Görev artık Başbuğ'un

Görev artık Başbuğun
expand

Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığı görevini devraldı. Orgeneral Başbuğ, Genelkumay Başkanı olarak yaptığı ilk konuşmasında, ağırlıklı olarak laiklik ilkesine vurgu yaptı. Genelkurmay Başkanı olarak son konuşmasını yapan Orgeneral Büyükanıt'ın gündeminde ise ulusal ve üniter devlet yapısına yapılan saldırılar vardı.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Orgeneral Yaşar Büyükanıt terör, irtica ve laiklik üzerine mesajlar verdi. Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı olarak yaptığı son konuşmada "Türk Silahlı Kuvvetleri demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan türkiye'nin teminatıdır, olmaya devam edecektir" diyerek görevi Orgeneral İlker Başbuğ'a devretti.

Büyükanıt konuşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelen saldırılara da dikkat çekti.

Orgeneral Büyükanıt, "Bugün gerek Atatürk milliyetçiliğinin birleştirici ve kucaklayıcılığı niteliklerinden uzaklaşılarak etnik milliyetçiliğe ve bölücülüğe dayandırılan girişimler gerekse Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve demokratik yapısını, çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan irtica iki ciddi tehdit olarak karşımızdadır" dedi.

Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Karargahı'ndaki devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, yurda ve ulusa hizmet yarışında gururla ve onurla teslim aldığı bayrağı, hizmet süresi boyunca daha ilerilere taşıyıp devredeceği bilinciyle bugünlere ulaşmanın mutluluğunu yaşadığını ifade etti.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) tüm mensupları gibi kendisinin de Ulu Önder Atatürk'ün hedef olarak gösterdiği çağdaş, laik, demokratik ve sosyal Türkiye idealinden sapmadan ilerlerken, ulus aşkı ve görev bilinciyle bu hedefe doğru attığı her adımın yaşadığı yorgunlukları ve çektiği sıkıntıları da unutturduğunu belirten Orgeneral Büyükanıt, "Gelecekte daha rahat ilerlemeye imkan sağlayacak yollar açmak için elimden gelenle yetinmeyip daima daha iyisini yapmanın gayreti içinde oldum" dedi.

Terörle mücadele, TSK'nın modernizasyonu ve eğitimi alanında çalışmalarını yoğunlaştırdığını, bu çalışmalarla TSK'nın tüm yeniliklere kısa zamanda kavuşmasını amaçladığını belirten Orgeneral Büyükanıt, "Bu yapıya ulaşmak isterken yeniliklerin beraberinde getirdiği değişim ve gelişimin akıntısına kapılıp sürüklenmenin önüne geçilmesi gerektiğini ısrarla vurguladım. Akıntıya karşı yerimizde durma şansımız olmadığına göre ileriye gitmenin akılcı şartlarını bulmamız konusunda çalışmaların teşvikçisi ve destekçisi olmak için gayret sarfettim" diye konuştu.

"Büyük işler yaptığımı iddia edemem"


Biçimlerin içine sıkışıp kalmak yerine Atatürkçü düşünce sisteminin özünde yer alan "devrimcilik" ilkesinin itici gücüyle geleceğe emin adımlarla ilerlemek için uğraştığını söyleyen Orgeneral Büyükanıt, "Bu saydıklarıma bakıp büyük işler yaptığımı iddia edemem. Ben ulusuma hizmet etme gayesiyle görevimin omzuma yüklediği sorumluluğun gereklerini yerine getirmeye gayret ettim. Bireysel performanstan çok ekip performansının başarısının önemine inanarak hareket ettim" dedi.

Büyükanıt, "Uzun meslek yaşantım boyunca Silahlı Kuvvetler'in mensubu olarak çeşitli rütbelerde soğuk savaş dönemini, Varşova Paktı'nın ve Sovyetler Birliği'nin dağılmasını, tek kutuplu ve yeni dünya düzeni arayan dünyayı, küreselleşme ve bölgeselleşme tartışmalarını, Körfez savaşlarını, Irak'ta ve Afganistan'da meydana gelen gelişmeleri, 11 Eylül saldırılarını, nükleer silahlanma çabalarının yeniden canlanmasını ve Ortadoğu'da yaşanan olayları gördüm. Bugün de hep birlikte bunların etkilerini görmeye devam ediyoruz" şeklinde konuştu.

"Her alanda önüne geçilmez bir şekilde esmeye başlayan değişim fırtınasının alışılagelen tüm parametreleri sarstığını ve sürükleyip götürdüğünü biliyoruz" diyen Orgeneral Büyükanıt, "Bu fırtınaya hazırlıksız yakalanan ülkelerin çok ciddi sorunlarla karşı kaşıya olduğunu düşünüyorum. Üzerinde yaşadığımız dünya tarih boyunca pek çok değişime sahne olmuştur. Dünyada meydana gelen politik, ekonomik, askeri ve sosyal değişimler, paradigma kaymaları, anlık değişimler gibi değil bir süreç içinde ve genellikle yavaş olmaktadır. Bu yavaş değişimi zamanında algılayamayan ülke ve kurumlar, kendilerini, sadece ortaya çıkan resimde iradeleri dışında dayatılmış bir rolün aktörü olarak bulurlar. Bunu yalnız tarihte değil yaşadığımız günlerde de gördük ve görüyoruz. Gürcistan'daki olaylar da bunun bir örneğidir" ifadelerini kullandı.

"Tehdit algılamalarında da bir genişleme"


Güvenlik bağlamında değerlendirmeler yapılırken güvenlik güçlerinin yeteneklerine bugünün şartlarıyla bakmanın sağlıklı sonuçlar vermeyebileceğini belirten Orgeneral Büyükanıt, teknoloji alanındaki gelişmelerin her geçen hız kazandığı bir süreçten geçildiğini söyledi.

Bu hızlı gelişimin güvenliğe ve güvenlik sistemlerine de etkisinin olduğunu anlatan Orgeneral Büyükanıt, "Bu etkileri dikkate alarak bugünü değerlendirmemiz, geleceği iyi yorumlamamız ve projeler geliştirmemiz gerekiyor" dedi.

"Ülkemizin çok yönlü bir tehdit ortamında olduğunu da hesaba katarak güvenlik bağlamındaki öngörülerimizi 2025, 2050'lere bakıp geliştirmek durumundayız" değerlendirmesinde bulunan Orgeneral Büyükanıt, "Uluslararası alanda güvenlik ortamının son derece değişken ve öngörüleri zorlaştıran bir hal aldığı günümüzde, dünyanın en hassas bölgelerinin birinde, etrafı istikrarsızlıklarla dolu bir coğrafyada yer alan ülkemizin tehdit algılamalarında da bir genişleme olduğu bilinen bir gerçektir" diye konuştu.

Yaşar Büyükanıt ayrıca, Bölgesel ve etnik çatışmalar, siyasi ve ekonomik istikrarsızlıklar, refah seviyelerinin arasındaki dengesizlik, kitle imha silahları ve uzun menzilli silahların yaygınlaşması, kökten dincilik, yasa dışı göç, uyuşturucu ve her türlü silah kaçakçılığı, uluslararası terörizmi besleyerek tehdit kavramının genişlemesine sebep olmuştur. Ekonomik ve politik çıkar çatışmalarının ortasında laik ve demokratik yapısıyla istikrar ve denge unsuru olan ülkemiz, jeopolitik hassasiyetlerin ortaya çıkmasına zemin oluşturacağı girişimlerle mücadele etmek zorundadır" dedi.

"İki ciddi tehdit... "

Büyükanıt, "Bugün gerek Atatürk milliyetçiliğinin birleştirici ve kucaklayıcılığı niteliklerinden uzaklaşılarak etnik milliyetçiliğe ve bölücülüğe dayandırılan girişimler gerekse Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve demokratik yapısını, çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan irtica bu kapsamda ele alınması gereken iki ciddi tehdit olarak karşımızdadır" diye konuştu.

"Kurulduğu günden beri böylesine ciddi tehlikelerle aynı anda karşı karşıya kalmamış olan ülkemizin ulusal, üniter ve laik yapısını bozmak, birliğini ortadan kaldırmak ve sonuçta bölünmeye hazır bir Türkiye görmek isteyenlerin var olduğunu maalesef bir gerçektir" diyen Büyükanıt, " Kararlı duruşuyla TSK'yı bazı çevrelerin planları karşısında en büyük engel olarak kabul edenlerin yürütmek de olduğu bu büyük savaşı görmezden gelmek de mümkün değildir. Her fırsatta Silahlı Kuvvetler'e ve onun değerli mensuplarına karşı seviyesiz saldırılar yapıldı" ifadelerini kullandı.

Büyükanıt, "Bu seviyesiz saldırılar belki bizi incitebilir ancak hiç bir şekilde Türk ulusunun TSK'ya karşı beslediği ve bizim en büyük güç kaynağımız olan güvenini sarsamaz. Bu gerçeğe TSK mensupları büyük bir içtenlikle inanmaktadır. Yaşadığımız olaylar ve bunların sonuçları bu hususun açık göstergeleridir" dedi.

"Bugün TSK'nın gerek eğitim gerek harbe hazır bulunma düzeyinde ulaştığı seviye gerekse bu alanlardaki atılımlarına bakarak yarınlar için kaygılanmanın yersiz olduğuna inanıyorum" diyen Orgeneral
Büyükanıt, köklü tarihinde aldığı tecrübesini bilgi çağının ihtiyaç duyduğu donanımla destekleyen TSK'nın ulusal bütünlüğe kasteden tüm çabaları boşa çıkaracak güce sahip olduğunu bildirdi.

Kararlı ve dünyada bir eşine daha rastlanmayacak disiplin anlayışı ile TSK'nın üstesinden gelemeyeceği hiç bir görev olmadığını ifade eden Orgeneral Büyükanıt, "Bağrından çıktığı yüce Türk ulusundan aldığı
güçle TSK, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'nin sonsuza dek yaşamasının teminatı olmaya devam edecektir" dedi.

"Yanlış hesap yapmasını engellemek"


Uygar ama silahlı kuvvetleri güçsüz olan devletlerin tarih sahnesinden silindiklerine tanıklık etmiş TSK'nın, çağın gereklerine uygun modernizasyon programlarını titizlikle sürdürdüğünü, kendine tahsis edilen kaynakları en akılcı şekilde kullanarak caydırıcı bir güç olmanın gereklerini yerine getirdiğini belirten Orgeneral Büyükanıt, "Caydırıcı bir güce sahip olmak komşu ülkeler üzerinde tedirginlik yaratmak için değil komşularımızın ve bölge ülkelerinin yanlış hesap yapmasını engellemek ve barışa katkı sağlamak için zorunludur" diye konuştu.

Orgeneral Büyükanıt, "Bu kapsamda yürüttüğümüz tüm modernizasyon çalışmalarıyla TSK'yı, bilgi çağının ve genişleyen harp alanı ihtiyaçlarını karşılayacak ve bölge içinde caydırıcı bir güç unsuru olarak hizmet edecek güçlü bir yapıya kavuşturma arzusunu taşıdık. Bu ifadelerimden TSK'nın mevcut durumda ihtiyaçlarımızı karşılamakta yetersiz kaldığı gibi bir anlam da çıkartılmasını arzu etmem" dedi.

Büyükanıt, TSK'ya verilen yetki çerçevesinde kara ve hava kuvvetlerimiz ile Jandarma Genel Komutanlığının icra ettikleri sınır ötesi operasyonların, TSK'nın imkan ve kabiliyetlerinin bugün ulaştığı seviye hakkında bir fikir vermek için yeterli olduğu düşünüyorum. İmkan ve kabiliyetlerimizi ne kadar artırırsak artıralım ulaştığımız noktayı son nokta olarak görmememiz lazım. Böyle görürsek durmamız anlamına gelir ki bu da düşüşün başlangıcıdır. O yüzden bu alanda yürütülen çalışmaların bundan sonra da artarak devam edeceğine kalpten inanıyorum" şeklinde konuştu.

Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devreden Orgeneral Yaşar Büyükanıt, terör örgütü üzerindeki baskının artarak devam etmesinin terör örgütü üzerinde "ölümcül" bir etki yaratabileceğini, terör örgütünün bu noktaya geldiğini belirterek, "Yılanın başı Irak'ın kuzeyinde, kuyruğu da ülkemizin içindedir. Yılanın başını ezmeden kuyruğunu koparmamızın çok fazla bir faydası da yoktur" dedi.

Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, Ortadoğu'daki bölgesel gelişmeler ve terör konularına da değindi.

Orgeneral Büyükanıt, Atatürk'ün tüm yokluklar ve güçlüklere karşın Kurtuluş Savaşı'nı başlattığı yüksek ruhla yola çıkan Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünün sadece asker sayısı ve silah sistemleriyle ölçülemeyecek kadar büyük olduğunu söyledi.

TSK'yı güçlü kılan temel unsurların bilgi, bilinç ve sarsılmaz inançla benimsediği Atatürkçü düşünce sistemi olduğunu belirten Orgeneral Büyükanıt, bu sistemin aydınlığında değişim ve gelişimini dinamik, akılcı, bilimsel bir yönetim sistemine oturtan TSK'nın yorulmamak üzere yola çıkan personeliyle aşamayacağı engel bulunmadığını kaydetti.

Orgeneral Büyükanıt, "Atatürkçü düşünce sistemine ve onun kazanımlarına sahip çıkıp, kollamanın sadece Türk Silahlı Kuvvetleri'nin değil, tüm ulusumuzun görevi olduğu da göz ardı edilmemelidir. Karşı karşıya bulunduğumuz bütün sorunlar için bir reçetesi bulunan bu anlayış aynı zamanda çağdaş uygarlık yarışında bizi de ön sıralara taşıyacak bir güçtür. Bu gücü etkin bir şekilde kullanabilmemiz ise ancak onun davranış ve yaşam biçimi olarak yaşantımıza, yönetim sistemimize bilinçli bir şekilde uyarlamamıza bağlıdır" diye konuştu.

"Bölgesel tehditler"

Tehdit ve risklerin çeşitliliğinin arttığına işaret eden Orgeneral Büyükanıt, bu durumun, Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafyada güvenlik bağlamındaki bölgesel değerlendirmeleri gerçekçi bir yaklaşımla yapmayı ve bu değerlendirmelere göre de güvenlik politikalarını ifa yeteneği olacak şekilde geliştirmeyi gerektirdiğini söyledi.

Özellikle Ortadoğu ile ilgili güvenlik politikalarının tek tek ülke bazında değil, bütünsellik içinde ele alınmasının, gelişmelerin tümünü kavraması açısından önemli olduğuna işaret eden Orgeneral Büyükanıt, "Ortadoğu'daki sorunlar bu açıdan incelendiğinde sorunların bazı ülkelerin temel politikalarından dolayı kaynaklandığı gözlenmektedir. Bu ülkelerin politikaları anlaşılmadan sağlıklı güvenlik politikası üretilmesi mümkün değildir" dedi.

Büyükanıt, Ortadoğu'nun güvenlik ortamında uygulanan genel politikanın 'yapılandırıcı kaos' diyebileceğimiz yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Bu yaklaşımı, 'bazı ülkelerin istikrarsızlaştırılması suretiyle soruna çözüm bulunması' şeklinde de ifade edebiliriz. Bu konunun tabii ki detaylı olarak bu dönemi kapsayacak şekilde ele alınıp incelenmesi mümkün ancak Türkiye'nin Ortadoğu'da uygulamalarına tanık olduğumuz bu istikrarsızlaştırma politikalarının güvenlik bağlamında bir aktörü haline gelmemesi gerektiğine dikkat çekmek istiyorum" diye konuştu.

Irak'ın bu politikaya örnek gösterilebileceğini anlatan Orgeneral Büyükanıt, Irak'ta güvenlik ve istikrarın sağlanamamasının bölgeden kaynaklanan terör tehdidini ciddi boyutlara taşıdığını belirtti.

Orgeneral Büyükanıt, "Bu durumda Irak'ın kuzeyindeki grupların ayrıcalıklı ve Irak'ın geleceğinin belirlenmesinde söz sahibi konuma getirilmiş olmasının büyük etkisinin bulunduğu da değerlendirilebilir" dedi.

Bir çok çevrenin Türkiye'nin merkezi Irak yönetimiyle temas etmesini telkin ettiğini söyleyen Orgeneral Büyükanıt, merkezi Irak yönetimine bağlı güvenlik güçlerinin Irak'ın kuzeyine geçme yetkisi dahi yokken, kuzeydeki güvenlik güçlerinin güneyde her türlü yetkiye sahip olmasının Irak'ı istikrarsızlaştıracağına dikkat çekti.

"Karadeniz'in de bir sorunlar yumağı haline getirilmeye çalışıldığını" söyleyen Orgeneral Büyükanıt, bunların kamuoyunda yeterince tartışılmadığını belirtti. Orgeneral Büyükanıt, "Böyle bir ortamda, Türkiye'nin çok hassas olma zorunluluğu vardır" dedi.

"Doğu Akdeniz için endişeliyiz"

Konuşmasında Doğu Akdeniz'deki gelişmelere de değinen Orgeneral Büyükanıt, Doğu Akdeniz'de petrol yataklarının araştırılması ve işletilmesine, deniz yetki alanlarının genişletilmesine yönelik çabaları endişeyle izlediklerini dile getirdi. Orgeneral Büyükanıt, "Bu çabalar hayata geçirildiği takdirde Türkiye güneyde, Doğu Akdeniz'de Antalya Körfezi'ne hapsolma tehlikesiyle karşı karşıya kalır" diye konuştu.

Her ulusun kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesini saygıyla karşılamak gerektiğini kaydeden Orgeneral Büyükanıt, "Türkiye'yi ana kıtasına kapatma girişimleri karşısında Türkiye'nin de çalışmaları olduğu bilinmelidir, ki vardır" dedi.

Orgeneral Büyükanıt, Akdeniz'deki ekonomik sahalar konusunda ulusal dönüşüm alt tabanının oluşturulması için gayret sarf edilmesi gerektiğini söyledi.

"Terör örgütüne darbe vurduğu için TSK'dan nefret edenler var"


Terörle mücadeleye ilişkin görüşlerini de dile getiren Orgeneral Büyükanıt, terörle mücadele sürecini anlattı.

Terörle mücadelede gelinen son aşamayı, 28 Kasım 2007'den bugüne kadar geçen 9 aylık sürecin oluşturduğunu dile getiren Orgeneral Büyükanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yurtiçindeki operasyonlarının yanı sıra bir plan dahilinde sınır ötesi operasyon yetkisi aldığını ve yetki alınmasından 4 gün sonra operasyonların başladığını anımsattı.

Orgeneral Büyükanıt, aralık ayında hava harekatının, şubat ayında da kara Kuvvetleri ve Jandarma birliklerinin katıldığı büyük çaplı kara operasyonu ve hava harekatı icra edildiğini belirterek, bu operasyonların saptanan belirli amaçlar için yapıldığını kaydetti.

Orgeneral Büyükanıt, "Bu amaçlar nelerdi? Birincisi, terörle silahlı mücadelenin belkemiği, terör örgütünün başarılı olma ümidini kırmaktır. Bunda başarılı olduğumuzu, çok büyük ölçüde başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. İkincisi, Irak'ın kuzeyinin terör örgütü için güvenli bir bölge olmadığını hem teröristlere hem terörü destekleyen iç ve dış mihraklara öğrettik. Bu husus da gerçekleşmiştir"dedi.

Büyükanıt ayrıca şunları kaydetti:

"Operasyonlar öncesi terör örgütü Irak'ın kuzeyinde kendisini öylesine güvenlik içinde hissediyordu ki teröristler sebze bahçeleri, basit de olsa binalar, tören alanları tesis ediyorlardı. Burayı bilen bir insan olarak, bunları 10 yıl önce hayal bile edemezdim. Kandil Dağı, Zap, Avaşin, Hakurk ve diğer bölgeler onlara göre erişilmez kalelerdi. Zaho'dan taksiye binip teröristleri ziyaret edenler oldu. Teröristleri gitar çalan insan hakları savunucusu olarak göstermek, onlara sevimli insan maskeleri takmak isteyenler oldu.

Kanlı katilleri masum insanlar olarak kamuoyuna göstermek isteyenler vardı. Bunları yaşadık. Askerliğe veda etmek üzere olan bir insan, bir subay olarak, büyük harflerle ifade ediyorum; artık bunlar yok. Olanlar da kaldırılacaktır.

Şimdi var olanlardan söz etmek istiyorum; Irak'ın kuzeyinde ve içeride 2-3 teröristten fazlasının sürekli bir araya gelmediği terörist gruplar var. Mağaraları kendileri için güvenli yer olarak gören teröristler yerine küçük gruplar halinde, görünmemek için ağaç altlarında sabahlayanlar var. Muhabere vasıtaların korkularından kullanamayanlar
var. Kendilerini emniyette hissetmedikleri için sözde lider kadrolarından kaçanlar var.

Yurtiçinden ve yurtdışından terör örgütüne yardım ve yataklık yapıp demokrasi ve özgürlük havarisi kesilenler var. Bize acı veren patlayıcıları yerleştirenlere yardım eden, başka işler yapan işbirlikçiler var. Terör örgütüne darbeler vurduğu için Türk Silahlı Kuvvetleri'nden nefret edenler var. Onların o yaptıkları bizim de var olma sebeplerimizdir."

"Terör örgütü üzerindeki baskı artarak devam etmeli"


Terör örgütünün, "şiddeti ve vahşeti bir vasıta olarak kullanan etnik milliyetçi bölücü bir örgüt" olduğunun altını çizen Orgeneral Büyükanıt, "Türk Silahlı Kuvvetleri olarak bölgede yaşayan insanlarımızı asla ve asla potansiyel terörist olarak görmeyiz. Onlar bizim vatandaşlarımız ve kardeşlerimizdir. Biz teröristle vatandaşları birbirinden ayırırız. Vatandaşlarımıza saygı, sevgi ve şefkatten başka hiçbir duygu da beslemeyiz" diye konuştu.

Terörizmin ekonomik, sosyal, politik bir çok boyutu olan bir olgu olduğunu ifade eden Orgeneral Büyükanıt, silahlı mücadele dışındaki alanların askerin yetkisinin dışında olduğunu belirtti.

Orgeneral Büyükanıt, "Terörle mücadele, terörle ilgili birimlerin topyekün mücadelesini zorunlu kılıyor. Tek yönlü mücadele kesin sonuç için yeterli değildir" dedi.

Türk ulusunun uzun yıllardır yaratılmaya çalışılan Türk-Kürt çatışmasından bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kaçınması gerektiğine işaret eden Orgeneral Büyükanıt, bunu yaratmak isteyen dinamiklerin Türkiye'de mevcut olduğunu vurguladı.

Irak'ın kuzeyine gerçekleştirilen operasyonların terör örgütüne büyük darbe vurduğunu anlatan Orgeneral Büyükanıt, "Üzülerek ifade ediyorum, bu operasyonların başarılı olmamasını isteyen çevreler de ortaya çıktı. Biz bunu biliyorduk. Kışın o şartlarında yaptığımız harekatta eğer 150-200 askerimiz orada donup kalsaydı, herhalde çok sevinecek olanlar vardı. Sayıları çok fazla miktarda olmamakla birlikte, vardı. Bu üzüntü verici bir durum. Türk Silahlı Kuvvetleri bu operasyonlarda her türlü riski göze almış ve başarılı olmuştur. Göze aldığımız riskler hesaplı risklerdir. Sonunu önceden öngörebildiğimiz risklerdir" diye konuştu.

Terör örgütünün büyük güvensizlik içinde olduğu bu dönemde terör örgütüne yönelik baskının devam etmesi gerektiğini belirten Orgeneral Büyükanıt, "Bu baskının artarak devamı, terör örgütü üzerinde ölümcül bir etki yaratabilecektir. Terör örgütü böyle bir noktaya gelmiştir. Özellikle Irak'ın kuzeyinde icra edeceğimiz operasyonlarla bu bölgenin terör örgütü için güvenli olmayan bir bölge haline getirilmesi yurtiçinde icra edeceğimiz operasyonlara da çok olumlu yönde yansımıştır, yansıyacaktır" dedi.

"Çünkü, yılanın başı Irak'ın kuzeyinde, kuyruğu da ülkemizin içindedir. Yılanın başını ezmeden kuyruğunu koparmamızın çok fazla bir faydası da yoktur" diyen Büyükanıt, " Terörle mücadelede başarıya ulaşabilmek için mücadelenin hukuki esaslar çerçevesinde yürütülmesi zorunludur ancak bu hukuki esasların zorlaştırılması, terörle mücadeleyi zafiyete uğratıyor. Hukuk sistemimizi çağdaş standartlara ulaştırmamız elbette ki gereklidir ancak bunun terörle mücadelenin bir sorunu olarak karşımızda olmaması lazım. Orgeneral Işık Koşaner'in Jandarma Genel Komutanlığı'nı devir-teslim töreninde bu konuda söylediklerine katılıyorum" şeklinde konuştu.

Bu konuda Erzincan'da yaşanan bir olayı örnek gösteren Orgeneral Büyükanıt, bir kamyon kasasında terörist olduğu istihbaratı alan güvenlik güçlerinin gizli bölmeleri arayamaması sonucunda kamyondaki teröristlerin ateş açtığını ve olayda şehit verildiğini anlattı.

"Sadece gözden kayboluyorum"


Nitelikli insanın öncelikli hedef olma özelliğini koruyacağını ifade eden Orgeneral Büyükanıt, "Nitelikli insanı merkezine aldığı sürece tüm çalışmalar başarıya ulaşacaktır" dedi.

Yarım yüzyıla yakın askerlik yaşamında tüm çalışmaların merkezine hep insanı koyduğunu vurgulayan Orgeneral Büyükanıt, şöyle devam etti:

"Silah, araç ve malzeme... Bunlar da gereklidir. Fakat insanın yerini alamaz. Bunların yerlerini birbiriyle karıştıranların, yani 'önce insan' demek yerine 'araç-gereç' diyenlerin başarısızlıklarına da hiç şaşırmadım. Sevk ve idare ettiğim insanları hiçbir zaman arka planda bir motif olarak görmedim. Onların her birinin bir değer olduğunu bilerek ona göre davranmaya çalıştım.

Bu düşünceye bağlı kalarak yürüttüğüm görevlerde başarılı olup olmadığımı ben takdir edemem, Yüce Ulusumun takdirlerine bırakıyorum."

Askeri öğrenci olarak 1953 yılında, "yurda ve ulusa adanmışlar yuvası olan şanlı kurumda" başladığı, farklı rütbe ve kademelerde yürüttüğü hizmet süresinin sona erdiğini anımsatan Orgeneral Büyükanıt, "Askerliği bir meslek olarak tanıyıp, yaşam şekli olarak benimsediğim günden bu yana büyük onurla taşıdığım bu üniformamı bugün son kez giyiyorum. Bir asker için en büyük ödülün, 'şerefle tamamlanmış görev' olduğu bilinciyle yürütüğüm tüm çalışmaların nişan ve rütbelerini taşıyan bu üniformamı bu törenden sonra çıkarıyorum" diye konuştu.

"Meslekten duygusal olarak ayrılmak söz konusu olamaz"


"Takdir edersiniz ki yaşam biçimi olarak benimsenmiş bir meslekten duygusal olarak ayrılmak söz konusu olamaz" diyen Orgeneral Büyükanıt, "Hele de bizler gibi çocuk denilecek yaşta bu üniformayla tanışanlar için mümkün değil. Sadece şeklen ayrıldığım bu şanlı yuvaya hizmet düşüncesi ve göreve başladığım ilk günkü heyecanıyla yaşamımın bundan sonraki döneminde de yaşamla aramdaki en büyük güç bağı olacak. Yıllar önce General Douglas Mc Arthur'un 1951 yılında Meclis'te yaptığı bir veda konuşmasını okudum. Emekli oldu. Son sözleri şöyleydi; 'Orduda 52 yıldır sürdürdüğüm görevim sona eriyor. Orduya katıldığımda tüm çocukluk hayallerim ve ümitlerim gerçekleşmiş oldu" dedi.

Büyükanıt, "Uzun hizmet yıllarından sonra hatırımda kalan bir askeri marşın nakaratı şöyleydi; (Eski Askerler asla ölmezler, sadece gözden kaybolurlar).' Şu an bu marştaki gibi ben de askeri kariyerinin sonuna gelmiş biri olarak sadece gözden kayboluyorum. Ancak kalbim hep Silahlı Kuvvetler'in sıcak duygusuyla yaşamaya devam edecek" diye konuştu.

Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı görevini devrettiği Orgeneral Başbuğ'un, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde çok önemli görevleri başarıyla ifa ederek bugünlere geldiğini söyledi.

Orgeneral Büyükanıt, "Bugün teslim alacağı hizmet bayrağını görevi süresince çok daha ilerilere taşıyacağına olan inancımla kendisine yeni görevinde başarılar diliyorum. Genelkurmay Başkanlığı görevi, kendisine, değerli aile bireylerine, Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Yüce Ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum" dedi.

Şehitleri rahmetle, gazi askerleri ise saygıyla andığını belirten Orgeneral Büyükanıt, ailesi, silah ve mesai arkadaşları, törene katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile diğer davetlilere teşekkür etti.

Konuşmasının ardından Orgeneral Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devretti.

Org. Başbuğ: "Toplumlar cemaatleşmeye itiliyor"

Orgeneral Yaşar Büyükanıt'tan devralan Orgeneral İlker Başbuğ, "Bugün toplumun bir kesimi yeni bir kültürel kimliğin, yaşam tarzının oluşumunda dini düşüncelere büyük bir ağırlık verildiğini düşünmekte ve gelişmelerden büyük bir endişe duymaktadır. Bu endişe ciddiye alınmalıdır" dedi.

Orgeneral Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığı Karargahı'ndaki devir-teslim töreninde yaptığı konuşmada, Mustafa Kemal Atatürk'ün 10'uncu Yıl Nutku'nda "ulusal kültürün çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarılması" hedefini verdiğini belirterek, "Atatürk'e göre ulusal kültürün çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarılmasının Türk halkının bütün anlam ve görüşleriyle medeni bir toplum haline dönüştürülmesi demek olduğunu söyledi.

Herkese insan onuruna yakışır asgari bir hayat seviyesi sağlamasının sosyal devletin bir görevi olduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, sosyal devlet niteliğinin zayıflamasının toplumları cemaatleşmeye ittiğinin de bir gerçek olduğuna dikkat çekti.

Orgeneral Başbuğ, "Bu kapsamda giderek güçlenen bazı cemaatler, ekonomiyi yönlendirmeye, sosyopolitik yaşamı biçimlendirmeye, dine bağlı bir yaşam tarzı olarak sosyal kimliklerini ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Ancak bu sosyal gerçek doğru analiz edildiği takdirde bu oluşuma karşı alınacak tedbirlerin başarı şansı olabilir" dedi.

Orgeneral İlker Başbuğ, "Bize göre Türkiye'nin ulus devlet yapısı tartışılacak ve tartışmaya açılabilecek bir konu değildir. Çünkü bu yapı Türkiye'nin varlığı ile doğrudan doğruya ilgilidir" dedi.

Başbuğ, "Bir Türk subayının meslek hayatında ulaşabileceği en yüce ve en kutsal makam olan Genelkurmay Başkanlığı görevinin sorumluluğunu, ağırlığını ve onurunu, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde fiilen 46 yıl hizmet etmiş, bu süreçte çok şey görmüş ve yaşamış bir asker olarak çok iyi bilmekteyim" diye konuştu.

Türkiye'nin, tarihin bütün dönemlerinde dünyanın odaklandığı kriz bölgelerinin tam ortasında yer aldığını vurgulayan Orgeneral Başbuğ, durumun değişmeyeceğini söyledi.

"Tarih ilerisini göremeyenler için acımasızdır"

Orgeneral Başbuğ Anadolu coğrafyasına ve bu coğrafya üzerinde yaşanan tarihe bakıldığında, bu coğrafya üzerinde ancak güçlü devletlerin varlıklarını sürdürebildiklerinin, güçsüzlerin ise kısa sürede tarih sahnesinden silindiklerinin görebileceğini belirterek şunları kaydetti:

"Bu tespit, bize 'Tarih ilerisini göremeyenler için acımasızdır' sözünü hatırlatmalıdır. Bugün çevremize baktığımızda Irak, Afganistan, İsrail-Filistin, İran, Kafkaslar ve Balkanlar'daki gelişmelerin kriz bölgeleri olarak öne çıktığını söyleyebiliriz. Bu kriz bölgelerindeki gelişmelerin, Türkiye'nin ulusal menfaatlerini ve güvenliğini değişik boyutlarda etkilediği ise yaşanan bir gerçektir. Napolyon'un söylediği gibi, 'Bir ülkenin coğrafyası o ülkenin kaderidir.' Berlin duvarının yıkılışı ve 11 Eylül olayı uluslararası ilişkileri, ittifakları, stratejik düşünceleri, 'tehdit' ve buna bağlı olarak 'güvenlik' kavramlarını temelden sarsmıştır.

Özellikle terörizmin öne çıkışı ve küreselleşmesi birçok ülke için coğrafi sınırlara dayalı savunmayı öngören stratejik düşünceden, coğrafi sınırlara bağlı olmayan güvenliğe dayalı stratejik düşünceye dönüşümü zorunlu kılmıştır.

Daha önce de defalarca söylediğim gibi, artık 'Küresel anlamda barış ve güvenlik ya her yerde, ya da hiçbir yerdedir.' Bu saptama barış ve güvenliğin ne tek başına ülkeler, ne de ittifaklar tarafından sağlanabileceğini göstermektedir. Dünyanın herhangi bir yerinde barış ve güvenliğin tehlikeye girmesi, dünyanın o yere en uzak köşesini de tehlike ve riskin içine çeker.

Bu nedenle de görmemek, anlamamak, çözüm için samimi çaba içinde olmamak, hiçbir ülkeyi ve anlayışı tehlikeden uzak tutmaya yetmez."

"Geniş risk ve tehdit yelpazesi"


Türkiye'nin bu gerçekler çerçevesinde, bulunduğu zor coğrafyada, simetrikten asimetriğe doğru uzanan geniş bir risk ve tehdit yelpazesiyle karşı karşıya olduğunu ifade eden Orgeneral Başbuğ, bu nedenle, birbirini tamamlayan ve destekleyen güçlü politik, ekonomik, teknolojik, sosyo-kültürel ve askeri güç unsurlarına sahip bulunmak zorunda olduğunu söyledi.

Orgeneral Başbuğ, "Bu aslında 'yumuşak gücün' ve 'sert gücün' toplamından oluşan 'akıllı güç' kavramının ve gerçeğinin ta kendisidir" dedi.

Sıkça ifade edilen düşüncelerin aksine, Türkiye'nin içinde bulunduğu coğrafi şartlar ve zorunlulukların, bazı Avrupa ülkelerinin içinde bulunduğu koşullarla aynı olmadığına dikkati çeken Orgeneral Başbuğ, bunun aksi düşüncelerin büyük bir yanılgıya ve tamir edilemez sonuçlara neden olabileceğini söyledi.

Ulus devlet

"Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu ve gelişimi bir devrimdir ve aynı zamanda, Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün gerçekleştirdiği bir mucizedir" diyen Orgeneral Başbuğ, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet temeline dayandığını vurguladı.

Orgeneral Başbuğ, "Türk Silahlı Kuvvetleri, Mustafa Kemal'in çizdiği Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin kollanması ve korunmasında her zaman taraftır. Aslında Atatürk devriminin ana hedefi, ulus devletin yaratılmasıdır. Ulus; dil, kültür ve ülke birliği ortak paydaları ile birbirine bağlı vatandaşların oluşturduğu siyasal ve sosyal bir birliktir. Ulus devlet yapımızın temelinde; vatandaşlık esasına dayanan düşünce yer almaktadır. Bu düşünce; ırksal, etnik ve dinsel ögelere kesinlikle bağlı değildir, bağlanmaya çalışılması da olumlu sonuçlar doğurmaz" dedi.

Başbuğ, "Cumhuriyetimizin Kurucusu Mustafa Kemal ve arkadaşları, ulusu oluşturan bütün unsurların varlığını ve olabilecek farklı alt kimliklerini hiçbir zaman inkar etmemişlerdir. Farklı kimliklerini korurken, ortak paydalar
üzerinde kendi istekleriyle birleşen ve bir üst kimlik altında yaşamayı kabul edenlere 'Türk Milleti' ismini vermişlerdir. Bununla birlikte elbette, ortak paydalara ve üst kimliğe zarar verebilecek faaliyetlere
de hiçbir zaman müsamaha göstermemişlerdir. Bu anlayış çerçevesinde; Türkiye'nin bütün vatandaşları 'Ne Mutlu Türküm' ve 'Ben Türk Ulusunun Bir Ferdiyim, Vatandaşıyım' demekten çekinmemeli ve onların bu konudaki tereddütleri de giderilmelidir" diye konuştu.

Yaşanmakta olan küreselleşme çağında, ulus devlet yapısının sorgulandığının bir gerçek olduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, hatta bazılarının çok ileri giderek, ulus devlet yapısının artık ömrünü tamamladığını bile söylediklerini ifade etti.

Ulus devletin çeşitli tehditler altında olduğunu söylemek ile ulus devletin artık ömrünü tamamladığını söylemenin çok farklı olduğunu belirten Orgeneral Başbuğ, "Birincisini söylemek ne kadar doğruysa, ikincisini iddia etmek o kadar yanlıştır" dedi.

"Tartışmaya açılabilecek bir konu değil"


Bugün küreselleşmenin bazı baş aktörlerinin de küreselleşmenin olumsuzluklarına karşı koymak için, kendi ulusal yapılarını korumaya ve güçlendirmeye çalıştıklarını anlatan Orgeneral Başbuğ, bu durumun ABD'de ve Avrupa Birliği ile üye ülkeler arasında da yaşandığının görmezlikten gelinemeyeceğini söyleyen Orgeneral Başbuğ şunları kaydetti:

"Bize göre Türkiye'nin ulus devlet yapısı tartışılacak ve tartışmaya açılabilecek bir konu değildir. Çünkü bu yapı Türkiye'nin varlığı ile doğrudan doğruya ilgilidir.

Ulus devlet yapısını zayıflatmaya çalışmak ve tartışmak; Türkiye'nin ülkesi, ulusu ile bütünlüğünü istememek demektir. Her konuyu tartışabilme özgürlüğü, devletlerin varlığını riske sokacak konuları içermez. Devlet içinde entelektüel tartışmaların yapılabilir olması, devleti ayakta tutan unsurların tartışmaya açılması anlamını taşıyamaz.

Bu gerçek yalnızca Türkiye için değil, çağdaş devlet tanımı taşıyan tüm devletler için de tavizsiz olarak geçerlidir.
Burada üzerinde düşünülmesi gereken nokta, ulus devletin nasıl daha güçlendirilebileceğine yönelik tedbir ve çareler üretmektir"

Küreselleşme


Yaşanmakta olunan küreselleşme çağında, küreselleşmeye toptan karşı çıkarak, ülkeleri küreselleşmenin dışında tutmaya çalışmanın gerçekçi bir yaklaşım olmadığını söyleyen Orgeneral Başbuğ, ulusal menfaatlere ve ulusal kültüre zarar vermeden, küreselleşmenin içinde yer almanın önemli olduğunu belirtti.

Orgeneral Başbuğ, "Bunun en kısa ifadesi ise 'Küresel düşün, ulusal hareket et' düşüncesidir" dedi.

Ulus devletlerin işlev sahalarının küçültülebileceğini, ancak bunu yaparken devletin anayasal organlarının ve demokrasiyi hedefleyen kurumlarının güçlendirilmesinin zorunlu olduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, küreselleşme çağında, bireyin ve özgürlüklerin daha çok öne çıkışının da doğal olduğunu ifade etti.

Orgeneral Başbuğ, "Ancak 'devlet', 'birey' ve 'özgürlük' kavramları var olabilmek için birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Birinin diğerinin aleyhine genişlemesi her üçünü birden tehlikeye sokar. Dolayısıyla, bu hassas dengenin korunması demokrasiler için özel bir önem taşır. Bu dengeyi sağlamak ve korumak ise siyaset adamlarına düşen önemli bir görevdir. Bu noktada kitle iletişim araçlarına, medyaya da sorumluluk düşmektedir. Bugünün ulusal ve uluslararası politik ortamında, medyanın sağladığı olanaklarla insanların zihinleri gerçek anlamda bir mücadele alanıdır. Dolayısıyla insanların zihinleri yeni savaş alanlarıdır. Bu saptamadan hareketle hem medyanın hem de kurumların sorumlulukla ve titizlikle davranması çok önemlidir" ifadelerini kullandı.

"Ulus devlet yapısı hedef alınıyor"

İlker Başbuğ, "Bazı kesimler etnik kimliklerinin anayasal güvenceye kavuşturulmasını sık sık ve açıkça dile getirmektedirler. Bu görüş ulus devlet yapısını hedef almaktadır" dedi.

Orgeneral Başbuğ, gerektiğinde kişisel çıkarlarını aşabilen, toplumun genelini ilgilendiren konularda kamuoyu oluşturabilen vatandaşlardan oluşan "kamu çıkarını gözeten sivil toplum" oluşumuna sahip olan ülkelerin bu sorunu büyük ölçüde aştığının görüldüğünü ifade etti.

"Türk toplumuna yapılabilecek en büyük kötülük"


Türkiye Cumhuriyeti'nin "kültürel farklılıklara" saygılı olduğunu hatırlatan Orgeneral Başbuğ, Türkiye Cumhuriyeti'nin kültürel alanda bireysel kalmak ve ulus devlet yapısına zarar vermemek şartıyla kültürel zenginliklerin yaşanması ve yaşatılması için gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdiğini söyledi.

Başbuğ, "Her konuyu tartışabilme özgürlüğü, devletlerin varlığını riske sokacak konuları içermez.
Ayrıca kültürel alandaki düzenlemeler herhangi bir şekilde siyasal alana doğru götürülmeye ve alt kimlikler üst kimliğe dönüştürülmeye çalışılırsa ve bu konular ülke gündemine kasıtlı olarak devamlı sokulursa, korkarız ki ülke kutuplaşmaya ve ayrışmaya sürüklenebilir. Bu Türk toplumuna karşı yapılabilecek en büyük kötülüktür" dedi.

"Laiklik temel direk"


Başbuğ, kaiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin temel direklerinden biri ve Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan tüm değerlerin de temel taşı olduğunu kaydetti.

Orgeneral Başbuğ, "Anayasa Mahkemesinin, Anayasa'yı resmen yorumlamaya yetkili tek organ olarak, laikliğe ilişkin yapmış olduğu yorumlar, laikliğin anlamının ortaya konulmasında vazgeçilmez kaynaktır" dedi.

Irak konusu

İlker Başbuğ konuşmasında ayrıca, "Irak Merkezi yönetiminin ve şu anda Irak'ın kuzeyinde bulunan Bölgesel yönetimin, bu bölgedeki terör unsurlarına karşı etkin yaptırımlarda bulunmasını beklemekteyiz" dedi.

Irak'ta bugüne kadar oluşan ve gelecekte oluşabilecek gelişmelerin, Türkiye'nin güvenliğini önemli boyutlarda etkilediğini ve etkilemeye de devam edeceğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, "Bu nedenle Irak'la ilgili sorunların her zaman yönetilebilecek seviyede tutulması çok önemlidir. Bunun için de devletin ilgili kurum ve kuruluşları arasında görüş birliğinin ve koordinasyonun sağlanması zorunludur" dedi.

Irak'taki mücadelenin esasını, politik gücün ve Irak'ın gelir kaynaklarının paylaşımının oluşturduğunu vurgulayan Orgeneral Başbuğ, Bulunabilecek bir denge ile bu sorunun aşılabileceğini ifade etti.

Orgeneral Başbuğ, "Irak'ın kuzeyindeki oluşum ise diğer bir gerçektir. Bu oluşum Irak'ın toprak ve siyasi bütünlüğünün aleyhine gelişmemelidir. Bu nedenle, başlangıçtan itibaren savunduğumuz gibi, Kerkük'e özel bir statü verilmesi çok önemlidir. Aksi durumlar herkes için Irak'taki durumu daha da içinden çıkılmaz bir duruma getirebilir" diye konuştu.

Başbuğ ABD ile ilişkiler konusunda da , "Türkiye'nin ABD ile olan ilişkileri, belirli bir konuya bağlanamayacak kadar geniş ve kapsamlıdır" dedi.

Kıbrıs sorunu

Orgeneral Başbuğ, "Kıbrıs sorununa, Birleşmiş Milletler çerçevesinde bütünlüklü müzakereler yoluyla, kapsamlı, adil ve kalıcı bir çözüm bulunmasının elbette istenilen bir husus olduğunu" söyledi.

Türkiye'yi tam üyeliğe kabul etmeyen bir AB'nin özellikle Ortadoğu ve Kafkaslar bölgeleri üzerindeki etkisinin Balkanlarda biteceğini ifade eden Orgeneral Başbuğ, Türkiye'nin coğrafi olarak nerede olduğu kadar ne olduğu da önemli olduğunu belirterek Türkiye'nin bölgedeki en güçlü demokratik ve laik rejime sahip olan ülke olduğuna dikkati çekti.

Orgeneral Başbuğ şunları kaydetti:

"Buraya kadar ifade etmeye çalıştığım bütün bu düşünceler çerçevesinde, Türkiye Cumhuriyeti'nin sahip olacağı güvenlik stratejisinin dört temel dayanağı olmalıdır. Bunlar;

- Ülkenin toprak bütünlüğüne, ulusal birliğine ve Cumhuriyetin temel niteliklerinin devamlılığına yönelik risk ve tehditlere karşı gerekli tedbirlerin alınması,

- Çevremizde olabilecek simetrik risk ve tehditlere karşı ve yaşadığımız coğrafyada Lozan Andlaşması ile kurulan mevcut dengeleri ve ulusal menfaatleri korumak için caydırıcı bir gücün varlığı,

- Kıbrıs Türk halkının güvenliğinin sağlanması ve Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki ulusal menfaatlerinin ve güvenliğinin temel noktalarını oluşturan hak ve menfaatlerinin korunması,

- Uluslararası terörün Türkiye'deki faaliyetlerinin ve ülke dışındaki menfaatlere zarar vermesinin önlenmesi ve BM ya da NATO şemsiyesi altında alınabilecek barışı koruma görevlerine hazır olunmasıdır."

Devir-teslim

Genelkurmay Başkanlığı görevini teslim aldığı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ı askerlik mesleğine ilk adımını attığı günden beri tanıdığını belirten Orgeneral Başbuğ, "Bu görevi kendisinden almaktan büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Sayın Komutanım, özellikle komutanlığınız döneminde, bölücü terörle mücadele konusunda gösterilen kararlılık ve tüm güvenlik güçlerince yapılan başarılı harekat ile ulaşılan nokta her türlü takdirin üzerindedir. Türk Silahlı Kuvvetlerine vermiş olduğunuz çok değerli hizmetler daima şükranla anılacaktır" diye konuştu.

Tören

Genelkurmay Başkanlığı Karargah Binası'nda gerçekleştirilen törene, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, KKTC'nin 1'inci Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, eski Genelkurmay Başkanlarından emekli Orgeneral Hilmi Özkök, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner,

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atila Işık, Genelkurmay 'nci . Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı Orgeneral Erdal Ceylanoğlu, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Aslan Güner, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen,

YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kaan Köksal, MGK Genel Sekreteri Tahsin Burcuoğlu, MİT Müsteşarı Emre Taner, Savunma Sanayii Müsteşarı Murad Bayar, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Ankara Valisi Kemal Önal, İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş, NATO Askeri Komite Başkanı Oramiral Giampaolo Di Paola, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören ile emekli orgeneraller, üst düzey komutanlar ve eşleri, bazı bürokratlar, Orgeneral Büyükanıt ve Orgeneral Başbuğ'un ailesi ve yakınları katıldı.

Törene, CHP Genel Merkezi Basın Birimi'nce katılacağı bildirilen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın programa geç kalması nedeniyle katılamadığı öğrenildi.

Büyükanıt'a devlet şeref madalyası


Orgeneral Başbuğ'un konuşmasının ardından Orgeneral Büyükanıt'a tevcih edilen Devlet Şeref Madalyası Beratı okundu ve Cumhurbaşkanı Gül tarafından Orgeneral Büyükanıt'a madalya ve beratı verildi.

Tören, Orgeneral Büyükanıt ve Orgeneral Başbuğ'un davetliler tarafından tebrik edilmesiyle sona erdi.

Büyükanıt Anıtkabir'i ziyaret etti

Bu arada, Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanlığı görevini Orgeneral İlker Başbuğ'a devretmeden önce Anıtkabir'i ziyaret etti.

Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan açıklamaya göre, Türkiye Cumhuriyeti'nin 25'inci Genelkurmay Başkanı Orgeneral Büyükanıt, görevini devretmeden önce Anıtkabir'e veda ziyaretinde bulundu.

Orgeneral Büyükanıt, Anıtkabir'e Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Metin Ataç, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Atila Işık ile geldi.

Orgeneral Büyükanıt'ın Atatürk'ün mozolesine çelenk bırakmasının ardından komutanlar saygı duruşunda bulundu. Orgeneral Büyükanıt, Anıtkabir Özel Defteri'ni de imzaladı.

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow