Ölümüne Zayıf Olma Hastalığı: 7 MADDEDE ANOREKSİYA NEVROZA! Nihal Candan 23 Kiloya Düştü! Hastanede Olmasına Rağmen Neden Hala Zayıflıyor?
Sosyal medya fenomeni Nihal Candan yeme bozukluğu olan anoreksiya nevroza rahatsızlığı nedeniyle tedavi altına alınmıştı. 23 kiloya kadar düşen Nihal Candan'dan sonra gözler yeniden bu hastalığa çevrildi. Peki anoreksiya nevroza hastalığı nedir? Tetikleyicileri neler? İşte tüm merak edilenler...





“Oysa anoreksiya bir yaşam biçimi değil, hastalıktır. Ucu, anemi, kalp, böbrek rahatsızlıkları, kemik erimesi, beyin hasarı ve çoklu organ yetmezliği ile ölüme kadar varabilen bir hastalıktır hem de. Bu hastalığa sebep olan en önemli etkenlerden biri ise görselliktir. Günümüzde görsellik, sosyal medya ile daha önemli bir hale geldi hiç şüphesiz. Toplumumuzda, ‘kişi, ne kadar zayıf ise o kadar güzeldir’ gibi bir algı oluştu. Ve bu nedenle de kilosu ‘normal’ olan çok kişinin klavye holiganları tarafından linç edildiğini, iğnelendiğini görüyoruz. Ancak iğnelenen kişi ‘takıntılı’ bir kişiliğe sahip ise bu durum onun için hızlı şekilde hastalığa dönüşebilir maalesef. Unutulmamalı ki özellikle yaşla, metabolizma hızının düşmesine bağlı olarak kilo alımı artabilir. Ancak bu dünyanın sonu değildir.”
5- TEDAVİSİ KİŞİYE ÖZEL VE ZORDUR
Peki, anoreksiya nasıl tedavi edilir? Ve ne oldu da Nihal Candan hastanede tedavi almasına rağmen kilo kaybetmeye devam etti? Prof. Dr. Tanoğlu’nun yanıtı şu: “Bu hastalıkta erken teşhis önemli. Kişinin normal vücut ağırlığının yüzde 15’ini kaybetmesi tanı için yeterlidir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa o kadar iyi. Bir önemli kriter de hastaların iyileşmeyi istemesidir. Çünkü bu vakalarda serumla damardan beslemek ancak bir yere kadar işe yarıyor, ağızdan besleme çok daha önemli. Bunun için de hasta iyi olmayı istemeli. Ayrıca hastaya psikiyatrik destek verilmesi de şart. Her hastanın tedavisi ise özeldir, sabır ve süreklilik gerektirir.”

Bu hastalığın psikolojik yönünü ise Klinik Psikolog Beste Hasırcı ile konuştum. Kişinin kendini yetersiz görmesi ve düşük benlik saygısının anoreksiya gelişmesinde hayli önemli olduğunun altını çiziyor ve şu uyarıları yapıyor: “Hastaların büyük kısmında ‘öz değer’ duygusu bozulmuş oluyor. Yani kişi ancak kilo vererek ya da zayıf olursa beğenileceği ve böylece değerli olduğu gibi yanlış bir hisse kapılıyor.
Bu da kişide sürekli mükemmel olma çabası, küçük hataların büyük kaygı yaratması, kontrol ihtiyacı gibi psikolojik sıkıntılara sebep oluyor. Bu durum son dönemde toplumsal ve sosyal medya baskısı ile tetiklenmiş durumda. Kadınların zayıf olmasının başarı ve güç olarak sunulduğu, ‘kusursuz beden’ algısının yaratıldığı ve idealize edildiği, dünya çapında ünlü bazı influencer, model ve sanatçıların fitliğe övgüler düzdüğü, ‘filtrelenmiş’ bir dönem içindeyiz... Bu ve benzeri ‘örnekler/ dayatmalar’ özellikle ergenlik dönemindeki gençleri fazlaca etkiliyor.
7- AİLE İÇİ İLİŞKİLERE DİKKAT!
“Çocukluk çağındaki travmalar da etkilidir. Eğer kişi, çocukluk döneminde fazlaca eleştirilmiş, değer görmemiş ya da sadece başarısı alkışlanmış, kardeşi/ arkadaşları ile sürekli kıyaslanmış, kendisini ya ailesi ya da çevresinin beklentilerine göre şekillendirmişse de bu durum gelişebilir. Ebeveynlerin çok kontrolcü olması, ayrılmış ya da ölmüş olmaları da önemli bir etken. Böyle durumlarda kişi kendini değersiz, görünmez, suçlu hissedebilir, kontrol ihtiyaçları artabilir ve yaşamındaki olumsuzluk/ kontrolsüzlükleri de yeme davranışları üzerinden kontrol etmeye çalışabilir. Yanı sıra cinsel istismar, aile içi şiddet gibi travmatik durumlar da anoreksiyaya neden olabilir. Bu kişilerde bedenle olan ilişki olumsuzlaşır. Kilo verme, bedenini yok saymanın bir yolu haline gelir. Dolayısıyla ailelere de düşen önemli görevler vardır.”