Yıl 1992: Hocalı katliamının ardından 26 yıl geçti: Hocalı katliamı nedir?
Aradan 26 yıl geçti... Ermenilerin 1992 yılında Karabağ Savaşı’nda yaptığı Hocalı katliamı, gerek Azeri Türkler için gerek Türkiye Türkleri için sancısı ve hüznü derin olan bir konudur. Aradan 26 yıl geçmesine birçok insan tarafından dün gibi yaşanan o vahşet, unutulmadı. 26 Şubat 1992 yılında neler yaşandı? Kaç insan öldü, o gün neler yaşandı?
Haberin Devamı
/

'Hocalı katliamı'nın ardından 26 yıl geçti. 26 Şubat 1992, Ermenistan İle Azerbaycan arasında Karabağ Savaşı yaşanıyor. Ermeniler, Karabağ’da bulunan Hocalı kasabasına ansızın baskın yapıyor. Ermeniler acımasızca Azeri vatandaşları öldürüyor.
/

KAÇ KADIN, KAÇ ÇOCUK ÖLDÜ?Azerbaycan Cumhuriyeti'nin resmî açıklamasına göre saldırıda 106'sı kadın, 83'ü çocuk olmak üzere toplam 613 Azeri vatandaşı hayatını kaybetti.
Haberin Devamı
/

MÜRSEL HASANOV OLANLARI ANLATIAl Jazeera’dan İrfan Bozan’a konuşan ve o günü yaşayan Mürsel Hasanov yaşadıklarını anlattı. Hasanov 1992 yılında 15 yaşındaydı, yaşadıkları dün gibi aklındaydı Hasanov ‘Biz babamla dönüşümlü olarak beraber gözcülük yapıyorduk. Çünkü Hocalı’nın etrafı Ermenilerle çevrilmişti. Karayolu ulaşımı kesilmişti. En son ayın 13’ünde helikopter gelip yiyecek atmıştı. Artık helikopter de gelmiyordu. Ermeni silahlı gruplarının saldırısını bekliyorduk. 25’i akşamı ben akşam 6-7 civarı eve geldim babam gözcülüğe gitmişti. Saat 9 civarı babam eve geldi. 'Çabuk evden çık. Anneannenlere gidiyoruz' dedi. Biz yoldayken ilk ateş başladı. Önce roketler geldi ardından dolu yağar gibi her taraftan ateş edilmeye başlandı. Anneannemlere gittik orada sığınaklar kazılmıştı kadınlar ve çocuklar sığınsın diye. Benim kendi annem ve kardeşlerimi daha önceden Hocalı’dan çıkarmıştık ama hala çok sayıda kadın ve çocuk vardı Hocalı’da.” sözlerini söyledi.
/

AHISKALI TÜRK’ÜN SÖYLEDİKLERİHasanov sözlerine şu şekilde devam etti: Kentin yukarı kısmında Ahıska Türkleri’nin evleri vardı. Birden sığınağa bir erkek bir Ahıska Türkü geldi. Kucağındaki çocuğu yere bıraktı 'sadece bunu kurtarabildim' dedi. Babam ‘dışarı’ dedi. Evden çıktık. Yukarı kısımdaki Ahıska Türkleri’nin mahallesinin ahşap evlerinden alevler yükseliyordu. Hepsi yanıyordu. Biz yürümeye başladık. Ermeni silahlı güçler artık kentin içine girmişlerdi. Sokak savaşı başlamıştı. Ermeniler arkadan geliyordu. Biz ben, babam anneannem, halamlar, dayım, dayımın oğulları hep beraberdik. Öyle bir yere geldik ki, artık karar vermek gerekiyordu: Hocalıyı terk mi edelim, Yoksa burada saklanalım mı? Büyükler karar vermeye çalışıyordu. Bir yol vardı oraya biz meşe yolu derdik o yol açık görünüyordu. Oraya girdik, orada da iki yol vardı birinci yola baktık orada ileride savaş var. Çatışma var. Sonra öteki yola gittik.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

O GECE DURAN ÖLÜYORAğdam kentine gitmek isteyen Hasanov, yolda başına gelenleri şu şekilde anlattı: Yolda bir çay vardı. Çaydan geçtik, kadın çoluk çocuk yola düştük. Göç ediyorduk. Ben göçün ortasındayım. Öne baktım insan seli, arkaya baktım insan seli. Bütün Hocalı göç ediyor. Sabaha kadar yürüdük. Askeran’a geldik sabah olduğunda Askeran’ı geçtik. Düşünün kar, buz yürüyorsunuz, ayaklar ıslandı. Bana ‘ayakkabını çıkar’ dediler. Ben hiç çıkarmadım çıkaranların hep ayakları yarıldı. Ayakları yarılanların da çoğu gelemedi. Askeran’ı geçtik artık Ağdam’a yaklaşıyoruz açıklık düzlük bir alana geldik. Birden her taraftan ateş açılmaya başladı. Babamla beraber önce hızlı yürümeye başladık. Sonra yere yattık. İnsanlar birer birer yanı başıma düşüyordu. Hayatımda ilk defa yakın mesafeden cesedi orada gördüm. Bir komşumuzdu, onun üzerine yıkıldım. Cesedin gözleri açıktı bana bakıyordu. Gözü gözüme geldi. Daha 15 yaşındayım. Baktım ölmüş. Etrafım hep öyleydi. Korku hissim yoktu, aslında korkmaya vakit yoktu her şey o kadar hızlı oluyordu ki içgüdü ile hareket ediyorsunuz. Babam yanımdaydı ateş hiç susmuyordu. Tanıdığım insanlar, beraber oynadığım çocuklar, tanıdıklarım birer birer vurulup yere düşüyor. O an babam bir anda dizini yere koydu ve kalktı. Ben hala o sakinlikte nasıl sorduğuma hala inanamam ‘baba değdi mi’ dedim. O da bana sakince cevap verdi ‘değdi’. Ama ne bileyim kolu kopmadı başı yerinde. 5 metre yürüdü ve arkası üstü yıkıldı. Hemen üzerine gittim ‘baba’ diye seslendim. Omzunun altından göğsünden kan fışkırıyordu. Ben artık yaşamıyorum gibi hissettim. Hissizleştim. Kafamı çevirdim her tarafta yaralılar inliyor. Babam bana o sırada ‘ileri ileri’ diyordu. Babam sanki beni görmüyordu durmadan ‘ileri ileri’ diyordu. Hemen yanda bir hendek vardı babamı oraya sürükleyebilirdim. Ama yapamadım, 15 yaşındaydım babam da yapılıydı. Sürükleyemedim onu. Hiç unutamadığım bir sahne var mesela bir aile üst üste ölmüştü. Baba ölüyor, onun üzerinde anne annenin üzerinde kızı öyle öyle bir aile ölmüş. Yakının üzerinde ağlarken ölüyorsun. Orada durmak ölmek demekti. Hareket edersen yaşama şansın vardı. Ben artık sürüne sürüne hendeğe indim gitmeye başladım. Baktım önümde biri var ona seslendim ‘yürüsene yolu tıkıyorsun’ diye. Baktım ses vermiyor ölmüş. Öyle bir manzaraydı. Dayımın oğlunu gördüm. Yol boyu dayımın 2 yaşındaki kızını kucağımda taşımıştım onu hiç bırakmadım sürüne sürüne Azeri köyüne geldik.
/

İLK ÖNCE HASANOV AĞDAM’A GELDİ SONRA İSE ÖLEN AKRABALARIHasanov ‘Artık bizi Ağdamlı Azeriler karşılamaya başladı. Ben gördüm onları ama artık birşey hissetmiyordum. Bizim gruptan önce ben ve dayımın oğlu Ağdam’a ulaştık.. Sonra dayımın diğer oğlu ve halam iki gün sonra babamın cesedini getirdiler. 13 gün sonra da annneannemin cesedi geldi. Dayımın karısının cesedi hiç bulunamadı. Dayımın küçük oğlunun da cesedi geldi. İki halamın oğlunun cesedi bulunamadı, biri dokuz yaşındaydı.’ sözleri o günün dehşetini anlatır gibiydi.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
/

AĞDAM’DA NELER OLDU?Ağdam kentine gelen Hasanov ‘Ağdam’da tam bir karışıklık vardı. Ellerinde silahlı gençler bekliyor, öfke dolular ama lidersizlik, başsızlık var. Teşkilat yapan yok, komutanlık eyleyen yoktu. Tek yapılan şey Ermenilere top atmaktı o da ne kadar doğruydu. ‘İleri’ diyen yoktu. Arkada, Azerbaycan Ordusu bekliyor. Herkesin elinde silah herkes birbirine bakıyor. Sonradan öğreniyoruz tabi Bakü de karışıklık var. Muttalibov başka bir tarafa gider muhalifler başka bir yöne gider. Azerbaycan’da bütünlüklü bir durum yoktu.’ sözleriyle yaşadıklarını anlattı.