A'dan Z'ye akciğer kanseri: Akciğer kanseri nedir, nasıl oluşur? Akciğer kanserinin en sık görülen nedenleri! Akciğer kanserinde tedavi yöntemleri neler?
Akciğer kanserinde 2000’li yıllara kadar sağ kalım beklentilerinin bir yılın altında olduğunu ancak son yıllarda tedavide oldukça önemli gelişmeler olduğunu belirten Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. İrfan Çiçin, “Akıllı ilaçlar ve immunoterapilerle, akciğer kanseri tedavisinde umut var." dedi. Öte yandan Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ertan Aydın ise akciğer kanserinde erken tanının önemine vurgu yaptı yeni tedavi yöntemleri ile ilgili önemli bilgiler verdi.


Akciğer kanseri için genel risk faktörlerinin sigara, radyasyon maruziyeti, çevresel toksinler, bazı akciğer hastalıkları, HIV, genetik faktörler ve alkol olduğunu belirten Prof. Dr. İrfan Çiçin, “Sigara ve diğer tütün ürünlerinin kullanımı akciğer kanserine yol açan en önemli nedendir. Akciğer kanseri hastalarının sadece yüzde 10’undan azı hiç sigara içmemiştir. Ülkemizde görülen akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı sigara kullanımına bağlı ortaya çıkmaktadır. Etkin bir tütün kontrolü sağlandığında akciğer kanserleri dâhil olmak üzere, tütün kullanımına bağlı her yıl yaklaşık 110 bin ölüm önlenebilecektir” ifadelerini kullandı.
TANI SÜRECİNDE MULTİ-DİSİPLİNER YAKLAŞIM GEREKLİ
Akciğer kanseri hastalığının yönetiminde yaşanan en önemli aksaklıkların tanı anı ve tanı ertesinde hastanın doğru değerlendirilmesi ve doğru tedavi protokolüne ulaşması olduğunu ifade eden Prof. Dr. Çiçin, şu bilgileri paylaştı: “Hastalar tanı sürecinde doğru hekime ulaşmada zaman kaybedebilmektedir. Akciğer kanseri semptomları, öksürük gibi çok ciddi olmayan semptomlar içerdiğinden, hastalar ancak ileri evrede hekime başvuru yapmaktadır. Akciğer kanserinin tanı sürecinde multi-disipliner yaklaşımın tüm sağlık kuruluşlarında uygulanmasına ihtiyaç vardır. Farklı uzmanlıklar ile medikal onkologların birlikte tanı ve tedavi sürecini yönetmesi, hastaların daha kısa sürede tanı alması ve doğru tedaviye ulaşması açısından oldukça önemlidir.”

Akciğer kanserinin 2000’li yıllara kadar genel olarak yüzde 80,5’sinin küçük hücreli dışı, yüzde 16,1’sının ise küçük hücreli ve geri kalan diğer tümör tipleri olduğunu söyleyen Prof. Dr. Çiçin, akciğer kanserlerinde hem tarama ve tanıda hem de tedavi yaklaşımlarında çok önemli gelişmeler olduğunun altını çizdi.
AKCİĞER KANSERİ TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR HASTALIK
Tipi ne olursa olsun, platin ve etoposit kemoterapisi dışında fazla seçeneğin olmadığı 2000’li yıllara kadar olan dönemde akciğer kanserinde sağ kalım beklentileri bir yılın altında olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Çiçin, ancak sonraki dönemde akciğer kanserinde özellikle küçük hücreli dışı olan grupta çok önemli gelişmeler olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Çiçin, tedavideki son gelişmeleri şöyle anlattı: “Artık küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri, moleküler özelliklerine göre çok sayıda alt gruba ayrılmaktadır. Bu moleküler alt gruplarda hedefe yönelik tedaviler (akıllı ilaçlar) ile akciğer kanserinin bazı alt grupları, yıkıcı kanser türleri olmaktan çıkmaya başlamış, umut verici ilerlemelerle adeta kronik bir hastalığa dönüşmüştür. Hedefe yönelik tedavilerin yanı sıra kemoterapiler ile birlikte ya da tek başına immunoterapiler, ileri evre hastalık durumunda bile birçok hastada daha önce karşılaşmadığımız başarılı sonuçları ortaya çıkarmaktadır. Yenilikçi birçok ilacın katkısıyla birçok akciğer kanseri her evrede etkin şekilde tedavi edilebilir olmuştur.” SİGARADAN UZAK DURMAK EN ETKİLİ ÇÖZÜM Akciğer kanserli hastaların umutsuzluğa kapılmadan, bilimsel yöntemlerle tedavilere güvenmeleri ve bu tedavilere ulaşmalarının kritik önemde olduğunu sözlerine ekleyen Prof. Dr. Çiçin, “Bilimsel kanıtı olmayan yaklaşımlarla zaman kayıpları maalesef etkin tedavilerin yeterince kullanılamamasına neden olabilmektedir. Bu son ilerlemelere rağmen akılda tutulmalıdır ki, akciğer kanserlerinin yüzde 90’ı sigaraya bağlı ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle akciğer kanseri en sık görülen ve agresifliğinin yanı sıra aslında en önlenebilir kanserlerden biridir. Sigara içilmemesi ve sigaranın bırakılması en etkin, en az maliyetli, yan etkisi olmayan en uygun çözümdür” diyerek açıklamalarını sonlandırdı.

Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ertan Aydın, Türkiye’de yıllık yeni akciğer kanseri vaka sayısı 30 bin olmasına karşın bu hastalardan ancak yüzde 16’ısının erken evrede saptanıp cerrahiden fayda gördüğünü söyleyerek, “Yüksek riskli akciğer kanseri hastalarında erken teşhis için Düşük Doz Bilgisayarlı Tomografi (DDBT) kullanılmaya başlanmıştır. Yapılan çalışmalarda DDBT’nin cerrahi operasyondan fayda görmesi olası akciğer kanserinin erken tanısına olanak sağladığı ve kansere bağlı ölümleri yüzde 20 oranında azalttığı gösterilmiştir” dedi. Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ertan Aydın, yaptığı açıklamada, dünyada yeni tanı alan kanserli hasta sayısı ve kanserden kaynaklanan ölümlerin bir önceki tahminlere göre arttığını belirterek, “2012 yılında dünyada toplam 14,1 milyon yeni kanser vakası gelişmiş ve 8,2 milyon kansere bağlı ölüm olmuştur. Dünya nüfusundaki artış ve nüfusun yaşlanmasına bağlı olarak 2030 yılı tahminlerinde ise 27 milyon yeni kanser vakasının olacağı, kanserden kaynaklanan yıllık ölümün 17 milyon kişiye yükseleceği ve son 5 yıl içinde kanser tanısı konmuş kişi sayısının ise 75 milyona ulaşacağı öngörülmektedir. Dünyada en çok tanı konulan kanser türleri, akciğer kanseri yüzde 13, meme kanseri yüzde 11,9 ve kolon kanseri yüzde 9,7 ile en çok görülen kanser türleridir. Kansere bağlı ölümlerin yaklaşık üçte biri akciğer kanseri kaynaklıdır. Akciğer kanseri tanısı konulan hastalarının sadece yüzde 15'i, 5 yıldan daha fazla yaşamaktadır” diye konuştu.

Prof. Dr. Aydın, akciğer kanserinin en sık görülen nedenlerine 7 madde ile şöyle sıraladı: “Sigara, radon gazı maruziyeti, radyasyon maruziyeti, kronik akciğer hastalıkları, KOAH, verem (tüberküloz), önceki kanser varlığı: Baş-boyun kanseri, lenfoma,sigara ile ilişkili kanserler, ailesel akciğer kanseri öyküsü, Polisiklik aromatik hidrokarbonlar, krom, nikel ve arsenik bileşikleri. Akciğer kanserinin bilinen en önemli sebebi sigaradır. Sigara içilen zamana ve miktarına göre kanser riski katlanarak artar. 20 yıl boyunca günde 1 paket sigara içtiyseniz, akciğer kanserine yakalanma riskiniz normal bir insana göre 20 kat daha fazladır. Bu risk pasif içiciler için de vardır. Sigara dumanına maruz kalan bu insanlarda akciğer kanseri riskinin yüzde 24 oranında arttığı unutulmamalıdır. Asbest, arsenik, radon gazı, radyasyon ve diğer kanserojen maddelere maruz kalmak veya bu kanserojen maddelerin solunması da akciğer kanseri nedenleri arasındadır. Akciğer kanseri olanların yaklaşık yüzde 1’i düzenli olarak hava kirliliğine maruz kalan kişilerden oluşmaktadır” dedi.
‘HASTALARDAN SADECE YÜZDE 16’SI ERKEN TEŞHİS EDİLİYOR’
Türkiye için yıllık tahmin edilen yeni akciğer kanseri vaka sayısının 30 bin olmasına karşın ancak yüzde 16’ısının erken evrede saptanıp cerrahiden fayda gördüğüne işaret eden Prof. Dr. Ertan Aydın, şunları söyledi: “Yapılan çalışmalarda tanı konulup ameliyat edilen evre 1 hastaların 10 yıllık sağkalımı yüzde 92 iken tedaviyi kabul etmeyen evre 1 hastaların tümünün 5 yıl içinde öldüğü gösterilmiştir. Bunun sonucunda yüksek riskli akciğer kanseri hastalarında, erken teşhis için Düşük Doz Bilgisayarlı Tomografi (DDBT) kullanılmaya başlanmıştır. DDBT’nin cerrahi operasyondan fayda görmesi olası akciğer kanserinin erken tanısına olanak sağladığı ve kansere bağlı ölümleri yüzde 20 oranında azalttığı gösterilmiştir. Akciğer kanseri tanısı için DDBT taraması önerilen hastaları ise, 55-74 yaş, en az 30 yıldır günde 1 paketten daha fazla sigara içenler, sigarayı 15 yıldan daha az süre önce bırakanlar, ek risk faktörü olanlar (ailesel öykü, mesleksel öykü, KOAH-verem öyküsü, radon-radyasyon maruziyeti).”