hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Diyanet'ten medrese önerisi

    Diyanetten medrese önerisi
    expand
    KAYNAKAA

    Diyanet İşleri Başkanı, Bakanlar Kurulu’nda yaptığı sunumda bir dizi talepte bulundu. Doğu ve Güneydoğu’da medreselerin önemine değinen Mehmet Görmez, “Medreseler legal olmalı, bir kısmını Kuran kursu yaparak legalleştirdik” dedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile geçen Cuma günü Şırnak'ın Silopi ilçesindeki temaslarının ardından Ankara'ya dönüşte uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu.

    Gaziantep'te dünyaya geldiğini, çocukluğunda Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni dolaştığını, Diyarbakır, Bitlis ve Siirt'i bilen birisi olduğunu söyleyen Görmez, son yıllardaki sosyolojik dönüşümü toplum olarak anlamakta, tahlil etmekte ve yönetme zorlandıklarını ifade etti. Görmez, hiçbir sosyolojik teori ile bağdaşmayacak derecede, çok hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşandığını belirtti.

    Terörün, 2000'li yıllara hatta 2010'lu yıllara kadar sadece "terör" olduğunu söyleyen Görmez, "90'lı yıllardaki göç hareketlerinden sonra gençlik oluşumlarında ideolojinin gençlere kadar indiği görülüyor. Onun için bilimsel olarak konunun ele alınması gerekiyor. Bir güvenlik ve siyaset zaviyesinden meseleye bakmak çok büyük yanlışlıkları da beraberinde getiriyor. Çok ciddi bir şekilde bir indoktrin var ve buna karşı toplumda mukavemet gücü hiç yok. Gecikmiş ulusçuluk ideolojisi ve modası geçmiş Marksist teorilerin tarih boyunca kendi inanç değerlerine, kültürüne daima sadık kalmış, geleneksel muhafazakar bir toplumda nasıl bir yer bulduğunu bilim adımlarının, sosyologların oturup konuşması gerekiyor" değerlendirmesini yaptı.

    Din istismarı

    Dini ister devlet ister başka yapılar istismar etsin, bunun doğru olmadığının hep birlikte görüldüğünü aktaran Görmez, "12 Eylül sonrasında uçaklardan ayet, hadis atarak sorunu çözmeye çalıştıklarını biliyoruz. O da bir başka istismardı ama son dönemlerdeki istismar çok daha kötü boyutta. Bunu da dikkate alarak, biz bölgede çalışan din görevlisi arkadaşlarımızın öncelikle üzerinde çok büyük bir baskı olduğunu gördük. İkincisi, verdiğimiz eğitimlerle bu tür doktrinlere karşı bir mukavemet gücü, daha yüksek bir düşünce ile daha yüksek bir kültürle bakış açısı sağlamak gerekiyor" dedi.

    "Mardin ve Van'da bin 200 cami görevlisi ile görüştüm"

    Diyanet İşleri Başkanı Görmez,  Mardin ve Van'da, Cizre, Silopi, Silvan, Sur, Dargeçit, İdil ve Nusaybin'den gelen bin 200 cami görevlisini dinlediğini belirterek, görüşmelerde yaptıkları iki tespit üzerinde durulması gerektiğine işaret etti.               

    Görmez, şunları kaydetti: "Birincisi, güvenliktir. Güvenlik-barış dengesini koruyarak barışta ısrar edilmesi ama barışın bütün toplum kesimleri ile gerçekleştirilmesi. Bütün toplum kesimi. Bunu devletle, bölge halkı arasında değil, halkımızın bütün fertleri arasında, doğu ile batı, kuzey ile güney arasında yapılması gerekiyor.İkincisi de konunun sadece güvenlik ve siyaset marifeti ile değil özellikle ilim, kültür, düşünce, tarih boyutu, bütün bu açılardan yeniden ele alınması gerekiyor. Milli Eğitim Bakanlığının müfredatını gözden geçirmesi gerekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığının cami içinde ve dışında kullandığı dil ve söylemini gözden geçirmesi gerekiyor. Cami eksenli bir hizmetten insan eksenli, toplum eksenli bir hizmete yönelmesi gerekiyor. Onun için biz eşzamanlı olarak, ‘Şimdi yaraları sarma zamanı’ diye bir kampanya başlattık.

    Kampanyada bir cuma günü vatandaşlar 35 milyon yardım ettiler. Yardım gelmeye de devam ediyor. O yardımın iki önemli özelliği var. Din görevlisi arkadaşlarımızın kapı kapı gezerek insanlara bunu ulaştırması. Bunun çok önemli olduğunu düşünüyorum. Sadece maddi yaralar değil, manevi yaraları tespit etmek ve 'manevi yaraları nasıl sarabiliriz, kuşakların zihninde ve gönül dünyasında açılan hendekleri nasıl tedavi edebiliriz' üzerinde yoğunlaşmak gerekiyor."

    "Eylem planımız uygulamada"

    Diyanet İşleri Başkanlığının "Birlik, Demokrasi ve Huzur Planı" içindeki rolüne de değinen Görmez, maddeler halinde hazırladıkları eylem planlarını uygulamaya koyduklarını dile getirdi.

    Öncelikle maddi yaraları sarmaya çalıştıklarını anlatan Görmez, sözlerine şöyle devam etti:
    "Terör örgütüne yönelik operasyonların olduğu ilçelerde 89 cami tahrip edilmiş vaziyette. Bunların bazıları içinde ibadet edilemez halde. Bunların yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Bazıları ciddi tamirat gerektiriyor, bazılarının da en azından iç tefrişatının değişmesi gerekiyor. Şu anda bütün ekiplerimiz bölgede acilen bu işleri yapıyorlar. Hatta bazılarını yaptılar, bu Cuma bazı camilerde tekrar ibadet etme imkanımız oldu. Cami içinde ve dışında kullandığımız dil, üslup bunlarla ilgili yeniliklerimiz var. Mevcut görevlilerimiz için hizmet içi eğitimle ilgili önemli çalışmalar yapıldı. Terör örgütünün anlayışı yanlış ideoloji, bazı yerlerde mihraplara, minbere kadar yaklaşmış. Biz bölge halkını yok sayan resmi bir tarih anlayışı öğretiyoruz. O tarih onları yok sayıyor. Ona karşı birileri de ideolojik bir tarih dayatıyor."

    Görmez, Osmanlı İmparatoluğu'nu parçalamak isteyen iradenin bu topraklarda gerçekleştirmek istediği operasyonun Kürt halkını Türklerden ayırmak olduğunu, hala bundan vazgeçilmediğini gördüklerini aktardı.

    Bölgede dil üzerinde çok durulduğunu belirten Görmez, "Biz hakikatimizi kaybettikten sonra hangi dille ne konuşulacağı önemli değil. Mühim olan bizi biz yapan o hakikatimizi kaybetmemek. Dil kalbin tercümanıdır. Biz kalptekilerimizi kaybettikten sonra, tercümanın konuşacaklarının, hangi dili konuşacağı çok fazla önem arz etmez. Bu Türk için de Arap için de Kürt için de böyledir" ifadesini kullandı.

    Çankaya Köşkü'nde, Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığından son toplanan Bakanlar Kurulu'nda bir sunum yaptığını anımsatan Görmez, bazı somut taleplerde bulunduğunu ifade etti.

    Bölgede, yaklaşık 6-7 bin civarında boş, kadrosu olmayan veya kadrosu olup da görevlisi olmayan cami bulunduğunu söyleyen Görmez, şöyle devam etti:

    "Görevlilerimizin yüzde 60'ının lojmanı yok. Eğitim sistemi taşımalıya döndükten sonra en ücra köşede kalan tek devlet memuru din görevlisi ama o köylerde ailesini barındıracak bir lojmanı olmadığı zaman, o köylere o arkadaşlarımızı göndermemiz mümkün değil. O yüzden her yerde lojman olmasını istedik. Çocukları için daha fazla imkanın sağlanmasını istedik. Bu yönde bazı yasal düzenlemelere ihtiyacımız olduğu için bu düzenlemeleri talep ettik. Sayın Başbakanımız da konuya olumlu bakıyor."

    "Kadro olmayan yerlerde fahri imamlar mı görev yapıyor. Onların kadroya geçirilmesi gibi bir süreç olabilir mi?" sorusuna karşılık Görmez, "Fahrileri kadroya almak yerine, bekleyen binlerce aday olduğu için ancak bir sınavla belki sözleşmeli statüsü üzerinden bunu yapabiliriz" diye konuştu.

    Bölgedeki medreseler

    Görmez, bölgedeki kadim medrese geleneğinin zamanla zayıfladığını, medreseler resmen kapatıldıktan sonra da daha sivil, küçük küçük öbekler halinde, 10-20 kişilik gruplar şeklinde veya cami köşelerinde bu geleneğin devam ettiğini dile getirdi.

    Terör örgütünün toplum üzerinde kurduğu baskı, bölgenin bütün kültürel fay hatlarını sarstığı için bu geleneğin de büyük oranda yara aldığını belirten Görmez, şunları kaydetti:

    "Biz bölgedeki medreselerin denetiminin yapılabildiği bir legal ortamda müfredatı, sınavları, öğreticileri, ne öğretildiği belli olan, hangi sonuçları elde ettiğimizi bize gösteren bir yapıya kavuşmasını istiyoruz. Daha doğru olacağını düşünüyoruz. Aksi takdirde bu yapıların da terör örgütü marifetince istismar edilmeye başlandığını, buradan mezun olan yahut burada bir kaç şey öğrenen insanların bazılarının belediyelerce görevlendirilerek, din istismarı malzemesi olarak kullanılmalarına şahit oluyoruz. Bunun da çok açık ve şeffaf bir şekilde konuşulması, üzerinde kafa yorulması lazım. Örgün eğitime alternatif yeni bir müessesenin önünü açmak anlamında anlaşılmamalı ancak zaten bir kısmı Diyanet'in Kuran kursuna dönüşerek legal statü aldılar, bizim denetimimizde eğitim hizmeti verenleri var ancak başka ne yapılabilir, bunun üzerinde durulması gerekiyor."

    Eksik ve yanlışlarla dolu bu tür eğitim kurumlarının Pakistan örneğinde görüleceği gibi başka ülkelerde büyük sorunlar meydana getirdiğinin bilindiğini vurgulayan Görmez, "Onun için başka ülkelerin hatasına düşmeden, çağa uymasını bilen, din ile hayat arasındaki ilişkiyi kurabilen, her türlü aşırı fikirden uzak İslami medeniyetler kuran, akıl ve hikmet yolunu önceleyen bir gayeye hizmet etmesi için bölgedeki büyük hocalarla oradaki insanlarla oturup konuşmak lazım" dedi.

    Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yeninden yapılandırılması

    Diyanet İşleri Başkanlığının yeninden yapılandırılması konusuna da değinen Görmez, Cumhuriyet ile yaşıt bir kurum olduklarını belirterek, kurumun toplumsal hizmetleri ve meşruiyetinin, yasal meşruiyetinin önünde olduğunu dile getirdi.

    Görmez, son yıllarda daha küresel bir kuruma dönüştüklerini, Afrika'dan Asya'ya, Latin Amerika'dan Balkanlar'a kadar hizmet götüren bir kurum haline geldiklerini belirterek, mevcut yapıyla yola devam edilmesinin güçleştiğini aktardı.               

    Görmez, şöyle devam etti: "Yeni anayasa tartışmalarında Diyanet'in mutlaka yeniden yapılandırılması gerekiyor. Diyanet'in tamamen siyasetin dışında, tamamen özerk bir kurum olması bence zaruret haline gelmiştir. Kendi ayakları üzeride durabilen, kamu tüzel kişiliği olan, idari, ilmi ve dini bakımdan özerk ama anayasal bir kuruluş olarak da varlığını sürdürmesinin faydalı olduğunu düşünüyorum. Şu anda bölgemize bakınca din hizmetleri bir güvenlik sorunu. Böyle bir dünyada Türkiye'de 85 bin camide günde 5 defa ve her hafta cuma günü hizmetlerini yerine getiren ve diğer bütün çalışmalarını yürüten Diyanet İşleri Başkanlığının varlığı gittikçe önem kazanmıştır ve 5 yıl sonra daha önemli olacaktır. Bölgedeki gelişmeleri dikkate alacak olursak 10 yıl sonra ülke ve coğrafya olarak biz bu kuruma daha çok muhtaç olacağız. Bütün bunları dikkate alarak vehimleri, endişeleri, korkuları bir tarafa bırakarak daha ayakları üzerinde durabilen, daha kuşatıcı, toplumu daha çok birleştirici bir misyon ile kurumun yoluna devam etmesinin daha uygun olacağını düşünüyorum."     

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow