"Kapitülasyonlar ve Osmanlı Hukuk Sistemi"

Kapitülasyonlar ve Osmanlı Hukuk Sistemi
expand

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları iki ilginç kitabı okurla buluşturdu. Bir macera romanı kadar sürükleyici olan Murits H. Van den Boogert’in “Kapitülasyonlar ve Osmanlı Hukuk Sistemi” ve tarihin büyük kırılmalarının yaşandığı geçen yüzyılda düşünce dünyasının bunların etkisiyle nasıl biçimlendiğini konu edinen Christian Delacampagne’nin “20. Yüzyılın Felsefe Tarihi”.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Tüccar Jan Hendrik Meijer, 26 Ocak 1754 Cumartesi günü, Pera'daki evinden ayrıldı ve onu Osmanlı başkentinde bir daha gören olmadı. Geride karısını ve iflas etmiş iki şirketini bırakmış, yanına önemli miktarda para ile iş ortağının babasına ait elmasları almıştı.... Bu bir roman olayı değil, ticaret hukukuna ilişkin bir tarih kitabında anlatılan bir vaka. İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan “Kapitülasyonlar ve Osmanlı Hukuk Sistemi”, Osmanlı’da ticaret ve hukuk ilişkisini, dönemin uluslararası ekonomik ilişkiler sistemi içinde ele alıyor. Ekonomi, ticaret, hukuk ve siyasetin anlatıldığı kitap, arşivlerdeki yaşanmış örnekler üzerinden anlatıldığı için okura, “bir macera romanı hissi veriyor” denilse, çok abartılmış olmaz.

Yayınevinin okurla buluşturduğu bir diğer kitap ise 20. Yüzyıl Felsefe Tarihi. Christian Delacampagne’nin kale aldığı kitap, önceki yüzyılın felsefe tarihinde bir kopuşun yaşandığı geçen yüzyılda İkinci Dünya Savaşı, 1917 Devrimi, Nazizm, Komünizm, Auschwitz, Hiroşima, Soğuk Savaş, sömürge imparatorluklarının çöküşü, ezilen üçüncü dünya ülkelerinin ve diğerlerinin direnişinin bağlamında ortaya çıkan düşüncelerin ve düşünürlerin tarihini anlatıyor.

İşte, Türkçe’ye Ali Coşkun Tuncer’in çevirdiği “Kapitülasyonlar ve Osmanlı Hukuk Sistemi” kitabının tanıtım metnindeki anlatılışı:

Tüccar Jan Hendrik Meijer, 26 Ocak 1754 Cumartesi günü, Pera'daki evinden ayrıldı ve onu Osmanlı başkentinde bir daha gören olmadı.

Geride karısını ve iflas etmiş iki şirketini bırakmış, yanına önemli miktarda para ile iş ortağının babasına ait elmasları almıştı. Hollanda büyükelçisi Elbert de Hochepied endişeliydi; davanın çözüm mercii kapitülasyonlar gereğince şimdilik büyükelçilikti, ama alacaklılar arasında bulunan bazı Osmanlı uyruklarıyla bir ihtilaf çıkarsa ne yapacaktı? Yargılama yetkisi kimde kalacaktı?

Kapitülasyonlar ve Osmanlı Hukuk Sistemi, kançılarya kayıtları, şeriyye sicilleri ve Düvel-i Ecnebiyye Defterleri gibi geniş bir arşiv taramasının yanı sıra, orijinal ahidnamelerin çeşitli dillerdeki çevirileriyle de karşılaştırıldığı titiz bir çalışma. Martin van den Boogert bu çalışmada, Jan Hendrik Meijer veya Elbert de Hochepied gibi 18. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nda yaşamış, ticaret veya diplomasiyle uğraşmış yabancıların ve onların himayesindekilerin nasıl bir hukuk sistemine tabi olduklarını, kapitülasyonlar ile Osmanlı kanunlarının ve adli mercilerinin bu sistemin şekillenmesinde ne ölçüde belirleyici olduklarını araştırıyor.

Yazar, o dönemin Avrupa'sında yaygın olan ve pek sorgulanmadan modern tarihyazımına da aktarılmış, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki yabancıların kapitülasyonlar sayesinde tam bir adli özerkliğe, dolayısıyla fiili dokunulmazlığa sahip oldukları, bu nedenle de Devlet-i Aliyye'nin yaptırımlarının keyfi ve hukuksuz olduğu inancının temelsizliğini örneklerle gözler önüne seriyor.

Bunun yanı sıra, Türk tarihyazımında zaman zaman görülen, her kötülüğü kapitülasyonlarla izah etme kolaycılığına karşı, "beratlı" sayımları, beratları bir ek gelir kapısı olarak gören büyükelçilerin yazışmaları, Levant Şirketi'nin pozisyonunu belli eden elçilik defterleri ve çeşitli divan-ı hümayun kararları gibi somut belgelerden hareketle çok daha ilginç ve düşündürücü sonuçlara varıyor.

Kapitülasyonlar ve Osmanlı Hukuk Sistemi, yazılı metinlerden günlük hayatın içindeki uygulamalara inebilmek, kapitülasyonlara böyle bir perspektiften bakabilmek açısından vazgeçilmez bir başvuru kaynağı. Dr. Maurits H. van den Boogert Leiden Üniversitesi'nde doktora sonrası araştırmacı olarak çalışmaktadır. Yayımlanmış eserleri: (Kate Fleet ile birlikte) The Ottoman Capitulations: Text and Context (2003); (Alastair Hamilton ve Alexander de Groot ile birlikte) Friends and Rivals in the East (2000).

20. Yüzyıl Felsefe Tarihi

Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan bir diğer kitap ise 20. Yüzyıl Felsefe Tarihi. Yazarı Christian Delacampagne’nin kendi ifadesiyle kitapta amaçlanan, “düşünmek’ denilen fiilin çok çeşitli şekillerini, kitaplar dışında keşfetmek gibi müstesna bir şansa sahip olan” yazarın, bu şansı okurları ile de paylaşmak isteği.

Kitap adından da anlaşılacağı gibi 20. yüz yıl ile sınırlı ve Kant, Marx, Frege, Husserl, Wittgenstein, Heidegger, Adorno, Sartre, Lévi-Strauss, Habermas, Foucault, Derrida gibi geçen yüzyıla yön vermiş düşünürleri, çağdaş felsefenin etkilenmeden yapamayacağı kadar ağır ve önemli sonuçları olan bu arka planla birlikte ele alıyor.

Devrim Çetinkasap’ın Türkçeye çevirdiği 20. Yüzyıl Felsefe Tarihi’nde yazarı Christian Delacampagne, önce bir soruya yanıt veriyor ve kendi seçiminin gerekçelerini de açıklıyor. O soru da şu: “Filozoflar kendi disiplinlerinin tarihiyle ilgilenmeli midir?” Bu soruya bazı filozofların olumsuz yanıt verdiklerini, felsefenin tarihi olmadığını ve onun kesin cevap verilemeyecek tek bir soru üzerinde sonsuz bir derinleşme olduğunu düşündüklerini söyleyen Delacampagne, bu görüşte olmayan ve felsefenin kendi tarihi dışında var olmadığını savunan filozoflar ile aynı kanıda. Felsefe tarihini, Geçmişin büyük yapıtlarını eleştirel bir gözle tekrar okuma faaliyeti” olarak gören yazar, bunun ortaya çıkardığı güçlükleri de en baştan okurla paylaşıyor.

19. yüzyılın son çeyreğinde felsefe tarihi açısından bir kopuş yaşandığını ve bugün de halen bunun sonuçlarının yaşandığını göstermeyi umduğunu yazan Delacampagne, son yüzyılın Batı felsefesini yeniden okuma girişiminin de şayet eleştirel olacaksa, “nötr” veya “tarafsız” olma iddiasında bulunamayacağını açıklıkla belirtiyor. Konu elverdiğince objektif olmaya çalışsa da kitapta sunduğu tarihin veya onun yeniden inşasının, metinleri okumanın ve dünyaya bakışın bir şeklini ifade ettiğini belirten yazar, felsefi açıdan taraf tuttuğunu ama bunun bu tür girişimlerin tümünde bulunduğunu anlatıyor.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Çalışmasını kattıkları kadar neleri ve neden katmadığını da anlatan yazar, 20. yüzyıl filozoflarının çoğunun paylaştığı ortak bir alan içinde, tarihsel olarak belirlenmiş bir sorunlar alanı içinde kalmaya mecbur kaldığını dile getiriyor.

Tarafgirliğinin önemli saydığı filozofları seçmenin yanı sıra, o filozofların çalışmaya kattığı tezlerinde ve sunumunda da olduğunu ifade eden yazar, bunun nedenini de şöyle açıklıyor: “B sunumu bir cümleyle özetlemem gerekse, fikirlerin gökten zembille inmedikleri ve kendiliğinden doğmadıkları kanaatine dayandığını söylerdim. Fikirlerin tarihi hiçbir zaman ‘saf’ değildir. Her fikir kendisiyle birlikte, bilimsel, siyasal veya dini kaynaklı tartışmaları harekete geçirir. Her defasında ben de elimden geldiğince bu kaynakları aydınlatmaya çabaladım. Filozofların söyleminden, onların zımni varsayımlarını bulup çıkarmaya çalıştım. Filozofların, yeni bir kavram, duyulmadık bir sorunsal önerirken kimlerle diyaloga girdiklerini veya kimlere karşı savaştıklarını anlamaya gayret ettim.”

Filozofların biyografilerini de kitabında uzun uzun sayan Delacampagne, büyük fesefi tartışmaların cereyan ettiği tarihsel bağlamdan düşüncelerin soyutlanamayacağını vurguluyor. İkinci Dünya Savaşı, 1917 Devrimi, Nazizm, Komünizm, Auschwitz, Hiroşima, Soğuk Savaş, sömürge imparatorluklarının çöküşü, ezilen üçüncü dünya ülkelerinin ve diğerlerinin direnişinin çağdaş felsefenin her alanda şu ya da bu şekilde etkilenmeden edemeyeceği kadar ağır sonuçları olduğuna vurgu yapıyor.

Beş bölümden oluşan kitapta modernitenin doğuşu; mantığın ilerleyişi, fenemenoloji ve siyaset ile ilişkisi; sona dair felsefeler, “Auschwitz’i düşünmek”, Soğuk Savaş bağlamında liberalizm, özgürlüğün savunusu, üçüncü yol, Marksizm konularını ve son olarak da aklın sorgulanmasını inceliyor.

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow