Kanserden kronik depresyona, pek çok hastalığın tedavisinde ezber bozacak araştırma
AMERİKAN Ulusal Sağlık Enstitüsü'nün(NIH), 25 milyon dolar fon ayırdığı ve bağırsak biyotasının kronik yorgunluğa yol açan en önemli faktörlerden biri olduğunu kanıtlayan araştırmanın ilk sonuçları yayınlandı. Çalışmayı yürüten ekiplerden Jackson Laboratuvarı Baş Araştırmacısı ve İmmünoloji Uzmanı Prof. Dr. Derya Unutmaz, bu sonuçların otoimmün hastalıklardan, kanser tedavilerinin etkinliğine kadar, çok geniş çaplı sonuçları olacağını söyledi. Prof. Dr. Unutmaz, araştırma ile ilgili detayları anlattı.




Bağırsak mikrobiyotası açısından yiyeceklerin “ilaç gibi" olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Unutmaz, “Hatta bazı yiyecekler ilaçtan daha etkili. Hem kötü, hem iyi yönde. Eğer siz sağlıksız yiyecekler yerseniz, sağlıksız yiyecekle beslenen kötü bakterilere yol vermiş oluyorsunuz. Bu bakımdan insanların yapabileceği en önemli şey, diyetlerine çok çok dikkat etmeleri. Sadece diyet de değil, aralıklı oruç dediğimiz yöntemin de faydası var. Çünkü örneğin 16 saatlik açlık boyunca, kötü bakteriler yaşayamıyor, iyi bakteriler daha uzun yaşayabildiği için hayatta kalabiliyor" dedi. Çocukluktaki büyütülme şeklinin de bağırsak mikrobiyotasını etkilediğine işaret eden Prof. Dr. Unutmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Örneğin mikroplardan korumak kaygısıyla; çok steril ortamda büyütülen çocuklarda iyi bakteriler de vücuda yerleşemiyor. Bu çocuklarda daha sonra alerjik sorunlarla karşılaşabiliyoruz. Yaşlanma da yine bir faktör. Yaşlandıkça bağırsağımızdaki bakteri çeşitliliği değişiyor. Hatta acaba bu bakteriler değiştiği için mi daha hızlı yaşlanıyoruz, o bakterileri tekrar yerine koyarak, ya da beslenmemizi değiştirerek yaşlanmayı da geciktirebilir miyiz soruları da var şu anda."

Bu araştırmanın iki önemli sonucu olduğuna da vurgu yapan Prof. Dr. Unutmaz, birincisinin 'kronik yorgunluk sendromunun' gerçekten de bir 'hastalık" olduğunun artık ispatlandığını söyledi ve “Demek ki bu bakterilerde bir bozukluk varsa, bunu düzeltebiliriz anlamına da geliyor. Yeni tedavi yöntemleri bulabiliriz bu anlamda. Trilyonlarca bakteri var bağırsaklarımızda ve bunun da binlerce türü var. Herkesteki de birbirine göre fark edebiliyor. Biz bu çalışmada bunları sınıflandırmaya başladık. Hatta bu bakterileri laboratuvarda üretip iyi bakteri-kötü bakteri mekanizmalarındaki farkları anlamaya başladık. Bu çalışma aynı zamanda iyi bakterileri üretip, bir ilaç haline getirilebilmesinin de yolunu açıyor. Belli bakterileri üreterek (ya da bakterilerin vücudumuzda ürettiği metabolik maddeleri üreterek) ilaç haline getirebiliriz yakın gelecekte. Belki bir 5-10 yıl içinde olabilir bu. Çünkü klinik çalışmalar biraz daha zaman alıyor. Yani ileride 'bakteri ilaçları' olacak. Diyetiniz belki kötü ya da genetik açıdan yatkınlığınız kötü olabilir, o iyi bakterileri ilaç olarak verip bunu düzeltebileceğiz" dedi.
KANSER TEDAVİLERİNİ DE ETKİLİYOR
Bağırsak mikrobiyotasındaki bakterilerin kanser tedavilerinde de çok önem kazandığını anlatan Prof. Dr. Unutmaz, “Bazı bakteri türlerinin varlığı kanser tedavisinin, özellikle immünoterapi dediğimiz bağışıklık tedavilerinin daha iyi sonuçlanmasını sağlıyor. Yani tedavinin etkinliğini artırabiliyor. Laboratuvarda üretemediğimiz bakterileri, genetik olarak modifiye etme imkanımız da var. Örneğin iyi bir bakteri var, onun ürettiği bazı maddeler var vücuda yararlı olan. Sizin illaki o bakterinin kendisine ihtiyacınız yok. Başka bir bakteriyi genetik olarak programlayarak, o özellikleri ona aktarabilirsiniz" şeklinde konuştu.
“MARKETTEN BOŞUNA PROBİYOTİK ALMAYIN"
Marketlerde satılan probiyotik ürünlerin çoğunun faydasız olduğunu da açıklayan Prof. Dr. Unutmaz, şu bilgileri vererek sözlerini noktaladı: “Süpermarketlerde satılan bakteriler var örneğin, probiyotik şeklinde. Milyar bakteri var içeriğinde diyorlar aslında ama ne kadar bakteri var, kaçı canlı gerçekten bilmiyorsunuz. Bu ürünlerin çok faydası yok. Çünkü bağırsaklarımıza yerleşmiş büyük bir toplum (trilyonlarca bakteri) var ve milyarlarca bakteri gönderiyorsunuz ama buradakiler kabul etmiyor. Direkt vücuttan atılıp gidiyor. Ama siz, orada yaşayan bakteriyi eğitip, programlayıp gönderirseniz ajan gibi, ancak o zaman daha etkili olur. Bu şekilde probiyotiklerle falan dışarıdan alınmasından ziyade, yiyeceklerle alınması daha etkili. Diyelim yoğurt tüketiyorsunuz, o yoğurt zaten İçinizde olan faydalı bakterilerin çoğalmasını sağlıyor. İleride bu programlanmış gerçekten etkili olduğunu bildiğimiz bakteriler olduğunda, 3 kilo yoğurt yemek yerine belki bir hapla daha etkili sonuçlar alabileceğiz."