Baykal'dan yargıya çağrı

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, son dönemdeki olaylarla ilgili olarak toplumun bütün aklı başında insanlarının derin bir kaygı içinde olduğunu belirtti ve yargıya siyasi tertipleri boşa çıkarma çağrısı yaptı.
Baykal, "Bu Türkiye'yi çok tehlikeli bir tırmanışa, bir cadı kazanına dönüştürme tehlikesiyle bizi karşı karşıya bırakmıştır. Bu tablonun en kısa zamanda noktalanmasını ve yargının kendi kuralları ve süreci içinde bu siyasi tertipleri boşa çıkarmasını bekliyoruz. Türkiye bir sınav verecektir" dedi.
Başbakan'ın Ergenekon soruşturması sırasındaki tavrını da eleştiren Baykal, "Bir yıl boyunca insanları tutacaksınız, 'bekle iddianame geliyor' diyeceksiniz. Kim diyecek? Başbakan diyecek... Sen mi hazırlıyorsun, yazıyorsun iddianameyi? Sen ne biliyorsun ne zaman gelecek? Savcı istediği zaman yapar" diye konuştu.
Baykal, Başbakan'ın biliyor ve söylüyor olmasının davanın manevi saygınlığını, ağırlığını çok ciddi biçimde tahrip ettiğini kaydetti.
"Yargı değil, siyasi hesaplaşma"
Parti Meclisi toplantısı öncesi açıklama yapan Baykal, Ergenekon soruşturması sürecinin "bir yargı süreci değil, bir siyasi hesaplaşma süreci olduğu izleniminin giderek kök saldığını" savundu.
Baykal, "Türkiye'de siyasi rejimin çökmekte olduğu"na ilişkin dış basında değerlendirmeler yapılmaya başlandığını kaydetti.
"Siyasetin ve hukukun bir cadı kazanının içine çekilmekte olduğunu görüyoruz" diyen Baykal, zaten yaşanmakta olan gerginliği birden bire çok yukarı düzeye çeken temel olayın, toplu gözaltına alma olayları olduğunu söyledi.
"Gerçekten adli sürecin gereği olsaydı..."
CHP lideri, "Bu tablo eğer gerçekten bir hukuki soruşturmanın, bir yargı incelemesinin, adli sürecin gereği olarak, adli yetkililerin kendi takdirleriyle, 'olayın akışının icabıdır' diye bu noktaya gelinmiş olsaydı, hiç şüphe yok herkesin bunu saygıyla karşılaması söz konusu olurdu" ifadesini kullandı.
Ama toplumda büyük bir kuşku olduğunu kaydeden Deniz Baykal, bunun yaşanmakta olan sürecin bir yargı süreci, bir adalet süreci olmanın ötesinde bir siyasi hesaplaşma süreci haline dönüştürülmekte olduğuyla ilgili kaygıdan kaynaklandığı belirtti.
Baykal, adalet zemininin, siyasi hesaplaşmanın intikamın arenası haline dönüştürülmesinin, siyaset, adalet, hukuk ve devleti de çok ciddi şekilde sarsacağını kaydetti.
"Başbakan'ın tavrı belirleyici oldu"
Baykal, "Yaşanan sürecin sadece yetkili güvenlik güçlerinin ve adli mercilerin kendi takdirleriyle, tespitleriyle ortaya koydukları bir süreç olmadığı, bir siyasi projenin uygulanması doğrultusunda birtakım çalışmaların söz konusu olduğu anlayışı ne yazık ki toplumumuzda inandırıcı olmaya başlamıştır" dedi.
Deniz Baykal, böyle bir izlenimin ortaya çıkmasının altında, Başbakan'ın toplumda yaşanmış olan çeşitli olaylar konusunda takındığı tavrın en belirleyici unsur olduğunu söyledi.
Danıştay saldırısı ve Başbakan
Baykal, "Başbakan, 'Danıştay cinayetinin arkasında komplo var, bizi güç duruma sokmak isteyenler, bizi düşürmek isteyenler, iktidarı yıpratmak isteyenler gittiler Danıştay'da baskın düzenlediler ve yüksek yargıçları öldürmeye teşebbüs ettiler' diye inanmaktadır ve bu inancını o zaman ortaya koymuştur. Adaletin kararlaştıracağı bir konuyu siyasetçi peşin olarak hükme bağlar ve bunu ilan eder ve bunun gerçekleşmesini beklerse adaletin sağlıklı işlemesi söz konusu olamaz" dedi.
CHP Genel Başkanı, Danıştay cinayetinin herhangi bir komployla ilişkisinin olmadığının, müstakil hareket eden bir kişinin işlediği bir cinayet olduğunun ağır ceza mahkemesi tarafından karara bağlandığını belirterek, bu kararın ciddi bir rahatsızlık yarattığını savundu.
Baykal, "Yani mutlaka bunun bir komplo olduğunun mu ortaya çıkması lazım? Yani, 'bir vatandaş Türkiye'de tek başına böyle bir cinayet işleyemez' diye mi düşünüyor iktidar?" ifadesini kullandı.
Ergenekon operasyonu ve Başbakan
Bir süre sonra Ümraniye'deki tablonun ortaya çıktığını kaydeden Baykal, "Siyasileri ne ilgilendirir, Ümraniye'de bir çete yakalanmış. Gereğini yapacak yargı, bırakın yapsınlar. Hayır, siyasiler bu konuda çok yakın bir ilgi içinde birbiri ardına çok önemli değerlendirmeler yapmaya başladılar" dedi.
Baykal, o zaman Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül'ün, 'çeşitli çete oluşumlarının bulunduğunu ve bunların arasında güçlü bir irtibatın var olduğunu' açıkça ifade ettiğini kaydetti.
Baykal, "Özel olarak da 9 Temmuz 2007'de Dışişleri Bakanı olarak bir yemekte gazetecilere 'Ümraniye soruşturmasına dikkat edin, o iş çok büyüyecek' dedi" diye konuştu.
Baykal, 29 Ocak 2008'de Başbakan partisinin grup toplantısında Ergenekon operasyonunu yorumlarken, 'gizli ajandaları olanlar birer birer ortaya çıkarılmıştır, ülkemize asla yakışmayacak provokasyonları birer birer çözüyoruz, hukuk devletinde karanlık odalar, komitalar yoktur' dediğini de kaydetti.
Başbakan'ın "Olayın sonuna geldik" demeci
Geçen salı günü de Başbakan'ın 'olayın sonuna geldik' dediğini belirten Baykal, "Sana ne? Seni ne ilgilendirir? Sen, savcılık adına açıklama yapmakla yükümlü basın sözcüsü müsün? İddianame hala yok, bize 2 bin 500 sayfa iddianame olduğu söyleniyor. Kaç sayfa olduğu belli ama iddianame ortada yok" dedi.
"İktidara muhalefet yapmakla tanınan toplumun çeşitli kesimlerindeki saygıdeğer insanların birbiri ardına gözaltına alındığını" söyleyen Baykal, "Ne zaman alınıyor? İddianamenin çıkmak üzere olduğu söylenen bir noktada. Bugüne kadar iddianame hazırlanırken onların ifadesine başvurmaya ihtiyaç olmamış. İddianame hazırmış, 2 bin 500 sayfaymış... Şimdi son anda bunlar oluyor" diye konuştu.
"Toplumun aklı başında insanları..."
Toplumun bütün aklı başında insanlarının derin bir kaygı içinde olduğunu kaydeden Baykal, "Bu Türkiye'yi çok tehlikeli bir tırmanışa, bir cadı kazanına dönüştürme tehlikesiyle bizi karşı karşıya bırakmıştır. Bu tablonun en kısa zamanda noktalanmasını ve yargının kendi kuralları ve süreci içinde bu siyasi tertipleri boşa çıkarmasını bekliyoruz. Türkiye bir sınav verecektir" dedi.
Başbakan'a: "Sen mi hazırlıyorsun iddianameyi"
Bugün hangi çağdaş hukuk devletinde, demokraside toplumun bilinen değerli insanları bir yılı aşkın bir süre neyle suçlandıklarını resmen öğrenme imkanından mahrum bırakılarak gözaltına alınmışlardır, tutuklanmışlardır" diyen Baykal, "Bir yıl boyunca insanları tutacaksınız, 'bekle iddianame geliyor' diyeceksiniz. Kim diyecek? Başbakan diyecek... Sen mi hazırlıyorsun, yazıyorsun iddianameyi? Sen ne biliyorsun ne zaman gelecek? Savcı istediği zaman yapar" dedi.
Başbakan'ın biliyor ve söylüyor olmasının davanın manevi saygınlığını, ağırlığını çok ciddi biçimde tahrip ettiğini kaydeden Baykal, böyle olayların geçmişte, darbe dönemlerinde de yaşandığını hatırlattı.
"Ya da ülkeler karakter, rejim değiştirirken, nitelik değiştirirken gene bir hesaplaşma anlayışı içinde toplumun önde gelen insanları tutuklanır, yargılanır, acılar çektirilir" diyen CHP lideri, "Bu olmuştur, Almanya'da, Sovyet Rusya'da olmuştur, başka ülkelerde olmuştur. Şimdi Türkiye, 2008 yılında bunu yaşamak durumunda olmamalıdır" ifadesini kullandı.
Sosyalist Enternasyonel
CHP Genel Başkanı, CHP'nin "birileriyle daha sıcak yakın ilişki kuracağım diye Türkiye'yi gözden çıkaramayacağını" belirterek, "AKP'nin yaptığı budur... Bundan sonra Sosyalist Enternasyonal ile ilişkilerimizin nasıl gelişeceği, CHP'nin üyeliğinin devam edip etmeyeceği bizim kararımıza bağlı olarak şekillenecektir" dedi.
Sosyalist Enternasyonal ile ilişkilerinde son dönemlerde CHP'ye yönelik bir karar alma çabasının tezgahlanmakta olduğunu söyleyen Baykal, "AKP bunun öncülerinden birisidir. Bizim içerde izlediğimiz AKP'yi tedirgin eden politikayı etkisiz kılmak için uluslar arası kuruluşlardan kendilerine yardımcı olmasını sistemli şekilde istemektedirler. Ama bunlar hiçbir şeyi değiştirmez" diye konuştu.
Baykal, CHP'nin Avrupa ile ilişkilerini düzenlemek üzere Brüksel'de bir büro açma kararı aldığını, bu büroya da temsilci olarak Kader Sevinç'in görevlendirildiğini, Sevinç'in Avrupa Parlamentosu'nda Parlamenter Danışmanı olarak görev yaptığını söyledi.
Merkez Bankası'nın taşınması
Baykal, hükümetin bu konudaki yasa tasarısını aceleyle gündemdeki tartışmaların gölgesinde TBMM'ye taşıdığını anlattı. Baykal, Merkez Bankası ve mali kuruluşların İstanbul'a taşınmasının ekonomik gerekçelere dayanmadığını savunarak, "Ankara boşaltılmak isteniyor, Türkiye'nin cumhuriyet girişimi, Türkiye'nin anayasal kimliği ciddi şekilde sarsılmak isteniyor. Merkez Bankası'yla ilgili karar da bunun bir yansımasıdır" diye konuştu.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Terör örgütü PKK'nın 47 yıllık kanlı tarihi
Terörsüz Türkiye sürecinde kritik viraj! Terör örgütü PKK silah bırakıyor
10 MAYIS İSTANBUL ELEKTRİK KESİNTİSİ: İstanbul'da Elektrikler Ne Zaman Gelecek? BEDAŞ AYEDAŞ 10 Mayıs Elektrik Kesintisi Açıklaması
Senede bir kere açıp sadece 10 gün yaşıyor! Dokunan yandı: Yüz binlerce lira cezası var!
PKK nasıl kuruldu? Abdullah Öcalan kimdir? 45 yıllık terör dönemi nasıl son bulacak?