"İddianame Başbakan'ın tezini sahipleniyor"

İddianame Başbakanın tezini sahipleniyor
expand

CHP lideri Deniz Baykal, Ergenekon iddianamesinin, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın tezini sahiplenen bir iddianame olduğunu ileri sürdü.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Baykal, partisinin TBMM Grubu'nda, ekonomide, KKTC'de ve Ergenekon soruşturmasındaki gelişmeleri değerlendirdi.
 
"Bu, farklı bir terör örgütü" denildiğini ifade eden Baykal, "Belki bir baş teröristi değil de birden fazla baş teröristleri vardır. Belki eş başkanlık sistemi bu terör örgütünde de vardır" diye konuştu.
 
Hangi şekilde olursa olsun, terör örgütün bir an önce ortaya çıkarılmasından mutluluk duyacaklarını belirten Baykal, bu terör örgütünün baş teröristini ya da baş teröristlerini bir adaya koymakta yarar olduğunu söyledi.
 
Baykal, "Bence Yassıada çok anlamlı olur. Ama bu dava bir süre devam eder, bu sürede Öcalan tahliye olursa, İmralı'da düşünülebilir" diye konuştu.
 
Baykal, "terör" kavramının Türkiye için yaşamsal önemi bulunduğunu, bu kavramın içini boşaltmaya kimsenin hakkı olmadığını belirterek, herkesin çok dikkatli ve sorumlu davranması gerektiğini söyledi.
 
CHP lideri Baykal, Türkiye'nin ulusal bütünlüğü için yıllarca hizmet veren insanların, "terör" ithamına maruz bırakılmasının, onların yüksek tansiyonlarını, şekerlerini, kolesterollerini yükselteceğini, ancak şeref ve haysiyetlerine hiçbir zarar veremeyeceğini ifade etti.
 
Ergenekon iddianamesinin, binlerce sayfalık uzun bir iddianame olduğunu belirten Baykal, "İddianamelerin uzunluluğu, iddiaların haklılığının kanıtı olamaz" dedi.
 
Baykal, önemli olanın; iddianamenin bütünsel, bağlantıları sağlam, iddiaları sağlam dayanaklara dayalı bir şekilde ortaya çıkabilmesi olduğunu anlattı.
 
Deniz Baykal, ATO Başkanı Sinan Aygün'ün tahliyesine çok sevindiğini ve mutlu olduğunu ifade etti. Baykal, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nu da Aygün'e sahip çıktığı için kutladı.
 
"Başbakan'ın tezi, yargı sisteminin içine yansımıştır"

"Bu iddianame, Başbakan'ın tezini sahiplenen bir iddianamedir. Temel gerçek budur" diyen Baykal, ortaya atılan iddiaların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'de yaşanan olaylarla ilgili uzun süreden beri ortaya attığı bir temel tez olduğunu söyledi.
 
Baykal, "O tezi, bugüne kadar yargı organları önemsememişti. Bir türlü yargı organlarına bunu aktaramamıştı Sayın Başbakan. Şimdi öyle anlaşılıyor ki İstanbul'daki bu dava dolayısıyla Başbakan'ın tezi, yargı sisteminin içine yansımıştır" diye konuştu.
 
Erdoğan'ın tezinin, başbakan olmadan önce sahiplendiği bir tez olduğunu anlatan Baykal, Erdoğan'ın "Böyle bir çete organizasyonunu iktidara gelmeden önce biliyordum. Şimdi bunu ortaya çıkarmaya çalışıyorum" dediğini söyledi.
 
CHP Genel Başkanı Baykal, Başbakan Erdoğan'ın, Danıştay saldırısı ile ilgili, "Bu derin komplo" dediğini, saldırı sonrası yaptığı grup toplantısında da "Türkiye'de huzuru ve istikrarı hedef alan bir çete suç üstü yakalandı. Saldırı huzuru sabote etmeye yönelik kanlı bir komplodur. Saldırının arkasında bir ihanet çetesi çıktı. Hükümet ve parti olarak bütün boyutlarıyla bu işin üzerindeyiz. Bizzat şahsım da bu işi takip ediyor. Ne yazık ki bugün hala katilin gerçek yüzüyle yüzleşmekten kaçınanların da olduğunu görüyoruz" diye konuştuğunu ifade etti.
 
Başbakan Erdoğan'ın sendikacılarla görüşmesinde de "Ergenekon da bütün deliller Danıştay suikastine çıkıyor. Bilgileri gönderdik ama nedense yargı, bu bağlantıyı kurmaktan kaçındı" dediğini savunan Baykal, Erdoğan'ın Ergenekon çetesi ve Danıştay cinayeti bağlantısı konusunda bir tespiti olduğunu kaydetti.
 
"Savcılar Cumhuriyet'in savcısıdır"
 
Bu tespit üzerine Erdoğan'a "Siz savcılık yapıyorsunuz" dediğini anlatan Baykal, "Bugün grup toplantısında Başbakan, "Evet, ben savcıyım' demiş. Tabi Başbakan'ın savcı olmak istemesine saygı gösteririm. Savcılık şerefli bir meslektir. Saygıdeğer bir iştir" dedi.
 
Deniz Baykal, "Başbakan'ın savcılığına özenmesinde hiçbir yanlış yoktur ama Başbakan'ın şunu hatırlaması lazım: O savcının isminin başında cumhuriyet yazar. Cumhuriyet Savcısı... 'Ben milletin savcısıyım' demiş başbakan. Savcılar, cumhuriyetin savcısıdır. Avukatlar, milletin avukatıdır. Başbakan'ın kendisine hukuk süreci içinde bir yer arayışı içine girdiğini görüyorum" diye konuştu.
 
CHP lideri ayrıca, "Savcılık da onu çok ilgilendiriyor. Burada bir sakınca yok. Bence, savcı olmayı arzu etmesi saygıdeğer bir iş ama Başbakan'ın şunu bilmesi lazım ki savcılık, başbakanlıkla bir arada gitmez. 'Savcıyım' diye çıkacaksan, başbakan olarak savcılık iddiası yapamazsın. Başbakanlık ayrı bir iş, savcılık ayrı bir iş. İşte sen, başbakanlığı, savcılık ile karıştırdığın için zaten işler buraya geldi. Sen, hem başbakanlık hem savcılık yapıyorsun, olmaz... Savcı, başbakan olamaz. O ayrı bir iş. Kafasında netleştirmesi lazım" dedi.
 
"İddianame Van'dakine mi benzeyecek?"
 
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, "Ergenekon" soruşturması iddianamesiyle ilgili olarak, "Şemdinli'de yaşanan, burada da yaşandı. Geriye; 'iddianame acaba Van'daki iddianameye benzeyecek mi benzemeyecek mi' kaldı" dedi.
 
Baykal, savcılığın, dün, Ergenekon soruşturmasında, iddianamenin "ilk taksitiyle" ilgili bir genel çerçeve açıklaması yaptığını anımsatarak, yapılan açıklamadan, iddianamenin, bir darbe değil, terör iddianamesi olduğunu öğrendiklerini söyledi.
 
Kamuoyunun, günlerce Türkiye'de cuntalara son verecek, darbecilerle tarihi hesaplaşmayı ortaya koyacak, demokratik rejimi nihai güvenceye kavuşturacak bir hesaplaşmanın yapılacağı bekleyişine girdiğini kaydeden Baykal, "Hazırlanan iddianamenin bir darbe, cunta iddianamesi, demokrasi dışında, devlet kurumlarının içindeki örgütlenmelerin, yuvalanmaların kulaklarından tutulup teşhir edileceği, nihai olarak hadlerinin bildirileceği bir iddianame olarak ortaya çıkacağı şeklinde, kamuoyu bir umut içine sokuldu" dedi.
 
Baykal, demokrasiye inananların, aydınların, iyi niyetli pek çok kesimin, iddianame hazırlığı karşısında olumlu duruş sergilediklerini, bazı yanlışlıkları görmezlikten geldiklerini, kredi açarak beklediklerini söyledi.
 
CHP lideri, "Ne ortaya çıktı? Günlükler, günlüklerden yola çıkarak başlatılacak yeni sorgulamalar, bunların hiçbiri yok. Darbe işi bitmiş, iddianame darbe iddianamesi değil, darbeyle meşgul değil. Şemdinli'de yaşanan burada da yaşandı. Geriye ne kaldı; geriye, 'iddianame acaba Van'daki iddianameye benzeyecek mi benzemeyecek mi' kaldı" ifadesini kullandı.
 
Baykal sözlerine, "Açıklamayı yapan savcımız, 'Aman ha, bu bildiğiniz terörden değil' diye açıklama yapma gereği duyuyor. Bu, özel, yeni, Türkiye'nin bugüne kadartanımadığı terör. O Türkiye ki, terörle dünyada en içli dışlı, terörün en çok acısını çekmiş, terörü en iyi tanıyan ülke. Başsavcımız bizi uyarıyor, 'Bu terör iddianamesi ama sizin bildiğinizden değil, başka bir terör' diyor. Bu başka terörün ne olduğunu göreceğiz, bir süre sonra anlayacağız" diye devam etti.
 
"Danıştay cinayetini kim işledi?"
 
Baykal, "Ergenekon" soruşturmasıyla ilgiyi olarak, "Danıştay cinayetini kim işledi? Tutuklanan sanıklar işlediyse bilelim? Onlar işlediyse ortaya koyun, koyamazsanız bulunduğunuz yerde bir dakika bile durmayın, ayrılın" diye konuştu.
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın daha önce Danıştaya yönelik saldırıyla "Ergenekon" arasında bağlantı bulunduğu yönünde açıklamalar yaptığını kaydeden Baykal, iddianameyle ilgili olarak dün yapılan açıklamada da "Danıştay cinayeti, Ergenekon çetesinin faaliyetidir" denildiğini belirtti.
 
Baykal, Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nin Danıştay'a yönelik saldırıyla ilgili dava sürecinde bir yazıyla "Ergenekon" soruşturmasını yürüten savcılıktan iddialara ilişkin belgeleri isteyerek incelediğini hatırlattı.
 
Mahkemenin, Danıştay davası sanıklarıyla Ergenekon soruşturması arasında "Suç vasfını, sanıkların hukuki durumunu ya da sübutu etkileyecek biçimde bir bağlantı tespit edilemediği, bu nedenle hazırlık soruşturmasının sonucunun beklenilmesine gerek duyulmadığı" yönünde karar verdiğine dikkat çeken Baykal, "Şimdi İstanbul'da savcılık bu kararın tamamen karşısında bir önemli tespit ortaya koyarak diyor ki 'ortada bir oluşum vardır. Bu bir terör örgütüdür ve bu terör örgütünün başında iki paşa, İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, siyasetçiler vardır ve Danıştay cinayetinin azmettiricisi bunlardır' diyor" dedi.
 
Deniz Baykal, "Bu, tabi çok temel bir iddia. Bunun en kısa zamanda aydınlığa kavuşturulması lazımdır. Başından beri Danıştay cinayetiyle, Ergenekon arasında bağlantı kurulmak isteniyor, Başbakan bunu kanıtlamak istiyor. Savcı da Başbakan'ın iddiasını muteber kabul etmiş ya da yaptığı incelemeler kendisine böyle bir iddianame hazırlama imkanı vermiş. Şimdi bunu inceleyeceğiz, irdeleyeceğiz. Danıştay cinayetini Şener Eruygur, Hurşit Tolon, İlhan Selçuk, Mustafa Balbay, Sinan Aygün işledi mi işlemedi mi? Bunu bir an önce görmek istiyoruz" diye konuştu.
 
"Çok iyi irdelenmesi lazım"

İddianamenin oldukça geniş tutulduğunu belirten Baykal, "Neyse ki unuttukları bir şey var; Sivas'taki Madımak'taki yangını da bunların çıkardığı iddiasını ihmal etmişler, o da olabilirdi" diye konuştu.
 
İddianamede, " 86 failin yer aldığını ancak, fiilin ne olduğunun bilinmediğini" kaydeden Baykal, "Hangi fiil, hangi cinayetler? Şimdi fiili bulmaya çalışıyorlar. Hani meşhur bir televizyoncumuz vardı; 'kan var mı kan, acı var mı' derdi ya şimdi işte burada da 'şiddet var mı, cinayet var mı, ölü var mı' diye soracaklar anlayışı ile devam ettirilmeye çalışılıyor" dedi.
 
Baykal, hazırlık soruşturmasının "şeffaf" bir şekilde yürütüldüğünü, "bazı gazetelere sistematik bir şekilde servis yapıldığını" savundu.
 
Bu soruşturmada ilk kez Ulusal Yargı Projesi'nin uygulandığına dikkat çeken Baykal, "Merkezi kontrol, bilgi işlem merkezi... Şifreler savcıların elinde, başka kimin elinde bilmiyoruz. Bu konunun çok iyi irdelenmesi lazım. Hangi mahkemenin bu davayı göreceği konusu da yine bilgi işlem merkezinin düzenlemesi, programlamasıyla belirleniyor. Bilgisayar hiçbir zaman adaletin güvencesi olamaz"dedi.
 
"Çünkü, bilgisayarın arkasında ona akıl veren birileri var. Hangi program yüklenirse ona göre karar verir" diyen Baykal, "Keşke tutuklama kararını alan mahkeme değil de bir başka mahkeme bu davaya bakabilseydi. Ama bilgisayarın tercihi. Tutuklama kararı alan mahkemeye bırakmış. Olabilir, Türk adaletine güvenimiz tam. Ama keşke bu konu bilgisayar çerçevesinde değil, bildiğimiz 'babadan kalma kura usulüyle yapılmış olsaydı' diye insanın aklından geçiyor" diye konuştu.
 
Yürürlüğe 5 Temmuz'da giren "Gizli Tanık" yasasının da ilk kez bu davada uygulanacağını hatırlatan Baykal, "20 gizli tanık var. Bu gizli tanıklar kimdir? Tanığın kimliği söylediklerinin inandırıcılığı, güvenilirliği bakımından olağanüstü önemlidir. Hele böyle bir davada... Söyleyen kim, söylediği bilgi nedir? Ajan mıdır, provokatör müdür, maaşlı mıdır, kimin adamıdır, bunu bilmeden gizli tanıkların sözleriyle bir siyasi davayı sonuca bağlamak mümkün olabilir mi?" dedi.
 
"Olayın ciddiye alınması gereken yönleri var"
 
Baykal, "Hepimizin temennisi, bu dava kapsamına olaylarla hiçbir ilgisi olmadığı halde siyasi yönlendirmeler ve baskılarla karıştırılmak istenilen kimselerin haklarında en kısa zamanda tahliye kararı alınması ve mahkemenin en kısa zamanda bu insanları beraat ettirerek kamu vicdanını tatmin etmesidir" dedi.
 
Deniz Baykal, "Ortada çeteleşmeyle ilgili, yasaları ihlal eden, çıkar sağlamaya yönelik ya da devletin düzenini sarsmaya yönelik ne uygulama varsa elbette sorumlular hakkında gerekli karar alınacaktır. Ama kamuoyumuzda, böylesine kapsamlı çok boyutlu bir iddianamenin siyasi yönlendirmeyle genişletildiği, gereksiz insanların kapsam içine alındığı kaygısı, kuşkusu vardır. Bu kuşkunun bir an önce ortadan kaldırılması hepimizin içtenlikli dileğidir" diye konuştu.
 
Baykal ayrıca, "Olayın ciddiye alınması gereken yönleri var. Hukuk, Danıştay cinayetinin bu gün Ergenekon kapsamında gözaltına alınan insanların sorumluluğu altında işlendiğini kanıtlar ise bu fevkalade önemlidir. Eğer böyle bir şey varsa bilelim. Danıştay cinayetini paşalar mı, İlhan Selçuk mu, Mustafa Balbay mı, Sinan Aygün mü işletti? Kim işletti bunu bilelim" dedi.

"Eğer onlar işlettiyse yepyeni bir durum var" diyen Baykal,  "Ama onlar işletmedi, Danıştay cinayeti Ankara'daki mahkemenin aldığı karar doğrultusunda, ilgili dairenin aldığı türban kararına tepki göstermek için dini motiflerle, bireysel davranan birisi tarafından işlendi ve bu dava o hale dönüştürülmek isteniyorsa; Başbakan'ın tespitleri, o tespitleri takip edecek hukukçuları da bularak Türkiye'nin önüne bu dava tersyüz edilerek, astarı yüzüne geçirilerek sunuluyor ise bu vahim bir olaydır" ifadelerini kullandı.
 
"Türk yargısı tarihi bir sınav veriyor, bu işin şakaya gelir tarafı yok" dieyn Baykal, Bu sınavdan yargıçlarımızın, adliyemizin onuruyla, şerefiyle, yüzü ak bir şekilde çıkacağına kesinlikle inanıyorum" şeklinde konuştu.
 
Ekonomik durum: 
Baykal konuşmasında ekonomiye de değindi. Merkez Bankası'nın kara listesine, bu yıl, 802 bin kredi kartı ve banka kredisi kullanıcısının girdiğini ifade eden Baykal, bunun, "müthiş" bir rakam olduğunu, 1 milyona yakın kişinin, ekonomik sistemin dışına itilmesi anlamına geldiğini söyledi.
 
Baykal, AK Parti işbaşına geldiğinde, yaklaşık 18 bin kişinin kara listede olduğunu belirtti.
 
Son 1 ayda gerçekleşen satın alma gücü kaybının yüzde 5,5 olduğunu ifade eden Baykal, Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye girişinin ise yüzde 50 azaldığını vurguladı.
 
Baykal, Türkiye'ye portföy yatırımı olarak gelen paranın, net çıkış yapmaya başladığını, mayıs sonunda, 1,5 milyar dolarlık net portföy yatırımı çıkışı olduğunu kaydetti.
 
Türkiye'nin son 5 yılda, dış dünyaya 25 milyar dolar kaynak transferi yaptığını ifade eden Baykal, bu kaynakların bir kısmının, kar payı olarak çıktığını söyledi.
 
"Altın yumurtlayan tavuklar..."
 
Baykal, Türkiye'nin son 5 yılda 7.5 milyar dolar kar transferi yaptığını vurgulayarak, "Önümüzdeki 5 yıl, bunu bir kaç kez katlayarak, ortaya koyacaktır, trend o. Çünkü, Türkiye, altın yumurtlayan tavuklarını sattı. O tavuklar, başkasının folluğuna yumurtluyor. Bu, Türkiye'de çok ciddi sorun haline dönüşmeye başladı" dedi.
 
Son 5 yıldaki özelleştirme gelirlerinin 20-25 milyar dolar arasında olduğunun tahmin edildiğini kaydeden Baykal, bu dönemde transfer edilen kar payının ise 7.5 milyar dolar olduğunu belirtti.
 
Kıbrıs sorunu: 
CHP Genel Başkanı Baykal, Kıbrıs'ta, son dönemin en önemli tarihi gelişmeleri yaşandığı halde, medya ve resmi yetkililerin buna en küçük ilgi göstermediğini savundu.KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile Kıbrıs Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın, 1 Temmuz'da, "Ergenekon'da 6'ncı dalganın" başladığı gün bir araya geldiğini anımsatan Baykal, iki liderin, gelecekteki birleşik Kıbrıs'ta, tek egemenlik ve tek vatandaşlık konularında ilke anlaşmasına vardıklarını söyledi.
 
Baykal, "Böyle bir mutabakatın bir tek sonucu olabilir; bunun anlamı, KKTC'nin, Kıbrıs devletini temsil eden Rum yönetimine eklemlenmesi, Kıbrıs Türk halkının, Rum hakimiyetine sokularak, azınlık hüviyetine indirgenmesidir. Tek egemenlik, kimin egemenliği? Tek devlette kimin egemenliği, KKTC'nin egemenliği mi? Egemenlik, vatandaşlık teke indiğinde KKTC , KKTC vatandaşları ne olacak? Birer azınlık haline dönüşecek. Böyle olursa, Türk askeri çıkacak, Garanti Anlaşması geçersiz sayılacaktır. Bu durum, Türk milletinin 1974'ten bu yana, Kıbrıs uğrunakatlandığı tüm fedakarlıklar karşılığında elde ettiği kazanımların, birkalemde yok olmasına, Türkiye'nin güneyindeki yaşamsal önemdeki,stratejik ikmal yolunun kuşatılmasına yol açacaktır" dedi.
 
Baykal, Dışişleri Bakanlığı'nın, bu konuda tek kelime söylememesinin üzücü olduğunu ifade ederek, bu anlaşmanın, 24 Nisan 2008'de MGK'da ilan edilen Kıbrıs politikasının temelleriyle yüzde 100 çelişkili olduğunu söyledi.
 
Başbakan ve Dışişleri Bakanı'nın, bu konuda açıklamalarının bulunmadığını savunan Baykal, "Yaşadığımız gerilimler, siyasi tartışmalar çözülür. Ama uluslararası ilişkilerde, kaybedeceğimiz haklarımızın geriye döndürülmesi güç olur. Bu konuda herkesi duyarlı davranmaya çağırıyorum" diye konuştu.

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow