Haberal: "Sağlık nedeniyle tahliye edilmemeliyim"

Haberal: Sağlık nedeniyle tahliye edilmemeliyim
expand

İkinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, "Suçum varsa cezaya razıyım, çekmeye hazırım. Benim tahliyem, delillere dayanmalı. Sağlık sorunlarım nedeniyle tahliye edilmem rahatsızlık verir" dedi.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Haberal'ın savunması, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda video konferansla alınıyor. Ölüm riski taşıdığı şeklindeki raporlar doğrultusunda Haberal, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nde avukatlarının ve sağlık ekibi huzurunda ifade veriyor.

Başkent Üniversitesi ve Kanal B'nin kendisine ait olduğu yönünde ifadelerin geçtiğini anımsatan Haberal, "Bunların bütün tesislerini ben kurdum, ama bunlar benim değil. Bunlar Türkiye Cumhuriyeti'nindir. Türk halkınındır. Haberal'ın sahip olduğu TV kanalı ve hastane söylemi yanlıştır. Bunlar Türk halkınındır" diye konuştu.

Prof. Dr. Haberal, 356 gündür tutuklu bulunmasını gerektiren tüm iddiaları reddettiğini belirterek, cep telefonu ile ilgili ilk dinleme kararının delil toplama amacıyla alındığını söyledi.

Bundan 3 ay sonraki telefon dinleme kararının Cumhuriyet gazetesine yapılan 3 ayrı bombalı saldırı, Danıştay saldırısı, Ümraniye'de ele geçen bombalar ile Eskişehirde yapılan operasyonda ele geçirilen mühimmatlarla ilgili olduğunu kaydetti.

Telefon dinleme kararının sadece cep telefonu için olduğunu ifade eden Haberal, ancak yasal dayanaktan yoksun olarak hastanede bulunan ofisindeki sabit hattının da dinlendiğini bildirdi.

"Elimde teslim ettim"

Mehmet Haberal, "Ergenekon silahlı terör örgütü içinde faaliyet içinde olma şüphesi" ile ofisinde arama yapıldığını belirterek, oraya gelen polislere, "Bu Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışıyor mu?" dediğini ve istenilen her şeyi kendi elleriyle teslim ettiğini söyledi.

Gözaltına alındıktan sonra Emniyette 8 saat ifade verdiğini kaydeden Haberal, "Daha sonra adliyeye çıkarıldım. Burada savcıya ifade verirken bir savcı aniden içeri girerek. 'Sayın savcım televizyonlar, Haberal tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edildi diye son dakika geçiyor' dedi. Savcı 5 dakika içinde adeta televizyonarı teyit ederek beni mahkemeye sevk etti. Hakim de o kadar uzun süre savunma yapmama rağmen 10 dakika içinde tutuklanmama karar verdi" dedi.

Daha sonra Metris Cezaevinde 4-5 metrekare olan 27 numaralı odaya alındığını ifade eden Haberal, "Adliyede rahatsızlanmıştım. Bu şikayetim cezaevinde de nüksedince revire gittim. Burada 1 saat bekledim, şikayetim geçmeyince Bayrampaşa Devlet Hastanesine sevk edildim. Ancak doktorlar beni oradan İÜ Kardiyoloji Enstitüsüne naklettiler. Buradaki muayenemin ardından benim yoğun bakıma alınmama karar verildi" şeklinde konuştu.

Hastanede 12 gün boyunca yoğun bakımda kaldığını anlatan Haberal, hastanede kaldığı 3. kattaki 304 numaralı odada yoğun bakım tedavisinin sürdüğünü söyledi.

Sağlık sorunları

Mehmet Haberal, halen bir sürü sağlık probleminin devam ettiğini vurgulayarak, aldığı ilaçların yan etkisi nedeniyle bazı problemler yaşadığını bildirdi.

Video konferans yöntemiyle duruşmaya katıldığı odasını kastederek, "Şu 10 metrekarelik odada 356 gündür buradayım 31 Ağustos 2009 tarihinde savcılık kararıyla Adli Tıp Kurumuna sevk edilmem sırasında dışarı çıkmadım" diyen Haberal, kendisinin burada mücadele ederken avukatlarının da dışarıda tahliye edilmesi için uğraş verdiğini kaydetti.

Haberal, iddianame kabul edilmeden önce 11, kabul edildikten sonra 14 kere avukatlarının tahliye talebinde bulunduğunu anlatarak, "Suçum varsa cezaya razıyım. Çekmeye hazırım. Benim tahliyem, delillere dayanmalı. Sağlık sorunlarım nedeniyle tahliye edilmem rahatsızlık verir. Bunu avukatlarımla da konuştum" dedi.

Bekar olduğunu ve 4 çocuğunun bulunduğunu belirten Haberal, Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden emekli olduğunu, Başkent Üniversitesi Hastanesinde çalıştığını ve aylık gelirinin de 10 bin lira olduğunu kaydetti.

Ecevit'le ilgili iddialar

Prof. Dr. Mehmet Haberal ayrıca, "Bülent Ecevit ile ilgili şahsıma ve Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi'ne yönelik iddialar gerçek dışı ve iftiradır" dedi.

Haberal, Kent otel toplantıları ve merhum Başbakan Bülent Ecevit'e yapılan tedaviye ilişkin iddialara yanıt verdi. Haberal, diyalog grubu tarafından Kent Otel'de düzenlenen çaylı ve kuru pastalı toplantılarda herkesin fikrini söylediğini, bunların gizli, kapalı toplantılar olmadığını ifade ederek, "Buradaki amaç ülkenin sorunlarına acaba nasıl katkı sağlayabiliriz, ülkeyi yönetenlere katkı sağlayabiliriz düşüncesidir" diye konuştu.

Bu toplantıların daha sonra Gölbaşı'ndaki Patalya Oteli'nde devam ettiğini dile getiren Haberal, bu otelde bazı siyasi partilerle birlikte birçok dernek ve vakıf tarafından da toplantılar düzenlendiğini anlattı.

Haberal, bu toplantıların her demokratik toplumda olması gereken faaliyetler olduğunu belirterek, bu grubun daha sonra Milli Egemenlik Hareketi olarak isim değiştirdiğini, Anayasal hak çerçevesinde olan bir sosyal oluşum olduğunu kaydetti. Yapılan bu toplantılar sonrası basına da bilgi verildiğini ifade eden Haberal, bu toplantıların kapalı kapılar ardında gizi olarak yapılmış gibi algılanmasını üzüntüyle karşıladığını vurguladı.

Merhum Bülent Ecevit'i her zaman rahmetle andığını belirten Haberal, Atatürk'ün söylediği gibi "Beni Türk hekimlerine emanet edin" düşüncesiyle Ecevit'in tedavisini yaptıklarını, kendisini emanet eden Ecevit'i de şükranla andığını söyledi. Kendi branşı olmadığı için diğer doktorların Ecevit'in tedavisini gerçekleştirdiklerini anlatan Haberal, tadaviyle ilgili heyet raporunu Başbakanlık müsteşarına elden verildiğini, yine Ecevit'in eski koruma müdürü milletvekili Recai Birgün'e de sunduklarını kaydetti.

Haberal, tedavi devam ederken de kontrol raporlarını Başbakanlığa sunulduğunu dile getirerek, o dönemde çıkan iddialarla ilgili Ecevit'in bunları yalanlayarak tedavisine katılan doktorlara teşekkür ettiğini vurguladı.

356 gün sonra her soruyu cevaplandırmaya hazırım

Recai Birgün aleyhine açtıkları ceza ve hukuk davalarının devam ettiğini belirten Haberal, "Ecevit taburcu olduktan sonra 7 ay Başbakanlık yapıp, 4,5 yıl daha yaşamıştır. Ecevit ile ilgili şahsıma ve Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi'ne yönelik iddialar gerçek dışı ve iftiradır" şeklinde konuştu.

Recai Birgün'ün Ergenekon soruşturması kapsamında verdiği ifadede de "Ecevit'in evine gizli olarak doktor getirttik, seyyar röntgen cihazı getirttik" sözlerine dikkat çeken Haberal, evde çekilen röntgen sonucunda da Ecevit'e yapılan tedavinin doğru olduğunun belirtildiğini kaydetti.

Mahkemeden bir talebi olduğunu söyleyen Haberal, "Bana herşeyin sorulması ki, 356 gün tutuklu kalmama sebep olan, hakkımda verilen tutuklama kararına sebep olan kuvvetli suç şüphesi neymiş ki açıklasınlar ki, ben öğrencilere, doktorlara, bilim adamlarına anlatayım, onlara hesap vereyim. Şimdi 356 gün sonra bana yöneltilen her soruyu cevaplandırmaya hazırım" dedi.

Haberal'ın savunmasını tamamlanmasının ardından söz alan avukatı Köksal Bayraktar, müvekkilinin gözaltına alındıktan 3 gün sonra 16 Nisan 2009'da emniyette ifadesinin alınmasına başlandığını, ifade verme işleminin ertesi gün adliyede devam ettiğini kaydetti.

Bayraktar, Haberal'ın ifade verme işleminin toplam 16 saat 45 dakika sürdüğünü ifade ederek, 70 yaşına yaklaşmış bir öğretim üyesinin ifadesinin CMK'daki yorma kavramına girdiğini kaydetti. Bayraktar, ifadenin, bedenin fizyolojik ve psikolojik olarak son derece yorgun olduğu bir ortamda alındığına dikkat çekti.

Haberal'a çapraz sorgu

Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın, tedavi gördüğü hastaneden video konferans yöntemiyle katıldığı duruşmada çapraz sorgusuna geçildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'ndeki odasından video konferans sistemiyle ifadesinin alınmasından sonra çapraz sorgusuna geçilen Prof. Dr. Haberal'a Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel tarafından sorular yöneltildi.

Haberal, "geçmiş olsun" dileklerini ileten Pekgüzel'in, "2001 ve 2002 yılında siyasi parti kurma girişiminiz oldu mu?" sorusuna, böyle bir düşüncesi olmadığı yanıtını verdi.

Eski Başbakanlardan merhum Bülent Ecevit'in düşürülmesi yönündeki iddiaları da duymadığını ve kendisine kimsenin böyle bir teklifte bulunamayacağını ifade eden Prof. Dr. Haberal, insan hayatında hekimlerin ve hakimlerin büyük önemi olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Haberal, "İkisi de insan hayatı ile ilgilidir. Hekimler Allah'a hesap verir. Kimse bize gelerek 'şununla ilgili rapor verelim' deme cesaretini gösteremez" dedi.

Cumhurbaşkanlığı teklifi

Siyasi parti kurma iddialarını savcılıkta öğrendiğini öne süren Prof. Dr. Haberal, kendisinin böyle bir düşüncesi olmadığını, Ecevit'in o dönemde Cumhurbaşkanlığı'na kendisini aday gösterdiğini ancak demokratik toplumlarda Cumhurbaşkanı'nın Meclis'in içinden seçilmesi gerektiği gerekçesiyle bu teklifi kabul etmediğini, kendisinin tek hedefinin ülkeye hizmet olduğunu söyledi.

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in, "Sayın Bülent Ecevit, Cumhurbaşkanlığı için size yazılı mı sözlü mü teklifte bulundu?" şeklindeki sorusu üzerine Prof. Dr. Haberal şunları kaydetti: "22 Nisan 2000 tarihinde teklif yapıldı. O dönemin Turizm Bakanı Erkan Mumcu bir hasta ziyareti için gelmişti. Bu sırada bana, Cumhurbaşkanlığı ile ilgili olarak 'ne olacak?' diye sordu. Ben de 'Bunu Başbakan'a sor' dedim. Bu konuşmanın ardından öğle saatlerinde Meclis dışından benim adım, Meclisten ise merhum İsmail Cem'in adı geçmeye başladı. Bunun üzerine iki gün sonra Hüsamettin Özkan'ı ziyaret ettim. Bu görevi kabul edemeyeceğimi söyledim. Bunun ardından Bülent Ecevit, 'Siz teklif etmediniz. Biz sizi gösterdik' dedi. Ben yine Cumhurbaşkanı'nın Meclisten çıkması gerektiğini söyleyerek bunu kabul etmedim."

Recai Birgün'ün iddiaları

Prof. Dr Haberal, savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in "Recai Birgün ile aranızda bir husumet var mıydı? Neden bu açıklamaları yaptı?" şeklindeki sorusu üzerine, "Hiçbir şekilde sorun yoktu. Meclisteki Birgün ile işin içindeki Birgün'ü tanımakta zorluk çektim. Bunları ona yakıştıramadım. Söyledikleri doğru değildir. Başbakan'ın koruma müdürlüğüne yükselmiş ve milletvekili olmuş birisine bunları yakıştıramadım" diye konuştu.

Pekgüzel'in , "İlhan Selçuk ve Yalçın Küçük ile hangi tarihte tanıştınız, samimiyetiniz ve bağlantılarınız nelerdir?" şeklindeki sorusunu da Prof. Dr. Haberal, Yalçın Küçük ile hiçbir samimiyetinin olmadığını belirterek, "1980 ihtilalinden sonra 'ülkede gelişen durumla ilgili, demokrasiyle ilgili neler yapabiliriz' diye Aydınlar Dilekçesi ile ilgili olarak birkaç kez görüştüm. Bu dilekçenin mimarlarındanım. Küçük ile görüşmem de 'imzalar mısın, imzalamaz mısın' şeklindeydi. Bu dilekçe nedeniyle dönemin sıkıyönetim mahkemesinde ifade verdim. İlhan Selçuk'u da detaylı tanımam. Herhangi bir ilişkim olmadı" şeklinde yanıtladı.

Prof. Dr Haberal, "1980 ve sonrası Yalçın Küçük ile bağlantınız oldu mu?" şeklindeki soru üzerine de 25 yıldır Yalçın Küçük ile herhangi bir temasının olmadığını ifade ederek, "25 senedir görmediğim insanlarla terör örgütü kurmakla suçlanıyorum. Bu kabul edilemez" dedi.

Kuvvetli suç şüphesi...

Prof. Dr. Haberal, bütün tahliye taleplerinin "kuvvetli suç şüphesi" nedeniyle reddedildiğini ifade ederek "Bu kuvvetli suç şüphesi ne ise bilmek zorundayım, Türk milleti bilmek zorunda. Bunu Türk milletine anlatmak zorundayım" dedi. Bunun üzerine Başkan Şengün, "Sakin olmanızda yarar var. Bir şeyi yaparken başka bir komplikasyon yaratmayalım" diye konuştu.

Prof. Dr. Haberal da buna karşılık "Ben terör örgütü kurmakla suçlanıyorum. Bu benim için zuldür. Ben sadece ülkeme değil aynı zamanda dünya bilim adamlarına da hesap vermek zorundayım. 356 gün tutuklu kaldım diye. Ben de neden böyle olduğunu öğrenmek zorundayım. Ne pahasına olursa olsun" dedi.

Siyasilerle görüşmesi

Prof. Dr. Haberal da bu konuşmanın gayet normal olduğunu belirterek, "Bugünkü iktidar partisinin yöneticilerinin 'şu toplantıları Patalya Otel'de yapalım' demesi anormal mi? Yakından tanıdığım Sarıgül'e, 'kendine zarar verecek herhangi bir faaliyette bulunma' diyorum. Sarıgül ile yaptığım konuşmanın özü budur. Bunda bir anormallik varsa bugün ülkeyi yönetenlerle yaptığım konuşmalar yanlış mı olmuş" dedi.

Prof. Dr. Haberal, o dönemde Deniz Baykal ve Recai Kutan'la da görüştüğünü ifade ederek, ülkeyi yönetenlerin kendisinden yardım istediklerini, iktidar partisinin de hükümeti kurduğunda kendisinden yardım istediğini öne sürdü. Pekgüzel'in "Bilim adamı olduğunuzu söylüyorsunuz. Siyasetteki tecrübeniz nereden kaynaklanıyor?" sorusu üzerine de Haberal, böyle bir şeyin olmadığını belirterek, siyasetle ilgisinin 1991 yılında Süleyman Demirel'in teklifi üzerine Rize'den belediye başkanlığına adaylığını koyması, seçilemeyince de görevine geri dönmesi olduğunu söyledi.

Pekgüzel'in "Kanal B televizyonunda seçimler öncesi kimlerin çıkarılacağı, nelerin sorulacağı şeklinde konuşmalar olduğunu" dile getirmesi üzerine de Prof. Dr. Haberal, Kanal B'yi kendisinin kurduğunu ancak kanalın bir yönetim kadrosunun olduğunu, programların bu kişilerce belirlediğini ifade etti.

Pekgüzel'in, Kemal Kılıçdaroğlu ile yapılan programda verilen arada kameranın açık olması üzerine "Haberal bana 'bunların oyunu artır' dedi" şeklinde konuşmaların duyulduğunu belirtmesi üzerine de Prof. Dr. Haberal, "Bu genel müdür maalesef bu hatayı yaptı. Hemen özür diledi. Benim adımı yanlışlıkla kullandığını, istifasını verdiğini söyledi.
Biz istifasını kabul etmedik" dedi.

Pekgüzel'in, Bedrettin Dalan ile yaptığı bir telefon görüşmesine ilişkin sorusu üzerine de Prof. Dr. Haberal, Amerika'dan arayan Dalan ile sağlık problemlerini konuştuklarını, bu sorunu oradaki arkadaşının aracılığıyla hallettiklerini, konuşma sırasında ülkenin durumuna da değindiklerini kaydetti.

Haberal, "Gölbaşı'nda kazılar yapılmıştı. Ben her akşam Gölbaşı Patalya Oteli'ne giderim. Bu kadar kazı yapılıyor. İnşaatların olduğu, herkesin gidip geldiği yerde kazı yapılıyor, 'silah bulduk' deniliyor" diye konuştu.

Pekgüzel, tutuksuz sanık Hurşit Tolon ile yaptığı bir görüşmeyi okuyarak, "Hereke işinin ve deklare edelim" denilen konuların neler olduğunu sordu. Prof. Dr. Haberal da Hereke'nin Ankara'da bir sokak olduğunu, bu sokakta Başkent Üniversitesinde öğretim üyesi olan bir kişinin oturduğunu, bu kişinin ölmesi üzerine eşinin villadan çıktığını belirterek, konuşmanın bu villanın sosyal tesis olarak değerlendirilmesine yönelik konuşma olduğunu söyledi.

Haberal, "Ben hiçbir zaman kapalı kapılar arkasında saklı bir şey yapmadım. 'Telefonda görüşmeyelim' dememin nedeni, zamanın kısa olmasıydı. Tolon, Diyalog Grubu ve Milli Egemenlik Hareketi'nin toplantılarına katılmıştır" şeklinde konuştu. Pekgüzel'in, Kanal B televizyonunda ele geçirilen bir CD'ye ilişkin sorusuna da Prof. Dr. Haberal, kendi odasında üç CD bulunduğunu, kanalda 250 kişinin çalıştığını ve CD'lerin kopyasının da aramalar sırasında verilmediğini söyledi.

Pekgüzel'in sorularını tamamlamasının ardından savcı Nihat Taşkın da Prof. Dr. Haberal'a bir sorusu olmadığını ifade etti. Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın çapraz sorgusuna ara vererek duruşmayı yarın saat 09.00'a erteledi.

Levent Ersöz'ün avukatı da video konferans istedi

Bu arada İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı Levent Ersöz'ün avukatı Ali Rıza Dizdar, müvekkilinin ifadesinin de Prof. Dr. Mehmet Haberal gibi video konferans yöntemiyle alınmasını istedi.

Dizdar, davanın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine verdiği dilekçede, müvekkilinin geçen hafta tedavi gördüğü İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesinden Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine sevk edildiğini, burada da tedavisi yapılmayacağından kısa bir süre içinde Silivri Devlet Hastanesine gönderildiğini kaydetti.

Yarasının ciddiyetiyle Ersöz'ün buradan da Haseki Devlet Hastanesine sevk edildiğini belirten Dizdar, burada yapılan konsültasyon neticesinde durumun ciddiyeti görülerek Ersöz'ün Cerrahpaşa Tıp Fakültesine gönderildiğini belirtti.

Avukat Ali Rıza Dizdar, bugün itibariyle müvekkilinin acil ameliyata alındığını belirtirken, bugünkü duruşmada Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın video konferans ile ifadesinin alındığını anımsattı.

Adli Tıp Genel Kurulundan, müvekkilinin sorgusunun hastanede yapılıp yapılamayacağı ile ilgili soruya henüz yanıt verilmediğini belirten avukat Dizdar, Ersöz'ün ifadesinin de Haberal'ın ardından alınmasını talep ettiklerini ifade etti.

Dizdar, aynı mahkemeye verdiği bir başka dilekçede de müvekkiliyle ilgili İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalının raporlarına göre, müvekkilinin ciddi intihar riski taşıdığı ve planının bulunduğu, depresyon içinde olduğunu kaydetti. Dizdar, tüm bunlar dikkate alınarak Ersöz'ün tahliyesini istedi.

Duruşmaya katılanlar:

Gazeteci Tuncay Özkan, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu 33 tutuklu sanık ile tutuksuz sanıklardan Emin Şirin ile emekli Orgeneral Hurşit Tolon.

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow