Bahçeli: "Açılım bir türlü açılamadı"

MHP lideri Devlet Bahçeli, partisinin ilk grup toplantısında hükümetin açılım çalışmalarını eleştirdi; "Başbakan açılımı bir türlü açamadı" dedi. Açılımın gevşeme eğilimine girdiğini söyleyen Bahçeli "Yıkım projesine Meclis'te ortak aramayın" diye konuştu. MHP lideri, sınırötesi operasyon yetkisi süresinin 1 yıl daha uzatılmasına ilişkin tezkereye "evet" oyu vereceklerini de belirtti.
MHP grubunun 23. Dönem 4. yasama yılının ilk grup toplantısı, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı.
Toplantıyı açan Bahçeli, konuşmasını oturarak yaptı.
MHP lideri Bahçeli, "Türk milletinin birliğiyle, haysiyetiyle ve geleceğiyle oynayan, Türkiye'yi yıkıma götüren küresel aktörlerin, siyaset tüccarlarının, menfaat çetelerinin ve bölücü ihanet odaklarının oyununu bozmak vazgeçilmez milli görevimiz ve namus borcumuz olacaktır" dedi.
"Türkiye, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın beraber yürüdükleri yolda ellerinden tutularak, sırtları sıvazlanarak uçurumun kenarına kadar getirilmiştir" diyen Bahçeli, "Milletimizin temel milli meselelerinin tamamı yabancı güçlerin ve süreçlerin inisiyatifine geçmiştir. Türkiye, ardı ardına gelen taviz talepleri ile ancak savaş mağlubu bir ülkenin düşeceği 'diz çökme' hali göstermeye başlamıştır. Başbakan Erdoğan ise savaş kaybederek esir düşmüş, eli ve zihni kelepçeli yöneticilerin maruz kalacağı dayatmalara muhatap hale gelmiştir" dedi.
ABD Başkanı Barack Obama'nın TBMM'de yaptığı konuşmasındaki satır aralarında "sözde Kürt sorununun çözümü, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılımı, Ermenistan'a tek taraflı taviz verilmesi" konularının bulunduğunu anımsatan Bahçeli, "Gücünü, siyasetini ve yönünü tamamen dış güçlerin rüzgarına bırakan AKP Hükümeti, milli olma vasfını ve meşruiyetini kaybetmiştir" dedi.
"Açılım gevşeme eğiliminde"
MHP'nin milli meselelerdeki duruşu, görüşü ve mücadelesinin millet tarafından bilindiğine dikkati çeken Bahçeli, "Partimiz, Türkiye Cumhuriyeti adı ile temsil edilen siyasi, beşeri, fiziki, kültürel ve ekonomik coğrafyayı, Türk Milleti kimliğinde vücut bulmuş milletimizi bir ve bütün olarak korumaya yemin etmiş siyasi anlayışın temsilcisidir" dedi.
"AKP zihniyeti tarafından 'Kürt açılımı' adı ile başlatılan tehlikeli siyasal gelişmelerin ülkeyi ve milleti yıkıma götürdüğü" şeklindeki açıklamaları defalarca dile getirdiklerini anımsatan Bahçeli, "AKP'nin taşeronluğunu yaptığı bu yıkımın ana hatlarıyla; ABD projesi ve AB dayatması olduğu, milli varlığın devamını tehlikeye attığı, milli kimliğin tahribine yol açtığı, çatışma ve bölünmeyi davet ettiği, devletin ve milletin ayrışmasına neden olduğu, İmralı canisinin hükümetle pazarlığa başladığı, PKK'nın kanlı yüzünün aklanmak istendiği, inanç ve köken ekseninde yeni azınlıklar yarattığı, millet içinde husumet cephelerinin oluştuğu ve bu gidişin yıkıma neden olacağı" konusunu her zeminde ayrıntılarıyla anlattıklarını söyledi.
Tepkiler karşısında açılımın gevşeme eğilimine girdiğini savunan Bahçeli, "Başbakan, içini boşaltarak tekerleme haline getirdiği 'tek vatan, tek bayrak, tek devlet ve tek millet' sloganına yeniden sığınmak durumunda kalmıştır. Şimdilik bedel ödemeye hazır olmadığı ortaya çıkmış, uygun zamanı kollamak üzere yerinde sayarak 'fikir, siyasi ve ahlaki patinaj' yapmaya başlamıştır. Şimdi, yıkım sürecinde birbirini kollayan Başbakan ile İmralı canisinin ayrı ayrı açıklayacağı bölünme paketlerinin açılması beklenmektedir" diye konuştu.
"Açılım ateşinin dibinin tutmaması için..."
Erdoğan'ın partisinin kurultayında kendisinden beklenen açılımı gösteremediğini ifade eden Bahçeli, "Bölmeye çalıştığı Türkiye'nin kutlu vatanın coğrafi sembollerini birer birer saymış ama açılımı bir türlü açamamıştır. Bölücülükle müzakeler sürerken, karanlık güçlere karşı nasıl dik durduklarını anlatmış ama açılım yine kapalı kalmıştır. Ampulle Deniz Feneri aynı kirli yolu aydınlatırken, nasıl dürüst olduklarını açıklamış fakat açılıma bu defa da girmek istememiştir. Ermeni dayatmaları imza aşamasındayken, dış politikadaki zaferlerinden bahsetmiş ama açılıma gelince aniden unutmuştur" dedi.
MHP lideri, "Ayırarak, bölerek, kaşıyarak kimileri tahrik ederken, 'barış ve özgürlüğün üzümünü yemek' istediğinden bahsetmiş, ne var ki açılımdan ısrarla kaçınmıştır. İki saat lafı dolandırmış, etrafında dolaşmış, gevelemiş, sıkıntılanmış ama açılımın adını koymaya, içini açmaya bu kez de cesaret edememiştir. Anlaşıldığı kadarıyla İmralı canisinin yazıp cezaevi yetkililerine teslim ettiğini söylediği alternatif yıkım haritası üzerindeki incelemelerini henüz bitirememiştir. Ancak karşımızdaki bütün belirtilen ve gidişat, AKP zihniyetinin iştahla servis yaptığı İmralı canisinin ise mutfakta pişirdiği 'ihanet menüsü'nün, körüklenen açılım ateşinde dibinin tutmaması için bütün işbirlikçilerin teslimiyet kazanını karıştırmaya devam edeceklerini işaret etmektedir" diye konuştu.
"AKP-PKK işbirliği..."
Bahçeli, "Bebek katilinin sürece doğrudan girerek paravanların inmeye başladığı yeni dönem içinde, Hükümetle İmralı canisinin ortak noktaları da belirgin hale gelmiştir" dedi.
Devlet Bahçeli, "AKP ve PKK arasındaki iş birliğinin sonucunda; 40 bin vatandaşımızın katilinin coğrafi vatandaşlık teklifi ile Başbakan Erdoğan'ın Türkiyelilik tezinin benzerliği; İmrali canisinin askeri operasyonların durması önerisi ile Türkiye'nin Kandil'e harekattan uzak tutması arasındaki ilişki; PKK canilerinin affı ve siyasete sokulması girişimi ile Başbakanın 'silahı bırakır masaya oturursun' önerisindeki yakınlık; binlerce cana mal olmuş bir katilin 'barış' talebi ile AKP zihniyetinin 'analar ağlamasın' istismarındaki aldatıcı örtüşme; bebek katilinin ihanetin aklanması için önerdiği anayasa değişimi ile Hükümetin de benzer talepleri anayasaya yerleştirme kampanyası arasındaki uyum ve zamanlama; Tük milletine açık düşmanlığı ile bilinen bir katil ile 'Ne Mutlu Türküm Diyene' sözünden tiksinen bir başbakanın anayasamızdan bu vurguları çıkarmak için seferber olması, 'fırsat' adı verilen projenin gerçek sahiplerini ortaya çıkarmıştır. Hükümetin başı ile İmralı canisi, milletimizi ve devletimizi yıkım projesinde söylemleri ile ortak nokta ve kavramlarda buluşmuşlardır" dedi.
Bahçeli, 40 bin kişinin öldürülmesinden sorumlu bir katilin, hücresinden terör örgütünü yönetiyor olmasının sorgulanması gerektiğini de vurguladı.
"Tek bayrak nasıl dalgalanacak?"
Devlet Bahçeli, "İkinci veya başka dillerin eğitime sokulduğu bir süreçte, bu dille birlikte kimlik geliştirecek olanlarla 'tek millet' nasıl sağlanacaktır? İkinci bir dilin resmiyet kazanacağı bu sürecin sonunda 'tek devlet' yapısı nasıl korunacaktır? İki ve daha çok kimliğin birlikte değil, yan yana yaşamaya başlayacağı bir yapıda 'tek bayrak' nasıl dalgalanacaktır? Çokluklar ülkesi haline gelerek çok kimlikli bir toplum yapısını 'tek vatan' üzerinde bir arada tutmak nasıl mümkün olacaktır?" sorularını yöneltti.
Bahçeli, "Başbakan'ın özlemini çektiği, bölünerek 'milli kimliğini' kaybetmiş bir toplum yapısını, yalnızca 'Türkiyelilik' tezinin bağlayıcılığı ile bir arada tutacağını zannetmesi gaflet değilse, ihanetin ta kendisidir. Böyle bir çözülmenin başlatılması milleti ayakta tutan binlerce yıllık değerleri birer birer yıkmaya başlayacak, sonunda ortada 'tek' vurgusu yapılabilecek ne devlet, ne millet, ne vatan, ne de bayrak kalacaktır. Bunu görmek için akademik bir bakışa ve özel bir vizyona sahip olmaya gerek yoktur. Her şey ortadadır ve açıktır. Savunduğunuz model Amerikan iç savaşından alınan Kuzey-Güney arasındaki 'önce savaş, sonra barış' modeli ise çoktan yanlış yoldasınız demektir. Biliniz ki, öyle bir ayrışmadan yeniden birleşme çıkması mümkün değildir" dedi.
MHP lideri, "Bu gerçekler ortada iken, ihanete sapmış yolcular bir yana bırakılırsa, kamuoyuna yön veren ve iyi niyetli olduğuna inanmak istediğim aydınlar ve elitler tarafından sürecin hala anlaşılamamış olmasının izahını yapmak ve bu zihinsel körlüğü ve akıl tutulmasını anlamak mümkün değildir. Başbakan Erdoğan'ın ve AKP milletvekillerini ülkemizi sürükledikleri akıbeti fark ederek, girdikleri yanlış yoldan bir an önce dönmeye çağırıyorum. Aksi halde yıkım sürecinin işbirlikçileri olarak millet nazarında lanetlenecekler ve girilen karanlığın sorumluluğundan kurtulamayacaklardır" dedi.
Gül'ün Meclis konuşması
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün TBMM'nin yeni yasama yılının açılışında yaptığı konuşmayı değerlendiren Bahçeli, devletin başı olan bir makamla siyaset kürsüsünden tartışma yapmaktan imtina etmek istediklerini, ama son konuşmasına duyarsız kalmalarının da mümkün olmadığını söyledi.
Bahçeli, Anayasa gereği devletin başı sıfatını taşıyan Cumhurbaşkanı'nın, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk milletinin birliğini temsil ettiğini hatırlatarak, Cumhurbaşkanı'nın konuşmasının tamamına yakınının, ayrılıklar ve farklılıklar üzerine olduğunu, milletin birliği ve bütünlüğüne yönelik çağrışımların farklılıklar üzerine oturtulduğunu iddia etti.
"Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı birlik ve bütünlük gibi pozitif mesajlar yerine, saklı tuttuğu anlaşılan zihniyetinin izdüşümü olan farklılıklara vurgu yapmıştır" diyen Bahçeli, "Yine Anayasada adı konulmuş ve tanımlanmış olan Türk milleti kavramı Cumhurbaşkanı'nın lügatında yer almamıştır. Konuşmada tam 36 defa 'millet'ten bahsetmiş olmasına rağmen temsil ettiği milletin adını bir kez hariç, 'Türk' olarak tanımlamaktan ısrarla kaçınmıştır. Bu kaçınma, ciddi bir siyasal sapmanın ve milletine yönelik ilkel bir etnik bakışın izlerini taşımaktadır" dedi.
Bahçeli, Cumhurbaşkanı Gül'ün "çözülmemiş sorunlarımızın başka devletlerin istismarına açık olduğuna" ve "milli sorunların başka devletlerin müdahalesine açık alanların ortaya çıkmasına yol açacağına" ilişkin sözlerini de eleştirdi.
"Hangi seviyede olursa olsun, bu tür bir dış müdahale korkusu ve veya tehdidi yaşayan bir yöneticinin milli konularda bağımsız karar verebilmesi asla söz konusu olamayacaktır" ifadesini kullanan Bahçeli, zaaf belirtisi olarak nitelendirdiği bu ifadelerin, uluslararası camia tarafından mutlaka kullanılacağını söyledi. Bahçeli, "Bu sözlerin sahibinin yıllarca milletvekilliği, bakanlık ve başbakanlık yapması ve özellikle son dönemlerde Dışişleri Bakanlığı ile 2 yıldır da Cumhurbaşkanlığı görevinde bulunması, ülke güvenliği ve geleceği açısından başlı başına vahim ve talihsiz bir durumdur" dedi.
"Çankaya'nın noteri..."
Cumhurbaşkanı Gül'ün, konuşmasında yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk, toplumsal sorunlar, güvenlik problemleri ve terörün acılarından bahsetmediğini vurgulayan Bahçeli, "Bu son konuşma ile Hükümetle birlikte yürütmek istedikleri sözde 'Kürt açılımı'nın lobi faaliyetlerini bizzat üstlenmiş olduğunu da ilan etmiştir. Hükümetin ekonomik politikalarını ve milletin yaşadığı ağır ekonomik sorunları eleştirmeyerek, Hükümetin Çankaya'daki noteri olduğunu göstermiş, 70 milyonu kucaklamaktan ne kadar uzak kaldığını bir kez daha ortaya koymuştur" diye konuştu.
Bahçeli, "Sözde 'Kürt açılımı' denilen sürecin kurdelesini 'iyi şeyler olacak' diyerek kesen kendisi değilmiş gibi 'önerileri, kaygıları, çözüm arayışlarını dikkatle izlediğini' söyleyerek, süreçteki rolünü saklama arayışı da gözlerden kaçmamıştır. Hükümetin etnik kimlik siyaseti sonucu okyanusa dökülmesini beklediği nehirlerin, kendisinin de içinde bulunduğu bir siyasal taşeronlukla yatak değiştirerek başka denizlere dökülmeye çabalandığı ve bu yönde toplumsal hafriyata başlandığı da ortadadır. 'Açılım' adı altında aylardır kamuoyunda tartışılanların tamamına yakınının anayasal suç niteliği taşıdığı ortada iken, bu uyarıyı yapan makamın önce kendi çizgisini sorgulaması, ardından da hükümeti ve bölücü mihrakları anayasal çizgiye zorlaması gerekmektedir" dedi.
Ermenistan ile ilişkiler
Başbakan Erdoğan'ın "Kuzu kuzu yaptırırlar" anlayışıyla ortaya çıkan boyun eğmişlik halinin, dış politikaya hakim olduğunu iddia eden Bahçeli, "AKP zihniyetinin varlığını fırsat bilen bütün ülkeler her alanda dayatma listelerini sıralayarak ellerini çabuk tutma yarışına girmişlerdir" diye konuştu.
Bahçeli, adına "normalleşme" denilerek, Ermenistan'a tek taraflı taviz verildiğini ileri sürerek, "İmzaya açılan protokollerle; dar bir coğrafyaya sıkışmış bulunan Ermenistan devletinin batıya açılması için önündeki en büyük engel kalkacak ve sınırın açılmasıyla Ermenistan kazançlı çıkacaktır. İki ülke arasında çok sayıda sorun varken, ön koşula bağlanmayan bir garabetle diplomatik ilişkilerin kurulması öncelikle Ermenistan'ı rahatlatacak geri bir adımdır. Türkiye, üyesi olduğu kuruluşlar nezdinde sahibi olduğu veto yetkisini Ermenistan lehine kaldıracağı yeni bir tuzak alanına girecektir" dedi.
"Bu sözde açılımla Azerbaycan gibi bölgesinde büyük bir güç ve kardeş bir milletin dostluğu, Ermenilerle kucaklaşma adına süren dayatmalarla takas edilecektir" diyen Bahçeli, "Ermenistan ile ilişkilerin en önemli konusu bilindiği gibi ecdadımızın itham edildiği 'sözde soykırım suçlaması'dır. Bu nedenle, protokollerde yer alan Ermenistan'ın 3. ülkelerdeki sözde soykırım iddialarına ilişkin kararların arkasında devlet olarak durmama vaadinin yaptırım gücü ve anlamı olmayacaktır" ifadesini kullandı.
Devlet Bahçeli, açıklanan protokollerin, eşit ve dengeli bir adımın gerektirdiği mütekabiliyetten çok uzak olduğunu ileri sürerek, "Bilinmelidir ki partimiz, iki ülke arasındaki temel sorunlar olan soykırım yalanına dayalı iddialardan tamamıyla vazgeçilmedikçe, işgal altında tutulan Dağlık Karabağ bölgesi Azerbaycan'a iade edilmedikçe, Türkiye'ye açılmaktan başka hiçbir seçeneği olmayan Ermenistan'la olan ilişkilerin geliştirilmesini kabul etmeyecektir. Bize göre Türkiye'nin Ermenistan'la girdiği yeni dönem haysiyet kırıcıdır, onurumuzu zedeleyicidir ve milletimizin hak etmediği seviyesizliktir. Küresel güçleri memnun etmeye, gönlünü almaya yönelik bu çabalarla Türkiye, küresel çapta çok ciddi itibar kayıpları yaşayacaktır" dedi.
Tezkereye "evet" oyu verecek
Kesintisiz 2 yıldır verilmiş olan yetkilerin hükümet tarafından etkili ve yeterli seviyede kullanıldığını iddia eden Bahçeli, "Irak'ın kuzeyinde yuvalanmış teröristlere yönelik askeri bir operasyona bugüne kadar sıcak bakmayıp, siyasi karar ve destek veremeyen, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin arkasına siyasi irade koyamayan hükümetin bu tavrına rağmen MHP tezkereye evet oyu verecektir. Ancak, bu desteğimizin hükümetin terörle mücadele etmemek üzere yaptığı hesapları ve özürlü anlayışını değiştirmeye yetmeyeceği anlaşılmaktadır" dedi.
Bahçeli, "Kafaların, duyguların ve fikirlerin karıştırılmak istendiği bu süreç içinde hükümet bir taraftan bölücülüğe kucak açmaktadır, öte yandan vatan evlatları bölücülerle amansız bir mücadele etmek gibi bir ikilemle karşı karşıya bırakılmaktadır. İhaneti şehir şartlarında sürdürmek için teslim olanın ve siyasete girenin muteber hale geldiği, dağda gezenin ise terörist bile ilan edilemediği karanlık dönem yaşanmaktadır. Başbakan Erdoğan'a rağmen, terörle mücadele azmini yüksek tutmak artık kaçınılmaz bir zorunluluk ve vatan görevi haline gelmiştir" dedi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
ZİRAAT BANKASI İŞE ALIM SINAV TARİHİ: Ziraat Bankası 150 memur alımı başvurusu nasıl yapılır, şartları neler?
Side açıklarında görüntülendi! Turistler heyecan içinde izledi
Termometreler 26 dereceyi gösterdi İstanbullular soluğu sahillerde aldı
AFAD YENİ DEPREM HARİTASI: AFAD deprem haritası yenilendi! Türkiye'de deprem riski en az iller neresi? Hangi illerde deprem riski yüksek? AFAD Türkiye Deprem Haritası!
ANKARA METROBÜS GÜZERGAHI: Ankara'ya Metrobüs Geliyor! Ankara Metrobüs Durakları Nereler, Ne Zaman Açılacak? Başkent Ulaşımında Yeni Dönem