"Okumadığınız İçin Teşekkürler"

Okumadığınız İçin Teşekkürler
expand

Hırvatistan'da doğumlu, kadın, sürgün ve yalnız bir yazar olan DubravkaUgresiç'in "Okumadığınız İçin Teşekkürler" adlı kitabında, piyasa ekonomisinden hareketle çok satan eserler, bunların ne'liği, yazarları, yayıncılık sektörünün işleyişi anlatılıyor. Yazar bu işleyiş üzerinden dünyanın ve insanlığın geldiği noktaya ilişkin çarpıcı analizler yapıyor. "Okumadığınız İçin Teşekkürler", Ayrıntı Yayınları'nın Lacivert Serisi'nden çıktı.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Dubravka Ugresiç, içinde bulunduğumuz küresel yaşam düzeninin aslında kabul etmek istemediğimiz; ama gelin görün ki kanıksandırılmış bir meta da biz olduğumuz için kafa yormayı unuttuğumuz konularda içsel konuşmalarla düşüncelerini paylaşıyor okuruyla. Yazar, ne ateşli bir ideoloji savunucusu, ne kendi geçmişine ve kitaplarına sığınan bir yazar ya da sürgünlüğünden gizlice zevk duyan, duygu okşayan bir mağdur gibi yapıyor bunu. Bu yazılar, bir iç konuşma, hatta üç beş dostla gecenin ikisinde yapılmış bir söyleşi gibi. Ugresiç, kitaptaki yazılarında içten bir tavır takınıyor. Ugresiç'in kadın bir yazar, sürgün bir yazar, yalnız bir yazar olma gerçekliklerinin de eserine içtenlik kazandırdığı gözleniyor.

Kitabın Mayası

Eser, 1996-2000 yılları arasında kaleme alınmış otuz üç yazıdan oluşuyor. Kitabın geneli, piyasa ekonomisinden hareketle çok satan eserlere, bunların ne'liğine, yazarlarına, yayıncılık sektörünün işleyişine yönelik. Yazar, bu konulardan yola çıkarak dünyanın / insanlığın geldiği noktaya dair analizler yapıyor. Yüksek edebiyat-bayağı edebiyat, mutlu yazar-mutsuz yazar, millet-milliyet-memleket, savaş-oyun, piyasa-edebiyat, küreselleşme-dünya, komünizm-demokrasi, Doğu Avrupa-Batı Avrupa, paralı yazar-parasız yazar, değer-değersizlik gibi onlarca konuya değiniliyor kitapta. Yazar bu değinilerinde tarafını belirtmekten geri durmuyor. Aksine, kitaba güç veren, özgünlük ve değer katan unsur, yazarın "şeytanın avukatlığını yapması". Editörlere, genel anlamda kitap piyasasına yönelik bir tecrübesini şöyle aktarıyor Ugresiç: "On dokuzuncu yüzyıl Fransa'sında taşralı bir doktorla evli bir kadın aşkı arıyor. Kuruntulu kocası ile aşkı arasında kalan kadın her gün biraz daha artan borçların da altından kalkamayınca intihar ediyor. (…) "Güzel" diyor editör. "On dokuzuncu yüzyılı yirminci yüzyıl yapalım ve bir iki âşık ekleyelim. Kocayı da biraz eğlenceli kılalım. Eşcinsel olsun mesela." (s.21).

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Kitap piyasasına, çoksatar kitaplara dair iki alıntı: "Özellikle kısa öyküleriyle tanınan çağdaş bir Amerikalı yazara bir keresinde, "Öyküden vazgeçip neden romana yöneldiniz?" diye sorulmuştu. "Altı haneli bir farktan ötürü" cevabını vermişti yazar." (s.51), "Bu kitabın boktan bir şey olduğunu çok iyi biliyorum" dedi bir Avrupa üniversitesinde edebiyat dersi veren arkadaşım bir kitapla ilgili. "Ama seviyoruuuuum." diye inledi, "u"yu vurgulayarak." (s.87)

Yazara Dair

1949'da eski Yugoslavya yeni Hırvatistan'da doğan Ugresiç, edebiyat eğitimi alır. Öğretim üyeliği yapan yazar, hikâye, deneme ve roman türünde eserler kaleme alır. 1990'larda Doğu Avrupa'da başlayan ve Slovenya, Hırvatistan, Kosova, Bosna Hersek, Sırbistan, Karadağ'a ilişkin önemli sonuçlar doğuran iç savaş, yazarın kişisel tarihini de etkilemiştir. Savaş karşıtı tutumuyla ülkesi Hırvatistan'da "vatan haini" ilan edilir. Kendisine yapılan eleştirilerin hayatını olumsuz etkilemesi üzerine 1993'te ülkesini terk edip Hollanda'ya yerleşir. Yazılarında sık sık bu iç savaşa da değinen yazarın ülkesinde neden istenmediğini anlamanız zor olmuyor; "kan", "zulüm", "eziyet", genel anlamda "savaş" konularında "dokuz köyden kovulan doğrucu", tam bir muhalif olduğunu anlıyorsunuz yazarın. Sürgün edilmiş bir Hırvat olarak bakın Hırvatlığını nasıl açıklıyor: "Artık Hırvatistan'da Hırvat bir yazar olarak bulunmuyorum ama diğer yerlerde neredeyse istisnasız biçimde Hırvat yazar olarak nitelendiriliyorum. Kendi seçimim dışında, Hırvatistan'da kalsaydım olacağımdan daha Hırvat bir Hırvat yazara dönüştüm." (s.150)

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Radovan Karadzic ve diğer savaş suçluları, ülkesinin demokrasiyi algılama biçimi ve demokrasi adına yok edilen tarihleri, kütüphanelerinde yok edilen belki de en önemli mirasları konusunda oldukça dolmuş yazar: "(…) okul müfredatını temizlediler, … Bu bile onlar için yeterli değildi; (…) kendi kimlikleri, dilleri, bin yıllık okuryazarlıkları adına kütüphaneleri ayıkladılar, binlerce kitaba zarar verdiler. Bu da yeterli olmadı. Kültürlerinden kendi yazarlarını, yeni zamanlara uyum sağlayamayanları, 'kendini beğenmiş hallerde horozlananları' sildiler. Cahilleri kültür bakanı, editör, yayıncı, akademisyen yaptılar. Dahası iş tanımında 'uygunsuz' kitapları çöpe atmak olan insanları kütüphaneci yaptılar." (s. 103) Geriye dönüp baktığında ise gördüğü gerçeklik çok kısa ve net: "Ülkemin tamamı katiller ve suçlular tarafından yerle bir edildi. Kütüphanelerimizi yaktılar." (s.33)

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Sürgünlük, Sürülme Biçimleri ve Sürgün Çeşitleri

Yazarın ülkesinden ayrılmak zorunda kalması, onda sürgünlük üzerine derin çağrışımlar oluşturmuş. "Sürgündeki Yazar" adlı yazısında karşınıza birden annesinin bir sözüyle çıkıyor yazar: "Zagreb'den ayrılırken annem elime cüzdan boyutunda küçük bir albüm tutuşturdu; albüm seçtiği aile fotoğraflarıyla doluydu. 'Bunu yanına al' dedi. 'Böylece dünyada yalnız olduğunu düşünmezler…' (s.140) Siz henüz bu satırların tadını çıkarmaya çalışırken, "İyi kızlar cennete, kötü kızlar her yere." (bu cümle, bir metafor olarak birkaç yerde işlenir kitapta) cümlesini tam da bölümün son paragrafında öyle bir kıvama erdiriyor ki, işte burada "Uff!" diyorsunuz, "Bu neydi böyle!": "Bu yüzden Hırvat başkanın, yerinde duramaz bir halde, 1990'ların başlarında Hırvatistan'ı "yeryüzündeki cennet" ilân ettiğinde ne yapmam gerektiğini biliyordum. Bir elma aldım ve ülkeden ayrılan ilk trene bindim. (…)" (s. 160)

Yarı Kurmaca

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Kitapların yasaklanması konusunda uzun uzadıya fikir geliştirmeleri yapan yazar, bir yerde G. Orwell ve A. Huxley'in fikirlerini çarpıştırıyor; güzel, çok başarılı diyorsunuz; rüyalarından dem vuruyor sonra, savaş suçlusu Karadzic, Gogol, Dostoyevski, Borges gibi bir kısmı yakın siyasi tarihten, bir kısmı kitaplığınızdaki biricik yazarlarınızdan bu isimler yazarın rüyalarından sizin kulağınıza fısıldanıyor ilginç ve keyifli hikâyecikler eşliğinde; gülümsüyorsunuz…

İnsanlığın Küreselliği

Satırları arasında kimi zaman da adeta bir toplumbilimci gibi davranarak önemli tespitlerde bulunuyor Ugresiç: "Artık halkın zevklerine şöyle bir tokat indiremiyoruz. Bu tokadı atabileceğimiz sağlam ve temiz bir yüz de yok." (s.78) Vicdanî değişime de şöyle değiniyor: "Peki ya dünya çapında milyonlarca insanı Lady Di için gözyaşı dökmeye ama yan komşularının ölümüne kayıtsız kalmaya iten şey nedir?" (s. 87) Küreselleşme konusundaki şu tespiti ise oldukça önemli ve üzerinde düşünmeye değer; zira bu yazı 2000'de kaleme alınmış: "Bilgisayar teknolojisi küreselleşmenin gerçek dayanağı; ama kim bilir belki de gelecekteki mezarıdır aynı zamanda."(S.202)

"Geleneksel Yazarlar, Şemsiye Tamircileri Gibi Ortadan Kaybolacaklar"

Kitabında onca konuyu bir bütünlük içinde ele alan yazar, kitabın asıl meselesi olan edebiyatın geleceğine dair karamsar bir tutum sergiliyor: "Piyasanın kurallarını kabul etmeyen yazar basitçe yok olacaktır. (…) Edebiyat piyasası dünyası, kitap üreticilerinin hakimiyeti altındadır. Ancak kitapların üretilmesi edebiyatın da çoğaldığı anlamına gelmez. (…) Bir okur olarak kendi yazarımın özlemini çekiyorum. (…) Bir yazar olarak kendi okurumun özlemini çekiyorum." (s.13)

Kitabın son sayfalarında "Öyleyse 'sanatın sonu geldiğinde' yazara kalan nedir?" diyen Ugresiç, bölümü şu satırlarla sonlandırır: "Yazarlar ayrıca, çok önce ilan edilmiş ölümlerini değerli bir sanatsal İFADEYE dönüştürebilir ve bu yazının başında sözü edilen cenaze acentesinin hizmetlerini kabul edebilirler. Cenaze masraflarını şimdiden ödemeye başlayabilir ve ruhunu taşıyan küllerinin yıldızların arasına savruluşunu hayal edebilirler." (s.225)

Ne Etmeli de Okumalı!

Okur / alkış beklentisi taşımadığını söyleyen bir yazarla karşı karşıyasınız. İnsanlığın / gerçek edebiyatın ölüm ilanını vermiş bir yazarın kitabı, "Okumadığınız İçin Teşekkürler". Bu kitapla tarihe düşülen önemli notlara tanıklık ediyorsunuz; yazar Ugresiç size bir kapı aralıyor ayrıca: kişisel tarihinizin sorgulamasını yapabilmeniz için. Okumamalı mı yoksa!

Okumadığınız İçin Teşekkürler / Dubravka Ugresiç / Çeviren: Gökçe Metin / Ayrıntı Yayınları (Lacivert Kitaplar) / 238 s. / Ağustos 2014.

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow