- Birlikte yaşama kültürünü tekrar savunmak zorundayız…Kesinlikle… Bize benzemeyenle, bizim gibi düşünmeyenle daha yakın olmak zorundayız. Anlaşmak değil birbirimizi anlamak zorundayız. Anlaşmadan da yaşanır, anlamadan olmaz. Türkiye’de karşındaki senin doğrunu kabul ederse uzlaşmış oluyorsun. Hayır efendim, öyle bir şey değil. O dönmüş oluyor. Ben iki adım atacağım, sen iki adım atacaksın. Ortada bir yerde buluşacağız. Bunu söylediğimde ‘orta yolcu’ diye sataşanlar oluyor tabii… - Evet Twitter’da bir takipçiniz sizin için ‘Ayağı yere değmeyen Pollyanna’ yazmış...Çok güzel teşbih fakat n’apıcaz, ne işe yarayacak bu benzetmeler? Bu kuru, kaba eğlencenin yarın sana bize bir faydası olacak mı? Sorun şu: Biri bizi dinlesin istiyoruz ya, işe başkasını dinlemeyle başlayabiliriz. - Geçenlerde düzenlenen Ortak Değerler Hareketi’nin konferansında ‘Şaban nasıl İvedikleşti’ diye bir başlık vardı. Bu değişime nasıl bakarsınız?Değişim değil, dönüşümün bir işareti olarak algılayabiliriz. Sosyal, toplumsal dönüşümlerle birlikte roman, film karakterli de dönüştü. Şaban gibi naif, yerel ve evrensel değerlerle meselesi olan bir karakter, tamamen kaba komediye dönüştü. Buradan kesinlikle filmi yapanları eleştirmiyorum. Recep İvedik üzerinden o anlayışın temsil edildiği yüzlek yaşam biçimini görüyoruz. Mizah bunları kaçırmaz. Mizahın işi bunları doğru, yanlış diye ayırmaktan ziyade göstermektir. O gösterir, biz seçimimizi yaparız. Şaban çekildiği günün değerlerini gösteriyordu bize, İvedik ise bu günü.