oyun yazarı hem de bir yönetmen olarak, zamanımızın meseleleriyle ilgilenen bir tiyatronun özlemini çekiyorum. 20’li yaşlarımın sonlarında oyun yazmaya başladım, her zaman bir roman yazarı olmak istediğimi düşündüm ve tiyatroyu asla olası bir platform olarak düşünmedim. Bir oyun yazarı olarak, hızlı bir şekilde oyun sahnelemeye başladım, çünkü yazdığım metinlerden kolay memnun olmuyorum, bu da genellikle provalar sırasında yazmaya devam ettiğim anlamına geliyor. Bu şekilde malzemeyi canlı tutmaya çalışıyorum. Bir yönetmen olarak, genellikle metin tiyatrosunu dans, bale, opera, görsel sanatlar ve müzikle birleştirerek çapraz estetik çalışıyorum. Birkaç örnek vermek gerekirse: Manifesto 2083'te Norveçli terörist Anders Behring Breivik'in saldırısından sonra aşırı sağcı manifestosunu sahneledim. In Contact'ta Danimarka’nın Afganistan’daki savaşa katılımını konu alan, sakat kalmış Danimarkalı gazilerin Danimarka Kraliyet Balesi'nden baletlerle sahneyi paylaştığı bir bale sahneledim. Ve Don Juan'da #MeToo hareketinin ardından Mozart operası, striptiz ve seyirci katılımıyla gerçekleşen ahlaksızlar için bir cenaze töreni -ve bir veda partisi- sahneledim.

     · “... fakat hepimiz uzayda ve zamanda dolaşan göçmenleriz.” der H. P. Lovecraft “Uyku Duvarının Ardında” adlı kitabında. Peki, siz bugünden bakarak yakın – geniş gelecekte sanatı ve sanatçıları ve sanatı takip eden bizleri nasıl öngörüyorsunuz?

    Sanırım Dünya Gezegenini kurtarmaya çalışan daha fazla sanat ve tiyatro göreceğiz.

     · Son olarak bugünlerde size iyi gelen, sabahları yataktan uyandığınızda güzel hissettiren neler var; müzik, kitap, tiyatro, sergi, film ya da bir anı gibi?

    Beni mutlu eden şey “yazmak”… Sabah kalkıp başlıyorum. Daha sonra okuyorum. Şu anda (Avusturyalı yazar) Ingeborg Bachmann “Franzas bog” okuyorum, ama Orhan Pamuk da olabilirdi. Hafifken (ABD’li şarkıcı) Lana del Ray dinliyorum ve karanlığın derinliklerine inmem gerektiğinde (Alman deneysel müzik grubu) Einstürzende Neubauten’i dinliyorum

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow