Ergenekon davasında Tunç'tan tahliye istemi

"Ergenekon" davası kapsamında tutuklu yargılanan Orhan Tunç, hakkındaki suçlamaları reddederek, tahliyesini istedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada savunmasını yapan Orhan Tunç, astsubay olarak 27 yıl 8 ay çalıştıktan sonra 6 yıl önce emekli olduğunu, oğlunun okulu nedeniyle Bandırma'ya yerleştiğini anlattı.
Tunç, boş zamanlarını değerlendirmek ve gelir sağlamak amacıyla birkaç yerel gazete ve medya kuruluşunda yazılar yazdığını, kitaplarının bulunduğunu belirtti.
Ağır derecede şeker hastası olduğunu, tutuklandığından bu yana Kandıra F Tipi Cezaevi'nde 4 kez şeker komasına girdiğini ifade eden Tunç, bir kez de yüksek tansiyon nedeniyle rahatsızlandığını kaydetti.
Vatanını, milletinin seven biri olduğunu, hiçbir suça karışmadığını savunan Tunç, "Suçsuz yere tutuklandım" dedi.
Tunç, Ümit Sayın ile önce internet ortamında tanıştığını, ardından İstanbul'da bir araya geldiklerini belirterek arkadaşlık kurduğu Sayın'ın sağlık sorunları konusunda da kendisine çok yardımcı olduğunu, ilişkilerinin bu şekilde ilerlediğini anlattı.
Kendisinin Ümit Sayın'ı telefonla çok sık aramadığını ancak Sayın'ın her gün aradığını belirten Orhan Tunç, "Ümit Sayın vesveseli, evhamlı, sorunları olan bir kişidir. Devletin kurumlarının ele geçirildiğini düşünür. Konuşmalarımız öyle bir noktaya gelmişti ki artık ben ona yardım etmeye başlamıştım. Hiç arkadaşı yoktu. Bazı arkadaşlarıyla mahkemelik olmuştu. Eşinden boşanmıştı. Eşine 80 milyar lira tazminat ödemeye mahkum olmuştu. Gazetelerde kendisiyle ilgili çıkan haberlere ilişkin arardı. Alkol de alırdı" dedi.
Sayın'ın sık araması konusunda eşinin bile kendisini uyardığını belirten Tunç, "Sürekli 'İran gibi olacağız' derdi. Ben de bir keresinde 'ülke öyle kolay kolay elden gitmez' diyerek kendisini yatıştırmaya çalıştım" diye konuştu.
Hakkındaki suçlamalara ilişkin eleştirilerde bulunan ve "Bu suçlamalarla adamı karakola bile çağırmazlar" diyen Tunç, tutuklanması nedeniyle bütün birikimin elinden uçup gittiğini söyledi.
"Ümit Sayın'ı evinde sakladığı" iddiasının doğru olmadığını, Sayın'ın Bandırma'ya dahi gelmediğini ifade eden Tunç, iddianamede, "MİT'te çalıştığı ancak bu kurumu hiç sevmediği, bu nedenle MİT'e etkisiz kılmak için yazılar yazdığı" iddiasının bulunduğunu anlattı.
"Ümit Sayın kendisinin de gözaltına alınacağı endişesiyle sendroma ve komplekse girdiğini" söyleyerek bu nedenle çok sayıda telefon görüşmesi yaptıklarını anlatan Tunç, Sayın'ın kendisine örgütsel elektronik postalar gönderdiği iddiasının ise doğru olmadığını kaydetti.
İddianamede, Ergenekon içerikli belgelerden bahsedildiğini belirten Tunç, bunların belge değil, elektronik posta adresine gelen postalar olduğunu, büyük bölümünün de gözaltına bulunduğu dönemde geldiğini savundu.
Ergenekon terör örgütünü ne gördüğünü, ne de duyduğunu iddia eden Tunç, "Bana 'Darbe Senaryosunun Gizli Notları' başlıklı bir yazıyı sormuşlar, hatırlamadığımı söylemişim. Hatırlamamış olabilirim. Sonra baktığımda bunun Şamil Tayyar'ın Star gazetesinde yayınlanan bir yazısı olduğunu gördüm. Sanırım başlıkta 'darbe' kelimesi geçtiği için dosyaya alınmış. 'Darbeli Matkap' yazılsa onu da koyacaklardı herhalde" diye konuştu.
Ümit Sayın ile iddia edildiği gibi ihtilal içerikli konuşmalarının olmadığını anlatan Tunç, Ümit Sayın ile bazı telefon görüşmelerine değinerek, Sayın'ın boşanma davasıyla ilgili sorunlarının olduğunu, kendisinin de Ankara'da geniş bir çevresinin bulunduğunu, görüşmelerin davaya ilişkin bazı kişilerden fikir alınabileceği yönünde olduğunu söyledi.
Tunç, görüşmeler sırasında "büyük ağabeylerimiz var" şeklindeki sözlerinin, "örgütün Yargıtay ve Danıştay'da bağlantıları bulunduğu" yönünde yorumlanmasının doğru olmadığını ifade etti.
"Özde MİT'çiyim, sözde değil"
Derdini bir türlü anlatamadığını belirten Tunç, "Beni yoldan geçerken aldılar" dedi.
Tunç, iddianamede "kendisini sözde MİT'çi olarak tanıttığı" şeklinde ifadeler bulunduğunu söyleyerek, "Ben özde MİT'çiyim, söz de MİT'çi değilim" diye tepki gösterdi.
Bazı telefon konuşmalarının çözümlerini okuyan Tunç, Ümit Sayın'dan kendisine zarar gelebileceğini hiç düşünmediğini belirtti.
Tunç, bir gece Sayın'ın ağlamaklı bir ses ile aradığını, kendisinin de yatıştırmak amacıyla bir Korgeneral ile görüştüğünü söylediğini anlatarak, herhangi bir Korgeneral ile konuşmadığını, konuşmuş olsa telefonları dinlendiği için bu görüşmenin de ses kaydığının olacağını ifade etti.
Bir gün Çanakkale'de balıkçılık yapan ve tanıdığı olan Hasan Genç'in telefonla arayarak Veli Küçük'ün kayınbiraderinin yanında olduğunu, Küçük ile görüşme konusunda sorun yaşadıklarını söyleyerek, telefonu kendisine verdiğini anlatan Tunç, telefondaki kişiyle görüştüğünü, Bandırma'ya gelmesi halinde konuyu konuşabileceklerini söylediğini ancak durumdan da şüphelendiğini belirtti.
Veli Küçük'ü tanımadığını ancak Küçük'ün askeri çevrelerde çok sevilen ve sayılan biri olduğunu kaydeden Tunç, "Veli Küçük benim komutanımdır. Ona ya da ailesine, yakınına bir faydam dokunacaksa buna memnun olurum" diye konuştu. Tunç, 10 aydır tutuklu olduğunu, sağlık sorunlarının bulunduğunu belirterek, tahliyesine karar verilmesini istedi.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Gaziosmanpaşa'da yol çöktü! İki bina tahliye edildi
Boksörün ölümüne dövdüğü taksicinin ailesi: Türkiye’de yargılansın
Nihal ve Bahar Candan davasında şoke eden ifadeler!
HABER... Ocak görünümlü Mayıs! Fotoğraflar bugün çekildi
ÖZEL GÜVENLİK SINAV SONUÇLARI SORGULAMA: ÖGG sınav sonuçları açıklandı mı, ne zaman açıklanacak?