hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Erdoğan'ın "beceriksizler" sözlerine cevap

    Erdoğanın beceriksizler sözlerine cevap
    expand

    CHP Genel Başbakanı Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın "Kriz teğet geçiyor, kapanan fabrikalar beceriksizlikleri yüzünden kapandı" sözlerine yanıt verdi: "Sen beceriksiz arıyorsan aynaya bak aynaya."

    Genel Başkan Baykal, Özay Gönlüm Meydanı'nda partisinin düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, Denizli'nin en güzel pamuğu yetiştiren illerin başında geldiğini belirtti.

    Tekstil sanayisinin de kentte gelişmiş olduğunu ifade eden Baykal, "Ne oldu o pamuğa, pamuk ekmiyor musunuz artık? Niye ekmiyorsunuz? Bu sene pamuğu kaça verdiniz, 650'ye verdiniz. Geçen sene kaça verdiniz, 800'e öylemi? Güzel, işte pamuğu ucuzlatmışsınız, şikayetiniz mi var? Pamuk inmiş herhalde gübre de inmiştir değil mi? İnmedi mi? Mazot inmiştir o zaman. O da mı inmedi? İlaç inmiştir, yani ne oldu? Gübre, mazot, ilaç fiyatları arttı ancak pamuk fiyatı düştü. Mazot, ilaç arttı, pamuk indi öyle mi? Yanlış asansöre mi binmişler? Pamuk inen asansöre, gübre çıkan asansöre binmiş. Sonuç ne? Pamuk yetiştiren Denizlili çiftçinin boynu bükük öyle mi?" dedi.

    Baykal, çiftçilerin pamuk ekemediğini ancak Yunanistan'dan pamuk ithal edildiğini belirterek, "Pamuk ekmiyorsunuz ama ne oluyor? Yunanistan'dan Türkiye pamuk ithal ediyor değil mi? Şimdi size soruyorum. Yunan istan'ın toprağı daha mı bereketli, çiftçisi daha mı iyi biliyor? Sen Denizli'nin ovasında yetiştirip niye satamıyorsun niye? Yoksa Yunan hükümeti, Yunan çiftçisini destekliyor da Türk hükümeti Türk çiftçisini desteklemiyor mu? Peki akılsızlığından mı destekliyor Yunan hükümeti? Yani neyin doğru olduğunu bilmediği için mi destekliyor? Bizimki çok bildiğinden mi desteklemiyor? Bizimki niye desteklemiyor? Bizimki Türkçiftçisini desteklemiyor da Yunan çiftçisini mi destekliyor yoksa, değil mi?" diye konuştu.

     CHP lideri, "O anlama mı geliyor, şimdi bu iyi bir politika mı? Bu Türkiye'yi kalkındırır mı? Çiftçiyi, pamuğu, Denizli'yi bıraktım, 70 milyonun yararına bir politika mı bu? 70 milyon bundan refah, kalkınma elde eder mi? Dünyada iddialı bir tekstil ülkesiyiz. Tekstilimizin pamuğunu kendi topraklarımızdan üretemezsek tekstil üretimimizi de tehlikeye atmış olmaz mıyız? Bunun neresi doğru?" diye sordu.

    "Kalkınmanın temeli tarım"

    Deniz Baykal, kalkınmanın bir bütün olduğunu ve temelden başladığınıbelirterek, "Bina yaparken de temelden başlar, temel sağlam olacak. Temel ne? Temel bankacılık mı, sanayi mi? Temel ticaret mi, hayır, temel ne, tarım, çiftçilik, toprak, köylü köylü, Anadolu. Kalkınma tarıma dayanırsa, toprağa dayanırsa...Türkiye gibi büyük bir ülke, dünyanın en büyük ülkelerinden biri. Burada toprağıç ökerterek, tarımı ihmal ederek, çiftçiyi yok sayarak kalkınma olur mu?" diye konuştu.

    Tedbir paketleri

    Deniz Baykal, hükümetin açıkladığı tedbir paketlerini eleştirerek, "Paketler açılıyor, 'can suyu' diyorlar. Sıfır faizli KOBİ kredisi. Onlar da bunu kullanamıyorlar ya Bağ-Kur'a, SSK'ya borcu var. Başka takıntıları var. Başka şartlar aranıyor. KOBİ'ye 'ihracat yapacaksın' diyor. İhracatı yapanıvar, yapamayanı var. Yapamayan krediyi alabilir mi? Orası için bir şeyler düşünmüşler ama çiftçi için can suyu lazım değil mi? Sıfır faizli kredi lazım değil mi?Onlara bunları düşünüyorsun. Buraya niye düşünmüyorsun? Şimdi tablobu" dedi.

    Esnafın da durumunun iyi olmadığını ifade eden Baykal, "İşsizlik rakamları var. 'Kapanmayanları çalışıyor zannetme' diyorsunuz değil mi? 'Dostlar alışverişte görsün, işime gidip geleyim diye açıyor ama girenç ıkan bir şey yok' diyorsunuz değil mi? O zaman emeklilerin durumu iyidir. Bilhassa Bağ-Kur'luların. Niye şikayet ediyorsunuz, yüzde 4 zam verdiler. Yani diyeceksiniz ki 'eskiden emekli parasını aldığı zaman eşiyle birlikte ay sonunubulmaya çalışırdı şimdi oğlu işten atıldı'. Çocuklara okullarda yakacak parasıistiyorlar, temizlik parası istiyorlar. 'Yükümüz arttı' diyeceksiniz gibime geliyor. Avrupa'daki emekliler atlıyor uçağa dünyayı geziyor, siz gitmiyorsunuz. 'Siz geziyi bırakın' diyorsunuz 'Biz kahveye çıkamıyoruz kahveye'..." ifadesini kullandı.

    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Türkiye'nin krize girdiğini ve tedbir alınması gerektiğini söylediğini belirterek, "7 ay geçti benimle laf dalaşı yaparak 'Kendin söyle' diyor, söyleyince de kavga çıkarıyor. Söylediğimiz tedbiri 2 hafta sonra uyguluyor. Bunların ampulü geç yanıyor, geç" dedi.

    Genel Başkan Baykal, partisinin Denizli Özay Gönlüm Meydanı'nda düzenlediği mitingde yaptığı konuşmada, sağlığın paralı hale dönüştürülmeye çalışıldığını, bunun gerisinin seçimlerden sonra geleceğini söyledi.

    Konuşmasında işsizliğe değinen Baykal, Denizli'de işsiz vatandaş olup olmadığını sorarak, "Peki başbakan bunlara diyor ki 'Kriz yok, tutturmuşlar konuşuyorlar' diyor. 'Kriz yok' diyor, 'Bu boş laf' diyor. Dünyada işsizlikte ikinciyiz. Sanayinin çökmesi en çok bizde. Birinci ya da ikinciyiz. Tarım zaten perişan. Başbakan 'Kriz yok, teğet geçti' diyor. Geçenlerde bir köylü arkadaşımız bana dedi ki 'Bu teğet dediğin ne, ben bilmiyorum' dedi. Ben sana kriz ne yaptı anlatayım. Böğrümüzden girdiler, sırtımızdan çıktılar. Öyle mi oldu?"

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Kriz yok" dediğini ve tedbir almadığını ifade eden Baykal, "Tedbir alınmaz mı? Bütün dünya tedbir alıyor. Bunu her yerde söylüyorum. İşsizlik, ekonomik sıkıntı. Geçenlerde bana 'Bir çare biliyorsan söyle' dedi. 'Uygulamazsam siyasi hayatımı bitiririm' dedi. 'Siyasi hayatını bitir' diyen yok. Kriz var ama benim de kafamda çözüm var. İster uygularsın, ister uygulamazsın. O senin bileceğin iş. Şimdi bunu böyle söyleyince ben ertesi günü 7 tane madde söyledim. 'Al sana çare' dedim. Bir gün sustu, ertesi gün bir kızgın çıktı ortaya. Bana veriyor, veriştiriyor. En ağır ifadelerle hakaret ediyor. 'Git ehlinden öğren' diyor. Kendisi biliyor da biz bilmiyoruz. 'Sen iktidar değilsin, 40 fırın ekmek yemen lazım' diyor. 'Sen işine bak' diyor. Benim işim bu. Kaba bir üslupla, ağır ifadelerle konuşunca ertesi gün çıktım ağzının payını verdim. 2 hafta sustu, 3'üncü hafta benim 7 önerinin içinden 2'sini seçti, uygulamaya başladı. Uygulayacaksan kardeşim niye bu kadar gecikiyorsun? Sen bunu sormadan, 2008'in eylülünde söyledim. Krize girdiğini gördük Türkiye'nin, tedbir alması gerektiğini söyledim. 7 ay geçti benimle laf dalaşı yaparak, 'Kendin söyle' diyor. Söyleyince de kavga çıkarıyor" dedi.

    Söyledikleri tedbirlerin 2 hafta sonra uygulandığını belirten Deniz Baykal, "Bunun ampulü geç yanıyor, geç. Onun ampulü yanıncaya kadar olan millete oluyor. İş yerleri kapanıyor, insanlar işsiz kalıyor. Esnaf bunalıyor. Kardeşim, piyasayı hareketlendir. Bizim önerilerimizi uyguladılar da piyasa hareketlendi. Onları da uygula, esnafın da yüzü gülsün, çitçinin de yüzü gülsün, kredi kartı borçlularının da yüzü gülsün. Hepsine yönelik teklif yaptık ortada, al uygulama. Biz söyledik diye kenarda duruyor, bir süre sonra uygulamaya başlıyor. Kardeşim, gecikme, ampulün hızlı yanıversin. Bak söylüyoruz hemen gereğini yapıver" dedi.

    "Varlık içinde yokluk"


    Baykal, ekonomik krizi başından beri anlattıklarını, çarelerini ifade ettiklerini kaydederek, vatandaşın yokluğunun varlık içinde yokluk olduğunu savundu.

    "Sizde yokluk var da hükümette varlık var, varlık. Yani hükümet varlık içinde, hükümette para çok. Büyük para harcıyorlar öyle değil mi?" diyen Baykal, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir hükümetin bu kadar para bolluğu içinde olmadığını öne sürdü.

    Baykal, "Bu hükümet 7 yılda, gelmiş geçmiş bütün cumhuriyet hükümetlerinin 80 küsur yılda aldıklarından daha fazla borç para almıştır. Borç para kimin borcu? Milletin borcu. Milletin sırtından borç aldın. Ne kadar borç aldın? Atatürk'ün, İnönü'nün, Celal Bayar'ın, Menderes'in, Demirel'in, Özal'ın, Erbakan'ın, aradaki hükümetlerin tümümün 80 küsur yılda hep beraber aldıkları borçtan daha fazla borcu, 7 yılda tek başına bu hükümet aldı" dedi.

    2002 yılında Türkiye'nin borcunun 220 milyar dolar, şimdi ise 500 milyar dolar olduğunu ifade eden Baykal, "Aradaki fark 280 milyar dolar. 220'yi 80 yıllık bütün hükümetler kullanmış. 280'i bunlar kullanmış. Şimdi düşünün bakalım. 220 milyar doları kullanan gelmiş geçmiş hükümetler neler yaptı bu Türkiye'ye? Devraldıkları Türkiye'nin yolu, asfaltı, demir yolu, limanı, fabrikası, şekeri, çimentosu, ipliği, dokuması, iğnesi, demiri, çeliği, otomobili yok, bir şeyi yok. Sadece bağımsızlığını kurtarmış bir Türkiye. Anadolu'yu düşmandan temizlemiş bir Türkiye, o kadar. O Türkiye'yi aldılar üstelik de çoğu kez borç para bulmadan yollar, limanlar, santraller yaptılar. Keban'ı, Atatürk Barajı'nı yaptılar. Demir çelik fabrikalarını, Karabük'ü, Ereğli'yi, İskenderun'u yaptılar. Rafinerileri, petrokimya tesislerini yaptılar. TÜPRAŞ'ı yaptılar. Türkiye'de ne varsa aklınıza gelen, uçaklarımızdan silahlı kuvvetlerimizden donanmamıza, üniversitemize kadar bütün Türkiye'yi yaptılar. Ne kadar borca sebep oldular? 220 milyar dolar borç" diye konuştu.

    "Küçülen Türkiye dönemi geldi"


    "Bunlar 7 yılda 280 milyar dolar borç yaptılar, peki bunlar ne yaptılar?" diye soran Baykal, "Demir çelik fabrikalarının yanlarına bir tane eklediler mi? Bir tane rafineri koydular mı, bir petrokimya tesisi koydular mı? İş verecek fabrikalar, sanayiler, işletmeler kurdular mı? Bacaları tüttürdüler mi? Ne yaptılar? Türkiye kalkınan Türkiye'ydi. Şimdi küçülen Türkiye dönemi geldi. Şimdi fabrikalar kapanıyor. O borcu aldılar, sadece o mu, eldekileri avuçtakileri de sattılar. Atatürk'ün, İnönü'nün, Celal Bayar'ın yaptığı fabrikaları satmadılar mı? Onu da satıp harcadılar. Yani bu yokluk var ya sizin bahsettiğiniz, darlık, bir yerde de bolluk var, bolluk. Bir yerde de varlık var. Orada varlık ve bolluk, burada darlık ve yokluk. Tamam mı, olay bu. Bir de ayrıca bunlar hep yanlış yönetimin sonucu değil mi? Bu kadar parayı bunlar alıp da gösterişe, lükse, yolsuzluğa kaptırmasalardı da gerçekten memleketin ekonomik kalkınması, sanayileşmesi, tarımın genişlemesi, barajın yapılması, sulamaların genişlemesi için harcansaydı bugün Türkiye bambaşka bir ülke olurdu. Bu kadar para halk için, kalkınma için harcansaydı bugün bambaşka Türkiye olurdu. Şimdi manzara bu" dedi.

    Yolsuzluk


    Türkiye'de yolsuzluk olduğunu, şimdi Türkiye'de bulunan yolsuzluğun tarihin hiçbir döneminde yaşanmadığını savunan Baykal, eskiden yolsuzluk yapan kişilerin mahcubiyet içinde olduğunu kaydetti.

    Eskiden yolsuzluğu bireylerin yaptığını bildiren Deniz Baykal, "Eskiden yolsuzluğu kişiler yapardı ve yaptığı işin ayıp olduğunu da bilirdi. Onun mahcubiyeti, suçluluğu, ezikliği içinde olurdu, pek ortalığa çıkmazdı. Şimdi Türkiye yolsuzlukta çağ atladı, çağ. Çiftçimiz, esnafımız, emeklilimiz, ekonomimiz çağ atlamadı ama yolsuzlukta çağ atladık maşallah. Yolsuzluk artık ferdi, kişisel bir olay değil. Yolsuzluk artık cemaatle yapılıyor, topluca yapılıyor. Yani 40-50 kişi bir araya geliyor, bir başkan, muhasebeci seçiyorlar, kurye seçiyorlar, teşkilat kuruyorlar. Şimdi yolsuzluk teşkilatlı, yolsuzluk şirketleşmiş, yolsuzluk dernekleşmiş. Şimdi yolsuzluk mevzuatla, yönetmelikle, tüzükle yapılıyor, kanunla yapılıyor, iktidar himayesinde yapılıyor" dedi.

    "Deniz Feneri'nde kurye RTÜK Başkanı"

    Baykal, Deniz Feneri olayında kuryenin, RTÜK Başkanı olduğunu iddia ederek, "Parayı Türkiye'ye getiriyorlar. Ne oluyor para, nereye gidiyor? Şirket kuruyorlar şirket. Kendi adlarına şirket kuruyorlar" diye konuştu.

    Deniz Feneri soruşturmasıyla ilgili mahkemece konulan yayın yasağını eleştiren Baykal, "Şimdi bir de yayın yasağı koydular. Deniz Feneri'yle ilgili konuşmak yasak. Çünkü mahkeme başlamış. Mahkeme tarafsız, etkilenmesin kimse bunu konuşmasın diyorlar. İyi, peki doğrudur, konuşmayalım da bak sen bir süre önce bir sürü insanı tutukladın. 11 ay içeride tuttun. O insanlar neyle suçlandıklarını bilmeden cezaevinde kaldılar. Onların hakkında yalan yanlış, ruh hastalarının hezeyanlarını her gün televizyonda, gazetelerde yayınladık. Yayın yasağı koymak o zaman aklına gelmedi mi senin?" diye sordu.

    "Müslüman olarak fitre ve zekat vecibesini yolsuzluğa alet etmekten çekinmiyorlar" diyen Baykal, sadece insanların değil, inançlarının da aldatılmaya çalışıldığını öne sürdü.

    "Arkamdan konuşma"

    Başbakan Erdoğan'a seslenen ve arkasından konuşmamasını isteyen Baykal, "Ne biliyorsam onu söylüyorum, sana hakaret etmeye çalışmıyorum, küfretmiyorum, aşağılamaya çalışmıyorum. Somut olayları dile getiriyorum. Bu benim görevim" dedi.

    Baykal, Başbakan ile televizyona çıkma teklifini yineledi.

    Kredi kartı borçları

    Türkiye'de sadece ocak ayında 138 bin kişinin kredi kartı borcunu ödeyemez duruma geldiğini ifade eden Baykal, bunun çaresinin bulunduğunu söyledi.

    Kredi kartları borçlarının faizlerini makul bir düzeye indirilmesini isteyen Baykal, "Eşit taksitlere böl. Bir fırsat ver. Bunları söyleyince Başbakan dedi ki, 'bu borçluların dürüst olduğuna inanmıyorum' dedi. 'Bu insanlar dürüst değildir' dedi. Akşam çocuğuna süt alamadığı için bakkala markete gidip kredi kartıyla süt alan, ailesinin ihtiyacını karşılayan insan dürüst değil. Peki Başbakana soruyorum, kendi reklamını yaptırtmak için Sabah gazetesiyle ATV'yi devletin iki tane resmi bankasından 750 milyon dolar kredi vererek, avantajlı kredi vererek aldırtıp kendi reklamını yaptırtmak dürüstlük mü? Ona buna hakaret ederek bir yere varmak mümkün değil. Borcunu ödeyemeyen insanlara dürüst değilsin demek Başbakanın görevi değil. Onlara çare bulmak görevi" diye konuştu.

    Kapanan fabrikalar sözüne tepki

    Baykal, Başbakan Erdoğan'ın kapanan fabrikalarla ilgili sözlerini de eleştirdi.

    Baykal, "Başbakan bugün de bir laf etmiş; 'O kapanan fabrikalar var ya' demiş, 'Onlar beceriksiz de ondan kapandı' demiş. Yani yıllarca fabrikayı kurup çalıştıran, bugünlere getirenler şimdi krizde fabrikanın kapanması zorunluluğu ortaya çıkınca beceriksiz olacak. Ortada bir beceriksiz var da sen fabrikayı kurana bakıp da beceriksizi arama, sen kendine bir bak, aynaya bak. Sen beceriksiz arıyorsan aynaya bak aynaya. Türkiye'yi bu hale sen getirdin. Kapatıyorlar tesislerini, Avrupa şampiyonu tesislerini, beceriksizliklerinden kapatmıyorlar. Kendi beceriksizliğinden değil, ülkeyi yönetenlerin beceriksizliğinden kapatıyorlar" dedi.

    "Başbakan'ın tatlı belası Kamer Genç"

    Tunceli'de yapılan yardımların yoksullukla mücadele amacını taşımadığını savunan Baykal, "Yoksullukla mücadele için yapılıyorsa Denizli'de de yoksulluk var. Gel burada da dağıt. Niye dağıtmıyorsun burada? Eşitlik, hukuk, adalet yok mu?" diye sordu.

    Baykal, "Yoksulluk varsa burada da var. Gel de dağıt, hayır. Seçime girerken 'İzmir'i alacağım, Çankaya'yı alacağım dedi'. İzmir de alınabilir gibi değil, Çankaya da alınabilir gibi değil. 'Acaba Tunceli'yi alırsak şöyle bir mutluluk yaşar mıyız'... Üstelik Tunceli'de de İstanbul'da fırtına gibi esen bir Kemal Kılıçdaroğlu var. Bir de Başbakanının tatlı belası Kamer Genç var. 'Şunlara bir ders verebilir miyim' diye orada bunları yapacak. Bunlar yanlış işler, bunlarla bir yere varılmaz. Bunu herkesin aklına koyması lazım" dedi.

    "Meydana gel meydana"ya cevap

    Deniz Baykal, Başbakan Erdoğan'ın kendisine "meydana gel meydana" dediğini anlatarak, "Meydana diyorsun işte geldim. İşte meydan, işte Denizli, işte CHP, ne olmuş yani? Bir de diyor ki 'sana eskort verelim'. Benim eskorta ihtiyacım yok. Onu sen kullan. Etrafına koruma çemberi koy. onun etrafına polisi, jandarmayı yerleştir. Önüne panzeri, eskortu koy. Damlara da keskin nişancıları koy. Sen kendini koru kendini... Benim halktan kaçacak bir şeyim yok. Ben bugün Denizli'ye anamın, babamın evine gelir gibi geldim. Benim korumaya niye ihtiyacım olsun? Halka yalan söylemedim. Halkın parasıyla yolsuzluk yapmadım. Yetim hakkı yemedim, haram yemedim. Arkamda mağdurlar, mazlumlar bırakmadım. Kendi ailemi, çevremi halkın sırtından zengin etmedim. Ben halktan niye korkacakmışım? Alnım açık başım dik" diye konuştu.

    AYDIN MİTİNGİ

    Deniz Baykal, daha sonra Aydın'da partililere seslendi.

    Aydınlıların, Aydın'ın, Türkiye'nin sahipsiz olmadığını göstermek için meydanlara koştuğunu belirten Baykal, "Bugün huzurunuzda bu heyecan, sevgi, dostluk duygularıyla bulunuyorum" dedi.

    Halkın halini, hatrını ve işlerinin nasıl gittiğini soran Baykal, Aydın'ın "Dağlarından yağ, ovalarından bal akan" bir il olarak bilindiğini, Türkiye'nin en güzel pamuk yetiştirilen ovalarının ve en bereketli topraklarının burada olduğunu ifade etti.

    Pamuğun bereketi kalmadığını, gübre, ilaç fiyatları yükselirken pamuk fiyatının düştüğünü söyleyen Baykal, çiftçinin bu nedenle pamuk ekmez hale geldiğini belirtti.

    Yunanistan'dan pamuk satın alındığını kaydeden Baykal, "Niye Yunanistan'da pamuk ekiyorlar? Neden? Yunan hükümeti Yunan çiftçisini mi destekliyor? O desteklediği için üretip kar edebiliyor mu? Bizim hükümet çiftçiyi destekliyor mu? O zaman Yunan hükümeti akılsız çiftçiyi desteklediği için bizimkiler akıllı. Bizimkiler Türk değil Yunan çiftçisini destekliyor. Yunan çiftçisinin ürettiği pamuğu Türkiye'de kullandırıyor. Bu doğru, Türkiye'nin yararına politika mı? Bu politikayla Türkiye kalkınır, zenginleşir mi? Yunanistan bu politikayla mı zenginleşiyor. Çiftçisini ezerek mi zenginleşiyor?" diye sordu.

    Deniz Baykal,kalkınmanın önce tabandan ve köylerden başlaması gerektiğini belirterek, "Toprak işin esası, toprağa sahip çıkacaksın" dedi.

    Toprağa sırt dönülerek kalkınılmayacağını ifade eden Baykal, çiftçinin cebinde para olduğu sürece çarşıya gelerek alışveriş yapabileceğini, sanayinin, bankacılığın, esnafın gelişeceğini kaydetti.

    Baykal, "Hepsi bir bütün. Bunu yaparsan ticaret gelişir, sanayi kurulur, onun üzerine bankacılık gelir" dedi.

    "Erdoğan memurlara ücretsiz izin verdi

    Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Eskişehir'deki mitingi için memurlara ücretsiz izin verildiğini ve kente tren kaldırıldığını öne süren Baykal, "Sizi de böyle taşıyan oldu mu? Vali bir yazı yazdı, 'Bugün Deniz Baykal ilimize gelecek, miting yapacak, bütün daire müdürleri, daire amirleri, bütün memurları mutlaka, mutlaka o mitinge katılsınlar, Deniz Baykal'ı dinlesinler' dedi, siz de bunu duydunuz, onun için mi geldiniz? 'Buraya yevmiyeyle değil yüreğimizle geldik' mi diyorsunuz" ifadelerini kullandı.

    Türkiye'de kişi başı milli gelirin 10 bin dolar olduğunun söylendiğini ancak halkın bunu hissetmediğini ifade eden Baykal, halkın darlık ve yokluk içinde olduğunu savundu.

    Hükümetin bütün cumhuriyet hükümetlerinden daha fazla borç aldığını, 2002'de iş başına geldiklerinde 220 milyar dolar olan borç miktarını 500 milyar dolara yükselttiğini ifade eden Baykal, fabrikaların kapandığını, kalkınan Türkiye'nin küçülen Türkiye'ye dönüştüğünü ileri sürdü.

    Türkiye'de varlık içinde darlık, bolluk içinde yokluk olduğunu, bir de yolsuzluklar bulunduğunu bildiren Baykal, "Bunlar 'Kalkındı, çağ atladı Türkiye' diyorlar ya, benim bildiğim çiftçi, esnaf, emekli çağ atlamadı ama Türkiye yolsuzlukta çağ atladı. Yolsuzluğa çağ atlattılar" dedi.

    Deniz Feneri yolsuzluğundan da bahseden Baykal, Almanya'daki bu yolsuzlukla ilgili dosyanın aylar süresince Türkiye'ye gelmediğini, kendi girişimi üzerine bir arkadaşının Almanya'ya giderek dosyayı alıp getirdiğini hatırlattı.

    "Almanya'daki dosyayı kaplumbağanın sırtına koysalar 6 ayda çoktan gelirdi" diyen Baykal, halen yargılamanın başlamadığını, dosyanın tercüme ettirildiğinin söylendiğini, tercümenin seçimlerden önce bitmeyeceğini tahmin ettiğini kaydetti.

    Baykal, "Teşkilatlı yolsuzluğa geçişin işareti, dini vecibelerini yerine getirme arzularını, fitresini, zekatını hayra harcama arzusunu Allah, peygamber, dini imanıyla ilişkisini yolsuzluğa alet etmeye vicdanı ve aklı elveriyor. Böyle bir şey olur mu, yolsuzluğun bile ahlaki düzeyi var. Din, iman üzerinden yolsuzluk yapılır mı? Yapanlar da Müslüman. Bu ne biçim iş?" dedi.

    "Hesap soracağız"

    Deniz Baykal, belediyelerdeki yolsuzluk iddialarına değinerek, CHP iktidara geldiğinde hesap soracaklarını ifade etti.

    Baykal, "Günlerdir İstanbul'da basında yayımlanan bir olay var. 18-17 trilyon liraya danışmanlık yapmış biri var. Ne danışmanlığı yapmış? Asfalt danışmanlığı, asfalt konusunda. Bunun üyesi olduğu MÜSİAD'ın Başkanı diyor ki 'Bu adamın asfaltla ilişkisi otomobiliyle üzerinden geçmekle ilişkili.' Ankara Belediyesine de aynı kişi hizmet vermiş, oradan da 4 milyon avro almış, bu nedir, bu kimdir? Neyin nesidir? Bir iddiaya göre Sivas sanıklarından birinin kardeşiymiş, öyle midir, değil midir, bilmiyorum. Bütün bunlar içinde bulunduğumuz bu yolsuzluk düzeninin ne noktaya geldiğin gösteriyor. Bütün bunlara son vereceğiz" dedi.

    Ekonomik krizin önlenmesi için yaptığı önerilerin hükümet tarafından uygulanmaya başladığını belirten Baykal, 7 önerisinden ikisinin hükümet tarafından uygulandığını ve herkesin bu durumdan memnun olduğunu bildirdi.

    Önerileri 7 ay önce dile getirdiklerini ancak uygulamanın geç başlatıldığını öne süren Baykal, "Kapanan fabrikalar, sahiplerinin ve yöneticilerinin beceriksizlikleri değil, ülkeyi yönetenlerin beceriksizliğidir" dedi.

    Tunceli'de beyaz eşya dağıtılmasını da eleştiren Baykal, sandıkta Tuncelililerin gerekli cevabı vereceğini ifade etti.

    Baykal, Başbakan Erdoğan'ın kendisine her türlü suçlamayı yaptığını, İsmet Paşa'yı da suçladığını öne sürerek, "Bunların altına yatan nedir biliyor musun? Abbas yolcudur. Bu işin temelinde yatan bu, Abbas yolcu. Artık kadına çiftçiye, çocuğa, Deniz Baykal'a, İsmet Paşa'ya sataşıyor" diye konuştu.

    İleri saat uygulaması

    Pazar günü yapılacak seçimlerin çok önemli olduğunu, ancak aynı gün saatlerin ileri alınmasının çok yanlış olduğunu savunan Baykal, Vatandaşların yatmadan önce saatleri ileri almasını istedi.

    Baykal, "Engelli yarıştan kazasız belasız çıkmak için söylediklerime dikkat edin. Nüfus cüzdanınızda numarayı kontrol edin bir, ikincisi Cumartesi günü yatağa girerken önce saati bir saat ileri alın, saati ileriye aldıktan sonra ampulü söndürün ve yatağa öyle girin. Önce saati ileri alın, sonra ampulü söndürün, ampule ihtiyacınız yok, sabah güneş doğacak, güneş. Gece ampulü söndürün ve yatağa girin" dedi.

    Baykal, daha sonra partisinin Aydın belediye başkan adaylarını tanıttı.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow