Acımaktan yorulmuşluğun verdiği yetkiye dayanarak, hayatın acı defterlerini kapattıktan sonra içerisinde ‘dram’ olan her şeyden uzak kalma çabasında mütemadiyen devinim halinde kalanların hikayesi ‘İnci Taneleri’ dördüncü bölümüyle ekrana geldi.…

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Ancak ne dünya ne memleket gündemi bahsini ettiğim dramdan uzak kalmaya müsaade etmiyor. E üzerine bir de ömürler çoğaltmaya çabalayınca, oldu mu sana “şeddeli dram” 

Yılmaz Erdoğan’ın kaleme aldığı Kanal D’nin yüreklere dokunan, iddialı yapımı “İnci Taneleri “de işte tam olarak inceden o drama hizmet ediyor. Hayata hangi pencereden baktığınızla elbet ilintili. Ömürler çoğaltılan işlerin başında gelen romanlar, filmler, diziler pencere aralığı olan o hikayeleri, tam da o pencere aralığından izlememize sebep ince işler.

Kanal D’nin iddialı dizisi ‘İnci Taneleri’ de tam olarak böylesi ‘ince bir iş’. Tanıtımları ile bambaşka bir profilden seslenen ve ses getiren o tanıtımların dışında bir içerik olacağını daha ilk günlerde yazmıştım. Ancak aklı evvel ‘ekran şeysilerinin’ baktığı ve gördüğü yerden meseleye bakamadığımdan, yazılan öykünün haftalardır kıyametler kopartılan bahislerinden uzak olduğunu, anlatmak mümkün olamıyor. Zira o iş, bu işlerin bambaşka bir tarafı ve kaldı ki onu da birilerinin yapması gerekiyor…

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

İnsan evladı bazen bilerek, bazen bilmeden, bazen tamamen eblehliğinden, bazen sadece fütursuzluğundan, olamamışlıklarından, çiğliğinden, görgüsüzlüğünden ve inceliksiz kabalığından, duyarsızlığından (onları da kendi koşulları içinde değerlendirmek lazım), genetik geçişlerden falan falan uzatıp, çoğaltmak mümkün ve dahi ekranlara, etrafımıza baktığımızda ne yazık ki artık çokça tanık olduğumuz insanlıksızlığa şahit.

‘İnci Taneleri’ tam olarak işte böyle bir dram üzerine çerçevelenmiş. Hayatın içinden, hayattan nüanslarla bezeli, bir tarafı Arnavut Kaldırımlı sıcak mahallelerin asfalt döşenmiş bıçkınlığında, diğer tarafı ayakkabıların çıkarılmadan girildiği, kibrit kutusu ebatlı, suni çimlerle yeşillendirilmiş bahçelerin, kimliksiz ve katıksız mutfaklı mülklerin, sahipsizliklerinin içerisinde geçen “Yaralı” bir hikâye….

Kaçmaya çalışsan da yok saysan da akların saçına sicim gibi düşmesine sebep, böğrüne demir atmış dramlar silsilesinin “şakalı dramlar” sunumu…

Üzerine bir de Yılmaz Erdoğan yaşamışlığından süzülüp gelen, sesine, kalemine, şiirine yansıyan nemi üzerinde tebessümlü o melankoli…

Söz konusu şartlar birbirini tamamlayınca Yılmaz Erdoğan’da izlediğimiz hikâyeyi yazarken kalemine “denetimli serbestlik “içerisinde “yürü” demiş, sonrası işte taaa bizlere kadar gelmiş….

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Haberin Devamı

Hoş gelmiş, safa gelmiş, ne iyi etmişte gelmiş.

Eminim, izleyenleri artık müdavimleri oldu. Belki demli çaylar eşliğinde izlediğimiz her bölümde her birimiz kendi yaşamalarımızdan bir şeylere tanık oluyoruzdur. Olmasak bile öyle zannediyorum ki izlediğimiz hayatların hikayelerini merak ediyoruzdur. Zira memleket Facebook, İnstagram gözekçiliğinde niye dünya sıralamasında bir numarada olsun: ) Kaldı ki yayın saatinin reytinglerini alt üst edip her bölümde bir numaraya oturması, aktardıklarımın üzerinde bir matematikten olsa gerek.

Dolayısıyla bu bölümde de kendilerini, ekiplerini ve Kanal D yönetimini bir kez daha tebrik ediyorum. İncelikleri görüp, inceliklerle, inceden inceden aktardıkları için. Gören göz, işiten kulak olamaya dair çabalarını ayrıca kutluyorum. Kısacası Uzun lafın kısası, bugün vakit ayırın, www.kanald.com.tr ye girin, aratma butonunda “İnci Taneleri 4. Bölüm” yazın, sonra oturun izleyin. Ne demek istediğimi dizinin 4. Bölümünün daha ilk dakikalarında gırtlağınızdaki düğüm zannediyorum size anlatacaktır.