14 Haziran Dünya Kan Bağışı Günü: Kimler Kan Verebilir? İşte Kana İhtiyaç Olan Durumlar ve Kan Vermenin Faydaları
Uzmanlar kan bağışının hayati öneme sahip olduğunu söylüyor. Peki kana ihtiyaç olan durumlar neler? Kimler kan bağışında bulunabilir. Kan vermeyi engelleyen durumlar neler? İşte kan bağışı ile ilgili tüm merak edilenler...

Kan bağışının hayat kurtarmak dışında bağışçıların da sağlığını iyileştirdiğine dikkat çeken Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Dr. Melek Erdem, “Kan bağışı hayati öneme sahiptir, çünkü hayat kurtarır.
Acil durumlardaki (trafik kazaları, ameliyatlar, doğum komplikasyonları gibi) akut kan kayıplarında kanın temin edilmesi önemlidir. Kanser hastalarının, kan hastalıkları olanların, organ veya kemik iliği nakli olan hastaların düzenli kan ihtiyacı mevcuttur. Düzenli kan bağışı, bağışçının sağlığını da olumlu yönde etkiler” dedi.
Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Dr. Melek Erdem, 14 Haziran Dünya Kan Bağışı Günü dolayısıyla, kan vermenin faydaları konusunda açıklamalarda bulundu. Kan bağışının hayat kurtaran ve toplum sağlığını doğrudan destekleyen bir eylem olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Erdem, “Kan bağışı hayati öneme sahiptir, çünkü hayat kurtarır.
Acil durumlarda (trafik kazaları, ameliyatlar, doğum komplikasyonları gibi) akut kan kayıplarında kanın temin edilmesi önemlidir.
Kanser hastalarında, kan hastalıklarında, organ veya kemik iliği nakli olana hastaların düzenli kan ihtiyacı mevcuttur. Kanın yapay alternatifi yoktur, laboratuvarda üretimi yoktur. Tek kaynağı sağlıklı, gönüllü bağışçılardır. Kanın kısa raf ömrü nedeniyle kan bağışı akut değil süreklilik gerektirmektedir” diye konuştu.

Uzm. Dr. Erdem, hangi durumlarda kana ihtiyaç duyulacağını şöyle sıraladı: “Akut kan kaybı (ani kanama durumları):
Ciddi kazalar (trafik, iş kazaları).
Büyük cerrahi operasyonlar (kalp, organ nakli, beyin cerrahisi).
Doğum komplikasyonları (plasenta sorunları, postpartum kanamar
Yanıklar veya travmalar.
Kronik anemiler (kansızlık): Demir eksikliği anemisi (tedaviye yanıt vermeyen şiddetli vakalar).
Kemik iliği hastalıkları: Lösemi, lenfoma gibi kanserler Aplastik anemi (kemik iliğinin kan üretememesi)

Talasemi (Akdeniz anemisi) Orak hücreli anemi
Tıbbi tedavilerin yan etkileri: Kemoterapi/radyoterapi gören kanser hastalarında kan hücrelerinin yıkımı.
Böbrek yetmezliği hastalarında anemi gelişimi.
Kanama-pıhtılaşma bozuklukları: Hemofili (pıhtılaşma faktörü eksikliği)
Trombositopeni (trombosit düşüklüğü) Trombosit transfüzyonu gerektirir.
Karaciğer hastalıkları (pıhtılaşma faktörü üretiminin bozulması, plazma desteği gerektirebilir.)
Yoğun bakım: Septik şok, ağır enfeksiyonlar.
Yenidoğan ve çocuklarda özel durumlar: Prematüre bebeklerde anemi. Kan uyuşmazlığı (Rh veya ABO uyuşmazlığı).
Doğumsal kalp hastalıkları ameliyatları.”

Kan bağışı oranlarından bahseden Uzm. Dr. Erdem, “Türkiye'de ve dünyada kan bağışı oranları, sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre hedeflenen oran yüzde 4,5 olup; Türkiye’de nüfus başına bağış oranı yüzde 4,1, yıllık toplam bağış yaklaşık 2,1 milyon ünite, aktif bağışçı sayısı yaklaşık 1,2 milyondur. Yüksek gelirli ülkelerde ortalama bağış oranı yüzde 3,8, orta gelirli ülkelerde yüzde 1,7, düşük gelirli ülkelerde yüzde 0,8’dir” dedi.
‘KAN BAĞIŞI DÜZENLİ YAPILMALI’
Kan bağışının düzenli yapılmasının önemine dikkat çeken Uzm. Dr. Erdem, “Kan bağışının düzenli yapılması, kan stoğunun sürdürülebilirliği ve güvenliği için hayati derecede önemlidir. Kanın kısa raf ömrünün olması nedeniyle (eritroistler sadece 42 gün, trombositler yalnızca 5 gün saklanabilir) düzenli bağış, bu kısıtlı süreler nedeniyle stokların tazelenmesini sağlar.
Düzenli bağışçılar, acil rezervi oluşturarak sistemin çökmesini engeller. Deprem, kaza gibi beklenmedik kitlesel olaylarda stoklar birkaç saat içinde tükenebilir. Bu nedenlerle kan bağışı sürekli olmalıdır” ifadelerini kullandı.

Kan bağışı yapabilmek için Sağlık Bakanlığı ve Kızılay'ın belirlediği evrensel kriterlerin geçerli olduğunu dile getiren Uzm. Dr. Erdem, Türkiye'deki güncel şartlara göre; (2024):
-Yaş: 18-65 yaş arası (İlk bağış için maksimum 60 yaş).
-Kilo: 50 kg ve üzeri(49 kg ve altı bağış yapamaz).
-Sağlık Durumu: Kronik hastalığı olmamak, enfeksiyon taşımamak.
-Hemoglobin Değeri: Erkeklerde: ≥13.5 g/dL, kadınlarda: ≥12.5 g/dL (bağış öncesi ölçüm yapılır).
‘KAN VERMEYE UYGUN OLMAYAN BİREYLER’
Uzm. Dr. Erdem, kan vermeye uygun olmayan bireyleri şöyle paylaştı: “Kalıcı olarak kan veremeyecek kişiler: HIV/AIDS, Hepatit B/C taşıyıcılığı veya hastalığı, kanser tedavisi görenler veya geçmişte kanser öyküsü, kalp/damar hastalıkları (bypass, stent, ritim bozukluğu), kronik böbrek yetmezliği veya diyaliz hastaları kesinlikle kan veremezler. Geçici olarak kan veremeyecek kişiler: Grip/soğuk Algınlığı bitiminden 1 hafta sonra, diş çekimi işleminden 3 gün sonra, cerrahi operasyondan 6 ay sonra, dövme, piercing işleminden 3 ay sonra, gebelikte doğumdan 1 yıl sonra, emzirme dönemi bittikten (süt kesildikten) 3 ay sonra diğer şartları taşıyan bağışçılar kan verebilirler.”
‘KAN BAĞIŞI SONRASI HEMEN AYAĞA KALKMAYIN’
Kan verme sırasında ve sonrasında dikkat edilmesi gerekenlerden bahseden Uzm. Dr. Erdem, “Kan bağışı sırasında ve sonrasında dikkat edilmesi gerekenler, bağışçının sağlığı ve kanın güvenliği için kritik önem taşır. Bağış sırasında kolunuzu rahatça sıyırabileceğiniz kıyafetler tercih edilmeli, derin nefes alarak rahatlama sağlanmalı, iğneden korkuluyorsa baş çevrilerek sağlık personeliyle sohbet edilebilmeli, kan alımı sırasında kolun hareketsiz kalmasına sadece ellerin sıkılıp gevşetilmesine izin verilmelidir. Kan bağışı sonrasında ilk 10-15 dakika hemen ayağa kalkmadan istirahat edilmeli, sıvı tüketilmeli (size verilen su veya meyve suyu tüketilmeli), kek, bisküvi gibi karbonhidratlı gıdalarla kan şekerinin dengelenmesi sağlanmalıdır. İlk iki saat içinde sigara, alkol tüketilmemeli, ağır spor yapılmamalı, bol su içilmelidir. İlk 24 saatte bağış yapılan kol zorlanmamalı, baş dönmesi hissedilirse ayaklar yukarıda olacak şekilde uzanılmalıdır” dedi.
‘KAN VERMENİN FAYDALARI’
Kan vermenin faydalarına değinen Uzm. Dr. Erdem, “Düzenli kan bağışı, bağışçının sağlığını da olumlu yönde etkiler. Kan hücrelerinin yenilenmesini sağlar. Düzenli bağış, bağış veren kişilerin vücudundaki kan yoğunluğunu azaltarak kalp sağlığına destek verir. Demir yükünün dengelenmesini sağlar. Karaciğer, pankreas sağlığında önemlidir. Ayrıca psikolojik faydaları da mevcuttur. Endorfin salgılanmasını uyararak iyilik hissi yaratır, stresi azaltır, toplumsal aidiyet duygusunu güçlendirir” diye konuştu.
‘HAFİF YAN ETKİLER GÖRÜLEBİLİR’
Kan vermenin yan etkilerinin çok az olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Erdem, “Kan bağışının ciddi yan etkileri nadir olmakla birlikte geçici ve hafif yan etkiler görülebilmektedir. Sık görülen yan etkiler baş dönmesi, halsizlik, iğne yerinde morluk, bulantıdır. Nadir görülen yan etkiler içinde bayılma, enfeksiyon riski (steril koşullar sağlandığı sürece yok denecek kadar az) sayılabilmektedir” dedi.