KARDİYOMETABOLİK RİSKLER AÇISINDAN DÜZENLİ KONTROL ÖNEMLİ
Meme kanserinin tedavisinin kişinin kardiyovasküler risk faktörlerini de etkilediğinin yeni bir çalışmayla ortaya konduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Bala Başak Öven, bu konuda hastaların dikkat etmesi gereken noktaları anlattı:“Yapılan bir çalışma, 15 bin yeni tanı meme kanseri ve 75 bin sağlıklı kontrol karşılaştırılmış ve meme kanseri olanlarda ikinci yılın sonunda hipertansiyon (yüzde 11 vs yüzde 9) ve diyabet (yüzde 2.1 vs yüzde 1.7) daha fazla görülmüş. Onuncu yıl takipte ise diyabet varlığı meme kanserli hastalarda halen daha yüksek seviyede olduğu gösterilmiş. (yüzde 9.3 vs yüzde 8.8). Meme kanserli hastalar daha düzenli takip olduklarından kronik hastalıkların tespiti daha fazla olabilir. Bununla beraber kullanılan tedavi yöntemleri, hormonoterapiler de menopoza sebep olarak metabolizmayı olumsuz etkileyebilir.” Bu sonucun da gösterdiği gibi, sağlıklı beslenme ve obeziteyle mücadele ederek meme kanseri tekrarlama riskini azaltmanın mümkün olduğuna işaret eden Prof. Dr. Öven, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklara karşı korunmada da öneminin arttığını söyledi.
AMELİYATLI KOLDAN DA KAN ALINABİLİR, TANSİYON ÖLÇÜLEBİLİR
Meme kanseri cerrahisi sonrasında ameliyatlı kolun, damar yolu açtırma, enjeksiyon gibi invaziv yöntemler için kullanımı konusunda hem hastalarda hem de hekimler arasında kaygıların bulunduğunu söyleyen Prof. Dr. Öven, bu konuda Amerikan Cerrahlar Topluluğu tarafından yeni bir öneri olduğunu söyledi. Koltuk altı lenf damarlarının meme kanseri cerrahisi sonrası alınması nedeniyle o taraf kolda görülen lenfödemin hastaların hayat kalitelerini etkileyen önemli bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Öven, yeni açıklamayla ilgili şu yorumda bulundu:“Hastalara intravenöz işlem, tansiyon ölçtürme, kan alma gibi işlemlerden kaçınılması ameliyat sonrası ömür boyu yaygın olarak önerilmektedir. Amerikan Meme Cerrahları Topluluğu, koltuk altı ameliyatı yapılmış olan ama lenfödemi mevcut olmayan hastalarda böyle bir önlemin gerekli olmayabileceğini belirtti. Bu noktada özellikle hastaları hasta bazında değerlendirip, risk faktörlerini belirledikten sonra yapılacak doğru bilgilendirmeler hastaların yaşam kalitesini yükseltecektir.”