Aynadaki Düşman: Sessizce İlerliyor, Fark Edilmezse Hayati Tehlike Oluşturuyor
Son dönemde tekrar gündeme gelen anoreksiya nervoza, sadece fiziksel değil psikolojik boyutuyla da toplumun tüm kesimlerini ilgilendiriyor. Özellikle genç bireyleri etkisi altına alan bu yeme bozukluğu, modern dünyanın "ideal beden" algısıyla daha da derinleşiyor. Diyetisyen Elif Hançer Bingili, anoreksiyanın tanımından tedavi sürecine kadar dikkat edilmesi gereken her detayı açıklıyor.

Anoreksiya nervoza, bireyin ciddi şekilde kilo kaybetmesine rağmen hâlâ kendini kilolu hissettiği, yeme davranışlarını bilinçli olarak kısıtladığı ve kilo alma korkusuyla hareket ettiği bir yeme bozukluğudur.
Yetersiz besin alımı ya da tamamen yemeyi reddetme eğilimiyle başlayan süreç hem fiziksel hem de psikolojik birçok sağlık sorununu beraberinde getirir.
Diyetisyen Elif Hançer Bingili, bu rahatsızlığın sadece kilo verme arzusu olmadığını, kişinin beden algısındaki bozulma, kaygı bozuklukları, mükemmeliyetçilik ve kontrol ihtiyacının da önemli nedenler arasında olduğunu belirtiyor.
Anoreksiyanın mental sağlığın bozulmasının bir dışa vurumu olduğuna dikkat çekiyor.

Anoreksiya özellikle ergenlik çağındaki genç kızlar arasında yaygın olsa da her yaş grubunda ve cinsiyette görülebilir.
Kadınlarda daha sık rastlanmakla birlikte erkeklerde de anoreksiya vakaları giderek artmaktadır.
Modern toplumun "ince beden" takıntısı, sosyal medya platformlarında yüceltilen güzellik standartları ve dış görünüşe verilen aşırı önem, bu rahatsızlığın tetiklenmesinde büyük rol oynamaktadır.

Ünlü isimlerin yaşadığı anoreksiya süreçleri kamuoyunun dikkatini çekse de bazı genç bireylerde “ince olmak = başarı/güzellik” algısını pekiştiriyor. Bu da sağlıksız davranış biçimlerine zemin hazırlıyor.
Özellikle sosyal medya algoritmalarıyla karşılaşılan “fit görünüm” içerikleri, bireyleri bilinçsizce bu hastalığa sürükleyebiliyor. Bu nedenle medyada yer alan haberlerin sorumlu bir dille aktarılması büyük önem taşıyor.

Anoreksiya genellikle dışarıdan gözlemlenebilir belirtilerle kendini gösterir. Ailelerin ve yakın çevrenin bu işaretlere karşı duyarlı olması gereklidir:
- Yemek yemeyi reddetme
- Aşırı ve zorlayıcı egzersiz yapma
- Sürekli tartılma ve aynaya bakma
- Kilo, kalori ve beslenme konularına saplantılı ilgi
- Yemek sonrası kusma eğilimi
- Aşırı kısıtlanmış diyet uygulamaları
Bu belirtiler görüldüğünde, kişinin “zayıf” görünmesine rağmen kilo alma korkusu taşıması tipik bir anoreksiya işareti olabilir.


Diyetisyen Elif Hançer Bingili, anoreksiya nervozanın tedavi edilmediği takdirde sinir sisteminde nöron kaybı, kalp yetmezliği, ritim bozuklukları, osteoporoz, bağışıklık zayıflığı, sindirim sistemi bozuklukları ve hatta organ yetmezliği gibi hayati riskler doğurabileceğini vurguluyor.

Doğru tanı için hipertiroidi, bulimia, ortoreksiya gibi diğer rahatsızlıkların dışlanması gerekir.
Tedavi süreci multidisipliner yaklaşımı gerektirir.
Psikiyatrist, psikolog, diyetisyen, fizyoterapist ve aile sürece birlikte dâhil olmalıdır.
Diyetisyen Elif Hançer Bingili, “Anoreksiya tedavisinde ekip çalışması ve sabır esastır. Kişinin beden algısını yeniden inşa etmesi sağlıklı iyileşmenin temelidir,” diyor.
- Psikiyatrist, bireyin mental süreçlerini değerlendirir ve gerektiğinde ilaç desteği sağlar.
- Psikolog, beden algısı bozukluğunu düzeltmeye ve kişinin kabullenme sürecine katkı sunar.
- Diyetisyen, vücudun yeniden dengelenmesi ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının oluşturulması için bireye özel planlama yapar.
- Aile desteği, tedavinin başarısı için vazgeçilmez bir unsurdur.
Tedavi süresi kişiye göre değişkenlik gösterse de kararlılık ve uzman desteği ile anoreksiyadan tamamen kurtulmak mümkündür.
Aileler Ne Yapmalı?
Anoreksiya genellikle inkârla ilerlediği için, ailelerin suçlamadan ve baskıdan uzak, anlayışlı bir şekilde yaklaşması gerekir. Suçlayıcı ya da baskıcı bir tavır yerine, anlayışlı ve destekleyici bir iletişim tercih edilmeli.
Yemek alışkanlıklarındaki ani değişimler ve beden algısındaki takıntılar erken uyarı işareti olabilir.
Diyetisyen Elif Hançer Bingili, “Aile desteği tedavi sürecinde kilit rol oynar,” diyerek aile içi iletişimin önemine dikkat çekiyor.
Toplum Olarak Ne Yapabiliriz?
Zayıflığın övüldüğü ve idealize edildiği sosyal yapılar, anoreksiyayı körükleyici etkiler yaratıyor.
Sağlıklı beden imajının, ruhsal iyilik hâlinin ve doğru beslenme alışkanlıklarının ön plana çıkarılması, hastalığın önlenmesinde büyük rol oynar.
Diyetisyen Elif Hançer Bingili, anoreksiya nervozanın erken tanı ve kararlılıkla sürdürülen tedaviyle tamamen iyileşebileceğini belirtiyor.
“Unutulmamalıdır ki zayıflık değil, sağlık idealdir” diyerek toplumu bilinçli davranmaya çağırıyor.