2000’li yılların en iyi 10 İtalyan filmi
İtalyan Yeni Gerçekçiliği günümüz sinemasındaki gerçekçiliğin çıkış noktası kabul edilir. İtalya’da 2. Dünya Savaşı sonrası ortaya çıkan bu akımla kamera stüdyolardan çıkıp sokaklara inmiş, beyaz perde faşizmin kalıplarından sıyrılıp toplumsal sorunlara ayna tutmaya başlamıştı. Bu süreç, İtalyan sinemasının dünya sahnesine çıkmasını sağlayan bir dönüm noktasıydı. Biz bu yazıda son dönem İtalyan sinemasına odaklanacağız ve 2000’li yıllardan öne çıkan 10 filme yakından bakacağız.
Haberin Devamı
La Stanza Del Figlio – 2001
/

Cannes’da Altın Palmiye’yi kucaklayan Oğul Odası, bir yas filmi. Oğullarını yitiren bir ailenin dönüşümüne odaklanan Yönetmen Nanni Moretti, tanık yerine koyduğu seyirciye sinema koltuğunda huzur vadetmiyor. Evlat acısı yaşayan bir çiftin ve kız kardeşin iç hesaplaşmalarına şahit oluyor, mutlu mesut yaşayıp giden bir burjuva aile yapısının bu trajedi sonrası nasıl çatırdadığını, kırılıp döküldüğünü gözlemliyoruz. Anlatısını görsel sembollerle de destekleyen yönetmen, gerçekçi üslubu ve ajitasyona kaçmadan yarattığı duygusal yoğunlukla seyirciyi sarsmayı başarıyor.
L'ora Di Religione (Il Sorriso Di Mia Madre) – 2002
/

Din Saati (Annemin Gülümsemesi), filmlerinde “tehlikeli sular”da yüzmeyi seven İtalyan sinemasının değerli yönetmenlerinden Marco Bellocchio imzalı… Cinayete kurban giden annesi Azize ilan edilmeye çalışılan ateist bir ressamın bu ironik öyküsü, zamanında Vatikan'ın hedef tahtasındaydı. Yönetmenin kendisinin de “çok garip bir dedektif hikayesi” diye tanımladığı anlatısını Roma’dan kasvetli görsellerle destekliyor. Absürt mizahi bir üslupla inanç sistemine dair rahatsız edici sorular yönelten film, uzun süre kafa patlatabileceğiniz karmaşık ve cesur bir yapım.
Haberin Devamı
La Meglio Gioventu - 2003
/

Gençliğin En İyisi yönetmen Marco Tullio Giordana’nın 6 saatlik bir başyapıtı. Birbirine zıt kardeşin yaşamına odaklanan film, aslında İtalya’nın 40 yıllık sosyokültürel tarihinin bir özeti. Uzun süresine rağmen ara vermeden izlemek isteyeceğiniz, güçlü karakterleri ve üst düzey oyunculuklarıyla duygunun her türlüsüne erişebileceğiniz bir “hayatın ta kendisi” filmi. Hafızalara kazınan diyaloglarıyla felsefesi güçlü bu yapım, yıllar içinde siyasal ve toplumsal yapılar değiştikçe, insanın da nasıl dönüştüğünü, hayatların dönüm noktaları ve tesadüflerle nasıl evrildiğini anlatırken, arada kalmışlara, tutunamayanlara da kalplerimizi açıyor. Film birçok uluslararası festivalden de ödüllerle döndü.
Io Non Ho Paura - 2003
/

Masmavi bir gökyüzü, uçsuz bucaksız buğday tarlalarında süzülen çocuklar… Bu film çocukluğun masumiyetine, yitirilmiş hayal dünyasına özlem duyanlar için... Niccolo Amminiti'nin romanından uyarlanan Hiç Korkmuyorum, 1970’li yıllarda bir İtalyan köyünde geçiyor. Arkadaşlarıyla oyun oynarken karşılaştığı karanlık bir sırrın peşine düşen 10 yaşındaki Michele’nin fantezilerle dolu tertemiz dünyası, vicdanını yitirmiş yetişkinlerin çıkarcı ve zalim dünyasıyla ilk kez yüzleşiyor. Doğal akışında sakince ilerleyen, harikulade bir sinematografiye ve müziklere sahip film, Oscar ödüllü Akdeniz’in yönetmeni Gabriele Salvatores imzalı bir insanlık masalı.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Gomorrah - 2008
/

Gomorrah, idealize edilen “karizmatik İtalyan mafyası” algısına bir eleştiri. Yeni Gerçekçiler’in mirasçısı kabul edilen yönetmen Matteo Garrone, yazar Roberto Saviano’nun (ölüm tehditleri aldığını açıklamıştı) çok satan romanından uyarladığı filminde, gansterlerin kirli dünyasını katıksız bir gerçekçilikle işliyor. Bu filmde sahte övgülere, “Corleone”vari karakterlere yer yok. Bu, İtalya’nın en eski ve büyük suç örgütlerinden Napoli mafyası Camorra’nın kanlı içyüzü... Belgesel izliyormuş izlenimi uyandıran el kamerası çekimleri, dinamik olay örgüsüyle film, yönetmene Cannes Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nü de kazandırdı.
L’uomo Che Verrà – 2009
/

Naziler, 29 Eylül 1944‘te, Bolonya kenti yakınlarındaki Marzabotto’da çoğu kadın ve çocuk 780 kişiyi katletti. Bu, Almanların Batı Avrupa’da işledikleri en ağır savaş suçu olarak tarihe geçti. Onu Beklerken, yaşadığı bir travma sonrası kendini sessizliğe gömen 8 yaşındaki bir kız çocuğunun gözünden Marzabotto Katliamı’nın gerçek hikayesine odaklanıyor.Yönetmen Giorgio Diritti İtalyan tarihinin bu acı hatırasını soğukkanlı ve gözlemci bir üslupla anlatmaya çalışıyor. Bir dağın eteklerinde zorluklar içinde yaşayıp giden sıradan insanlar, onların başlatmadıkları bir savaşın tarafları arasında sıkışıp kalıyor. Görsel bir zenginlikle yavaş yavaş işlenen hikaye büyük trajediye doğru ilerliyor. Onu Beklerken, bazı kusurları olsa da hakettiği ilgiyi göremeyen filmlerden…
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Le Quattro Volte - 2010
/

Hayatın telaşsızca akıp gittiği bir dağ köyündeki keçiler, yaşlı çoban, ağaç ve kömür…Dört Defa, İyonyalı filozof Pythagoras’ın (Pisagor) “ruh göçü” yani yaşamın bir döngüden ibaret olduğu, her şeyin yenilendiği (insan, hayvan, bitki, mineral) felsefesinden yola çıkan diyalogsuz, minimalist bir şaheser. Mevlana’nın tekâmül anlayışına da benzeyen bu anlatıya göre, “Her birimiz kendi içimizde barındırdığımız dört ardışık yaşama sahibiz. Bu yüzden kendimizi dört kez keşfetmek zorundayız.” Usta yönetmen Michelangelo Frammartino’nun, natüralist, şiirsel ve eğlenceli bir üslupla kurduğu mistik dünyası seyirciyi büyülüyor.
La Grande Bellezza - 2013
/

Muhteşem Güzellik, yeni nesil İtalyan sinemasının usta yönetmenlerinden Paolo Sorrentino’nun hayranı olduğu Fellini filmografisine göndermelerle dolu başyapıtı. İhtişamlı bir kent, çılgın partiler, ikiyüzlü yüksek sosyete, temel hristiyanlık sorusunu yanıtlamaktan aciz müstakbel Papa, görkemli ama masumiyetini yitirmiş bu yalan dünyanın ortasında yapayalnız bir gazeteci/eski yazar… Geçmişine sırt çevirdiği hayatını 65 yaşında sorgulamaya başlayan, “Çevremdeki her şey gözümün önünde ölüyor” noktasına gelen Jep Gambardella kendiyle hesaplaşırken eski dostlarını da asıl şimdi tanımaya başlayacaktır. Artık bu çemberin hem içinde hem dışındadır. Sinema tarihinin en ilgi çekici karakterlerinden birini yaratan, büyülü görselliği, alaycı dili, gerçeküstü anlatımıyla Muhteşem Güzellik, Oscar, Golden Globes, Bafta dahil olmak üzere 55 ödüle layık görüldü.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
La Migliore Offerta - 2013
/

En İyi Teklif, usta senarist ve yönetmen Giuseppe Tornatore imzalı sanat, müzik ve tutkuyla yoğrulmuş bir gizem filmi. Hayata hiç “dokunamamış” ünlü ama yalnız bir adamın kırılgan öyküsü. Çok değerli bir kişisel koleksiyonu olan, prestijli bir müzayede şirketinin sahibi, evindeki antikaları satmak için ondan yardım isteyen genç ve gizemli bir kadın… Özgün senaryosu, psikolojik okumaları, üst düzey oyunculukları ve sürpriz sonuyla En İyi Teklif, Muhteşem Güzellik’ten sonra 2013 yılının en iyi İtalyan filmlerinden biriydi. Ve filmi özetleyen en güzel cümle; "İnsan duyguları sanat eserleri gibidir. Taklitler tamamen orijinal gibi görünebilir."
Perfetti Sconosciuti - 2016
/

Eski dostları buluşturan bir yemek masası, bütün kirli çamaşırların ortaya döküldüğü "eğlenceli" bir oyun. Kusursuz Yabancılar, gerilim dozunun an be an yükseldiği tek mekanda geçen bir drama. Mizah yüklü samimi diyaloglar doğal oyunculuklarla birleşince ortaya seyri doyumsuz bir psikolojik film çıkıyor. Birbirlerinden saklayacak bir şeyleri olmadığını düşünen ama aslında birbirine yabancı bu "kusursuz" çiftler, derin sorgulamalara itiyor bizleri. İlişkilerde mahremiyet nerede başlar nerede biter? Birbirimiz hakkında her şeyi gerçekten bilmeli miyiz? Bilmek bizi mutsuz edecekse bilmemeyi mi tercih ederiz? Filmin yönetmen koltuğunda Paolo Genovese var.