“İftara sulu yemekle başlayın, yemeğinizi yavaş yiyin”
İftarda, uzun saatler boyunca yaşanan açlık sonrasında düşük kan şekeri ve susuzluk sebebiyle hızlı yemek yeme ihtiyacı oluşacağını söyleyen Prof. Dr. Besler, “Buna katiyetle çok dikkat etmeliyiz. Yemek yeme hızını normalleştirmek ve dolayısıyla muhtemel bazı gastrointestinal sıkıntılar başta olmak üzere, baş dönmesi, tansiyon yüksekliği gibi sorunlardan uzak durmak ve iştah kontrolü sağlayabilmek için, tuzsuz zeytin ve/veya bir veya iki tane hurma tüketimi sonrasında öğüne çorba ya da sulu yemekle başlanması, yemeğin yavaş yavaş yenmesi ve iyi şekilde çiğnenmesinde büyük fayda vardır. İftarda yavaş biçimde tüketilen yiyecekler, kan şekerinin dengeli bir şekilde yükselmesine, sindirimi kolaylaştırmaya ve öğün sonrası şişkinliği, hazımsızlığı azaltmaya önemli katkı sağlar” diye ifade etti.
“Öğününüzün yarısını sebze grubundan seçin, iftarda tatlı tüketmeyin”
İftar menüsü planlanırken her bir besin grubunun seçilmesi gerektiğini vurgulayan Dr. Besler, “Tahıllar, kuru baklagiller, süt ve süt ürünleri (az tuzlu ayran, yoğurt gibi), sebze, et ve et ürünlerini içeren bir denge sağlanmalıdır. Taze hazırlanmış salatalar sofralarımızın vazgeçilmezi olmalıdır. Tuz ve yağ kullanımına olabildiğince dikkat edilmelidir. İftar sofralarımızda yer alan tüm yiyecek ve içeceklerin ev şatrlarında hazırlanması önemlidir. Öğününüzün yarısı sebze grubundan, diğer yarısı ise tahıl, et grubu veya kuru baklagillerden oluşacak şekilde hazırlamalıdır. Besinler hazırlanırken hafif pişirme yöntemleri; haşlama, fırın, ızgara ve buğulama tercih edilirken, kızartma, kavurma gibi yağ kullanımının çok olduğu pişirme tekniklerinden kaçınılmalıdır” ifadelerini kullandı.