"Egzama genellikle çocukluk döneminde başlıyor"
Son 10 yılda egzama görülme sıklığında belirgin bir artış olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, “Atopik dermatit dediğimiz egzama, ciltte iyileşme ve tekrarlama dönemleriyle seyreden kaşıntılı kuruluk, kızarıklık, pütürleşme ve bazen sulu yaralar şeklinde görülen cilt rahatsızlığıdır. Bu hastalık genellikle çocukluk döneminde başlar ve yaşam boyu sürebilir. Hastaların yarısında ilk 6 ay, yüzde 60’ında ilk bir yaş ve yüzde 85’inde ilk 5 yaş içinde belirtiler görülmeye başlanır” dedi.
Prof. Dr. Hikmet Tekin Nacaroğlu, 14 Eylül Atopik Dermatit Farkındalık Günü kapsamında açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Nacaroğlu, atopik dermatit yani halk arasında egzama olarak adlandıran hastalığa ilişkin “Atopik dermatit ciltte kızarıklık, kaşıntı, kuruluk ve bazen sulu kabarcıkların oluştuğu bir cilt rahatsızlığıdır. Atopik dermatitin şiddeti kişiden kişiye değişebilir ve bazı insanlar için sadece hafif bir rahatsızlıkken, diğerleri için ciddi bir yaşam kalitesi sorunu haline gelebilir. Atopik dermatiti olan kişilerin yaşadığı bu rahatsızlıkla ilgili farkındalık arttırma günü, bu hastalığın tanınmasını ve anlaşılmasını teşvik etmek, hastalara destek sağlamak ve toplumu bilgilendirmek amacıyla her yıl 14 Eylül’de düzenlenmektedir” diye konuştu.
SON 10 YILDA GÖRÜLME SIKLIĞI ARTTI
Egzamanın genellikle çocuklukta başladığına işaret eden Prof. Dr. Nacaroğlu, şöyle devam etti:
“Atopik dermatit ciltte iyileşme ve tekrarlama dönemleriyle seyreden kaşıntılı kuruluk, kızarıklık, pütürleşme ve bazen sulu yaralar şeklinde görülen cilt rahatsızlığıdır. Bu hastalık genellikle çocukluk döneminde başlar ve yaşam boyu sürebilir. Hastaların yarısında ilk 6 ay, yüzde 60’ında ilk bir yaş ve yüzde 85’inde ilk 5 yaş içinde belirtiler görülmeye başlanır. Cildin bariyer işlevini etkileyen egzama, genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve bağışıklık sistemi sorunları gibi birçok faktörden etkilenebilir. Özellikle son 10 yıl içinde hastalığın sıklığında belirgin bir artış gözlenmekle birlikte bu artışın modern yaşam koşulları ile ilgili olduğu sanılıyor. Atopik dermatit hastalarında cildin bariyer özellikleri bozulmuştur. Bu nedenle cildin su tutma özelliği azalır ve kuruluk başlar. Kuruluk atopik dermatitin en önemli özelliğidir. Kuruluğa yoğun bir kaşıntı ve kızarıklık eşlik eder. Bariyer fonksiyonları bozulmasının diğer olumsuz yanı ise alerjenler kolayca cildi geçerek bağışıklık sistemimizi uyarır ve alerjik reaksiyon gelişmesine neden olur. Bu da atopik dermatitin şiddetini artırır yani cildin daha da kötüleşmesine neden olur. Atopik dermatitli hastaların ciltlerinin mikroplara karşı savunma özellikleri de azalır. Normalde cildimizde bulunan mikroplar bu hastalarda enfeksiyonlara neden olabilir. Enfeksiyonlar hem atopik dermatitin şiddetini artırır hem de tedaviye yanıtı olumsuz etkileyebilir.”
VÜCUDUN HEMEN HER YERİNDE GÖRÜLEBİLİR
Prof. Dr. Nacaroğlu, atopik dermatitin vücudun birçok yerinde tutunabileceğini belirterek “Bebeklerde daha çok yüz ve kol-bacakların dış yüzlerinde olur. Daha büyük çocuklarda dirsek içi, diz arkası, koltukaltı gibi katlantı bölgeleri daha sık tutulur. Gövde ve saçlı deri tutulumu da görülebilir. Bazı çocuklarda meme başı çevresi ve göz çevresi özellikle etkilenebilir. Ergenlik döneminde kaşıntı ve deride kalınlaşma ön plandadır. Lezyonlar daha çok el ve ayak bilekleri, kol ve bacakların iç yüzlerinde, göz çevresi, yüz, boyun ve gövdenin üst kısmındadır. Bu dönemde egzama sadece ellerde olabilir. Genellikle ciltte çizgilenme, kalınlaşma ve renkte koyulaşmaya neden olur. Atopik dermatitli çocukların yüzde 80’i adolesan dönemden önce iyileşir. Çocukların çoğunda belirtiler ilk 3 yaş içinde kaybolur. Nadiren ileri yaşlarda hastalık devam edebilir. Daha sık olarak ciltte kuruluk ve hassasiyet hastalık belirtileri ortadan kalktıktan sonra da devam edebilir. Bu nedenle cilt bakımına belirtiler ortadan kalktıktan sonra da devam edilmelidir” ifadelerini kullandı.
ALERJİK YÜRÜYÜŞ İLE DİĞER ŞİKAYETLER GÖRÜLEBİLİR
Atopik dermatiti olan çocukların yüzde 30’unda besin alerjileri görülebildiğine değinen Prof. Dr. Nacaroğlu, şu bilgileri verdi:
“Ülkemizde çocukluk çağındaki besin alerjilerinin yüzde 85’inden yumurta akı, süt, fındık, ceviz, susam, Antep fıstığı, buğday ve daha seyrek olarak yer fıstığı, mercimek, balık ve kabuklu deniz ürünleri sorumludur. Ev tozu akarları, evcil hayvan alerjenleri ve polenler de atopik dermatitte alevlenmelere neden olabilir. Bu alerjilerin varlığının saptanması, hastanın tedavi ve izleminin yapılması için bir alerji uzmanının değerlendirmesi gereklidir. Atopik dermatit ile başlayan alerjik hastalıklar, astım, alerjik nezle bulguları ile devam edebilir ve bu süreç alerjik yürüyüş olarak adlandırılır. Atopik dermatitlilerde ilerleyen yaşlarda hastaların yarısında astım, yüzde 75’inde ise alerjik nezle şikayetleri görülebilir. Bu bulgular en çok orta ve ağır şiddetteki atopik dermatitli çocuklarda rastlanır. Bu sebeple atopik dermatitli çocukların alerjen duyarlılığı yönünden değerlendirmek hastalık şiddeti arttıkça daha fazla önem taşır.”
CİLT BAKIMI İHMAL EDİLMEMELİ, ALERJENLERDEN KAÇINILMALI
Prof. Dr. Nacaroğlu, egzamanın başlıca tedavisinin etkili cilt nemlendirme ve alevlenmeye neden olan etkenlerin ortadan kaldırılması olduğuna dikkati çekerek, şöyle açıkladı:
“Günlük olarak atopik dermatitli çocuklara uygun nemlendirici kremlerin tüm vücuda uygulanması gereklidir. Nemlendirme tedavisi bireyselleştirilmeli ve hangi nemlendirici formunun, hangi hastada kullanılacağı, cilt özelliğine ve uygulanacak bölgeye göre değişkenlik gösterebileceği unutulmamalıdır. Banyo sonrası henüz vücut nemliyken atopik dermatitli çocuklara uygun nemlendiricilerin uygulanması önemlidir. Banyo sırasında çok sıcak su ve sert tahriş edici ürünler kullanılmamalıdır. Temizleyici olarak atopik dermatitli çocuklara uygun şampuanların tercih edilmelidir. Cildi çok kuru çocuklar için banyo yağları banyo suyuna katılarak kullanılabilir. Çevresel faktörler hastalığın alevlenmesinde etkilidir. Bu nedenle yakınmalara yol açan besin, akar, hayvan ve polen alerjenleri ile temas önlenmelidir. Sıcaklık ve nem oranındaki ani değişikliklerden kaçınılmalı, terleme önlenmelidir. Yünlü, tüylü ve naylon giyeceklerden uzak durup bol kesimli pamuklu giysiler tercih edilmelidir. Cildi tahriş eden deterjanlardan ve kimyasal maddelerden sakınmalı, parfümlü ve renkli sabunlar kullanılmamalıdır. Doğrudan güneş ışığına maruz kalmamalıdır. Kaşınma ve çizik oluşumunu önlemek için, tırnaklar kısa kesilmeli, küçük bebeklerin ellerine eldiven geçirilmelidir.”
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Doktor uyardı: "Rahim ağzı yaraları doğurganlığı olumsuz etkileyebilir"
Grip ya da Covid-19'la karıştırılıyor! Bebeklerin yaklaşık yüzde 90'ını etkiliyor! Ailelere ciddi uyarı
AĞIZ SAĞLIĞI VE BEYİN HASTALIKLARI İLİŞKİSİ: "Diş ve diş eti hastalıkları Alzheimer riskini artırabilir"
Araştırmacılar kalpte ‘mini beyin’ keşfetti: ‘yeni tedavi yöntemleri geliştirilebilir’
YAĞLARI CAYIR CAYIR YAKIYOR! Türk kahvesine Hindistan cevizi yağı ekleyin, sonuç...