‘Kilo veremiyorum’un 4 nedeni! Prof. Dr. Osman Müftüoğlu yazdı...
ÖNCELİKLE ve yine önemli bir hatırlatma: Yaşınız, metabolik, hormonal yapılanmanız ve genetik mirasınız ne olursa olsun “kilo almayı engellemek, aldığınız kilolardan kurtulmaktan çok daha kolaydır”! Ve bu arada yine unutmayalım ki “giderek artan kilolar özellikle göbek bölgesinde biriken ve bel çevresini genişleten iç yağlar metabolizmamızın sinsice yavaşlamasına yol açan en büyük düşmanlardır”! Nedenine gelince...


BEDENİMİZDE özellikle göbek çevremiz ve iç organlarımızda yağ birikmesi, metabolizmamızın dolayısıyla sağlığımızın en önemli düşmanıdır. Bir taraftan “yağlanan karaciğer”in insüline gösterdiği direncin artması, diğer taraftan alınan kilolarla biriken yağların “yağ-kas oranımız”ı bozması metabolizma hızımızı düşürmekte, kilo verme direncimizi harekete geçirmektedir.
Kısacası kilo almayı önlemek, alınan kiloları vermekten çok daha kolay bir süreçtir. Bu bilgiyi, özellikle “Fazladan birkaç kilonun sözü mü olur? Nasıl olsa daha sonra veririm!” diyenlerin kulaklarına küpe etmesi gerekir. “Neden kilo veremiyorum?” sorusunun yanıtını şimdi daha rahat verebiliriz...

EĞER şu ya da bu nedenle -ki neden çoğu zaman genetik mirasa eklenen beslenme hataları ve yetersiz fiziksel aktivitedir- insülin fazlalığı yani aşırı insülin yükünüz varsa bu sizin de günümüzün en yaygın kilo tetikçilerinden biri olan “insülin direnci kuyusu”na düştüğünüzün göstergesidir. Bizim literatürümüzde “İnsülin direnci=Kilo direnci” demektir. Peki, bu direncin belirtileri nelerdir?
- Özellikle uzun süre aç kalabilmenize rağmen sofraya oturunca doyma freniniz tutmuyor, önünüze geleni silip süpürüyorsanız...
- Lokmaları neredeyse çiğnemeden yutuyorsanız...
- Yemekten hemen sonra bile yeniden acıkıyor, tatlı veya meyve krizlerine giriyorsanız...
- Bu krizleri takiben de seyrettiğiniz TV dizisinin daha en başında uyuklamaya başlıyorsanız...
- Geceleri boyun bölgesi terlemeleri hatta açlık ataklarıyla uyanmaya başladıysanız...
- Sabah yorgunluğu ve baş ağrılarından şikâyetçiyseniz bu ve benzeri işaretlerin insülin direncinizin arttığı anlamına gelebileceğini unutmayınız.
Yapmanız gerekene gelince... 8-10 saatlik açlıktan sonra sabah aç karnına bir laboratuvara gideceksiniz. Açlık insülin ve şeker ölçümlerinizi isteyeceksiniz. Açlık şekeri rakamının açlık insülin rakamınızla çarpıp 405’e böleceksiniz.
Eğer bulduğunuz rakam 1.7’nin üzerindeyse, hele hele 2’yi de geçtiyse insülin direnci sorununa paçanızı kaptırdığınız, kilo direnci problemi yaşadığınız kesindir.

EĞER şu veya bu nedenle böbreküstü bezleriniz aşırı çalışıyor, gereğinden fazla “kortizol hormonu” üretiyorsa, bu şansızlığın da kilo almanızı kolaylaştıran ama kilo vermenizi zorlaştıran önemli bir hormonal bozulmanın işareti olabileceğini bilmelisiniz.
Hatırlatayım: Yağ biriktirmenize yol açan temel hormon insülin, o yağların nerede birikeceğine karar veren hormon ise kortizoldür. Prensip olarak da bu karanlık ikili gözden kaçan kilo probleminin en önemli oyuncularıdır. Kortizol üretimimizin sadece kronik stres sorunu nedeniyle bile artabileceğini de lütfen bir kenara not ediniz. Artmış kortizol seviyelerinin mevcudiyetini öğrenmenin yolunun da yine basit bir kan tahliline bağlı olduğunu hatırlayınız.

TİROİT bezinin yeteri kadar tiroit hormonu üretememesi hali, sanıldığından çok daha sık görülen sinsi ve sessiz bir hormonal problemdir. Eğer...
- Cildiniz yavaş yavaş kuruyorsa...
- Bağırsaklarınız giderek tembelleşiyorsa...
- Yorgunluk, bitkinlik ve halsizlik gibi sorunlar kilo probleminize eşlik ediyorsa...
- Ödem sorununuzu bir türlü çözemiyorsanız...
- Unutkanlık, saç dökülmesi, üşüme, aşırı uyku isteği gibi problemleriniz de varsa, kilo direncinizin nedeninin “hipotiroidi” olabileceği aklınızda olsun. Bu durumda da yapacağınız şey, yine basit ve ucuz bir kan testinden geçmektir.
O testin adı ise “TSH” testidir. Özellikle hassas TSH ölçümleri (hsTSH) size kolay ve ucuz yoldan gizli bir tiroit yetmezliğinin teşhisi için yol gösterecektir.
