Albay Uğur: "Terörist suçlamasına üzülüyorum"

Albay Uğur: Terörist suçlamasına üzülüyorum
expand

İkinci Ergenekon davasında örgüt yöneticisi olduğu gerekçesi ile iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle yargılanan emekli Albay Hasan Atilla Uğur, meslek hayatını terör örgütleri ile mücadele ederek geçirdiğini ve terör örgütlerinin hedefi olduğunu söyledi. Uğur, "Terörist suçlaması ile yüce Türk adaletinin önünde bulunmaktan derin üzüntü duyuyorum" dedi.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Duruşma, birleştirilen ikinci ve üçüncü iddianamelerin özetlerinin okunması ve tutuklu sanıkların ifadelerinin alınmasıyla başladı.

İkinci Ergenekon davasının 14. oturumunda savunmasını yapan emekli Albay Hasan Atilla Uğur'a destek vermek amacıyla, Şehit Aileleri Derneği'nin bazı üyeleri duruşmayı izlemeye geldi.

Savunmasını yapan Hasan Atilla Uğur, 1979'da Kara Harp Okulu'ndan mezun olduğunu, çeşitli kurs ve görevlerden sonra Tunceli'nin Hozat ilçesinde komando bölük komutanı olarak görevlendirildiğini söyledi.

1993 yılında Mardin, Kızıltepe İlçe Jandarma Komutanlığı'na atandığını burada PKK terör örgütünün çok etkili olduğunu ifade eden Uğur, görev arkadaşları ile yaptığı mücadele ve Kızıltepe halkının desteği ile örgüte darbe vurduklarını, örgütün sözde GAP eyaletini lağvetmek zorunda kaldığını belirtti.

Yıllar sonra bölücübaşı Abdullah Öcalan'ı İmralı'da sorguladığında bu konuyu sorduğunu belirten Uğur, 1997'de PKK terör örgütünün Antalya'ya sızdığına dair istihbari bilgiler aldıklarını, 6 ay gibi çok kısa bir süre içerisinde emniyet ve MİT görevlileri ile iki büyük terörist grubu etkisiz hale getirdiklerini söyledi.

"Kimliğim Ergenekon'la deşifre oldu"

Şubat 1999'da terörist başının sorgulanması görevini devletin kendisine ve arkadaşlarına verdiğini belirten Uğur, bundan büyük bir onur duyduğunu söyledi.

Bölücübaşı Abdullah Öcalan'ın kendisini sorgulayan komutanın kim olduğunu öğrenmek için avukatlarına defalarca talimat verdiğini anlatan Uğur, Ergenekon soruşturmasına kadar 10 yıl boyunca devlet ve kendisi tarafından isminin gizli tutulduğunu söyledi.

Ergenekon soruşturmasında gözaltına alındıktan sonra tamamen deşifre olduğunu söyleyen Uğur, bu konuyu sorgu sırasında mahkeme heyetinde yer alan hakim Sedat Sami Haşıoğlu'na da söylediğini, deşifre olduktan sonra eşi ve çocuklarının defalarca tehdit aldığını, hala sıkıntı içerisinde olduklarını kaydetti.

"Özel koruma altına alındım"

PKK, DHKP/C ve Hizbullah terör örgütlerinin hedefi olduğunu sözlerine ekleyen Uğur, devletin kendisini 1996'dan beri 13 yıldır  'özel koruma' statüsünde koruduğunu söyledi.

Yıllardır terör örgütlerinin hedefinde olmasının ve  birçok kez suikastlarından kurtulmasının hayatımda zorunlu olarak birçok kısıntıya ve sıra dışılığa sebep olduğunu vurgulayan Uğur, "Düşünebiliyor musunuz, bir yerden bir yere giderken sokağın gözlenmesi, sessizce evden çıkışınız, bir araba tesadüfen arkanızdan geldiğinde sizinle beraber korumalarınızın da endişelenmesi ne büyük bir strestir, sıkıntıdır. Ama hiçbir zaman bu konumda bulunmaktan şikayetçi olmadım. Bu benim işimdi ve ben bu bedelleri ödemeye her zaman hazırdım" dedi.

Uğur, "Sürekli ölüm tehdidi altında yaşayan bir kişi olarak sık sık telefon ve yer değiştirmem, gizliliğe önem vermem tamamen güvenlikle ilgilidir. Yaşantımın yıllardır bu şekilde sıra dışı cereyan etmesi, iddianamede maalesef 'örgütsel gizlilik' şeklinde yorumlanıp, lanse edilmiştir" diye konuştu.

"İlk genel seçimde Meclis'e gireceğim"


Davanın tutuksuz sanıklarından eski milletvekili Emin Şirin'i 2002'de  Jandarma Genel Komutanlığı'na geldiğinde tanıdığını ifade eden Uğur, "Kendisini beyefendi, saygın ve milli hassasiyetleri yüksek bir insan olarak bilirim. Emin Şirin'in TBMM'de verdiği önergelerin Jandarma tarafından hazırlandığı iddiası hem üzücü hem de komiktir. 2007'de emekli olduktan sonra kendisi beni arayarak siyaseti düşünüyorsanız bize gelin, diye davet etmiştir. Ancak şartlarım elvermediği için milletvekili adaylığı başvurusunu yapmadım" dedi.

"Emin Şirin bey ile temasımız bununla sınırlıdır" diyen Uğur, "O tarihten sonra da görüşmemiz olmamıştır. Soruşturma aşamasında tanık olarak ifadesi alınan Cem Uzan, benim ve Levent Ersöz'ün 22 Temmuz seçimleri öncesinde, kendisine gelerek milletvekili olmak istediğimizi beyan etmiştir. Daha önce de ifade ettiğim gibi tek başıma ve sadece Emin Bey ile görüştüm, sonra kendim vazgeçtim, yani resmi müracaatım olmamıştır. İlk genel seçimlerde nerede ve nasıl olursam olayım Allah'ın izniyle Parlamentoya gireceğim. Terörle mücadele etmenin tek yolu parlamentoya girmektir" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasına devam eden Uğur, iddianamenin birçok yerinde, bazı insanlarla yaptığı görüşmelerin tapeleri ve içeriklerinin delil olarak gösterildiğini, "buradan hareketle ve zorlama yorumlarla terör örgütü çalışması suçlaması yapıldığını" ileri sürerek, görev yaptığı süre içerisinde amirlerinden konusu suç teşkil edecek bir emir almadığını söyledi.

"Görüşme yaptığım insanlar terörist değil"

İddianamede yer alan telefon görüşme kayıtlarına da değinen Uğur, 43 sayfa olarak iddianameye konulan ve delil olarak gösterilen telefon görüşme kayıtlarının örgüt ya da herhangi bir suçla ilgisi olmadığını söyledi.

Uğur, "Görüşme yaptığım insanların hiçbirisi terörist ya da terör örgütü üyesi değildir. Bırakınız suçun ikrarını, suç işlendiğine dair en ufak bir iz, emare veya bulgu yoktur. Ne emekli Orgeneral Şener Eruygur ile ne de emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile 2004 yılı Temmuz ayından sonra hiçbir görüşmem, konuşmam ve karşılaşmam olmuştur. O halde böyle bir örgütsel ilişki olması da takdir edersiniz ki mümkün değildir. Keza yazar Ergün Poyraz'ı da 2004'ten sonra hiç görmedim ve temasım olmadı" diye konuştu.

"Temel suç nedir? Silahlı Kuvvetlerin darbe yapması mı, yoksa birilerinin yönetimi ele geçirmesi mi, iddianameyi yazanların buna bir karar vermesi gerekirdi' diyen Uğur, savunmasını şöyle sürdürdü: "Eğer örgüt Silahlı Kuvvetler ise sağdan soldan silah bulmasına gerek yok, zaten yeterli silah ve teçhizatı vardı. Yok, Silahlı Kuvvetlerin darbe yapması söz konusu değil ise Silahlı Kuvvetler mevcut iken hiçbir güç yasama ve yürütme organını ortadan kaldırmaya teşebbüs edemez, yapamaz. Ayrıca, sağdan soldan temin edilen ve saklanan silahlarla yönetim ele geçirilemez.

Kaldı ki yıllardır her türlü iç ve dış destekle hem de birçok ağır ve hafif silaha sahip olmasına rağmen PKK terör örgütünün yaklaşık 25 yıldır bu işi gerçekleştiremediğini görüyoruz. Tersini kabul etmek, ülkemize, Türk Silahlı Kuvvetlerine hakarettir. Soruşturma dosyasında bulunan bilgi, belge ve materyaller, evim ve eşime ait ofisin aranmasından önce yoktu. Yani arama kararı alınmadan önce, aramayı ve gözaltına alınmayı gerektiren delil mahiyetinde hiçbir şey yoktu. Sonradan bir kısmı suni olarak yaratıldı. Yani esasen delilden sanığa değil, sanıktan delile gidilmeye çalışılmıştır. Benimle ilgili gözaltı ve arama kararı hukuken sakattır. Bu kadar zamandır, delil yaratılması gayesiyle tutuklu bulunuyorum."

Uğur, "kucağında birçok askerin şehit olduğunu, hala onların aileleriyle görüştüğünü" ifade ederek, "Şehit aileleri diyor ki 'bizim komutanımız terörist mi?', hayır değilim" şeklinde konuştu.

Davanın tutuksuz sanıklarından Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Başyazarı İlhan Selçuk'u hiç görmediğini, tanımadığını kaydeden Uğur, "Jandarma Genel Komutanının makam odasında adı geçen insanlarla gizli toplantılar yapıldığı" iddiasının yalan olduğunu söyledi.

Kendisinden ele geçirilen tüm CD'ler üzerinde parmak izi tespiti yaptırılmasını isteyen Uğur, telefon görüşmesi yaptığı, örgüt ve suçla ilgisi olmayan kişilerin tamamının da tanık olarak dinlenmesini istedi.

Uğur, kendisi için "terör örgütü PKK ile bağlantılı olduğu" şeklinde yorumlarda bulunan polisler hakkında da suç duyurusunda bulunduğunu ifade etti. Hasan Atilla Uğur, tutuklanmasının ardından, Ankara Valiliği Koruma Komisyonu'nca "özel koruma" statüsünde korunmasına devam edilmesine karar verildiğini de dile getirdi.

Uğur, Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanlığında görev yapması ve 2003-2004 yıllarında emirlerinde çalışması nedeniyle emekli Orgeneral Şener Eruygur ve emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'ü tanıdığını anlattı.

Çapraz sorgu

Meslek yaşamı boyunca aldığı berat ve takdirnameleri mahkemeye sunan Uğur'un savunmasını tamamlamasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.

Uğur, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel soru yöneltmeye başlayınca, "Şahsımla ilgili suçlamalar son derece onur kırıcıdır. İddianameyi okuduktan sonra iddia makamının bana her türlü hakareti yaptığını gördüm. Savcılar hakkında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na suç duyurusunda bulundum. Aramızda husumet var. Bu nenenle savcıların sorularını yanıtlamayacağım. Mahkemenin sorularına cevap vereceğim" diye konuştu.

Hasan Atilla Uğur, Savcı Pekgüzel'in sorduğu birkaç soruya karşılık, aynı gerekçeyle cevap vermeyeceğini söyledi.

Bunun üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, Pekgüzel'e "Sorularınıza yanıt vermeyeceğini söylüyor.

Sorularınızı, yanıt beklemeden arka arkaya okuyun. Sonra tek cevap olarak belirtir" dedi.

Savcı Pekgüzel'in, "Birinci ve ikinci davada kimleri tanıyorsunuz?" şeklindeki sorusuna Uğur'un avukatı itiraz ederek, 200'e yakın sanık olduğunu, böyle bir genel soru sorulamayacağını söyledi.

Pekgüzel'in, "Veli Küçük falan da alınmış" şeklindeki beyanının geçtiği telefon görüşmesini hatırlatması üzerine Uğur'un avukatı araya girerek, bu konuşmanın, Uğur'un avukatıyla yaptığı özel bir görüşme olduğunu ve yasa dışı olarak kaydedildiği için bu konuşmayla ilgili soru sorulamayacağını kaydetti.

Uğur, Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın'ın yönelttiği sorulara da aynı gerekçeyle cevap vermedi. Mahkeme Heyeti Başkanı Şengün, Savcı Taşkın'ın Uğur'a sorularını yöneltmesinin ardından duruşmayı yarın saat 09.30'a erteledi.

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow