hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    "Hayata Dönüş"ün üzerinden 13 yıl geçti

    Hayata Dönüşün üzerinden 13 yıl geçti
    expand

    F Tipleri son birkaç yıldır hep gündemin ilk sıralarında oldu. Mahpusları yalnızlaştırarak sağlıklarını ve psikolojilerini bozduğu açıklık kazanan ve Parlamento kürsüsünde bile "izsiz işkence, sessiz ölüm" diye anılan F tipi hapishaneler, 13 yıl önce bugün hayata geçirildi. Tam da bugün pek çok kesiminin dile getirdiği etkilerini sayarak F tipi hapishanelere karşı çıkan mahpuslara yönelik düzenlenen "Hayata Dönüş" adlı, katliama dönüşen bir operasyonla... "Hayata Dönüş" operasyonunda 28 mahkum öldürüldü.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    F Tipi cezaevlerine karşı yürütülen ölüm oruçlarını sonlandırmak ve mahpusları cezaevlerine taşımak için düzenlenen ve 28 mahkumun öldürüldüğü "Hayata Dönüş"ün üzerinden 13 yıl geçti. Milletvekillerinin, öğrencilerin, gazetecilerin, siyasi mahpusların tutulduğu, parlamento kürsüsünde bile "izsiz işkence, sessiz ölüm" diye anlatılan F tipi cezaevlerinin filmi de yapıldı.

    Türkiye, 19 Aralık 2000 sabahına, 20 ayrı cezaevine yönelik bir operasyonla uyandı. "Ölüm oruçlarını engellemek adına" yapılan bu operasyonda 28 tutuklu ve hükümlü ile 2 asker öldü, 300 civarında tutuklu ve hükümlü yaralandı ve sakat kaldı. Müdahaleden sonra açılan 10 kadar davadan ikisi mahkûmların aleyhine sonuçlandı. Dördü zamanaşımından bitti; tutuklular ve jandarmaların birlikte yargılandığı bazı davalar ise karşılıklı beraatla sonuçlandı. Elde 10 yıl sonra açılabilen "Bayrampaşa" ve yedi yıldır devam eden "Ümraniye" davaları kaldı.

    Kararı MGK'da alındı

    Çağdaş Hukukçular Derneği'nin ısrarlı çabalarıyla sürdürülen Bayrampaşa ve Ümraniye hapishanelerindeki "Hayata Dönüş" davasında, operasyonun "Tufan" adı verilen bir plan dahilinde yapıldığı ortaya çıktı. Davada dönemin Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman ve dönemin Jandarma Harekat Başkanı emekli Tümgeneral Osman Özbek "tanık" olarak ifade verdi. Operasyon kararının MGK toplantısında alındığı ortaya çıktı. Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, MGK toplantısının kararlarını istedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Hiçbir yetkili yargılanmadı

    Çoktan terhis olmuş erlerin sanık olduğu bu davalarda; hiçbir subay hâkim karşısına çıkmadı. Bayrampaşa'da jandarma, sorumlu olarak, çatışmada şehit olan bir askeri gösterdi; Ümraniye Davası'nda geçen yedi yıl boyunca 267 sanık jandarmadan yalnızca 94'ünün ifadesi alınabildi. Subaylar yargılanmadıkları gibi önce mahkemeler, sonra savcılıklar oyalandı. Sonuçta adalet, "Hayata Dönüş Davası"nda, hâlâ hayata dönemedi.

    Operasyon planı 2 ay önceden uygulamaya kondu

    Özbek, mahkemede operasyondan iki ay önce İstanbul ve Ankara'da koordinasyon toplantısı yapıldığını ve özel harekat birliklerinin iki ay önceden İstanbul'a gittiğini anlattı. Oysa o günlerde bir yandan aydınlardan oluşan bir heyet mahkumlarla açlık grevini bırakmaları için görüşüyordu. Operasyonun ardından aydınlar da "devlet tarafından aldatıldıklarını" açıklayacaklardı. Generaller ifadelerinde operasyonun farklı illerde eşzamanlı olarak yapılmasını ise dönemin hükümetinin istediğini söylemişti. Mahkeme ÇHD'li avukatların talebiyle jandarmadan, operasyona katılanların isimlerini defalarca istedi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Operasyonun ardından öldürülenlerin kurşun yaralarıyla oynandığı ve delillerin yok edildiği iddialarının araştırılmasında mesafe kaydedilemedi.

    "Diri diri yaktılar"

    "Hayata Dönüş" operasyonu sonrasında Hacer Arıkan, yüzü ve vücudu yanmış haldeki görüntüsü ve feryatları ile hafızalara kazınmıştı. Arıkan, operasyonda 5'i yanarak biri de vurularak öldürülen kadınların bulunduğu C1 koğuşundaydı. Kendisi de operasyondan ağır yaralı kurtuldu, sonrasında hastaneye götürülürken, ambulansta "Bizi diri diri yaktılar" diye bağırarak, hapishanede gerçekte yaşananları duyurmaya çalışıyordu. O

    Operasyonda yüzü yüzde 45 oranında yanan Arıkan, Erol Arıkan, Dinçer Otluçimen, Turhan Tarakçı ile birlikte AİHM'ye yaptığı başvuruda Türkiye'yi, "yaşam hakkının ihlal ettiği" için mahkum ettirdi.

    Türkiye'ye AİHM'de mahkumiyetler

    Operasyonda saldırıya uğrayan pek çok mahkum ve yaşamını yitirenlerin ise aileleri AİHM'de davalar açtı. Operasyonda vurulan ve sonrasında tedavi edilmeyen İsmail Altun, Cuma Şat adlı mahpusların açtığı davalarda AİHM, Türkiye'yi "yaşam hakkının ihlali" nedeniyle mahkum etti. Son olarak da 10 Aralık'ta Çanakkale Hapishane’sinde Hayata Dönüş Operasyonu’na maruz kalan 20 kadının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı başvuruyla ilgili Türkiye mahkum oldu. Operasyonunda yaralanan Leyla Alp, Gülay İncesu, Sakine Çakmak, Sakine Işık, Aysel Sürücü, Ayşe Cabadak, Meral Kıdır, Duriye Demir, Nazmiye Köle, Ünzile Karabük, Hülya Aydoğan, Meral Kaşoturacak, Birgül İbiş, Filiz Uyan, Fidan Yıldırım, Türkan İpek, Safiye Sel, Süreyya Bulut, Berna Ünsal, Elif Yaş AİHM’e başvurdu. AİHM bu davada da Türkiye’yi yaşam hakkını ihlal ettiği, işkence ve kötü muamele yasağına uymadığı ve etkin soruşturma yapmadığı gerekçesiyle mahkum etti.

    Olanları ortaya çıkardılar, şimdi onlar da F tipinde

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Davada mağdurların avukatlığını üstlenen avukatlardan Güçlü Sevimli, yaşananları "Hayata Dönüş Operasyonu" adıyla kitaplaştırdı. Bu davayı takip eden ve aşama kazandıran avukatlar da geçen yıl DHKP-C adı altında düzenlenen bir operasyonda tutuklandı ve F tipi hapishaneye konuldu. Avukatlar, Güçlü Sevimli, Taylan Tanay, Selçuk Kozağaçlı, Günay Dağ, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Şükriye Erden, Naciye Demir ve Betül Vangölü Kozağaçlı 1 yıldır hapiste.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Grup Yorum filmini yaptı

    F Tipi hapishaneler Grup Yorum tarafından filme de dönüştürüldü. Grup Yorum'un tasarladığı ve yapımcılığını üstlendiği, "F Tipi Film"de yönetmenler Ezel Akay, Sırrı Süreyya Önder, Barış Pirhasan, Aydın Bulut, Hüseyin Karabey, Reis Çelik, Vedat Özdemir, Mehmet İlker Altınay ve Grup Yorum kısa filmleriyle hapishanelerdeki tecrit uygulamasını anlattı.

    Rakamlarla "Hayata Dönüş"

    20 cezaevine düzenlenen operasyonda kullanılan gaz bombası sayısı: 30 bin Operasyona katılan askeri bölük sayısı: 40 Katliamı protesto ettiği için gözaltına alınan kişi sayısı. 2145

    13 yıl sonra F tipleri

    Aradan geçen 13 yılda, özellikle siyasi suçlardan cezaevine girenlerin konulduğu F tiplerine protestocu öğrencilerden, gazetecilere, siyasetçilere kadar pek çok kişi konuldu. Aradan geçen zamanda F tipi hapishanelerle ilgili pek çok veri de ortaya çıktı. Hak örgütlerinin yanı sıra, CHP'nin Cezaevi Komisyonu da geçen yıl bir rapor hazırlayarak manzarayı ortaya koydu. 13 Aralık 2012'de CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, tespitlerini içeren raporu, TBMM Genel Kurulu'nda açıkladı. Ağbaba, bu konuşmada, "F tipi cezaevlerinde uygulanan politikalar mahpusları sessiz ölüme terk ediyor. F tipleri izsiz işkence, sessiz ölümdür. Türkiye'de cezaevleri deyince akla ölümler, yangınlar, tecavüzler ve isyanlar geliyor" dedi. Mahpusların, telefon ve aileleriyle görüşmek gibi en temel haklarının bile gardiyanlara tekmil vermek gibi keyfi kurallara bağlandığını, mahpusların çırılçıplak soyularak oyluk aramalarının yapıldığını anlatan Ağbaba, manzarayı şöyle tarif etmişti:

    "Gezdiğim F tipi cezaevlerinin tamamında çıplak arama ve oyluk araması vardır. Türkiye bu utançtan derhal kurtulmalıdır. F Tipi Cezaevlerindeki uygulamalar Hitler kamplarını aratmamaktadır. Keyfi disiplin cezaları F Tipinin olağan uygulamalarıdır. Alman nizamnamesinden esirler için alınan bir sistem olan F Tipleri denetlemek, küçültmek ve aşağılamak üzerine kurulmuştur. Bir mahkumun deyimiyle, F tipi cezaevleri 'insan akıl ve zekasının zirvesidir'. 12 Eylül döneminde bile olmayan aşağılamalar bu dönemde yaşanıyor. F tipindeki yalnızlaştırmalarla mahkumların beli bükülmeye çalışılıyor. Türkiye'deki cezaevleri sağlıklı girilip, hasta, hatta tabutla çıkılan yerlerdir. Ölümcül hastalar tahliye edilmiyor. Bilinmelidir ki; tutuklu kişi özgür bir insanın tüm sağlık haklarına sahiptir. Cezaevlerinde olmak cezaevinde ölmek demek değildir. Cezaevlerinin mimarisi ve yaşam koşulları mahpusları fiziksel ve psikolojik olarak yavaş yavaş öldürüyor. Cezaevlerindeki yaşamlarında en ufak bir ayrıntı bile sorun olmaktadır. Mahpusların giyecek alması sorun, yemek yemesi sorun, beş kitap uygulaması nedeniyle kitap alması ve okuması sorun, mektuplar sorun, ailelerle görüşmeleri sorun, türkü söylemek sorun, renkli kalem sorun, karakalem, beyaz kâğıt serbest, karakalemle çizilen Che ve Deniz Gezmiş resimleri yasak! TV izlemek sorun, yandaş medya serbest. İMC, Yol, Cem, Hayat ve Barış tv istenmesine rağmen yasak. İmam, Rahip serbest, Dede yasak. Mahpusların yaşadıkları bunlar. Ya ailelerin yaşadıkları. Aileler kadınlar taciz ediliyor iç çamaşırlarına kadar aranıyor. Bu koşullar altında mahpusların sağlıklı kalmaları mümkün değildir. Anlaşılan; hastalıklı, vebalı, düşman olarak görülen bu insanların yok olmalarında bir sakınca görülmemektedir."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow