80’lerin sessiz çığlığı “Dilek Taş”ında! Kübra Ünlü yazdı

Yıllar önce yaptığım bir röportajda Cannes ödüllü yönetmen İdrissa Ouedraogo “Sanat Sessiz Çığlığı Duyurma Şeklidir” demişti. Dün gece ikinci bölümünü, heyecanla beklediğim Kanal D’nin yeni dizisi Dilek Taşı’nı izlerken tam olarak işte bu sözler zihnimden geçti. Tam da bir kuş sesiyle, o devasa sessiz çığlık anlatılırken …
Kanal D’nin geçtiğimiz hafta yeni yayın dönemine geçişiyle birlikte yayına aldığı yeni dizisi “Dilek Taşı” dün gece ikinci bölümüyle ekranımıza geldi.
Merakla beklenen dizinin ikinci bölümü de ilk bölümü kadar seyirciden ilgi gördü.
Tüm hafta kendisinden bahsetmeyi başaran dizi ikinci bölümüyle de öyle görünüyor ki bir sonraki bölüme kadar yine kendisinden söz ettirecek.
Peki dizinin tüm hafta boyunca kendisinden söz ettirmesinin sebepleri neler? diyorsanız, hemen aktarayım.
Pastel Film yapımcılığını Yaşar İrvül ve Efe İrvül’ün üstlendiği başrollerini Salih Bademci, Hazal Subaşı ve Ozan Dolunay’ın paylaştığı Dilek Taşı seyircinin uzun zamandır beklediği lezzetli dönem dizisi kategorisinde olmasıydı.
Başarılı yapım ve prodüksiyon, iyi bir senaryo ve başarılı oyuncu kadrosu ise dizinin ayrıcalıklı unsurlarından biri oldu.
Yayın günü ve saatinin matematiği ise yerli yerinde.
80’ler den geçen memleket insanının hiçbir zaman unutmayacağı, acısı hala çok taze ve acısı hep taze kalacak acılardan geçenlerinin birleştiği hikayesi, dizinin öne çıkma sebeplerinden biri oldu.
Zira geçtiğimiz hafta yazımda belirttiğim gibi bu dizi tüm Türkiye’yi birleştirdi.
Çekilen acıların, yaşanan dramların üzerinden geçen yıllar, geçen yıllara farklı soslara bulanmış yeni acıların eklenmesi o dönem yaşananların zalimliğini asla unutturmadı.
Dolayısıyla birileri beğensin ya da beğenmesin ya da ne kadar eksik, bulursa bulsun bence konusu itibariye, Dilek Taşı dizisinin elini taşın altına koyması, Kanal D’nin yayın planına alması ayrıca takdire şayan.
Sürecin bir hayata gerçekten nasıl dokunduğunu, nasıl alt üst ettiğini, yaşanan acı, dram ve zalimliği ekrana bir dizi ile taşımak gerçekten inanılmaz zor.
Ve taşırken hassasiyetler eşliğinde gösterilen özen çok kıymetli.
Gelinen süreçte ise o gün yaşanan acılardan geçen Türkiye, bugün o günlerden geçenlerin acılarına tüm çıplaklığı ile üstelik bir dizi ile bakabilmeyi başarabiliyor.
Söz konusu yapım, yayın ve verilen tüm emekler bu anlamda çok kıymetli. Ve öyle sanıyorum ki izleyicide de tam karşılığını bulmuş olacak ki, daha ikinci bölümden tüm karakter sevildi, izlenme oranlarıyla dizi reyting yarışını birincilikle bitirdi.
Geçtiğimiz hafta çok konuşulanlar arasında bir başka konu ise dizinin hapishane karakterlerinden biri olan “Yılmaz ağabey” karakteri oldu. Yılmaz Güney’in dönemin şartları içerisinde son hapishane günlerine gönderme yapılması, dizi de Yılmaz Güney karakteri hep olacak mı sorusunu sordurdu? Ancak süreci okuyanlar bilirler ki, Yılmaz Güney’de dizinin baş rol oyuncusu gibi bir süreç yaşamıştır.
İkinci bölümle izleyicinin artık bu soruyu sormasını gerektirmeyen söz konusu durum ise senaryoda adeta nakış gibi başarılı aynı zamanda romantik bir dille işlenmiş.
2000’li yıllarda haber için gittiğim Burkina Faso’da Cannes ödüllü yönetmen İdrissa Ouedraogo ile vefatından önce gerçekleştirilen son röportajı yaparken, Türk Sineması hakkında, Yeşilçam hakkında sorduğum bir soru üzerine aldığım cevap ile hem çok şaşırmış hem çok sevinmiştim. Zira ödüllü yönetmenin bana söylediği tek bir isim vardı, o da Yılmaz Güney’di. İdrissa Ouedraogo, Sanatın yaşanan tüm bu dramlara meydan okuma ve sessiz çığlığı duyurma adına en geçerli dil olduğunu aktarırken, 80’li yıllarda Fransa’da sinema okurken, Yılmaz Güney ismi ile tanıştığını, hapishane günlerinde çektiği son filminden çok etkilendiğini, Türk Sinemasını böylelikle tanıyıp takip ettiğini, kendi sinemasına Yılmaz Güney dokunuşlarını taşıdığını söylemesi ekip olarak gurur duyduğumuz anlardan biri olmuştu.
Dolayısıyla dizinin çıkış noktası olan 80’ler, yaşanan siyasi değişimler ve Yılmaz Güney’e bugünden, bir dizi içerisinde özenle yer verilmesi aynı zamanda Türk Sinemasına gösterilen bir saygı duruşu oldu ki, bu da benim için ayrıca çok özeldi.
Hasılı dizi ikinci bölümüyle işledikleri ile de tüm hafta kendisinden söz ettirecek. Dizi de kullanılan müzikler, yönetmenin her karesinde işlediği sanatsal duyarlılıklar, kostümler, yazılan diyaloglar her biri birbirinden başarılı.
Özetle demem o ki bir dönemin sessiz çığlığının adeta can bulduğu bu diziyi kaçırmamanızı tavsiye ederim.
Dilek Taşı her Perşembe saat 20. 00 de Kanal D’de !
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Mine Tugay sezonu erken açtı
Zeynep Bastık ve Serkay Tütüncü aşklarını haykırdı
'İnci Taneleri' nefes kesti! Nusret'ten Zahir'e saldırı!
Galatasaray'ın yıldızı Icardi ile China Suarez evleniyor mu? Wanda Nara'dan olay paylaşım! 'BENİ GERÇEKTEN SEVMEDİ!'
Uzak Şehir'in Alya'sı Sinem Ünsal aşka geldi! Sevgilisi Berk Cankat'ın doğum gününü böyle kutladı!