hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Devlet Dersi ve cezasızlık öyküleri

    Devlet Dersi ve cezasızlık öyküleri
    expand
    KAYNAKÖzgen Aydos / Cnnturk.com

    236 sayfalık bir kitap ne kadar canını yakabilir okuyanın? Bilenler bilir, kitap kesiği kimi zaman bıçak darbesinden çok daha yaralayıcı olabilir. Devlet Dersi (Çocuk hak ihlallerinde cezasızlık öyküleri), hiç yaralanmamış olanlar için öldürücü bir darbe gibi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Gazeteci Gökçer Tahincioğlu'nun yazdığı ''Devlet Dersi'', Ece Ayhan'ın dizeleriyle başlıyor, ''Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında, bir teneffüs daha yaşasaydı, tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür. Devlet dersinde öldürülmüştür.'' Ve henüz kitabın başında uyarıyor yazar okuyucuyu, ''Bu kitapta güzel cümleler yok. Hafif hissetmek, bahara kavuşmak, güzel bir son görmek istiyorsanız okumayın.''

    Çünkü bu kitapta gerçekten hikâyelerin sonları yok. Başlangıçları ise güzel, hepsi bir ailenin evladı. 18 farklı başlık altında toplanmış hikâyeler. Kurgu olsa bile okuyucunun canını yakacak olan tüm anlatılanlar, gerçek.

    Henüz 12 yaşında 13 kurşunla öldürülmüş olan Uğur Kaymaz'la başlıyor, kitap. Bir bombayla can veren ve annesin teker teker tüm parçalarını eteğine topladığı Ceylan Önkol ile devam ediyor. İşte tam da o satırlarda, gözlerinizi kapatıp en sevdiğiniz insanların parçalanan vücutlarını topladığınızı düşünüyorsunuz. İnsan üzüntüden delirir mi? Muhakkak delirir.

    Bitmiyor elbette...

    Tahincioğlu, Sokağa çıktığı için öldürülen, henüz küçücük bedeniyle iş cinayetlerine kurban giden, ''çocuk gelin'' olması için tecavüze uğrayan, bilgisayar alabilmek, okul kantinine borcunu ödemek için gittiği kaçağın dönüşünde bombalanan, cezaevlerinin süngerlerle kaplı odalarında cinsel istismara uğrayan, polis kurşunuyla yoğun bakıma düşen, tabutu kendinden ağır çocukları, çocuklarımızı anlatıyor sayfalarca...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Ve insan yine düşünüyor, sahiden bizim çocuklarımız mı? Öyle olsa sahip çıkmaz mıydık var gücümüzle? Onlar böyle ölü, aileleri böyle yalnız kalır mıydı?

    ''Coğrafya insanın kaderidir''

    Hikâyelerin bazıları, Tahincioğlu'nun Milliyet'teki ''Yüzleşme'' köşesinde yazdıklarından, geri kalanı Gündem Çocuk Derneği'nin takibin yaptığı dosyalardan seçilmiş. Aslında bir kitaba ne kadarı sığdırılabilirse o kadarı yazılmış. Yoksa biliyor insan daha binlerce hikâye var dile getirilmemiş, anlatılmamış, yazılmamış olanlar. Coğrafya insanın kaderidir ya, işte bu yüzden bu kitap anlatılan çocukların giysileri henüz ufacık yaşlarında kefen olmuş, aileleri yastan bir örtü sermiş üzerlerine.

    Bu kitapta yazılanların tarihi yeni ama çok eskiye dayanıyor her biri. Bu ülkede iklimler artık değişmiyorsa, zaman hızlı akmıyorsa, her birimizin kalbine sürekli bizimle gezen bir sızı oturduysa çocukların kanlarıyla yıkandığı için bu topraklar. Ve en kötüsü de her bir hikâyenin sonunda okuyacağınız gibi faillere verilmeyen cezalar, geç de olsa gelmeyen adalet...

    ''Tanık polisler duruşmada nasılsa, hiçbir şey hatırlamadı'' diye bitiyor kitap. O polisler hatırlamadı, savcılar- hâkimler hatırlamadı, duruşma salonları, mahkeme duvarları bile hatırlamadı belki. Ama kitapta da yazdığı gibi o çocukların aileleri hiç unutmadı.

    Gökçer Tahincioğlu'nun oğlu Ulaş'a, yeğeni Kerem'e ve çocukların avukatı Tahir Elçi'ye ithaf ettiği Devlet Dersi'ni mutlaka okuyun.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow