Bir ayakkabı üretim firmasında yönetici olarak çalışan Ufuk Çelik, geçirdiği hastalık sürecini şöyle aktardı: “Soğuk algınlığı şikâyetiyle özel bir kliniğe gitmiştim; orada ilaç ve serum tedavisi uygulandı. Üç gün boyunca ilaç tedavisine devam ettim ama sonuç alamadım. Ardından başka bir özel kliniğe gittim ama soğuk algınlığım devam ediyordu. Salı günü sabahı dinlenmek için yatağa girdim. Öğlen gibi telefonum çaldı, yataktan kalktığımda sağ kolumu hissetmediğimi fark ettim. Şanslıydım eğer telefonum çalmasaydı, o esnada bütün vücudumu da kaybetmiş olabilirdim. Felç geçirdiğimi düşündüm, ben işin esprisindeydim. Etrafımdakiler durumu ciddiye almamı ve bir hastaneye gözükmemi söyledi. Nöroloji hekimim Serdar Bey hemen EMG çekti ve teşhisi koydu. Aynı gün içinde yavaş yavaş sol kolumu, bacaklarımı ve vücudumun diğer uzuvlarını hissetmemeye başladım. Bir süre sonra sadece kafamı oynatabilecek duruma geldim. Yoğun bakım öncesinde IVIG tedavisi uygulanmaya başlanmıştı. Ağrılarım çok fazla şiddetlenince biraz abartı gibi görünebilir ama ötenazi bile istedim. Çünkü yaşadığım şey tarifsiz bir acıydı, kimsenin bunu yaşamasını istemem. Böyle bir acıyı sadece yaşayan kişiler bilebilir. Sabah karşı beni yoğun bakıma aldılar, ardından bilincim kapandı. Yüksek ateş, solunum sıkıntısı ve nabız yükselmesi sorunları baş gösterdi. Taşikardi atakları geçirmeye başlamıştım. 5 gün boyunca bilinçsiz, 24 gün boyunca da solunum cihazına bağlı yoğun bakım tedavi sürecim başladı. Solunumum normale dönünce de servise alındım ve 1 ay boyunca burada tedavim devam etti.”
“BİR ARA ÜMİDİMİ KESİP ABİME ‘ÖLEBİLİRİM HAKKINI HELAL ET’ DEMİŞİM”
Doktoru Serdar Bey’le tanışmasının büyük bir şans olduğunu söyleyen Çelik, “Bazı hastalar için 1-1,5 ay sonra teşhis koyuluyor. Hastaneye geldiğim gün teşhis koyulması şanslı olduğumu gösteriyor. Serdar Bey, hemen gerekli prosedürü uygulayıp devletten izin alarak IVIG tedavisini (bağışıklık tedavisi) başlattı, sonuç aldık. Tüm bu süreçte bana Ufuk diye sesleniyorlardı, ben sadece gözlerimi ve kafamın bir bölümünü kıpırdatabiliyorum. Bunun dışında hissedebildiğim hiçbir uzvum yoktu. Garip ve çok kötü bir duygu. İnsanlar ziyarete geliyordu; onların gelmesini bile istemiyordum. Ben normalde neşeli, sosyal ve hareketli biriyimdir. O halimle hatırlanmak istedim. Bir ara hayatımdan ümidi kestim. Abimin bana anlattığı kadarıyla biliyorum; ‘Artık ben böyleyim, bundan sonra böyle kalacağım, ölebilirim, hakkını helal et’ demişim. Bir ara karamsarlığa düşmüşüm ama sonrasında moral verdiler, gelip gidenlerimiz çok oldu. Hepsine teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı