ÇHD baskınının görüntüleri ortaya çıktı
Çağdaş Hukukçular Derneği yöneticisi ve üyesi 9 avukatın tutuklandığı soruşturma kapsamında Halkın Hukuk Bürosu'na yapılan polis baskınının görüntüleri ortaya çıktı. "Bürolarında 11 çelik kapı var, evrak yakıyorlardı, sahte kimlikler bulundu" denilen baskında, ne kanun gereği orada bulunması gereken savcı var ne de büroda olduğu söylenen 11 çelik kapı ile avukatların evrak yakmalarına ilişkin bir görüntü. Hukuk Bürosu'na baskına nezaret etmeyen savcı ise MİT, 17 Aralık soruşturmalarıyla 7 bin 500 kişiyi dinlettirmekle suçlanan Adem Özcan.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) yöneticisi ve üyelerinden 9 avukat, geçen yıl DHKP-C adı altında yürütülen bir soruşturma kapsamında tutuklandı. Aralarında ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, İstanbul Şubesi Başkanı Taylan Tanay'ın da bulunduğu avukatlara yönelik 18 Ocak 2013'te yapılan polis baskınının görüntüleri ortaya çıktı. 9 avukatın tutuklandığı soruşturma sırasında hukuk bürolarında 11 çelik kapının bulunduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından yapılan yazılı açıklamayla duyurulmuş ve avukatlarla ilgili "ajan ve örgüt üyesi" suçlamaları yapılmıştı. Basında da geniş yer bulan bu iddialar, baroların protestolarına ve siyasilerin tartışmalarına yol açmıştı. Ancak görüntülerde iddiaları doğrulayacak hiçbir şey çıkmadı.
Görüntülerde 1 kapı var
Halkın Hukuk Bürosu'na baskın sırasında polis kamerası tarafından çekilen görüntüler, dava dosyasının ekleri arasına konuldu. O görüntülerde büronun yalnızca bir kapısının bulunduğu ve polisin de kanun gereği bulunması gereken savcıyı beklemeden o kapıyı kırarak büroya girdiği ve avukatları gözetim altına aldığı görülüyor. Emniyetin açıklamada bulunduğu ve Başbakanın da Meclis'ten tekrarladığı 11 çelik kapının diğer 10'una ilişkin polis kamerasının görüntülerinde ve çekimlerde geneli gösterilen büroda hiç rastlanmıyor. 9 avukatın tutuklandığı ve 5'inin hala cezaevinde bulunduğu o soruşturmanın başladığı görüntüler şöyle:
Kapıyı çaldıktan 1 dakika 41 saniye sonra
Savcı henüz gelmeden polis saat 04.00'da kapıyı çalmaya başlıyor. Görüntülerde kapının hemen yanında "Halkın Hukuk Bürosu" diye baskın yapılan yerin avukatlık bürosu olduğunu gösteren tabela görünüyor. İlk polis, iki kez kapıyı tıklattıktan sonra da diğer polisten "kırıcıyı" getirmesini istiyor. Bu sırada avukat Taylan Tanay kapının ardından, "Kim o?" diye sesleniyor. Kapıyı çalan, "polis" diye yanıt veriyor ve kapıyı hemen açmazsa kapıyı kıracağını söylüyor. Avukat Tanay, "Avukatım, burası avukat bürosu, savcı olmadan giremezsiniz" diye polise kanunu hatırlatıyor. Ancak polis avukatlık bürosuna girmekte ısrar ediyor ve "Arama kararımız var, hemen açmazsan kıracağız" diye baskı yapıyor. Ve Halkın Hukuk Bürosu'na gelen polisler, kapıyı ilk tıklatmalarından 1 dakika 41 saniye sonra "koçbaşı" denilen aletle büronun kapısını kırmaya başlıyor.
Kanuni bir zorunluluk olarak avukat bürolarının aranmasında bulunması gereken savcı henüz yok. Savcı olmadan aranamayacağı kanunda açıkça belirtilmesine rağmen, polis bu kanuni zorunluluğu hiçe sayarak büroya giriyor. Polisler içeri girdikten sonra, "savcının kapıyı çaldıkları sırada orada olduğunu ve şimdi de aşağıda beklediğini" söylüyorlar. Ancak savcı arama yapılan büroya 1 saat kadar sonra gelecek. Bu nedenle yapılan şikayet sonucunda HSYK daha sonra Savcı Adem Özcan hakkında soruşturma açtı.
"Siz kimsiniz, korsan mısınız?"
Polisler içeri girdiklerinde ise büroda çalışan ve aynı zamanda büronun üst katında ikamet eden avukatlar Taylan Tanay, Barkın Timtik ve Ebru Timtik ile Günay Dağ polise, yaptıklarının kanuna aykırı olduğunu hatırlatıyor ve tepki gösteriyor. Pijamaları ile polisi karşılarında gören avukatlardan Ebruk Timtik, "Siz kimsiniz, korsan mısınız?" diyerek tepki veriyor. Polisler avukatları bu esnada zorla bir odaya kapatmaya çalışıyor.
"Arama kararı var" deniyor
Polisler, avukatlara arama kararı olduğunu söylüyorlar ancak karar avukatlara okunmuyor ve gösterilmiyor.
Polisin "Yaptığınız kanunsuz" tepkisine yanıtı: "Biliyoruz"
Avukat Taylan Tanay, yapılanın kanunsuz olduğunu söylüyor ve polislere aramaya başlayamayacaklarını anlatıyor ve o sırada da İstanbul Barosu Başkanını arıyor. Avukatlar polisten bürodan çıkmalarını istiyor. Bu sırada polislerin amiri konumundaki kişinin, yapılanın kanunsuz olduğu, arama yapamayacakları uyarısına, "Biliyoruz" diye yanıt verdiği duyuluyor. Polis amiri, avukatların uyarısıyla dışarı çıkan diğer polisleri yeniden çağırıyor ve avukatlar zor kullanılarak odalarından çıkartılıyor. Avukatlar, savcı ve İstanbul Barosu'nun Avukat Hakları Merkezi'nden yetkililer gelmeden arama yaptırmayacaklarını ifade ediyorlar. Yapılan işleminin hukuksuzluğuna "Biliyoruz" diye yanıt veren polis amiri, bu kez de "Gider itiraz eder, şikayet edersiniz" diyor.
Polis amiri "Savcı aşağıda" diyor
Bu sırada bazı polislerin odalara girdiklerini gören avukatlardan, "Savcı gelmeden arama yapamazsınız, odalardan çıkın, orada ne yapıyorsunuz?" dedikleri duyuluyor. Polis amiri, "Savcı aşağıda, savcı kapının önündeydi" diyor.
Avukat Taylan Tanay, "Kapıyı kırarken çok acele ediyordun. Savcı aşağıdaydı değil mi? Büroyu bas ondan sonra savcı çağır. Hani savcı aşağıdaydı, niye gelmiyor? Hukuk bürosuna nasıl girileceğini biliyorsun değil mi? Elinde arama kararı olabilir ama buraya savcıyla birlikte geleceksin. O polisler içeride ne yapıyor? İçeriye kim bilir neler yerleştiriyorsunuz" diye tepki gösteriyor.
"Bulunduğunuz yer çok sağlam değil mi, kimin adına geldiniz?"
Avukatlardan Barkın Timtik, "Uyuyorduk büromuzu istila ettiniz. İçeride silahlı insanlar mı var sanıyorsunuz, ne yapmaya çalışıyorsunuz?" diyerek polislere tepki gösteriyor. Polis amiri, "Nefesinizi yormayın, savcı bey gelsin...." diyor. Avukatlardan Ebru Timtik'in ise şunları söylediği duyuluyor: "Sabahın dördünde bir avukatlık bürosuna bu şekilde giremezsiniz, bırakın avukatlık bürosunu vatandaşların evlerine de böyle giremezsiniz. Ama, alışmışsınız değil mi, sabahın bir kör vakti, insanların yatak odası nedir diye özen göstermeden baskınlar yapmaya değil mi? Hiçbir problem yok değil mi? Çünkü bulunduğunuz yer çok sağlam değil mi? Kimin adına geldiniz buraya?"
Savcı: "Adresi bulmakta zorlandık"
Görüntülerde, polisin büroya girip, avukatları bir odaya toplayıp, diğer odalara da girmelerinden 1 saat kadar sonra büroya gelen savcı da var. Savcı, aramaya neden nezaret etmediğini, polislerin kendisi bulunmadan büroya zorla girdiklerini belirten avukatlara, "Adresi bulamadık" diyor.
Avukatlar arama kararının kendilerine okunmasının zorunluğu olduğunu ve polisler tarafından bu kararın kendilerine ne gösterildiğini ne de okunduğunu savcıya aktarıyor. Savcı ise, "Hakkınızda DHKP-C örgütü üyesi olmaktan işlem yapıyoruz, yakalama işlemi yapıyoruz" diyor.
Savcı: "Tek sıkıntı bir gecikmemiz oldu"
Savcı büroda kalan kişilerden birinin örgüt yöneticisi olduğunu değerlendirdiklerini ve bu nedenle kendisi bulunmadan polisin büroya girdiğini avukatlara aktarıyor. Savcının, "her şeyin usulünce yapıldığını" söylemesi üzerine de avukatlar, "Usulünce mi? Siz neredeydiniz? Yasadışılık artık usül olmuş" tepkisi veriyor. Savcının yanıtı ise, "Tek sıkıntı buraya biraz gecikmemiz oldu, yoksa başka sıkıntı yok" oluyor. Avukatlar ise, savcının bu yanıtına, "Sizin o tek sıkıntı dediğiniz bizim Avukatlık Kanunu'ndaki tek güvencemiz, korunağımız" karşılığını veriyor.
Daha sonra İstanbul Barosu'nun Avukat Hakları Koruma Merkezi'nden görevlilerin gelmesi bekleniyor. Barodan yetkililerin de gelmesiyle büroda arama yapılmaya başlanıyor. Görüntüler de avukatların her hangi bir evrak saklama, yakma gibi bir girişimlerine rastlanmadığı gibi, büronun içinden alınan görüntüler de buna dair bir iz de bulunmuyor.
Aynı savcı "7 bin 500 kişiyi dinletti" iddiası
Bu soruşturmayı yürüten ve baskına geç gelen TMK Savcısı Adem Özcan'ın ismi daha önce siyasi krize neden olan MİT soruşturması ile de gündeme gelmişti. Daha sonra MİT dosyası Özcan'dan alınmıştı. Savcı Adem Özcan, 17 Aralık'taki yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu da yürüten savcılardan biriydi. Özcan, "Selam Terör Örgütü" adlı ve varlığı daha önce hiç duyulmayan bir örgüte yönelik soruşturma açarak, aralarında İçişleri Bakanı Efkan Ala, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Başbakanın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan ile çok sayıda siyasetçi, gazeteci ve işadamının bulunduğu 7 bin 500 kişiye ilişkin dinleme yaptırdığı ortaya çıktı.
Bu baskından sonra neler olmuştu?
Hak mücadelesi yürütmeleriyle, işçilere, Kürtlere, işkence görenlere, öğrencilere, kentsel dönüşüm mağdurlarına ve mağduriyete uğrayan pek çok kesime verdikleri destek nedeniyle kamuoyunda tanınan avukatlara yönelik polis baskını tepkilere yol açtı.
Emniyet "11 çelik kapı" iddiasını ortaya attı
Bunun üzerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü 19 Ocak 2013'te yazılı bir açıklama yaparak, bugüne kadar tartışılagelen, ancak daha sonra dava dosyasında ve iddianamede izine rastlanmayan iddiaları ortaya attı. "11 çelik kapı" iddiası da İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün soruşturmaya ilişkin 19 Ocak 2013'te yaptığı yazılı açıklama ile gündeme geldi. Emniyetin söz konusu yazılı açıklamasında, şüpheliler, "ülkemizin kozmik bilgilerini şifreli metinler halinde kodlayarak raporlamak ve başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek için gizli haberleşme merkezi oluşturmakla" suçlandı. Polis, "bu amaçla kurulan merkezi tespit ettiklerini" ileri sürdü. Açıklamada ayrıca, "Operasyon sırasında yurt dışı ve yurt içi gizli haberleşmelerine ait kriptolu doküman ve dijital delillerin yakılmak ve kırılmak suretiyle yok edilmeye çalışıldığı görülmüştür" denildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da 30 Ocak'ta partisinin grup toplantısından konuya ilişkin şunları söylemişti:
"Avukatlar o 11 çelik kapının arkasında ne yapıyordu? Yakılmak istenen evraklar, sahte kimlikler... Kim bunlar? İşini iyi bilen avukatlar. Dışarıda da bazı avukatlar o avukatlarla ilgili 'Onlara müdahale edilemez' diyor. Hadi canım sende. Nasıl edilemez. Onlar teröre yandaşlık yapılıyorsa bal gibi de edilir. Avukat hakkı savunacak, terörizmi değil."
Dönemin İstanbul Başsavcısı basın açıklaması yaptı
Geçtiğimiz günlerde 17 Aralık soruşturmasında bir savcıyı basına açıklama metni dağıttığı için davadan alan eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı da 1 Şubat 2013'te bu soruşturmaya ilişkin basın açıklaması yapmış ve avukatları terör örgütü üyesi olmakla suçlamıştı. Başsavcı Çolakkadı'nın yaptığı basın açıklaması, aynı zamanda Türkiye'de yaşanan bir ilkti. Kanun gereği gizli olması gereken hazırlık soruşturması ilk kez açıkça savcılar tarafından, basın açıklaması düzenlenerek ihlal edildi. Başsavcı Çolakkadı, o açıklamada, avukatların DHKP-C örgütüyle bağlantılı olduklarını ileri sürmüş ve savcı gelmeden büroya girilmesine ilişkin de şunları anlatmıştı:
"Hayır, öyle değil. Polis erken gitti. Ama güvenlik tedbiri almak için. Arama iki Cumhuriyet Savcısı, İstanbul Barosu temsilcisi, şüpheliler ve şüpheli avukatlarının huzurunda yapıldı. Yasadışı bir işlem olmadı."
Savcının avukatlara ilişkin açıklamasında da yer alan ve , "Bürolarında 11 çelik kapı var, kozmik oda var" şeklindeki açıklamalara ilişkin daha sonra dava dosyasında hiçbir delil, bilgi ve belge yer almadı.