İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…
expand
KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com

Patti Smith’in -Allen Ginsberg’in şiirinden yorumlayarak- okuduğu, “Kafayı mavi gökyüzüne kaldıran hafiflik / Mayıs şafağında, kuşlar Doğu 12. Cadde’de şarkı söylemeye başladığında / -Nereden geliyor, sonsuza dek nereye gidiyor?” “May” şiirine selam ederek; Mayıs ayını açılışımız belleyerek bu yaz ve sonbaharda müziğin güzergâhında peşine düşeceğimiz konserlerden ortaya karışık ahvalimiz…

 

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

ABD’li sanat eleştirmeni, sanat kuramcısı (ve Columbia Üniversitesi’nde sanat tarihi profesörü / 1941) Rosalind Epstein Krauss’a göre, modern avangard sanatçının sorumluluğu, tarih tarafından belirlenen sanatsal standartları sürekli olarak sorgulamaktı. Sonuç olarak, eleştirmenin görevi, dikkate değer bir şey oluşturup oluşturmadıklarına bakılmaksızın bu zorlukları tanımaktı. Krauss 1972’de şöyle yazıyor: “Tarihe dayalı anlam şemaları oluşturursak, kontrol ve sansür sistemlerine hizmet ettiğimizi artık fark etmemek mümkün değil. Artık masum değiliz. Çünkü geçmişin normları bugünü ölçmeye hizmet ediyorsa, aynı zamanda onu inşa etmeye de hizmet eder… Modernizm anlatısı tarafından bastırılan şey tam olarak benim aydınlatmak istediğim şeydir -travmanın estetiği, bilinçdışının yankısı, görünür olanın bozulması…” Anladığım, Krauss’un bunu yazmasındaki amaç hem sanatçıyı hem de eleştirmeni belirli beklentilere boyun eğmekten kurtarmaktı. Krauss’un ne yazık ki Türkiye yayımında bir tane kitabı çevrilmiş, umarım devamı gel(ebil)ir. Bu aralar algınızı (farklı) eleştirilere çevirdiyseniz Krauss’un kelamına da bakmanızı salık veririm.

Gelelim “bugün günlerden müzik” güzergahımıza… “İnsan, yaşamayı yaşayarak öğrenir ve herkesin, daima yeni baştan yaşamayı öğrenmeye başlaması gerekir” diyen İspanyol düşünür, yazar Miguel de Unamun’ın kelamından hareketle, beşeri ve fiziki şartlardan da fazlasıyla nasibimizi aldığımız dünya gündeminde, kulaklarımızı notaların seyrine / dinletisine vermekte fayda var diyerek geliyorum yazın güneşli günlerinde ve sonbaharın dingin akşamlarında (belki de bir şarkının hikayesinin izini süreyim derken aslında kendimizin) peşine düşebileceğimiz (zira en kadim hakikat taşıyıcılarından biri olan) müzik duraklarına…

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

7-9-8-10 Mayıs / “Oi Va Voi” Türkiye turnesi!

Londralı altı genç müzisyenin kimlik arayışlarının dahiyane sonucu olarak ortaya çıkan, Londra merkezli Oi Va Voi, (2 Mayıs çıkışlı) yeni albümü “The Water’s Edge” ile 7 Mayıs’ta Ankara 6:45 KK; 8 Mayıs’ta Eskişehir F Stop Salon’da; 9 Mayıs’ta İstanbul Babylon’da; 10 Mayıs’ta da İzmir SoldOut Performance Hall’de. “Laughter Through Tears” albümüyle büyük çıkış yakalayan Oi Va Voi, 20 yılı aşkın süredir müziğinde dans ritimlerini ve rock’n’roll hissiyatını; Doğu Avrupa ve Orta Doğu’nun kozmopolit ruhuyla harmanlamaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye ve Suriye’deki depremlerden etkilenerek yazdıkları “Sad Dance”ı yayımlayan grup, Türkiye turnesinde hem yeni albümünden şarkıları hem de klasikleriyle sahnede endam edecek.

8 Mayıs / CRR Konser Salonu: Vasko Atanasovski

Avrupa caz sahnesinin en üretken ve sınırları aşan isimlerinden biri olan Slovenyalı saksafon virtüözü ve besteci Vasko Atanasovski, Balkan halk müziğinin köklü ezgilerini cazın çağdaş diliyle harmanlayan “Transbalkanika” projesiyle İstanbul’da dinleyicilerle buluşuyor. “Saksafonlu Jim Morrison” olarak tariflenen sanatçı, hıdrellez haftasına denk gelen programıyla; Balkan ritimleri, doğaçlamalar ve etnik tınıların birlikteliğiyle dikkat çeken bir repertuvar sunacak.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

9-10 Mayıs / Zorlu PSM: Sónar Istanbul

İki günlük maraton başlıyor. Sónar’ın İstanbul ayağının 9’uncu edisyonundaki isimler şöyle: Big beat türünü global sahneye taşıyan The Chemical Brothers (DJ set), geçen yıl Sónar Barcelona’daki ses getiren prömiyeriyle Richie Hawtin’in Dex Efx X0X projesi, Berlin çıkışlı Modeselektor (DJ set), modern house ve rave sahnesinin güçlü isimleri Kettama (b2b Special Request), “Working Class Woman” albümüyle tanınan Marie Davidson (live), Berlin’in enerjik DJ’lerinden DJ Gigola, İngiltere sahnesinden Emerald, Japonya’dan deneysel müziğiyle dikkat çeken Yousuke Yukimatsu, modern afro-elektronik tınılarıyla Kilimanjaro, elektronik müziğin sınırlarını zorlayan öncülerinden Actress (live), duygusal ses dünyası ve ambient dokularıyla birleşen derin, meditatif bir deneyim yaratan Grand River & Abul Mogard, “Canone Infinito Xtended” adlı performansı ile Lorenzo Senni, elektronik müzik prodüktörü, söz yazarı ve performans sanatçısı (Cally Statham’ın sahne adı) plus44Kaligula, “Sphâira” isimli ortak performansları ile Sara Persico & Mika Oki ve melodik house/techno setleriyle Jersey (live). Ve son açıklanan isim: Mercury Ödüllü The xx grubunun üyesi (İngiliz müzisyen, DJ, plak yapımcısı Thomas Smith) Jamie xx.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

9-30 Mayıs / İstanbul, Roxy 30. yılını kutluyor!

30 yıldır müzik ahalisini bir araya getiren İstanbul, Beyoğlu’nda konuşlanan Roxy’nin Mayıs programına yansıyanlar: 9 Mayıs’ta Azure, Uzume, Sorry Nobody, Frozen Clouds; 10 Mayıs’ta “30. yıl partisi” Tibet Ağırtan – DJ Roxy Murat; 13-14-15-16 Mayıs’ta Roxy Müzik Günleri Finaller ve Ödül Töreni; 17 Mayıs’ta Selin Baycan, Selüt; 18-19-20 Mayıs’ta Performans / Atölyeler ve Uluslararası Dans Buluşması; 29 Mayıs’ta Melis Yelman; 30 Mayıs’ta Azucar Latin Party.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

9-10 Mayıs / Borusan Müzik Evi: Kuhn Fu, Rafael Toral

Gitarist ve besteci Christian Kühn’ün grubu Kuhn Fu, “Jazz Rock Psychedelia”sında her şeyi doğaçlamanın değirmeninde öğütüyor. Zappa, kabareyle buluşuyor, sörf sesleri, metal riff’leri Chattanooga Choo-Choo’ya binerken Shakespeare, Brecht ve Monty Python müziğin ilhamını oluşturuyor. 2023 Kuhn Fu, 10. yıldönümünü muhteşem bir şekilde kutladı: “Jazz is Expensive” ve “Live in Saalfelden” albümleri, “Tantalos” kısaçaları, Berthold Records tarafından yayımlandı ve Tantalos 2023 Deutsche Jazzpreis “Beste Ödülü”ne aday gösterildi. 9 Mayıs’ta Kühn’e eşlik edenler: Bariton saksafonda Sofia Salvo, bas klarnette Ziv Taubenfeld, kontrabasta Esat Ekincioğlu, vurmalı sazlarda George Hadow. 10 Mayıs’ın konuğu, Nova Muzak serisinin 40. buluşması kapsamında, deneysel müziğin sınırlarını zorlayan iki isim: Portekizli yapımcı, besteci ve icracı Rafael Toral ve Fatih Akın’ın “İstanbul Hatırası: Köprüyü Geçmek” belgeselinin anlatıcısı Alexander Hacke ile görsel sanatçı Daniel de Picciotto’nun 2001’de başlattığı multimedya projesi “hackedepicciotto”.

10 Mayıs / CRR Konser Salonu: Marcelo Nisinman

Modern tango sahnesinin yenilikçi isimlerinden, bandoneoncu ve besteci (İsviçre’de yaşayan Arjantinli sanatçı-1970) Marcelo Nisinman, beş farklı ülkeden müzisyenin bir araya geldiği topluluğu Chamber Jam Contemporary Tango Quintet ile Cemal Reşit Rey sahnesinde! Programda, Nisinman’ın özgün besteleriyle birlikte hocası Astor Piazzolla’nın klasikleşmiş eserlerinin çağdaş düzenlemeleri de yer alıyor. Bandoneon enstrümanına getirdiği yenilikçi tekniklerle tanınan Nisinman, Astor Piazzolla’nın hayattayken tek öğrencisi olma özelliğini taşıyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

13 Mayıs / Zorlu PSM: Sylvie Kreusch

“Avrupa’nın en etkileyici ve heyecan verici performansçılarından biri olma yolunda hızla yükselişte… Acımasız, etkileyici şarkı sözleri ve hem deneysel hem de pop stilistiklerine olan keskin kulağıyla kendini kanıtlıyor” gibi, eleştirmenlerin övgülerine mazhar olan Belçika menşeili, deneysel, pop şarkıcısı (1991) Sylvie Kreusch; öncü müziği ve görselleri, müzik, sinema ve moda alanlarında dikkat çekiyor. İlk EP’si “Bada Bing! Bada Boom!”u yayımladıktan sonra Kreusch, 2021’de sanatsal vizyonu büyük beğeni toplayan 12 şarkılık, ilk albümü “Montbray” ve 2024 Kasım’ında da 11 şarkılık, country esintileriyle renklendirilmiş son albümü “Comic Trip”i yayımladı.

14-15-16 Mayıs / Ankara, İzmir, İstanbul: Marcin Patrzatek

Müzikal yolculuğuna 15 yaşında, Must Be the Music (yetenek) yarışmasını kazanarak başlayan, “vurmalı parmak stili ve flamenko teknikleriyle gitarı yeniden icat ediyor” diye tanımlanan besteci, yapımcı Marcin Patrzatek; 14 Mayıs’ta Ankara, Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde, 15 Mayıs’ta İzmir, Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde ve 16 Mayıs’ta da İstanbul, Zorlu PSM’de. Bilboard müzik dergisinin, “Sınırları aşan bir virtüöz, tek başına bir orkestra yaratıyor” diye tariflediği ve ilk kez Türkiye’de sahneye çıkacak olan Patrzatek; “Amerika’s Got Talent” performansı ve milyonlarca izlenen videolarıyla tanınan 2000 doğumlu genç bir müzisyen.

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

23 Mayıs / İstanbul, Salon İKSV: Sirens of Lesbos

Sirens of Lesbos henüz bu adı almadan önce dans ağırlıklı ilk parçalarını 2014’te çıkardı ve indie pop listelerindeki tırmanışı başladı. 2018’e gelindiğinde, sahne yüzü iki kardeş olsa da aslen kolektif bir yapıya sahip olan Sirens of Lesbos, BBC Radio 6 Music DJ’i Tom Ravenscroft’ın dikkatini çekerek müzik dünyasında adını duyurdu. İlk hit teklileri “We’ll Be Fine” ile çıkış yaptılar. O günden bugüne iki albüm yayımladılar, Grammy ödüllü P-Funk efsanesi Bootsy Collins, Atlanta’nın rap yıldızlarından JID ve James Blake gibi isimlerin dokunuşlarıyla envai çeşit parça kaydettiler. Jasmina ve Nabyla’nın aile kökleri Eritre ve Sudan’a uzanıyor. Şarkılarında duyulan Afrika çalgıları, dil çeşitliliği ve reggae etkisi de buradan geliyor. “Ses Sanatları” okuyan kardeşlerin, ses prodüksiyonunun “teknik, teorik ve felsefi” yönlerine de ilgileri bulunuyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

21-23 Mayıs / Ankara, İstanbul: Resa Saffa Park

Pandeminin sessizliğinde yankılanan melodilerden biri de Resa Saffa Park’ın “Sunday” şarkısıydı. Şarkıcı kimliğinin yanı sıra Norveç’in ünlü gençlik dizisi SKAM ve Netflix’in İskandinav mitoloji serisi Ragnarok ile de tanınan (97’de Dubai’de dünyaya gelen, Norveçli aktris, pop şarkıcısı, söz yazarı, gerçek adı Theresa Frostad Eggesbø) Park; müziğinde ilhamını Nirvana, Chet Baker ve Billie Holiday gibi isimlerden aldığını söylüyor. Caz, pop, indie ve disko tınılarından oluşan müziğiyle kısa zamanda geniş bir dinleyici kitlesine ulaşan Park’ın müzik kariyeri 2018’de çıkan ilk teklisi “Sassy” ile başlıyor. (Es notu: Geçen yıllarda İstanbul ve İzmir’de konserler veren Park’ı, Ahmet Kaya’nın şarkısı “Beni Vur” yorumundan hatırlayanlarınız olacaktır.) Park, Şubat’ta yayımladığı yeni albümü “Silver Bead Eyes” turnesi kapsamında, 21 Mayıs’ta Ankara, IF Performance Hall, 23 Mayıs’ta ise İstanbul Zorlu PSM sahnesinde.

22-23-24 Mayıs / Zorlu PSM: Hammer

GöteborgsOperans Danskompani'nin görkemli dans performansı; çevrimdışı özverili bir uyum halinden çevrimiçi bilinçli bir egomanyaya tekrar geri götüren “Hammer”: Ödüllü koreograf Alexander Ekman’ın GöteborgsOperans Danskompani için gerçekleştirdiği üçüncü projesi. “Görsel olarak etkileyici çalışmaları, çağdaş toplumun kendilik imajına spot ışığı tutuyor; çoğu zaman mizahi bir dokunuşla. Bize kendimize gülmeyi, ama belki de daha çok başkalarına gülmeyi öğretiyor.” Dünya çapında yaklaşık 50 farklı topluluk tarafından sahnelenen 50’ye yakın eser yaratan Hammer; “sahte maskelerin ötesine geçmeye ve beğeniler yerine hayatı seçmeye ilham verebilir.”

25 Mayıs / IF Performance Hall Beşiktaş: Siamese

2024 Ağustos’unda 7. stüdyo albümü “Elements”i dinleyicileriyle buluşturan Danimarkalı rock / post hardcore grubu Siamese, 2024 Mayıs’ında Corey Taylor’ın açılış grubu olarak İstanbul’da verdiği ilk konseri sonrasında geri dönüşü en çok beklenen gruplardan biri olmuştu. 2011’de kurulan ve kurulduğu günden bu yana müziğinde rock, r&b ve heavy metalin bileşimini sunan grup, neredeyse tüm şarkıları hit olma potansiyeli taşıyan ender gruplardan.

27 Mayıs / CRR: Ruptur Caravaggio, Strasbourg Percussions

Deneysel cazın sert vuruşları, çağdaş müziğin katmanlı yapısı ve post-rock’ın enerjisi tek bir yapıda birleşiyor. Fransız topluluk Caravaggio ile Strasbourg Percussions’un gerçekleştireceği “Ruptur” projesi, sesin hem fiziksel hem de duygusal sınırlarını zorlayan bir yapıt olarak dinleyiciyle buluşuyor. Besteciler Benjamin de la Fuente ve Samuel Sighicelli’nin imzasını taşıyan bu özel performansın ışık tasarımını Christophe Schaeffer, ses tasarımını Vanessa Court ve teknik koordinasyonu Laurent Fournaise üstleniyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

28 Mayıs / KüçükÇiftlik Park: Kings Of Convenience

Akustik indie popun öncülerinden (Norveçli, 75 doğumlu, birbirlerini 11 yaşından beri tanıyan Erlend Øye ve Eirik Glambek Bøe’den oluşan) Kings Of Convenience yeniden müzik sahamızda. 1999’dan bu yana akustik gitar, piyano, yaylılar, sakin ve pürüzsüz vokallerle yarattıkları bossa-nova etkileşimli naif ve melankolik pop ile türünün en başarılı örnekleri arasında gösterilen Kings Of Convenience, (ikili olarak yayımlamadan geçen 12 yılın ardından) 2021’de “Peace or Love” albümüyle geri döndü. Özgün vokaliyle dikkat çeken Sena Şener’in açılış performansıyla başlayacak konserde, vokal ve gitarları ile sevenlerinin karşısında olacak ikiliye, bazı parçalarında bir davulcu ve bir de basçı eşlik edecek.

28-29 Mayıs / Ankara-İstanbul: Glass Beams

Müzikal ilhamını Hint köklerinden alan Avustralyalı psikedelik-füzyon grubu (kurucusu Rajan Silva) Glass Beams ilk kez Türkiye’de sahne alıyor. Mücevherlerle süslü dantel benzeri maskeleriyle sahne alan ve kimliklerini gizli tutan üçlü, 28 Mayıs’ta Ankara CernModern, 29 Mayıs’ta ise İstanbul KüçükÇiftlik Park sahnesinde. Hint ragalarını, 70’ler Bollywood funk’ını, analog synthesizer’ları ve modern prodüksiyon tekniklerini harmanlayan grup; döngüsel yapılar, yoğun ritimler ve hipnotik melodilerle mistik bir atmosfer yaratıyor. “Taurus”, “Kong” ve “Rattlesnake” gibi şarkılarıyla tanınan Glass Beams, ilk olarak solo bir proje olarak başlıyor kariyerine, sonrası yayımladıkları ilk EP “Mirage” ve ardından gelen “Mahal” ile büyük ilgi görüyor.

30 Mayıs / İstanbul, Fişekhane: Ayşegül Aldinç

Pop müziğinin kendine özgü seslerinden Ayşegül Aldinç, hem müzikal kariyeri hem de oyunculuk geçmişiyle sanat dünyasında iz bırakan isimlerden. Müzik hayatına 45’lik plaklarla başlayan Aldinç, 1978’de Mehmet Teoman’la birlikte kaydettiği “Hastane – Yorgun ve Mutlu” adlı şarkı ile dikkat çekiyor, 1981’de Coşkun Demir’le seslendirdiği “Dönme Dolap – Miras” ile bu çizgiyi sürdürüyor. 2000’li yıllarda da üretmeye devam eden sanatçı, “O Kız” (2010), “Li Lal Lal La La” (2011) ve “Bir Tek Gördüğüm” (2015) adlı teklilere imza atıyor. Albüm diskografisinde ise; “...Ve Ayşegül Aldinç” (1988), “Benden Söylemesi” (1991), “Alev Alev” (1993), “Söze Ne Hacet” (1996), “Nefes” (2000) ve “Sek’iz” (2016) yer alıyor. Döneminin popüler sound’unu kişisel bir yorumla birleştiren Aldinç, müzikle eş zamanlı olarak birçok film ve dizide de oyunculuk yaptı. Sanatın farklı alanlarında üretmeyi sürdüren Aldinç’in, 2001’de Parantez Yayınları’ndan çıkan “Ayşegül Kitapta” adlı bir de kitabı bulunuyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

2 Haziran / BJK Tüpraş Stadyumu: Guns N’ Roses

Rock müziğin efsanevi grubu Guns N’ Roses, 1993’te İnönü Stadyumu’nda verdikleri unutulmaz konserin ardından tam 32 yıl sonra, bu kez orijinal kadrosuyla huzurlarımızda. (Es Notu: 2006’de eksik kadro dikizine düştüğüm ‘welcome to the jungle’lı konserin, bu kez orijinal kadro – babaları, kendi yaş almış hemhalimle dinlemek eğlenceli olacak!) Axl Rose (vokal, piyano), Slash (lead gitar) ve Duff McKagan’ın (bas gitar) yeniden bir araya geldiği grup, BKM organizasyonuyla 2025 Avrupa turnesi kapsamında İstanbul sahnesini şereflendiriyor. Hard rock tarihine “Sweet Child O' Mine”, “Welcome to the Jungle” ve “November Rain” gibi klasiklerle damgasını vuran grup, yüksek enerjili sahne performansları ve geniş hayran kitlesiyle tanınıyor. Konserin ön grubu ise modern blues-rock’ın öne çıkan isimlerinden Rival Sons.

4 Haziran / İstanbul Life Park: Avenged Sevenfold

Modern metal müziğin ikonik temsilcilerinden Avenged Sevenfold, Avrupa turnesi kapsamında nihayet İstanbul’da. 2000’de Kaliforniya’da kurulan Avenged Sevenfold; “Nightmare”, “Hail to the King” ve “The Stage” gibi albümleriyle dünya çapında milyonlarca dinleyiciye ulaştı. Türler arası geçişler, güçlü prodüksiyonlar ve etkileyici görsel şovlarla zenginleşen sahne performanslarıyla tanınan grup, son albümleri “Life Is But A Dream” ile müzikal vizyonlarının sınır tanımadığını bir kez daha ortaya koyuyor. Konserin açılışını, enerjik sahne şovlarıyla tanınan Kanadalı rock grubu Palaye Royale yapacak.

 10 Haziran / Zorlu PSM: Anohni & The Johnsons

1998’de grubunu kuran, müzikte animist ve ekofeminist temalara odaklanarak kendine özgü bir yol izleyen Anohni, PSM Loves Summer By %100 Müzik ile huzurlarımızda. Anohni’nin müzik yolculuğu, elektronik deneysel müzikten avant-garde klasik, dans ve soul gibi türlere uzanıyor. 2005 tarihli “I Am a Bird Now” albümüyle Mercury Müzik Ödülü’nü kazanan Anohni; “The Crying Light”, “Swanlights” ve canlı kayıt albümleri “Cut The World” ve “Turning” ile sanatını derinleştirdi. 2016’da Hudson Mohawke ve Daniel Lopatin iş birliğiyle yayımladığı, politik söylemi ve elektronik yapısıyla öne çıkan “Hopelessness”, sanatçının sınırları zorlayan vizyonunu bir kez daha ortaya koydu. Anohni’nin 2023 tarihli son albümü “My Back Was A Bridge For You To Cross”, sadece kişisel değil, aynı zamanda kolektif ve gezegensel bir sorgulamanın kapısını aralayarak; toplumsal yapılar, maneviyat ve doğayla ilişkimize dair yeni düşünme biçimlerini cesaretle sunuyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

11 Haziran / Harbiye Açıkhava Tiyatrosu: Alan Parsons

Progresif rock ve senfonik müziğin efsanevi ismi İngiliz müzisyen Alan Parsons, “The Show Must Go On” turnesi kapsamında İstanbullularla buluşuyor. ​Bugüne kadar çok sayıda prestijli ödüle ve 13 Grammy adaylığına adını yazdıran dünyaca ünlü “ses sihirbazı” Parsons, 1974 yazında Abbey Road Stüdyoları’nda Eric Woolfson ile tanıştıktan sonra The Alan Parsons Project’i kurarak, 1976 ile 1987 yılları arasında yayımladığı 10 tematik albümle progresif rock’ı pop müzikle ustaca buluşturdu. “Eye in The Sky”, “Old and Wise” gibi zamansız parçalarla hafızalara kazınan grup, dönemin en iyi stüdyo müzisyenleri ve vokalistleriyle çalışarak sayısız hitin altına imza attı. Zengin aranjmanları, konsept albüm anlayışı ve sofistike prodüksiyonlarıyla kült bir statüye ulaşan Alan Parsons Project; synthesizer kullanımındaki yenilikçi yaklaşımıyla da müzik dünyasında özel bir yere sahip.

 11-26 Haziran / 53. İstanbul Müzik Festivali

Festival, bu yıl “Sınırların Ötesinde” temasıyla huzurlarımızda. Festival, bu yılki temasıyla benzer geçmiş ve gelenekleri paylaşan Türkiye, Yunanistan, İran ve Azerbaycan’ın saz ve müziklerinin bir araya geleceği konserlerde sınır tanımayan kültürel mirasımızı kutluyor. Farklı rotalarda toplamda 25 konserin gerçekleşeceği festivalde; barok, romantik, klasik ve çağdaş dönemlere ait 17. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan eserlerin break dans, hip-hop, resim ve tiyatroyla buluşacağı yenilikçi performanslarla farklı disiplinlere doğru sınır ötesi yolculuklar sanatseverleri bekliyor. 19-20 Haziran AKM’nin konukları şöyle: Dünyanın önde gelen orkestralarından NDR Elbphilharmonie, iki konserle festivale konuk oluyor. Topluluk ilk konserde “büyük keman virtüözü” Frank Peter Zimmermann’a; ikinci konserde ise “kuşağının en büyük Chopin yorumcusu” Rafał Blechacz’a eşlik edecek. Orkestra ilk konserinde, Almanların “en büyük dört keman konçertosundan biri sayılan” ve solist partisinin zorluğundan dolayı vaktiyle Hans von Bülow’un “keman için değil, kemana karşı konçerto” dediği Brahms op.77 ile senfonik repertuvarın en heybetli eserlerinden, “Kader” adıyla da bilinen Çaykovski op.36’yı seslendirecek. NDR Elbphilharmonie ve Grammy ödüllü daimî şefi Alan Gilbert festivaldeki son konserinde ise Chopin’in 1 No’lu Piyano Konçertosu ile Brahms’ın 1. Senfoni’sini seslendirecek.

 17 Haziran / Harbiye Açıkhava Tiyatrosu: Matteo Bocelli

Dünyaca ünlü tenor Andrea Bocelli’nin oğlu Matteo Bocelli, “Summer Nights” adlı gösterisiyle ilk kez İstanbul’a geliyor. Klasik müzik eğitimiyle yetişen ve modern pop unsurlarını kendine özgü bir üslupla birleştiren genç tenor, ilk solo albümü “Matteo” ile sadece vokal performansıyla değil, şarkı yazarlığıyla da adından söz ettiriyor. Ed Sheeran’ın kendisi için yazdığı “Chasing Stars” ve İtalyanca “Fasi” gibi parçalar, Bocelli’nin kimlik arayışı, aile bağları ve kişisel dönüşüm yolculuğunu derinlikli bir anlatımla müziğe taşıyor. Bu müzikal yolculukta, ilk konserini Roma’daki Kolezyum’da sahneledikten sonra, 2018’de babası Andrea Bocelli ile seslendirdiği ve adeta bir nesiller arası bağın simgesi haline gelen “Fall on Me” şarkısı, tüm dünyada büyük yankı uyandırdı ve 400 milyondan fazla dinlendi.

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

17 Haziran / IF Performance Hall Beşiktaş: Health

2005’te Los Angeles’ta temelleri atılan grup bugüne kadar 4 albüm yayımladı. İlk albümleri “Get Color” ile dikkatleri üzerine çeken grup, “Disco 4” albümünde Nine Inch Nails, Lamb of God, 100 Gecs, Poppy ve Pertubator gibi ünlü isimlerle birlikte parçalar yaptı. Oyun endüstrisinde adını Max Payne 3 için besteledikleri soundtrack’larla duyuran grup, ardından yaptıkları şarkılarla Grand Theft Auto V, GTA Online, Cyberpunk 2077 gibi oyunların soundtrack’ları arasında yerini alarak bilinirliğini üst seviyeye çıkardı. Grup tarzını “sanatsal temelde gürültülü ve çiğ synth’lerin, rahatsız edici monoton vokallerle ve delice davullarla birleşimi” olarak tasvir ediyor.

18 Haziran / Zorlu PSM: Breathe

Avustralya’nın Sidney şehrinde, Sean Walker ve Andrew Grant tarafından kurulan Breathe.; ham, duygusal ve sinematik sesleriyle, derin ve canlı duyguları zahmetsizce ileten downtempo müzik yaratıyor. Grup, yaratım sürecinde iş birliği duygusuna odaklanmış ve sonrasında Londra, Toronto ve New York’ta müzisyen ve vokalistlerle çalışmış. Müzikleri, “You”, “Elite”, “What/If”, “Couples Therapy”, “Grown-Ish”, “Raising Dion” ve “The Kept Woman” gibi yapımlarda yer alan grup, PSM Loves Summer by %100 Müzik konukluğunda kapsama alanımıza giriyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

25 Haziran / IF Performance Hall Beşiktaş: Boy Harsher

Kuruldukları 2013’ten bugüne dark wave ve minimal synth sahnesinin en etkileyici ikililerinden Boy Harsher yeniden İstanbul’da. Northampton, ABD çıkışlı ikili; vokalist Jae Matthews ve yapımcı Augustus Muller’dan oluşuyor. Hipnotik synth melodileri ve karanlık atmosferiyle dikkat çeken grup, bugüne kadar yayımladıkları EP ve albümlerle kendilerine sadık bir dinleyici kitlesi oluşturdu. 2019 tarihli “Careful” albümüyle uluslararası ölçekte büyük ilgi gören ikili, 2022’de yayımladıkları ve aynı adı taşıyan kısa filmleriyle birleşen “The Runner” albümüyle sinematik yaklaşımlarını müziklerine başarıyla yansıttı. “Pain” ve “Your Body is Nothing” gibi parçalarıyla hafızalara kazınan Boy Harsher, gotik estetiğin modern temsilcilerinden biri olarak İstanbul’da karanlık ve dans dolu bir atmosfer yaratacak. Gecenin açılışını ise; İstanbul çıkışlı post-punk/darkwave ikilisi Ductape üstleniyor.

26 Haziran-30 Temmuz / Küçükçiftlik Bahçe: Balthvs

“Kendine Has Sunar: KüçükÇiftlik Bahçe’de”nin 26 Haziran konukları: İlk albümü “Delirmiyorsan Tebrikler” ve son teklisi “Hiç Sorma” ile dikkat çeken Can Ozan ile 2015’te Sofar İstanbul’daki “Bul Beni” performansıyla tanıdığımız Sedef Sebüktekin. 30 Temmuz’da ise: 2020’de kurulmasına rağmen kısa sürede dünya çapında bir dinleyici kitlesi edinen Latin Amerika’nın heyecan verici topluluklarından, psikedelik rock, funk, cumbia ve chillwave gibi türleri özgün tarzlarıyla sentezleyen (daha öncesinde röportaja da düştüğümüz eğlenceli üçlü) Balthvs. Açılışı da22 Anadolu ezgilerini modern yorumlarla birleştiren Telli Davul yapacak.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

28-29 Haziran / Parkorman: Gezgin Salon Festivali

Salon İKSV’nin, Parkorman’da doğayla iç içe atmosferde sunduğu müzik deneyimi, +1 Sunar: Gezgin Salon Festivali’nin ilk gün konukları: İkonik albümünün ilk çeyreğini AIR Play Moon Safari turnesiyle taçlandıran Fransız ikili AIR ve French Touch akımına yeni bir ivme kazandıran Marsilyalı prodüktör Simon Henner’ın solo projesi French 79; deneysel, progresif rock müziğiyle Gevende ve William Dorey’nin tek kişilik müzik evreni, retro tınıların çağdaş temsilcisi Skinshape. İkinci gün: Shoegaze’in efsane ismi Slowdive, enerjik Club NF ritimleriyle ortamı dans pistine çevirecek Neil Frances ve indie rock’ın Liverpool çıkışlı ikilisi King Hannah ve psikedelik Anadolu beat üçlüsü Lalalar.

29 Haziran / KüçükÇiftlik Park: Fontaines D.C.

2024’te “Filistin ile dayanışma için” Zorlu PSM’yi boykot edip iptal ettikleri konser sonrası KüçükÇiftlik buluşmasıyla hayranlarını mest eden Fontaines D.C.: 2014’te Dublin sokaklarında kurulan, yeni nesil post-punk sahnesinin en güçlü temsilcilerinden biri… Grup adındaki “D.C.” ile Dublin City’e olan bağlılığını vurguluyor. Post-punk, goth ve alternatif rock unsurlarını İrlanda kültürüyle harmanlayan Fontaines D.C., Grian Chatten (vokal), Conor Curley (gitar), Conor Deegan III (bas), Tom Coll (davul) ve Carlos O'Connell’dan (gitar) oluşuyor. 2022’de yayımladıkları “Skinty Fia” albümüyle dünya çapında başarı yakalayan grup, 2024 çıkışlı “Romance” albümüyle müzikal yönünü başka bir boyuta taşıdı. Grammy ve Mercury gibi önemli ödüllere aday gösterildi, Brit Ödülleri’nde ise “En İyi Uluslararası Grup” seçildi. Gecenin açılışını yapacak isimlerse: Jakuzi ve Yangın.

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

1-17 Temmuz / İstanbul Caz Festivali

İKSV tarafından düzenlenen İstanbul Caz Festivali, 32. kez kapılarını açıyor. Temmuz ayını cazla özdeşleştiren festival, 1-17 Temmuz tarihleri arasında, 40’a yakın konserde, 200’ü aşkın yerli ve yabancı sanatçıyı, İstanbul’un farklı sahnelerinde müzikseverlerle buluşturacak. Festival açılışını ve 2-3 Temmuz konserlerini Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda gerçekleştirecek. 1 Temmuz’da, Afro-Küba müziğinin usta ismi, 7 Grammy ödüllü caz ikonu Kübalı Chucho Valdés ve ekibi; 2 Temmuz’da, Ekvadorlu-İsviçreli kardeşler Alejandro Gutiérrez ve Estevan Gutiérrez tarafından 2015’te Zürih’te kurulan Latin gitarının öncülerinden Hermanos Gutiérrez, Türkiye’deki ilk konseri için teşrif ederken; 3 Temmuz’da da elektronik ve çağdaş klasik müzik arasında kurduğu köprülerle yeni bir devir açan besteci ve piyanist Max Richter ilk kez İstanbul ahalisine ses verecek. Festivalin devamında sahne alacak isimlerse şöyle: Meshell Ndegeocello, Grégory Privat, Chiara Civello, Kerem Görsev Quintet, Jazzmeia Horn ve Meltem Ege & Friends.

5 Temmuz / Zorlu PSM: Jessica Pratt

Amerikalı şarkı yazarı ve vokalist Jessica Pratt, “büyüleyici sesi” ve akustik gitarıyla oluşturduğu özgün tarzıyla neslinin en ayırt edici müzisyenlerinden biri olarak kabul ediliyor. Pratt, beş yıl aradan sonra yayımladığı yeni albümü “Here in The Pitch” ile PSM Loves Summer By %100 Müzik sahnesine geliyor. Pratt, yeni albümünde Walker Brothers’ın “The Sun Ain’t Gonna Shine Anymore” gibi 60’lar orkestra pop hitlerinden ilham alıyor.

4-5-6 Temmuz / İstanbul Life Park: Headbangers’ Weekend

“Türkiye’nin en sert metal festivali” Headbangers’ Weekend’in 3 gün boyunca, 2 sahnede, 20’den fazla grup ve binlerce metal müzikseveri bir araya getirecek programı şöyle: 4 Temmuz: Manowar, Candlemass, Pentagram, Episode XIII, Yaşru; 5 Temmuz: Kreator, Machine Head, Bleed From Within, Dark Tranquillity, Soen, Murder King, Pickpocket, Sülfür Ensemble, Ascraeus, Hatemotion; 6 Temmuz: Opeth, Katatonia, Paradise Lost, Hypocrisy, Ensiferum, Leprous, Cemetery Skyline, Pitch Black Process, Sabhankra, Alkera.

11 Temmuz / Festival Park Yenikapı: Black Eyed Peas

2000’li yılların başından itibaren hip-hop, pop, r&b ve elektronik müziği bir potada eriterek modern müziğin evriminde kilit rol oynayan Black Eyed Peas; will.i.am, apl.de.ap ve Taboo üçlüsüyle hâlâ küresel müzik sahnesinde etkisini sürdürüyor. “Where Is The Love?”, “I Gotta Feeling” ve “Let’s Get It Started” gibi şarkılarıyla tüm dünyayı etkileyen grup, sahnedeki enerjisi ve izleyiciyle kurduğu bağ sayesinde milyonların sevgisini kazandı. Bugüne kadar 6 Grammy Ödülü, MTV Müzik Ödülleri ve daha birçok uluslararası ödüle layık görüldü.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

12 Temmuz / KüçükÇiftlik Park: Aurora

Alternatif pop ve elektronik müziğin etkileyici seslerinden biri olarak gösterilen, Norveçli şarkıcı, söz yazarı, dansçı ve müzik yapımcısı (Aurora Aksnes) Aurora, 6 yıl aradan sonra yeniden İstanbul’da. 16 yaşında ilk şarkılarını yayımlamaya başlayan ve kısa sürede uluslararası sahnede kendine önemli bir yer edinen Aurora’nın kariyeri, büyük çıkış yakaladığı 2015’te ses verdiği “Runaway” ile başlıyor. Billie Eilish gibi isimler tarafından ilham kaynağı olarak gösterilen bu şarkı, yıllar sonra TikTok’ta viral hale gelerek yeniden gündeme gelmişti. Aurora’nın bugüne kadar yayımladığı albümler arasında “All My Demons Greeting Me as a Friend” (2016), “A Different Kind of Human” (2019), “The Gods We Can Touch” (2022) ve “What Happened to the Heart?” (2024) yer alıyor. “Cure For Me”, “Exist for Love” ve “The Seed” gibi parçalarıyla hem duygusal hem de politik temaları işleyen sanatçı, sesi ve sahne performansıyla Björk, Florence Welch ve Kate Bush gibi sanatçılarla kıyaslanıyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

 

12 Temmuz / Harbiye Açıkhava Tiyatrosu: Morrissey

The Smiths’in efsanevi solisti ve Britanya pop müziğinin en etkili figürlerinden biri olarak kabul edilen (1959) Morrissey yeniden İstanbul’da. İngiliz müziğine katkıları nedeniyle “Ivor Novello Ödülü”ne lâyık görülen Morrissey, “This Charming Man”, “How Soon Is Now?”, “There Is A Light That Never Goes Out”, “Suedehead”, “Everyday Is Like Sunday” ve “First of the Gang to Die” gibi şarkılarıyla hafızalara kazındı. 40 yılı aşkın solo kariyerinde listelerde bir numaraya yükselen sanatçı, birçok şarkısı dışında 15 albüm çıkardı. (İç ses: 2006’da Parkorman’da kulaklara neşrettiğimiz (Zeki Müren’e de reveransımızı es geçmediğimiz) Morrissey’i dinleyenlere selam olsun!)

13 Temmuz / KüçükÇiftlik Park: Parcels

Modern disko ruhunu çağdaş bir estetikle birleştiren Avustralya çıkışlı ve Berlin merkezli Parcels, bu sonbaharda yayımlanması planlanan yeni albümünü duyurdu, üstelik bu albümden “Safeandsound” isimli bir şarkıyı da paylaştı. - Benim de hastası olduğum- Daft Punk iş birliğiyle adını geniş kitlelere duyurduğu “Overnight” parçasından bu yana kendine has ses evrenini sürekli genişleten, sahnedeki enerjisiyle hayranlarını yamacına çeken Parcels, funk ve elektronik müziğin altın çağlarından ilham alarak ürettikleri sound’la günümüz sahnesinin en heyecan verici isimlerinden. Hem görünümleri hem de sound'larından yola çıkılarak The Beatles ve The Beach Boys gibi 1960'lar ve 70'lerin müzik ikonlarıyla karşılaştırılan, canlı performanslarıyla adeta bir groove makinesi olan Parcels, disko esintili melodileri, sofistike armonileri ve bitmeyen enerjisiyle bulunduğu arenayı, dev bir dans pistine çevirmeyi başarıyor!

16 Temmuz / KüçükÇiftlik Park: The Hu

The Hu ismiyle müzik sahnesine adım atan ve tarzlarını “hunnu rock” olarak tanımlayan Moğol folk metal grubu ilk kez Türkiye’ye geliyor. Müziklerinde; morin Huur ve tovşur gibi geleneksel Moğol çalgılarını ve gırtlaktan söylenen höömey tarzı vokalleri kullanan, adını Moğolistan’da “Hunnu” adıyla bilinen eski Türk-Moğol imparatorluğu Büyük Hun İmparatorluğu’ndan alan ekibin sahne performansının enerjisi ise oldukça yüksek. 830 milyondan fazla dinlenmeye ulaşarak bir numaraya yükselen albümleri, dünya çapında çok sayıda kapalı gişe turneleri, büyük festivallerde sahne almaları veya yaptıkları iş birlikleriyle kısa sürede yenilikçi “Hunnu Rock” markasını / Moğol müziğini ön plana çıkarmayı başardı. Heavy metal dünyasının devlerinden Iron Maiden ile de sahneyi paylaşan The Hu, grubun efsanevi parçası “The Trooper” için yayımladıkları cover’la bu birlikteliği taçlandırdı ve müzik dünyasından tam not aldı. 2019’da Moğol kültürünü dünyaya tanıttıkları için Moğolistan’ın en yüksek devlet ödülü olan Cengiz Han Nişanı’na layık görülen grup, 2020’de ise Metallica’nın “Sad But True” parçasına yaptığı güçlü cover ile dikkatleri yeniden üzerine çekti. Aynı yıl, Metallica’nın 30. yıl özel albümü “The Metallica Blacklist” için seçilen 53 sanatçı arasında yer aldı.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

28 Temmuz / IF Performance Hall Beşiktaş: Gaerea

2024’ün Ekim’inde beşinci albümleri “Coma”yı dinleyicileriyle buluşturan, “yeni nesil black metalin en özel gruplarından” Gaerea, 2023’teki İstanbul konserinden sonra yeniden sahamızda… 2016’da kurulan ve “kurulduğu günden bu yana müziğinde kaos, melodi ve atmosfer arasında muhteşem bir denge kuran” Portekizli grup, 2018’de yayımlanan ilk albüm “Unsettling Whispers”te bu tarifi sağlam temellere oturttuğunu gösteriyor. Grubun ikinci stüdyo albümü “Limbo” dünya çapında dikkatleri çeken, yüzlerce eleştirmenin kaleminden geçen bir yapım olarak diskografide yerini aldı. Ekip 2022’de yayımladığı “Mirage” albümüyle de Metal Hammer, Metal Injection ve Blabbermouth gibi prestijli kaynaklardan övgüler aldı.

1-2 Ağustos / KüçükÇiftlik Park: Dark Sun Metal Festival

Metal müziğin en güçlü seslerini bir araya getiren Dark Sun Festival, Brezilya’dan Hollanda’ya, Danimarka’dan Türkiye’ye uzanan uluslararası bir müzik panoraması. Festivalin öne çıkan konukları, Brezilya’nın efsanevi thrash metal grubu Sepultura ve senfonik metalin dünya çapındaki öncülerinden Epica. Festival açılışını, Türkiye’nin karanlık death metal sahnesinde senfonik öğelerle dikkat çeken Helak grubu ile yapacak. Ardından sahneye yerli punk-hardcore sahnesinin kült ismi Radical Noise çıkacak; gecenin finali ise agresif riff’leri ve enerjik sahne performansıyla tanınan Sepultura’ya emanet. Festivalin ikinci gün sesleri şöyle: Türkiye senfonik metal sahnesinin öncü gruplarından Knight Errant; gotik ve folk unsurlarla bezeli black metal tarzıyla öne çıkan Danimarkalı müzisyen Myrkur ve 2003’te kurulan Hollandalı grup Epica.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

2 Ağustos / Zorlu PSM: Hurts

2010 yılında “Wonderful Life” ve “Stay” adlı hit single’larıyla uluslararası müzik sahnesine hızlı bir giriş yapan İngiliz synth-pop grubu Hurts, bu çıkışıyla aynı yılın en hızlı albüm satan yeni grubu unvanını da kazandı. Vokalde Theo Hutchcraft ve gitar-piyanoda Adam Anderson tarafından 2009’da kurulan grup, bu başarılarının ardından yaklaşık iki yıl süren bir turneye çıkarak 250 binden fazla bilet sattı ve sırasıyla “Exile”, “Surrender”, “Desire” ve “Faith” adlı dört albüm daha çıkardı. Son olarak Ocak 2024’te “Wonderful Life” şarkılarının Luciano ile yaptıkları yeniden düzenlemesiyle Almanya, İsviçre ve Avusturya’da 1 numara olan grup, PSM Loves Summer by %100 Müzik rotasında “Wonderful Life”lamaya geliyor.

6 Ağustos / Zorlu PSM: Masego

Hip-hop, r&b ve cazı harmanlayan tarzıyla tanınan Masego, gerçek adıyla Micah Davis, küçük yaşlarda piyano çalmaya başlıyor ve lise yıllarında da müzik prodüksiyonuna yöneliyor. İlk çıkışını ise 2015’te yayımladığı “The Pink Polo EP” ile yapıyor. 2016’da Fransız prodüktör FKJ ile kaydettiği ve YouTube’da 200 milyonun üzerinde izlenen “Tadow” adlı tekli, sanatçının uluslararası alanda tanınmasını sağlıyor. 2018’de yayımladığı ilk albümü “Lady Lady” için eleştirmenler, Masego’nun kendine özgü müzikal kimliğini pekiştirdiğini söylüyor. Sanatçı, 2021’de “Studying Abroad: Extended Stay” adlı bir EP ve 2023’te kendi adını taşıyan “Masego” albümünü müzikseverlerle buluşturdu. Don Toliver, Kaytranada, Yussef Dayes ve JID gibi isimlerle yaptığı iş birlikleriyle de dikkat çeken Masego’nun müziği, cazın zarafetini modern beat’lerle birleştiren ve kendisinin “trap house jazz” olarak adlandırdığı özgün bir tarz sunuyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

9 Ağustos / Harbiye Açıkhava Tiyatrosu: Wardruna

Nordik folk müziğinin güçlü temsilcilerinden Wardruna, 2003’te Einar Selvik tarafından Gaahl ve Lindy Fay Hella ile kuruldu. Eski İskandinav ritüelleri, doğa sesleri ve spiritüel unsurları müziğine işleyen Wardruna, Viking çağının derin ruhani atmosferini sahneye taşıyor. Vikings, Game of Thrones ve Assassin’s Creed: Valhalla gibi kült yapımların müziklerinde yer alan ezgileriyle tanınan grup, güçlü vokalleri, geleneksel enstrümanları ve hipnotik performanslarıyla dikkat çekiyor. Eski İskandinav dilinde dişi ayı anlamına gelen, altıncı stüdyo albümü “Birna”yı geçtiğimiz günlerde yayımlayan Wardruna, albümlerini; ormanın bekçisi, doğanın koruyucusu ve onun yeryüzündeki savaşlarına adanmış bir sanat eseri olarak tanımlıyor.

3 Eylül / İstanbul Parkorman: Marilyn Manson

Brian Hugh Warner, nam-ı diğer Marilyn Manson, (adıyla manidar) “One Assassination Under God” turnesi kapsamında, 13 yıl aradan sonra yeniden İstanbul’da. Daha öncesi -benim gibi- canlı performansta Manson’un hemhaline tanık olduysanız, bu konserin nereye denk düşeceğinin altını çizmeme gerek yok sanırım! Manson’un hem klasikleşmiş hem de son dönem şarkılarından oluşan özel bir repertuvarla sahne alması bekleniyor. Geçmişin gölgeleri, bugünün çığlığı kadrajlı Manson setlist’inde, en azından; “The Dope Show”, “The Beautiful People”, “'Tainted Love” ve “Rock is Dead” gibi şarkıları arar bu -aşina- kulaklar!

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

4 Eylül / Zorlu PSM: Luvcat

Romantizm, tehlike, kaçış ve eski usul rock and roll’u gotik bir atmosferde harmanlayan (solisti Sophie Morgan Howarth) Luvcat, PSM Loves Summer by %100 Müzik kapsamında İstanbul’da. 15 saniyelik “Matador” videosu TikTok'ta viral olduktan sonra ortamların dikkatine mazhar olan ve 2023’te ilk single’ı “Matador”la; şarkılarının yansıttığı lanetli aşklar ve çarpık hayal dünyası hikayelerini dinleyicileriyle buluşturan Luvcat, kısa zamanda hızlı bir yükseliş yakaladı. Ardından gelen ikinci single’ı “He’s My Man”, modern müzik dünyasında başka hiçbir şeye benzemeyen, yakıcı bir cinayet baladı olarak görülüyor.

19 Eylül / IF Performance Hall Beşiktaş: Lebanon Hanover

Kendilerini, yabancılaşmış dünyaya atan iki sıcak kalpten gelen buz gibi bir cevap olarak tanımlayan İngiliz-Alman post-punk ikilisi Lebanon Hanover, William Wordsworth'e hayranlık duyan, art nouveau estetiğinin güzelliğinden etkilenen, geceleri İngiliz sahillerini ve ormanlarını keşfeden ve Berlin’in şehirciliğinden ilham alan modern çağın gerçek romantikleri olarak karşımıza çıkan bir ekip. Zamanlarının müziklerinden çok sıkılan, 80’lerin analog dünyasında mutluluğu bulan Larissa Iceglass ve William Maybelline; tutkularının peşinden gitmek için iş ve eğitimlerini bir kenara bırakarak bundan 14 yıl önce Lebanon Hanover’i kurmuş.

19 Eylül / Zorlu PSM: Jasper Steverlinck

“Duvarları delip geçecek kadar berrak ancak doğrudan ruhu sarmalayacak kadar da içli sesiyle Jasper Steverlinck”, (Ocak ayında benim de tecrübe ettiğim ve Belçika’da Brüksel, Brugge hattında en sevdiğim şehir olan) Gent asıllı rock grubu Arid’in solisti ve söz yazarı olarak Belçika’daki müzikseverlerin gönlünü fethetmekle kalmadı, olağandışı sesiyle başka ülkelerde de taht kurdu. Tek başına devam ettiği kariyerinde, grubu Arid’le imza attığı altın değerindeki kayıtlara rahatlıkla devam eden Jasper, listelerde haftalarca kalmayı başardı. Hatta kendisi, uluslararası tanınan Bono, Eddie Vedder ve Randy Newman gibi sanatçılardan övgüler topladı. Eleştirmenler ise genelde, kendisinin bir şairin ruhuna ve bir meleğin sesine sahip olduğunu söylüyor. Metalden rock müziğe ve klasiğe kadar uzmanlaşmadığı tek bir müzik türü dahi bulunmayan Steverlinck, solo albümleriyle gerçekleştirdiği kapalı gişe turnelerin ardından yeni albümü “The Healing”i Ocak ayında dinleyicisiyle buluşturdu.

20 Eylül / İstanbul Life Park: Parov Stelar

Dünyaca ünlü elektronik müzik ve elektro swing efsanesi (Avusturyalı müzisyen, yapımcı, besteci ve DJ) Parov Stelar, 20. yıl özel turnesi kapsamında İstanbul’a geliyor! Retro ve modern seslerini ustalıkla harmanlayarak kendine özgü bir tarz yaratan Stelar, çarpıcı sahne performansları ve enerjik müziğiyle dünyanın dört bir yanında milyonlarca hayrana sahip. Daha öncesinde pek çok kez Türkiye müzik ahalisini canlı performanslarıyla şenlendirmiş olan Stelar’ın enerjisinden nasibini almış fanilerden biri olarak diyebileceğim; dans etmeyi sevenlerdenseniz, o gece istemsizce salınmaya başlayarak dansa doyacaksınız!

 

26 Eylül / Zorlu PSM: Barry Can’t Swim

Edinburgh doğumlu, Londra merkezli prodüktör, çoklu enstrümanist, DJ Barry Can’t Swim, dünyadan ilham alan ve caz etkili elektronik dans müziğiyle Birleşik Krallık elektronik sahnesinde yeni bir dalga yarattı. “Because I Wanted You To Know” adlı kendi çıkardığı bir kayıtla 2020’de yayımladığı ilk albümüyle, kısa zamanda sahnedeki en heyecan verici elektronik icracılarından biri haline gelen Mainnie, gerçek adıyla Joshua Mainnie, PSM Loves Summer’da.

26-30 Eylül, 1-3 Ekim / Gipsy Kings by Andre Reyes

Albümleriyle 60 milyonluk satış başarısı yakalayan ve sahnede 30 yılı aşkın bir süredir Latin müziğinin en sevilen temsilcilerinden biri olan Grammy Ödüllü Gipsy Kings, Andre Reyes öncülüğünde yeniden Türkiye’de! Eylül ayında İzmir, Bursa, İstanbul, Samsun, Ankara ve Antalya’da sahne alacak olan grup, Türkiye turnesine bu yıl daha da büyüyerek devam ediyor. Latin, flamenko, rumba ve pop müziğini ustalıkla harmanlayan Gipsy Kings by Andre Reyes, “Bamboleo”, “Djobi Djoba”, “Baila Baila”, “Volare” gibi dünya çapında hit olmuş parçalarla izleyicilerini dansa davet ediyor! Program şöyle: 26 Eylül, İzmir Kültürpark Açık Hava Tiyatrosu; 27 Eylül, Bursa Kültürpark Açıkhava Tiyatrosu; 28 Eylül, İstanbul Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava; 30 Eylül, Samsun Doğu Park Amfi Tiyatro; 1 Ekim, Ankara ATO Congresium; 3 Ekim, Antalya Açık Hava Tiyatrosu.

27 Eylül / Harbiye Açıkhava Tiyatrosu: Dire Straits Legacy

Müzik tarihinin en önemli rock gruplarından biri olarak kabul edilen, dünya çapında 120 milyondan fazla albüm satan, efsanevi İngiliz rock grubu Dire Straits, 1995 yılında dağıldı. Dire Straits’in ilk klavyecisi Alan Clark, grubun kayıtlarında ve dünya turnelerinde çalan efsane müzisyenler Phil Palmer, Danny Cummings, Mel Collins ve Marco Caviglia “Dire Straits Legacy” olarak grubun ikonik müziğini geri getiriyor. Dire Straits Legacy konserlerinde, dünyanın her yerinde kapalı gişe devam eden turunda, 6 platin albümden seçtikleri “Money for Nothing”, “Sultans of Swing”, “Romeo and Juliet”, “Walk of Life”, “Brothers in Arms” ve “Tunnel of Love” gibi Dire Straits klasiklerini seslendiriyor.

 

İlkbahardan sonbahara konserlerden seçkiler…

1 Ekim / Zorlu PSM: Vicente Amigo

Dünya çapında flamenko gitarının usta isimlerinden biri olarak kabul edilen Vicente Amigo, geçtiğimiz yıl yayımlanan yeni albümü “Andenes del Tiempo”dan şarkıların yanı sıra zengin kariyerine genel bir bakışla şenlikli bir konser vaat ediyor. Paco de Lucia tahtının varisi; Sting’ten Bob Dylan’a, John McLaughlin’den Alejandro Sanz’a kadar dünyaca ünlü isimlere gitarıyla hayat veren; dünyanın dört bir yanındaki konserleriyle efsaneleşen Grammy ödüllü, flamenko yıldızı Vicente Amigo, etkileyici tekniği ve duygusal derinliğiyle tanınıyor. İspanyol sanatçı, “Tierra”, “Memoria de los Sentidos” ve “Poeta” gibi albümleriyle flamenkonun sınırlarını genişletmeye devam ediyor. 2000 yılında profesyonel kariyerine büyük prestij getiren “Endülüs Madalyası” ile ödüllendirilen sanatçı, aynı yılın Ekim’inde kendisine Latin Grammy ödüllerinde “En İyi Flamenko Albümü” ödülünü kazandıran “Ciudad de Las Ideas / Fikirler Kenti”ni yayımladı. Bu albümle İspanya’nın en önemli ödüllerinden Premio Onda’yı da alan sanatçı, Cordoba şehri tarafından “şehrin oğlu” ünvanı ile ödüllendirildi.

8-9-10 / İstanbul, Ankara, İzmir: Tamino

“Benzersiz vokal gücü, derin melankolisi ve çok katmanlı müziğiyle dünya çapında kendine özgü bir yer edinen, ülkemizde de çok sevilen” Belçikalı- Mısırlı şarkıcı, müzisyen ve model Tamino-Amir Moharam Fouad bilinen adıyla Tamino, Türkiye turnesi kapsamında, 8 Ekim’de KüçükÇiftlik Park’ta; 9 Ekim’de CerModern’de; 10 Ekim’de de İzmir, Havagazı Fabrikası’nda.

1 Kasım / Ülker Spor ve Etkinlik Salonu: Diana Krall

Kontralto vokalleriyle tanınan Kanadalı caz piyanisti ve şarkıcısı (1964) Diana Krall, 10 yıl aradan sonra yeniden İstanbul’da. Caz müziğinin gelmiş geçmiş en önemli isimlerinden biri olarak kabul gören Krall, Billboard Caz Albümleri listesinin zirvesinde sekiz albümü bulunan tek caz şarkıcısı ünvanına sahip. 1990’ların ortasından itibaren uluslararası çapta yıldızı parlayan Krall, özellikle “The Look of Love”, “Let’s Fall in Love” ve “Peel Me a Grape” gibi parçalarla geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı. Eşsiz vokali ve usta piyanistliği ile caz müziğine yön veren bir isim olarak bilinen Krall, kendine has tarzıyla caz, pop ve bossa nova türlerini harmanlayarak dünya çapında milyonlarca albüm satışıyla müzik tarihine adını altın harflerle yazdıran sanatçılardan. ABD’de altı milyondan fazla, dünya çapında ise 15 milyondan fazla albümü satan sanatçı, bugüne kadar iki Grammy Ödülü ve sekiz Juno Ödülü kazandı.

6 Kasım / IF Performance Hall Beşiktaş: The Rasmus

Alternatif rock ve gotik esintili sound’uyla dünya çapında büyük bir hayran kitlesine sahip olan Finlandiyalı The Rasmus yıllar sonra yeniden Türkiye’de! 1994’te kurulan ve 2003’te yayımladıkları “Dead Letters” albümüyle küresel bir fenomene dönüşen The Rasmus, özellikle “In the Shadows”, “First Day of My Life” ve “Guilty” gibi parçalarıyla dünya çapında milyonlarca hayrana ulaştı. Grubun kurucusu Lauri Ylönen’in -dünya turnesine çıktıkları- 11. albümleri “Weirde”ye dair söylediği: “Yeni sound’umuzu temsil ediyor… Kariyerimizde bugüne kadarki en sert, en karanlık albüm olacak gibi!”

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow