Sağlık sorunum yok ama neden baba olamıyorum?
Her türlü tedaviye rağmen gebelik olmamasına şaşırılmaması gerektiğini söyleyen Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Kaan Aydos, spermin yumurtayla birleşmesinin karmaşık bir süreç olduğunu ve bu duruma yol açabilecek pek çok faktörün bulunabileceğini belirtti.
Prof. Dr. Kaan Aydos'un konu hakkında yaptığı açıklamalar şöyle:
Çocuk sahibi olamamış baba adaylarının sıklıkla karşılaştığımız endişelerinin, "Sperm tahlilim normal, eşimin tetkikleri normal, muayenede herhangi bir sorun bulunmadı, ama bütün bunlara rağmen çocuğumuz olmuyor, neden?" olduğu görülmekte. Gerçekten de böyle durumlarda neden eşlerinin gebe kalamadığı ne yazık ki her zaman kolaylıkla izah edilememekte. Öyle ya, sperm değerleri yeterli, eşinin muayene ve tetkikleri de normal, düzgün bir cinsel yaşantıları var ve uzun süre geçmiş ama hala çocuk olmuyor. Evet, tabloya bu şekilde uzaktan baktığımızda her şey yolunda gibi görülüyor, sanki hiçbir problem yok. Oysa biraz daha yakından bakarsak, spermin yumurtayla birleşmesinin ne kadar detaylı ve karmaşık bir süreç olduğu görülür.
Spermin testislerde olgunlaşması ve kanallarda taşınması serüvenini bir tarafa bırakırsak, sadece yumurtayla birleşmesinin bile çok sayıda faktörün rol aldığı son derece hassas sırayla işleyen bir süreç olduğu anlaşılır. Örneğin bir sperm hücresi yumurtaya yaklaştığında önce yumurtanın etrafındaki hücre yığınlarının oluşturduğu bariyerleri geçmelidir. Bunun için de başının önünde taşıdığı kesedeki enzimleri ortama salar. Tahlillerde sperm sayısı, hareketi hatta morfolojisi normal olan bir erkekte bile eğer bu enzimlerden biri eksikse, daha olayın başında yumurtaya erişemeyeceği için, döllenme de olmayacak, gebelik de gelişemeyecektir. İşte, her şeyimiz normal ama neden çocuk olmuyor sorusunun yüzlerce cevabından biri bu olabilir.
Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Kaan Aydos |
Diyelim bu bariyerleri de geçti, sperm yumurtaya dokunduğu zaman başı yana doğru eğilerek, yan yüzüyle yumurtaya temas eder. Bunu sağlayan da bir başka protein olup, eksikliğinde sperm yumurta ile birleşemeyeceği için, çocuk da olmayacaktır. Ama günümüz teknolojisi ile bu proteini ölçemiyoruz. Sadece tahminde bulunabiliriz. Ölçsek bile, yerine koyacak bir ilacımız yok. Bu aşamaları da geçip yumurtaya giren bir spermin, yumurtayı aktive edecek bazı faktörleri beraberinde getirmiş olması gerekir. Aksi takdirde yumurtada bölünme başlamaz ve dolayısıyla embriyo da gelişemez. Spermin yumurtanın içine taşıdığı ve RNA adını verdiğimiz küçük molekül parçacıkları bunlardan biridir. RNA, yumurtanın çekirdeğindeki DNA olarak bildiğimiz genetik makineye bağlanarak, embriyonun gelişmesi için gerekli protein yapı taşlarının üretimini başlatan çok önemli parçacıklardır. Eğer spermde böyle parçacıklar eksikse, embriyonun gelişmesi de beklenmez. Ancak yine belirtelim, ne bu proteini ölçebiliyoruz ne de eksikse yerine koyabiliyoruz.
Yukarıda saydıklarımız, yap-boz bilmecesinin sadece ufak bir parçası. Geride daha bildiğimiz ya da bilmediğimiz çok sayıda faktör var. Gün gelip de bunlar da tanınana ve tedavide kullanılana kadar ne yazık ki çoğu kısırlık olgusu “izah edilemeyen infertilite” olarak kalacak. Bir kısmını günümüzde tüp bebekle çözebiliyoruz ama geride kalanlar için elimiz kolumuz bağlı. İşte bu nedenle, her türlü tedaviye rağmen gebelik olmamasına şaşırmamak lazım. Böyle durumlarda ilaç ya da destekleyici ürünlerle testisleri besleyerek elden geldiğince sağlıklı sperm üretimini sağlamaya çalışılmalı. Özellikle yaşam koşullarında düzenlemeler yaparak çevresel zararlı etkenlerden koruyucu önlemler alınabilir.