Hareme müzikle girdik

Cariyeler haremde nasıl bir yaşam sürüyorlardı? Bu sorunun yanıtını tam olarak hiçbir zaman bilemeyeceğiz ama onların hissettiklerini duyumsamak için elimizde güçlü bir albüm var artık.
New Age bestecisi Can Atilla, yurtdışında 11 albüm yayınladıktan sonra, geçmişin harem yaşamını “Cariyeler ve Geceler” albümüyle Türk dinleyicisine sunuyor.
Albüme isim parçası “Cariyeler ve Geceler”le başlarken Korsakoff'un ünlü "Şehrazat" eserinin temasını duyuyoruz.
Türkçe bölümlerini Ayça Dönmez’in, Bengalce yani Bangladeş dilindeki bölümlerini ise yıllardır Türkiye’de yaşayan Faria’nın seslendirdiği eserin sözlerini ‘iş başa düştü’ diyerek Can Atilla yazmış. Peki neden Bandaca? Bu sorunun yanıtı, Osmanlı haremindeki cariyelerin yabancı ülkelerden getirilen köleler olmasında saklı. Atilla, Faria’nın yorumuyla, cariyelerin geçmişten gelen 'bize yabancı' seslerini modern dünyaya yansıtmış.
“Cariyeler ve Geceler” parçası içerik ve müzikalite bakımından Atilla’nın deyişiyle ‘Türk pop müziği adına gerçek bir alternatif’ olabilir ama albümdeki diğer parçaların da hakkını teslim etmek lazım.
“Uzaklardan Bir Kız”, “Tüller, Tenler, Nefesler”, “Esir Pazarı”, “İstanbul’da İlk Gezinti”, “Rozalina”, "Peçenin Ardındaki Gözler" new age ve etnik tarza yakın duran müzikseverleri harem dünyasının kapalı kapılarının ardına taşıyor.
Can Atilla, yeni albümüne ilişkin sorularımızı açıklıkla yanıtladı:
|
Albümün genelinde hüzün duygusu hakim. Beste yaparken Osmanlı haremindeki kadınların üzüntü ve özlemlerini nasıl canlandırabildiniz?
Can Atilla: “Albümde ‘hüzün’ ve ‘duygusallık’ genel konsepti belirliyor. Albümde yer alan parçaların çoğu, padişah anası olabilmek için çok uğraşan, bu uğurda herşeyi göze alabilen cariyelerin, sultanların hayatlarından kesitleri yansıtıyor.
Düşünün; hiç bilmediğiniz, tanımadığınız insanların yaşadığı bir yerdesiniz. İsteğiniz ve arzunuz dışında zorla getirilmiş ve hapsolmuşsunuz. Daha yaşınız 10’lu yaşlarda belki de, size hiçbir şey ifade etmeyen 'Osmanlıca' konuşulan bir yerdesiniz.
Ailenizi bir daha görme şansınız hemen hemen hiç yok, din ve gelenekleriniz bulunduğunuz yerde hiçbir şey ifade etmiyor. Yani varlığınızı hissettirebilecek bir ortam yok gibi. Çağ, tarih, yer, ortam, ne olursa olsun şimdiki değer yargılarımızla baktığımızda -ki bence böyle bakmalıydım- böyle bir atmosferde ortak insani duygu ancak ‘hüzün’ ve ‘duygusallık’ olabilir diye düşünüyorum."
“Cariyeler ve Geceler”de hüzün ile tezat duygular da mevcut. Mesela “Uzaklardan Bir Kız” parçanıza genç kızlara has bir pervasızlık, coşku sinmiş sanki... “Uzaklardan Bir Kız”ın Can Atilla`da yarattığı duygu neydi?
C.A: “Macera hayatı, yaşadıklarını ve yaşayacaklarını bir macera gibi gören bir kızın şarkısıdır bu şarkı. Albümümde sadece hüzün olmasını istemedim açıkçası. Hayata dair ve o günden bugüne değişmeyen maceracı bir duygusallığı yansıtığına inanıyorum.
Çok ‘dişi’ bir parça olsun istedim, bayan ruhunun kendine has özelliklerini yansıtan bir parça! Türkçe bölümleri Ayça Dönmez seslendirdi. Bandaca bölümleri de Bangladeşli vokalist Faria seslendirdi."
Hareme dair araştırma safhası, beste ve kayıt aşamalarını göz önüne alırsanız, albümün hazırlığı ne kadar sürdü?
C.A: “Yaklaşık iki sene. İlk önce müziğimle bağdaşabilecek bir konsept ve konu aradım, araştırdım. Bu çok zor bir konu, çünkü aradığım şey çok kişisel ve asla toplumsallaşmasına izin verilmeyen bir konu: "Padişahların özel hayatları".
Ve bırakın yazılı dökümanları, bana ilham verebilecek resimleri araştırdığımda bile ne kadar az doküman olduğunu fark ettim. Herkesin bildiği ‘harem’ konusu Osmanlı tarihinde dokümanlaştırılmamış veya çok az belgeler mevcut; isimler, çocuklar ve daha birkaç detay, hepsi bu. Piyasada bulunabilecek harem konulu eserler de daha çok roman türü çalışmalar, yani yazarının hayal gücü.
Türkiye'de harem konusuna müzik olarak baktığımda ise, çalışmamda bana ilham verebilecek nitelikte birşey bulamadım. Diğer albümlerimden farklı olarak daha akustik ve etnik bir çalışma bu. Dinleyicinin duyduğu tüm enstrümanları akustik olarak kendi stüdyom POeM Müzik'te kaydettim. Enstrümanları çalan yorumculara çaldıkları parçanın hikayesini anlattım. Varsa o parçadaki cariyenin resmini gösterdim. Ve bu sayede parçanın ‘hassasiyet derecelerini ve dinleyici ile olan ilişkisini’ olabildiğince algı olarak en üst noktaya taşımaya çalıştım.”
Konuyu araştıran biri olarak, sizce cariyelerin harem hayatı Batı dünyasının algıladığı kadar gizemli bir yaşam mıydı?
C.A: “Az önce de bahsettiğim gibi, ben albümde konuyu eğlendirici ve cinsellik içeren yapısının dışında farklı olarak ele aldım ve hissettim. ‘Harem’ yani ‘haram edilmiş, yasaklanmış - gizlilik içeren yer’, ‘cariye’ ise ‘kadın - kız köle’ manasına geliyor. Bu iki hassas durumun ve konumun hafife alınacak fazla bir tarafı yok bence.
Batı dünyasına mal olmuş bir konu aslında, çünkü o zamanlarda yazılan yazıların bir çoğu Osmanlı İmparatorluğu’na geçici görevle görevlendirilmiş azınlık vatandaşları, yabancı erkan, askerler, gazeteciler, yabancı ressamlar gibi kişilerdi. Bu sayede gerçek dokümanların çoğu yabancılar tarafından, belki de taraflı olarak yazılmış şeyler olabilir. Böyle bir konuda tarafsız olmak çok önemli bence, çünkü bahsi geçen şey bizim tarihimiz.”
Bu albüm ileride diskografinizde nasıl bir yer alacak, nasıl bir öneme sahip olacak sizin için?
C.A: “Bu albüm benim çok uzun yıllardır yapmayı planladığım bir üçlemenin ilk adımı. Yurtdışında yayınlamış olduğum albümlerimden biraz farklı.
Daha bizden, daha içten ve kesinlikle daha duygusal. Türkiye’de artık müzik dinleme olgusu batıdaki örnekleri gibi daha kişiselleşiyor. Önce bizi bize hissettirecek, sonra da bizi dünya sanat arenasında kabul ettirecek çalışmalara o kadar ihtiyacımız var ki aslında ve belki de tüm dünya bizim melodilerimizi arıyor."
Can Atilla hakkında ayrıntılı bilgi için