Ezgi Mola: ''Çok güzel yüzün var ama...''
Ezgi Mola yaşadığı büyük değişimi Sabah Pazar'a anlattı... İşte o röportajdan başlıklar...
Haberin Devamı
/

/

- Reklam kariyerin asansöre giremeyen kızdan, bir güzellik markasının yüzü olmaya evrilmiş... - Evet 2002 yılında asansöre şişman diye giremeyen kızı oynuyordum. O zaman o reklam işini çok ilginç bir şekilde aldım. Öğrenciyim, ucu ucuna yaşıyorum. Tam o yıllarda, kendimi denkleştirip, karşıya geçtim. Yağmur yağdı, saçım ıslandı, süründüm yollarda, yaptığım makyaj aktı...
Haberin Devamı
/

Tam girdim reklam için oyuncu seçecek ajansın kapısından... "Çekimler bitti, kasetleri gönderdik" dediler. "Tamam ya, benim hatam" dedim... Ama oradaki yetkili benimle deneme çekimi yapmaya karar verdi, çekti ve gönderdi kaseti. Son giden kişiyim. Beni seçtiler…
/

Tam girdim reklam için oyuncu seçecek ajansın kapısından... "Çekimler bitti, kasetleri gönderdik" dediler. "Tamam ya, benim hatam" dedim... Ama oradaki yetkili benimle deneme çekimi yapmaya karar verdi, çekti ve gönderdi kaseti. Son giden kişiyim. Beni seçtiler…
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

Evet hakkındaki yorumlar hep bir ama ile bitiyor... Kilona bağlanıyor bu ama'lar... - Ekşisözlük'te, "Hayatımın Kadınısın'da iyi kadın oyuncu olduktan sonra sıfır beden vücut ölçülerinin hiçbir anlam ifade etmediğini kanıtlayan genç oyuncu" diye yazmışlar. Bu yoruma o kadar sevinmiştim ki. O kadar mutlu olmuştum ki, o zamanlarda bayağı kiloluydum. Bundan 15-16 kilo fazlaydım ve biraz da dert etmeye başlamıştım.
/

Neden dert etmeye başlamıştın? - Kamera önündeyim ve insanlar beni bir yerde gördüklerinde fotoğraflarımı çekiyorlar. Onu geç; ayakkabımı bağlarken belim ağrıyordu. Bunu yaşadığım yaş da 23...
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

Öte yandan da oldum olası böyleydim, kiloluydum. Başka bildiğim bir alternatif yoktu ki. Dert olmaya başlamasının sebebi sağlık olabilir sadece. Onun dışında, "Kiloluyum, çok dert ediyorum bunu" gibi bir durumum yoktu. Öyle doğdum, öyle büyüdüm. Yani bir anda, bir ilaçla, bir sağlık ya da psikolojik çöküşle kilolu olmadım. Bu benim normalimdi.
/

- Mutfağı seven bir ailen var o zaman... - Ailem yemek yemeyi sever. Ama Türk toplumunda yemek deyince, sevmeyen yoktur ki...
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

Yemenin de neşeyle bir bağlatısı var galiba... - Kesinlikle. Ne demiş Cemal Süreya, "Kahvaltıyla mutluluğun bir ilgisi olmalı..." Sabah akşam kahvaltı yapabilirim. Bir peynir, zeytin, ekmek ömür geçer öyle... Bayılırım... Baksana "Yemek" deyince gözlerim parlıyor. Durdur beni (gülüyor).
/

- Unut yemeği... Seksi ve güzel görünme çabasındaki kadınlara ne diyeceksin? - Güzel. Her çaba takdire şayandır. Bir çaba varsa inanç vardır. Ben daha iyi oynamak için çaba gösteriyorum, onlar da seksi olmak için.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

Tombulum falan diye kafaya takan bir kız mıydın lise yıllarında? - Lise gençliği çok acımasız. O kadar sevimliydim ki... Tabiri caizse, "Hayal kırıklıklarıyla dolu bir gençlik geçirdim" diyerek ağlamaya başlıyormuşum (gülüyor)... Ben de kafama takıyordum tabii.
/

Erkek arkadaşlarımın kalecisiydim. Kimse kaleci olmak istemiyordu, ben de "Arkadaşlarım ister de ben olmaz mıyım" deyip kendimi oraya atıyordum. Ama bu günün sonunda bir hüzün olarak dönmüyordu bana çünkü o patates kızartmasını yemek zorundaydım ya da o köfteyi mutlaka tatmam gerekiyordu. Bu bir zaaftı ve buna bayılıyordum.