Sinsi İlerliyor... Kol ve Bacaklardaki Bu Değişime Dikkat! Ciltte Akıntı, Sızıntı, Yaralar... Hepsi Bu Hastalığı İşaret Ediyor
Halk arasında ‘fil hastalığı’ olarak bilinen lenfödem erkenden tedavi edilmezse ileride ciddi sağlık sorunlarına yol açabiliyor. Lenfödemin sıklıkla lipödem, aşırı kilo alımı ve selülitler ile karıştırıldığının altını çizen uzman isim önemli uyarılarda bulundu. Peki lenfödem nedir, belirtileri nelerdir? İşte tüm merak edilenler...

Lenföndemin ilerleyen aşamalarında hastalarda hareket zorluğu ve yaralar içinde kalan kollar ve bacakların görebildiğine dikkat çeken Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Deniz Çevirme, “Lenfödem sinsi-ilerleyici, kronikleşen ve ileri evrelerde tedavi edilmesi zorlaşan bir hastalıktır. İşte bu nedenle erken evrede tanınması çok önemlidir” dedi.
Halk arasında ‘fil hastalığı’ olarak bilinen lenfödemin tanımını yapan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Doç. Dr. Deniz Çevirme, “Lenf damarları, lenf kılcalları, lenf hücreleri, lenf nodülleri, bademcikler, timüs bezi ve dalaktan oluşan lenf sistemi, hücreler arası biriken sıvının toplardamar sistemine katılmasını sağlar.
Bu sistemde oluşacak bir problem ise dokularda şişliklere neden olur. Doku şişlikleri; eklemlerde hareket kısıtlılığı, ağrı, ciltte gerginlik hissi ve sertliğe neden olmakta, bu da zamanla ciltte sertlik ve ileri dereceli şişliğin olduğu lenfödeme (fil hastalığı) yol açmaktadır” açıklamasında bulundu.

Lenfatik dolaşım sisteminin; dokularımızda bulunan sıvıları, gözle görülmeyecek kadar küçük ve ince kanallarla topladığını ve bu toplanan sıvıların vücudumuzda belirli noktalarda nod(düğüm) adı verilen bölgelerde biriktiğini işaret eden Doç. Dr. Deniz Çevirme, özellikle kollar ve bacaklarda cilt seviyesindeki lenf kanallarının farklı nedenlere bağlı olarak tıkanabildiğini söyledi. Doç Dr. Çevirme, bu tıkanıklıkların oluşma nedenlerini ise şöyle açıkladı:
“Primer-birincil nedenler: Doğuştan gelen anatomik bozukluklar.
“Sekonder-ikincil nedenler: Enfeksiyon, travma, cerrahi operasyon geçirilmesi, kanser tedavisi sonrası lenf düğümünün çıkartılması olarak sınıflandırılabilirler.”

Gerek lenf kanallarının gerekse lenf düğümlerinin hasarlanması sonucu dokularda sıvı emilim işleminin yeterli seviyede yapılamadığını ve biriken sıvıların ödem yapmaya başladığını ifade eden Doç. Dr. Deniz Çevirme, şöyle devam etti:
“Bu ödemli sıvı, bulunduğu bölgede yangıyı (iltihabı) yani inflamasyonu tetikler.
Bunun sonucunda da oluşan iltihabi durum, yumuşak dokularda katılaşma ve büyüme oluşturur. Hastalık ilerledikçe başlangıçta bastırınca ortaya çıkan çökmeler kaybolur, şişkinlik ve gerginlik gözle belirgin olarak fark edilmeye başlanır. Daha ileri seviyelerde ciltte kalınlaşma, sertleşme, portakal kabuğu görünümü oluşur.
Zamanla lenf sıvılarının deri altında birikmesi, basınç artışına neden olur ve bu durum cildin beslenmesini bozar. Ciltte akıntı, sızıntılar ve yaralar oluşmaya başlar. Kollar ve bacaklar genişlemeye ve ağırlaşmaya başlar, ilerleyen evrelerde hareket zorluğu ve yaralar içinde kalmış kollar ve bacaklar ortaya çıkar. Maalesef bu süreç kronik ve ilerleyici bir hal alır.”

Lenfödemin sıklıkla lipödem, aşırı kilo alımı ve selülitler ile karıştırıldığının altını çizen Doç. Dr. Deniz Çevirme, “Aslında Lenfödem hastalığı, bunlardan tamamen farklı bir durumdur ve tedavisi çok daha farklı şekilde planlanır. Lenfödem sinsi-ilerleyici olan, kronikleşen ve ileri evrelerde tedavi edilmesi zorlaşan bir hastalıktır. İşte bu nedenle erken evrede tanınması çok önemlidir” diye konuştu.
‘TEDAVİDE ANA HEDEF İLTİHABI AZALTMAK’
Doç. Dr. Deniz Çevirme, lenfödem tedavisi hakkında ise şu bilgileri paylaştı: “Tedavide ana hedef iltihabı azaltmaktır. Erken teşhis çok önemlidir. Her şeyden önce iyi planlanmış cilt bakımı, ödem azaltıcı drenaj terapileri mekanik olarak uygulanabilir. Bununla birlikte, ödem azaltıcı kıyafetler ve çoraplar kullanılabilmektedir. Bası kıyafetleri giyilmesi, lenfatik drenaj masajları ödemi azaltmada faydalıdır ancak hastalığın ilerlemesini engellemede yetersizdir. Süreci iyileştirmek için fizyolojik restorasyonlara ihtiyaç vardır. Bunun için cerrahi prosedürler uygulanmaktadır.”

Cerrahi tedavide alternatiflerin mümkün olduğunu ve hastalığın her evresinde uygulanabileceğinin altını çizen Doç. Dr. Çevirme, “Gözle görülemeyecek kadar küçük lenf damarlarındaki sıvı akımları, süper mikrocerrahi teknik ile tespit edilip toplardamara yönlendirilmektedir. Bunun için yüksek teknolojili cerrahi mikroskop ve lenf damarlarının görüntülenmesini sağlayan ‘near infrared fluoresan (NIR)’ görüntüleme teknikleri kullanılmaktadır. ‘Lenfovenöz anastomoz’ olarak adlandırılan bu tedavi yöntemi, tıkalı olan lenfatik kanalları yeniden düzenlemeyi hedefler. Tedavi umut verici olup, erken evrede yapıldığı zaman yüz güldürücü sonuçlar vermektedir” açıklamasında bulundu.
‘HER EVREDE UYGUN BİR CERRAHİ PROSEDÜR PLANLANABİLİR’
Yine lenf nod transferi adı verilen (VLNT) vücudun farklı noktalarından alınan sağlıklı lenf düğümlerinin hasarlı bölgelere nakledilmesinin de alternatif bir çözüm olduğundan söz eden Doç. Dr. Çevirme, “Çok ileri evredeki ödemlerde yağ dokusu ve cilt altı dokuların büyümesi de hastalığa eşlik ettiğinden süpermikrocerrrahi tek başına işe yaramayabilir. Bu nedenle hacim küçültme ve kitle çıkartılması gibi daha agresif tedavilere ihtiyaç duyulabilir. Lenfödem hastalığında her evrede uygun bir cerrahi prosedür planlanabilmektedir. Süpermikrocerrahi sonucu uygulanan fizyolojik restorasyon, hastalığın ilerlemesini engelleyen bir etkiye sahiptir. Tedavi edilmediği takdirde Fil ayağı ve nadirde olsa kanser oluşumuna kadar ilerleyebilen lenfödem hastalığının erken evrede tanınıp tedavi edilmesi bu nedenle çok önemlidir” diye konuştu. Son olarak lenfödemin günümüzde önemli bir sağlık sorunu olup iş gücü kaybının yanı sıra, psikososyal anlamda da hastaları çöküntüye uğratabildiğini işaret eden Doç. Dr. Çevirme, iyi planlanmış tedaviler ile hastaların günlük aktivitelerine dönebildiğini belirtti.