Bülent Arınç yine sert!

Bülent Arınç yine sert
expand

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, darbe iddiaları ve yargı kriziyle ilgili yine sert açıklamalar yaptı, "yargı içinde tarafsız olmayan bir avuç unsur, iktidarı hedef almış durumda" dedi. Yargıtay ve Danıştay'a seslenen Arınç, "yüksek yargıya yakışanı yapın" diye konuştu. Bülent Arınç, İstanbul'da, partisinin "Türkiye Buluşmaları" konferansında konuştu. Arınç, Genelkurmay Başkanı'nın internete düşen konuşmalarına da gönderme yaptı.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye'de son günlerde, "Bir kriz var ve kriz derinleşiyor. Bundan hepimiz kaygı duyuyoruz" konusunda özellikle yapay endişelerin güçlendirildiğini belirterek, bu konuda endişe edilmemesi gerektiğini söyledi.

Arınç, AK Parti Genel Merkez Tanıtım ve Medya Birimi Başkanlığınca Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Türkiye Buluşmaları" çerçevesinde, İstanbul'da "Demokratik Açılım" konulu bir konferans verdi.

Bakan Arınç, şu anda Türkiye'nin bir çok ilinde bakanlar, milletvekilleri ve AK Parti Genel Başkan Yardımcılarının katıldığı toplantılar yapıldığını hatırlattı.

Türkiye'ye İstanbul'dan mesaj vermenin çok önemine işaret eden, İstanbul'un küçük bir Türkiye olduğunu dile getiren Arınç, AK Parti'nin İstanbul'da kurulduğundan bu yana hep başarılı olduğunu vurguladı.

Arınç, AK Parti'ye en büyük gücün İstanbul'dan verildiğini belirterek, geçmişten bu yana İstanbul'un siyasi tercihini hep Türkiye için önemli olan partilere kullandığını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 1994'te Büyükşehir Belediye Başkanı seçilmesinin büyük bir milat gibi olduğunu ve İstanbul'un bütün Türkiye'yi temsil ettiğini söyledi.

Açılım tartışmaları

Dün Başbakan Erdoğan'ın demokratik açılımın en önemli unsurlarından saydıkları Türkiye'nin seçkin sanatçılarıyla bir araya geldiğini anımsatan Bülent Arınç, herkesin çok yakından tanıdığı değerli sanatçıların demokratik açılım konusunda Başbakan'ın sözlerini büyük bir dikkat ve beğeniyle izlediklerini ifade ettiklerini belirtti.

Arınç, sanatçıların Türkiye'nin bütünlüğü, birlik ve beraberliği konusunda bu çalışmaya katkı vereceklerini dile getirdiklerine işaret ederek, 70'e yakın sanatçının katıldığı toplantının tekrarlanacağını, yazarlar ve tekrar sanatçılarla toplantının devam edeceğini bildirdi.

Bakan Arınç, "Çünkü açılım konusunda ortaya koyduğumuz siyasi iradenin 70 milyonumuz tarafından paylaşılmasını istiyoruz. Bu Türkiye'nin geleceği, bekası açısından çok önemli. Huzur içerisinde, refah düzeyi yüksek mutlu insanların Türkiye'sine ancak demokratik açılımın hedefe varmasıyla ulaşabileceğiz. Bu konuda bilgi kirliliği yaşanıyor olabilir. Zihinler bulandırılmak isteniyor olabilir. Tek sermayesi ortalığın bulanmasından nemalanmak olan, ister siyasetçi olsun, ister başka şer odakları, bu açılımı hakiki manasından uzaklaştırıyor olabilir. Biz doğru olanı söyleyeceğiz, doğru olanı yapacağız. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu konuları büyük bir cesaretle savunacağız" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın dün sanatçılarla yaptığı toplantıdan çıkanların dinlendiğinde, herkesin aydınlanmış, sevinmiş olduğunu ifade ederek, "Bir hükümeti temsil eden Başbakan ve bakanlarıyla ilk defa bir masa etrafında bir araya geldiklerini, hepsi Türkiye'nin bütünlüğünü temsil ettiklerini, şarkılarıyla türküleriyle bütün sanatsal gösterilerinde Türkiye'nin dilini kullandıklarını ifade ettiler. İnanıyorum ki bundan sonra yapılacak toplantılarda çok faydalı olacak" diye konuştu.

"Biz gücümüzü halktan alıyoruz. Halkın desteğinden alıyoruz. Halkın bizi sarmalamasından kucaklamasından alıyoruz. Tek sermayemiz O'dur. Tek muhatabımız da O'dur" diyen Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, milletle beraber olmanın ve milletin dilinden konuşulmasının önemine değindi.

Bugün Başbakan Erdoğan'ın İspanya'ya gideceğini anımsatan Arınç, Türkiye'nin bir kaç yıldan beri İspanya ile BM Programı içerisinde medeniyetler ittifakı çalışması yürüttüğünü hatırlatarak, "Bir taraftan İspanya Başbakan Zapatero bir taraftan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, sürekli olarak bütün dünyaya medeniyetlerin birlik içinde, ittifak içinde, dayanışma içinde olmasının gereğini ifade ediyor. Aksi taktirde terör belasının azacağını, ayrımcılık yapacağını, 'İslamofobia' yani İslam düşmanlığının giderek cahillikten kaynaklanan bir şekilde artacağını duyurmaya çalışıyor. Bu çok faydalı ve başarılı bir çalışmadır. İstanbul'da zaman zaman zirve toplantıları da yapıldı. Yarın ki toplantı da bunun devamı mahiyetinde" diye konuştu.

"Siyasi hayatımızda çok krizler gördük"

Arınç, sadece içerideki konularda değil, Türkiye'yi tarihte olduğu gibi yeniden üstün güçlü, büyük bir devlet olma noktasında adım adım mesafeler katedildiğini ve başarıya ulaştıklarını belirterek, "Son günlerde 'Türkiye'de bir kriz var ve kriz derinleşiyor bundan hepimiz kaygı duyuyoruz' konusunda özellikle yapay endişelerin güçlendirildiğini biliyoruz. Hiç endişe etmeyin. Çok rahatlıkla söylüyorum 35-40 yıldır siyasetin içindeyim, sadece milletvekili olduğum parlamentodaki dönemlerde değil, 19 yaşından beri bu işin içindeyim. Çoğu zaman düşe kalka, ama her zaman dosdoğru hedefimize gittik. Bundan dolayı hiçbir zaman da endişe etmeyin. Siyasi hayatımızda çok krizler gördük çok sıkıntılar gördük" dedi.

Darbelere hatırlatma

Arınç, "Kem gözle bakıldı insanımıza, ondan adeta utananlar vardı. 'Siz bizim söylediğimizi söyleyecek, konuştuğumuzu konuşacak, söylediğimizi giyeceksiniz, dediğimiz yerde okuyacaksınız başka bir çareniz yok. Siz sürüsünüz biz de sizi güdenler sahipleriniz olarak varız' düşüncesi, Türkiye'de belki bir yüzyılı aşkın zamandır geçerli oldu. İnsanımız bunları hak etmiyordu. Ama güç başkalarının elindeydi. Bu güçlere yardımcı olan destek kuvvetler de vardı. Başta medya gelmek üzere..." ifadelerini kullandı.

Bülent Arınç, "Tüm bunlarla Türkiye'de siyasal hayatın zaman zaman kesintiye uğradığını hepimiz biliyoruz. Zaman olmuştur Türkiye'de darbeleri özleyenler 'nerede kaldı biraz da gecikti' diyenler ortaya çıkmıştır. Zaman olmuştur darbe geldiğinde ilk ziyaretçiler anlı şanlı kişiler olmuş. 'Emriniz başımızın üstünde nasıl bir anayasa istersiniz söyleyin siparişinizi hemen hazırlayalım' demişlerdir. Zaman olmuştur brifingler yapılmıştır. Yüksek yargının mensupları brifingi veren komutanları ayakta karşılamış ve orada anlatılanlara göre yargılarını sürdürmeye çalışmışlardır. Türkiye bunları gördü. Umarım siz de görmüşsünüzdür" diye konuştu.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1950'de çok partili siyasal hayata geçen Türkiye'de 1950-2010 arasında geçen 60 yılın en az 50 yılının darbeler, muhtıralar ve baskılar dönemi olduğunu dile getirerek, bu dönemlerde ne varsa hepsini yaşadıklarını, gençlerin heba olduğunu, insanların perişan olduğunu, iş yerlerinin kapandığını, toplumun fakirleştiğini ve yoksullaştığını, Türkiye'nin yatırım yapılmayan güvensiz bir ülke haline geldiğini, terörün azdığını, terörle mücadelenin başarılı olmadığını, terörün ortaya çıkardığı ekonomik güçlüklerin bütün Türkiye'yi ilgilendirdiğini kaydetti.

"Çok şükür Türkiye o günlerden artık kurtuldu, o günler artık çok gerilerde kaldı" diye konuşan Arınç, Türkiye'de siyaset tanımının yeni bir tarife kavuştuğunu söyledi.

Arınç, AK Parti'nin 2002'de kuruluşundan bir yıl sonra tek başına iktidara geldiğinde 7 partinin Meclis dışı kaldığını, Türkiye'de yeni bir dönemin başladığını dile getirdi.

"7 senedir Başbakan"

Arınç, Haliç Kongre Merkezi'nde verdiği konferansta, AK Parti iktidara geldikten sonra, hukukun üstünlüğüne dayalı, insanların birinci, ikinci, üçüncü, beşinci sınıf diye ayrılmadan eşit kabul edildiği bir dönemin başladığını vurguladı.

"Geçmişte hiçbir parti tek başına bu oy oranlarıyla iktidar olamamıştır" diyen Arınç, AK Parti iktidara gelmeden önce diğer partilerin, "Bu parti iktidar olamaz" dediklerini, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın durumu nedeniyle, kendilerine, "Erdoğan olmazsa kimi başbakan yapacaksınız?" diye sorular yönelttiklerini aktardı.

Arınç kendisinin de, CHP ya da MHP lideri yerine ikinci bir adayları bulunup bulunmadığı sorusunu yönelttiğini ifade ederek, "İkinci ismi söyleyemediler. AK Parti öyle bir parti ki, ben size 10 tane isim sayarım. Millete dayandık. Milletvekili adayı bile olamayan kurucu genel başkanımız parlamentoya giremedi, ama Mart ayına kadar sürdü bu. Parlamentoda yeminini yaptı ve o günden bugüne de 7 senedir Başbakan" diye konuştu.

"O günleri hatırlayın"

Arınç, "Siz eğer doğru yolda gidiyorsanız, inandığınız yolda, milletle kucaklaşarak gidiyorsanız, yaptığınız işi millete hayır olarak düşünüyorsanız hiç gerisine bakmayın. Yolunuz açık olsun. Gidin. Allah sizi mutlaka başarıya ulaştıracaktır. Çünkü millet bu partiye sahip çıktı. Bu büyük bir başarıdır" ifadelerini kullandı.

Bülent Arınç, "O güne kadar parlamentoda bulunan bütün partiler Meclis dışında kalmıştır. Düşünün ki Öcalan'ın yakalanması iki partiye yaradı. Birisi DSP'ydi oyu yüzde 22,5 e çıktı. Öbürü MHP'ydi, 18,5'e çıktı. Sonra onlar 3,5 sene koalisyon kurdular. O dönemi Allah bir daha Türkiye'ye yaşatmasın. İki tane büyük kriz. Dükkanlar kapandı. İşyerleri iflas etti. Bankalar içinden batırıldı, sırtımıza 40 katrilyonluk yükü koydular. Hükümet yoktu ortada. Rahmetli olduğu için nezaketle söylemek gerekir, Sayın Ecevit'in son 1 yılı hastanelerde geçti. Bakanlar Kurulu toplanamıyordu, kararlar alınamıyordu. Üstelik bir de bir MGK toplantısında o günün Cumhurbaşkanının küçücük bir kitapçığı birisinin üzerine atıvermesiyle Türkiye'de krizler patlayıvermiş. O günleri hatırlayın. Unutmamanız lazım" dedi.

Bu iktidarın seçimleri kazanması ve iktidarını sürdürmesinin de çok kolay olmadığını vurgulayan Arınç, "Geçtiğimiz günlerde yayınlanan pek çok gazete, TV ekranlarına gelen dinleme kayıtları, balyozuydu kafesiydi, bilmem nesiydi diye ortalığa saçılıveren, her birisi darbe hazırlıklarıyla dolu, pek çok insanın bir araya gelerek en ince ayrıntısına kadar (ne yapsak, ne etsek de şu AK Parti iktidarından kurtulsak) diye hesap yaptığını artık Çin'deki adam da duydu, siz de duymuşsunuzdur. Bütün bunlara karşı iktidarda kalabilmek her kişinin karı değildir, er kişinin karıdır" dedi.

Bülent Arınç, "Milletin emanetini yere düşürmemişsek, bu kadar tezgah, bu kadar hesap, kitap tutmamışsa, bu kadar insanları üzen hatta tedirgin eden birtakım siyaset mühendislikleri veya cuntacılık hatta darbe severlik işe yaramamışsa hepimizin Allah'a hamd etmemiz lazım ve milletimizin tek tek elini öpmemiz lazım. Sizlerden aldığımız güçle, sizlerden aldığımız emanetle bugünlere geldik. Korkmadık, yılmadık. Arkamıza hiç bakmadık. Bütün bunların büyük bir kısmından da haberdardık. Ayakta durmaya azmetmiştik. Ama çok şükür sizi mahcup etmedik. Siz de bizi mahcup etmediniz" diye konuştu.

Deniz Baykal'a gönderme

Arınç, bugünlerde bazı çevrelerin, 'Kriz var. Bu kriz nedeniyle de Türkiye seçime gitmeli' dediğini kaydetti.

"Kim söylüyor bunu? CHP, MHP" diyen Arınç, "Ben Tayyip Bey'den farklı düşünüyorum aslında. İyi ki o var bu partinin başında. Yoksa bana kalsa, 'Yürüyün bakalım haydi seçime' derim. Yani blöf falan da yok. Biz bugün seçime gitsek bunlar nal toplayacaklarını biliyorlar. Ama onun için değil ki. Sayın Bahçeli 2002'de koalisyonu seçime götürdü, akıbetini gördük. İkinci bir akıbet daha mı bekliyor? Hiç bakmasın öyle sağda solda sesinin fazla çıktığına. MHP tek başına iktidara mı gelecek?" diye sordu.

Arınç, "Bundan herhangi birinizin bir tereddütü, bir endişesi var mı? Sokağa çıkın. 3 beş tane sokakta, 5-10 tane kahvede anket yapalım ve soralım onlara. 'MHP önümüzdeki seçimde iktidara gelir mi?' 'Gelir' derlerse o zaman bir düşünmemiz lazım. Ama ben her gittiğim yerde soruyorum; 'Sen deli misin kardeşim?' diyorlar. Şimdi ana muhalefet partisi iktidara gelmeyi mi düşünüyor? Mesela siz Sayın Baykal'ın ağzından bugüne kadar 'Ben iktidara geleceğim ve şunları yapacağım' dediğini duydunuz mu?" dedi.

Konuşmasında, Ak Parti Tekirdağ milletvekili Necip Taylan'ın "CHP'nin önemli isimlerinden biriyle" yaptığı konuşmayı da aktaran Arınç, "bu kişinin Baykal'ın yanından hiç ayırmadığı bir isim olduğunu" belirtti.

Arınç, Taylan'ın, "Hakikaten iktidara geleceğinize inanıyor musunuz?" sorusu üzerine, CHP'li milletvekilinin, "Hocam deli misin sen? Biz bazen rüyamızda iktidara geldiğimizi görüyoruz, heyecanla uyanıyoruz, rüya olduğuna şükrediyoruz" dediğini ifade eden Arınç, "Ben Sayın Taylan'ın yalancısıyım. Bunu birilerinin merak edip sorması da lazım. İnşallah da sorarlar. 'Ya hocam sen deli misin?' demiş. 'Biz rüyamızda görsek bile korkuyoruz. İkinci sözü daha önemli, 'Hocam sana bir şey söyleyeyim mi? Türkiye'yi yönetmek, dünyayı yönetmekten daha zordur. Bu Tayyip bey, Türkiye'yi çok iyi yönetiyor. Biz, bunları kendi aramızda konuşuyoruz da, dışarda tam tersini söylüyoruz' diyor. CHP'nin tek endişesi ana muhalefeti kaptırmamaktır. Aslında korkmakta da haklı. Şimdi ana muhalefeti kaptırmazsa, yani Ana muhalefet parti lideri Sayın Baykal olarak anılmakta bir tehlike görmezse, yani yüzde 20'leri aşmazsa inanın çok memnun olacaklar. Hesapları yüzde 20'lerdir" dedi.

"Birileri kulaklarına üflemiş olabilir"

Arınç, iki muhalefet partisinin erken seçimi istemesiyle ilgili, "Peki bu iki partinin seçim isterken bir arka planı, farklı düşüncesi olabilir mi? Olabilir. O da nedir? CHP-MHP koalisyonu kurulması. Bütün hesapları bunlar için. Bu hesaba Türkiye'de bu dönemde zarar gördüklerini düşünen birtakım çevreler de destek verebilir. Yani 'Böyle bir koalisyon Türkiye'nin hayrınadır' diye bunların kulaklarına üflemiş olabilirler. Kaldı ki, geçtiğimiz mahalli seçimlerde bunu da başarıya yaptılar üstelik" diye konuştu.
 
Şu anda böyle bir koalisyon ihtimali olmadığını, gelecekte de olmayacağını ifade eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çünkü Türkiye'nin ana gövdesi AK Parti'dir, Ak Parti hiçbir alanda boşluk bırakmıyor. Bugün güçlü bir iktidar var, Başbakanıyla, hükümetiyle... Türkiye'nin hiçbir meselesi sokakta, sahipsiz değil. Her şeye hakimiyetimiz var. Türkiye'de bir iktidar boşluğu yok. Geçmiş dönemlerde yaşanan olayların hiçbirisi şu an Türkiye'de söz konusu değil. Dolayısıyla geçmişte iktidarlar ülkeyi erken seçimlere götürdüler.

Biz bugün hükümet olarak gücümüze inanıyoruz ve zamanında seçim yapılacak diyoruz. Peki, böyle güçlü iradenin karşısında ne yapmalı ki AK Parti iktidarı yıpratılmalı, seçim zamanında olsa bile iktidardan uzaklaştırılmalı? Her şeyi denediler. Bütün darbe planları, bütün cuntalar, bütün suikast hesapları, bütün toplumu birbirine düşman etmek için düşünülmüş, planlar programlar hepsi ortaya çıktı. 'Daha da ortaya çıkar mı?' diye sorarsanız, 'Eh belki' diyeceğim. 'Kesinlikle ortaya çıkmaz' da diyemiyorum. Çünkü son konuşmanın sahibi de 'Ben o konuşmayı yaptım ama, Türkiye'de değil dışarıda yaptım' diyor. Çok şükür artık hiç kimse konuşulanları inkar edecek noktada değil."

Bülent Arınç, "O konuşmalar, o görüşmeler yapıldı. Şurada veya şu anlamda yapıldı" denildiğini belirterek, "Benim bazı tarihe geçecek sözlerim var, tekrar yeni bir söz çıkarmak istemiyorum. Ama geçmişte söylediklerim, bugün çıkan her olayın ardından artık, 'doğruymuş' denecek noktada. Şimdi böyle bir durumda artık 'bir yargı darbesiyle mi, yoksa Anayasa'nın bağımsız mahkemelerinin, yüksek yargının Ak Parti'ye karşı bir tavır almasıyla mı bunların hesapları görülür' düşüncesi olabilir" dedi.

"Bir avuç yargı içindeki unsur"

Arınç, Anayasa'dan kaynaklanan erki kullanan mahkemelere, bağımsız yargıya güvendiklerini dile getirdi.

"Bütün meselenin, onların bağımsız olduğu kadar tarafsız olmasını da temin etmek olduğunu" ifade eden Arınç, "Görülüyor ki tarafsız olmayan bir avuç yargı içindeki unsur, AK Parti iktidarını kendisine hedef almış durumda. Biz, ülkede böyle bir kargaşa ve kaosun hiçbir zaman yaşanmayacağını düşünüyoruz. Geçtiğimiz günlerde yaptığımız konuşmalar yargının bulunması gereken yeri göstermektedir. Biz yürütme olarak, bir siyaset merci olarak hiçbir zaman yargının görevine müdahale etmeyi düşünmeyiz. Bunu çok yanlış sayarız. Bu Anayasal bir suçtur. Hiç bir zaman yargının işlerine müdahale etmek, ne yasamanın, ne de yürütmenin görevidir" diye konuştu.

Geçmişte ana muhalefet lideri Baykal'ın bunu yaptığını ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, Anayasa Mahkemesinin vereceği karara ilişkin, "Eğer Anayasa Mahkemesi bu seçimi iptal etmezse Türkiye'de karışıklıklar çıkar" dediğini, ayrıca "Artık tetikçi savcılar ve hakimler var" sözünü söylediğini kaydeden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'de bağımsız mahkemelerin asil savcı ve hakimlerine tetikçi sıfatını yakıştıran bir ana muhalefet liderini buradan kınıyorum. Bu çok yanlıştır. Evet, bugüne kadar yargı kendi istedikleri gibi karar verdiğinde onu alkışlayanlar, AK Parti'nin kapatılma davası açıldığında zil takıp oynayanlar, yargıda asil hareketleri, Anayasa içerisindeki kahramanca hareketlerini, cesur kararlarını görünce deliye dönmüş gibiler. Sayın Bahçeli'nin geçen günkü yazılı açıklaması bunun yeni örneklerinden birisidir.

Biz yargımıza sahip çıkacağız. Herkes görevini yapacak. Bundan 4 sene evvel iddianamesinde yanlış yaptı diye gencecik bir savcının hayatıyla oynayanların yeni oyunlarına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz. Herkes yargının görevini en iyi şekilde yaptığını görecek. Sorduğumuz sorulara hala cevap alamadık. HSYK elbette yetkilendirdiği savcıların yeri geldiğinde bu yetkileri elinden de alabilir. Ama bu sorumsuzluk değildir.

Zannetmeyin ki HSYK'nın kararları yargı denetimi dışında olduğu için ne yapsalar doğrudur. Hayır. Önce vicdan, sonra Anayasa'nın kendilerine tanıdığı yetkileri ve görev sahalarını tekrar hatırlatmak istiyorum. Bu dört tane savcının yetkisini aldınız. Neden aldınız? Gazetelere bakılırsa bir başsavcı için tahkikat yaptıklarından. Peki, 'başsavcılar her şeyi yaparlar onlardan hiç hesap sorulmaz' anlamında mı? CMK'nın 250. maddesinde -özel yetkili savcıların kendi görev sahaları içinde, 250. maddede sayılan suçların soruşturmasını yapacağını- bizzat görev veriyor. Soruşturma yaptıktan sonra dava açılması gerekiyorsa sivil şahıslar için ağır ceza mahkemeleri, özel kişiler için yani cumhuriyet başsavcısı gibi, ağır ceza reisi gibi onların yargılamasının Ankara'da Yargıtay'da Ceza Dairesinde yapılacağını öngörüyor."

"Bunlar hep basmaya alışmışlar"

Bazı TV kanalları ve Baykal'ın, bu konuya yönelik "Bir başsavcı, öbür başsavcıyı bastı" ifadesini kullandığına işaret eden Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Arkadaşlar 'basmak' tabiri, çirkin bir tabirdir. Hiç kimse hiç kimsenin evini, sokağını basmaz. Bu arama yetkisi soruşturma yapan savcıya hakim kararıyla verilen yetki, arama kararıdır. Bu arama kararı varken hem evinde olur, hem iş yerinde olur.

İş yerinde yapılacaksa, onun iş yeri de mahkemenin içinde bir odaysa, burayı 'bastı' denmez. Türkiye'de en önemli TV kanallarından birisi bunu bilerek istismar ediyor. 'Başsavcılık basıldı' diyor. 'Adliye basıldı' diyor. Tuh sana! Böyle basılma olmaz. Onun yapması gereken şudur, 'Arama kararıyla başsavcının evinde ve iş yerinde arama yapıldı'. Hukuk dili budur; 'arama yapıldı', ama berduş dili nedir? 'Basmak.' Bunlar hep basmaya alışmışlar. Darbe geleneğinden geliyor, baskınlardan geliyor. Peki bunun hukuka aykırı neresi var? 'Yapmamalı. Çünkü o şöyle, şöyle bir isim.' Başka ne var. Yine Erzincan, ne gariptir. Bir ordu komutanı şüpheli sıfatıyla Erzurum'a ifade vermeye çağrılıyor.

İşte bu da büyük suçlardan birisi. Başka ne var, o Erzincan'daki savcı bir cemaatle ilişkili soruşturma yapıyormuş, bu soruşturmadan sonra bütün bu zulüm kendisine yapılıyormuş. Oysa iddia edilenler başka şeyler. Yani bu olayı büyütürken, hukuktan dışarıya taşarak içine başka şeyler karıştırırsanız, ve onu hükümet aleyhinde kullanmaya kalkarsanız, çok yanlış olur ve halk buna inanmaz. "

HSYK tartışması

Arınç, HSYK'ya özel görevli savcıların yetkilerinin alınmasına yönelik, "soruşturma yapılmadan bu savcıların görevden alınmasını gerektirecek bilgileri nereden öğrendiklerini" de içeren 6 soru sorduğunu, ancak 4 gün geçmesine rağmen hala bir cevap alamadığını belirtti.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Arınç, şöyle devam etti: "Soruşturmanın gizliliği şudur; onu ancak savcı bilir. Tutuklama olmuşsa hakim de onları okur ki delillerin durumuna bakar. Peki siz Ankara'dasınız, hangi yetkiyle bu soruşturmayı okudunuz. İçinde ne olduğunu nereden biliyorsunuz? Mesela ben bilmiyorum. HSYK'yla bizim bir kavgamız yok. İstiyoruz ki HSYK, günlük politik çekişmelerin dışında, tamamen yargısal bir görev yapsın. İstiyoruz ki Yargıtay, sadece kendisine Anayasa'nın tanıdığı o üstün, hukuk, yargıçlık ve yüksek yargı konusunu yerine getirsin.

Ortada bir ihsası rey meselesi var. Adalet Bakanımız Yargıtay'ın bildirisine karşı 'bu bir ihsası reydir' diyor. Sayın Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de, 'asıl ihsası reyi Adalet Bakanı yapıyor' diyor. İhsası reyin ne olduğunu anlamak için Yargıtay Başkanı olmaya, Adalet Bakanı olmaya gerek yok. İhsası rey demek, reyini, düşüncesini, kararını önceden belli etmek demek. Kararın önce vicdanları tatmin etmesi lazım. O zaman biz diyoruz ki; ey Yargıtay sen şimdi konuşma, sen kararlarınla konuş."

Yüksek yargıyı bulunduğu önemli görevin gereğini yapan bir konumda görmek istediklerini dile getiren Arınç, şunları söyledi: "Hiçbir zaman bizden yana olmayın, hiçbir zaman başkasından yana alkış tutmayın. Siz hukukun gereğini yapın. Hukuk herkese lazımdır. Sayın Cumhurbaşkanımız, uzun bir konuşmanın bir tek cümlesi, 'derin devlet, devlet tartışmaları varsa bu ülkede bilin ki, devletin iki yüzü olmaz, devletin bir yüzü olur. O da hukuktur' diyor.

Biz hukuktan yana olacağız. Bize yapılan eziyetler, haksızlıklar nereden gelirse gelsin biz yine onlara hukuku hatırlatacağız. Bizi hiç bir şeyle korkutamazsınız siz. Biz her şeyi görerek geldik. Her şeyi bilerek geldik. Kuştan korkan darı ekmez. Her şeyi göze alarak geldik. Bu millet böyle cesaretli bir hükümet gördüğü için arkasından gidiyor."

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow