PKK'nın silah bırakma şartları hazırlanmalı

PKKnın silah bırakma şartları hazırlanmalı
expand

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç," Örgüt bir şekilde silah bırakmalı, bir şekilde silahtan vazgeçmeli, ancak bu kadar söyleyebiliyorum. Bunun şartları hazırlanmalı, ondan sonra biz Türkiye'den uçabilmeliyiz" dedi.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

Arınç, Habertürk'te katıldığı bir programda soruları yanıtladı ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Arınç, bir soru üzerine, Bursa'nın seçim bölgesi olduğunu anımsatarak, parti genel merkezinin yaptığı görev bölümüyle mitinglere katıldığını, son olarak Muş, Bitlis ve daha sonra Diyarbakır'a gittiğini söyledi.

Güneydoğu gezisinin çok güzel geçtiğini, halkla ilişki kurduklarını, seçim bürolarında konuştuğunu ve sivil toplum örgütleriyle biraraya geldiklerini anlatan Arınç, Hasan Paşa Çarşısı'nda gençlerle sohbet ettiğini belirtti.

Arınç, "Bu kez gittiğimde Sayın Osman Baydemir ile görüşme imkanım olmadı. Herkes bir seçim telaşında. BDP'li bağımsız adayların da mitingi vardı. Biz tabii farklı bir yerdeydik. Dolayısıyla Diyarbakır açısından da benim açımdan da verimli ve yoğun bir gün geçtiğini söyleyebiliriz" dedi.

Muş'un 4, Bitlis'in 3, Diyarbakır'ın 11 milletvekili çıkartacağını bildiren Arınç, geçmişte Muş'ta 2, Bitlis'te 3, Diyarbakır'da ise 6 milletvekillerinin bulunduğunu, şimdi seçime daha güçlü girdiklerini savundu.

Arınç, şöyle konuştu: "BDP ve bağımsız adaylar tabii bir fenomen orada. Onların bir ağırlığı olduğunu söylemek doğru olur. Yalnız bu ağırlık tabii siyasetten biraz daha fazla başka unsurlardan meydana geliyor. Şehre bir korku neredeyse hakim olmak üzere. Yani sandığa gidip gitmeme konusunda tereddütte bulunan insanlar var. Gördüğüm kadarıyla AK Parti yine gücünü muhafaza ediyor ve AK Parti'ye samimiyetle yaklaşıyorlar. Çünkü yapılan hizmetleri görüyorlar. Kendilerine kucak açıldığını, dürüst ve eşit davranıldığını biliyorlar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şahsında güvenilir bir lider kendilerini kucakladı. Bunun farkındalar. Şimdilik gidebildiğim yerler Diyarbakır, Muş ve Bitlis. Tekrar gideceğim başka bölgelere de. Oralarda, 50-100 yıldır ihmal edilmiş hizmetlerin fazlasıyla geldiğini söylüyorlar."

Bölgeye 400 yataklı eğitim ve araştırma hastaneleri yapıldığını, her tarafta bölünmüş yolların olduğunu, köylerin pek çoğuna su gittiğini, köylere dönüş başladığını ve terör mağdurlarına tazminat ödendiğini vurgulayan Bakan Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: "Olağanüstü hal kalkmış. Yani insanlar AK Parti döneminde yeniden doğmuş gibiler.

Bunu biliyorlar, bunu kimin yaptığını da biliyorlar ve AK Parti'ye bir bağlılık ve bir sevgi duyuyorlar. BDP'ye karşı şüphesiz kendi bölgelerinin siyasetçisi olmakla bir yakınlıkları var. Ama başka partileri tercih etmek isteyen veya AK Parti'yi tercih etmek isteyenlere karşı da bir baskının, bir tehdidin, bir şantajın gerçekliğini de söylemek zorundayım.

Biz de 'ya siyaset ya şiddet' diyoruz. Siyaset yapacaksanız şiddeti kullanmamak gerekir. Bırakın insanları sandık başına hür ve engelsiz gitsinler. Orada serbest iradeleriyle oylarını kullansınlar. Siz sevgiyle oy alın, korkuyla oy almayın. Ben meydanda bunu söyledim.

Halk kararlı bir şekilde. AK Parti'ye karşı büyük bir güven var, oy verecek. İkincisi sandığa gitmek önemli bir yurttaşlık hakkı. Buraya gidecekler ve dilediklerine kullanacaklar. BDP'nin de belli bir oranda oy alabileceğini söyleyebilirim. Sivil toplum örgütlerinin taleplerini not ettik, bazılarına cevap verdik. Kürt sorunu üzerinde daha neler yapılabileceğini veya yeni anayasada hangi unsurların olabileceğini, AK Parti'nin üçüncü döneminde neler yapabileceğini bize sordular. Çok yararlı görüşmeler oldu. Özellikle sivil toplumörgütlerinin çok cesur ve kararlı olduklarını hissettim."

-"Geçmişteki siyasiler kürt sorununu inkar ettiler"-

Bakan Arınç, Kürt meselesiyle ilgili söylemler üzerine yöneltilen soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Sayın Başbakan bu konuda dürüst davranan ve bu konuyu cesaretle ele alan bir insan. Samimiyetine ve dürüstlüğüne de herkes inanıyor. Geçmişteki siyasetçiler çoğu zaman Kürt sorununu inkar ettiler. Kürt varlığını inkar ettiler. Red ve inkar politikaları geçmişte geçerli oldu. Dağda kar vardı, üstünde yürüyenler kart kurt diye ses çıkarıyordudan başladılar. 1980 öncesi ve 1980 sonrası Diyarbakır'ın ve bölgenin halini biliyoruz. Daha sonra da olağanüstü
hal döneminde her şeyin yasak edildiği, halka baskı uygulandığı ve kimlik ifade edilemeyen bir dönem oldu.

O zaman da Rahmetli Özal'ın, belki birkaç defa Demirel'in, Özal'ın çok ciddi olarak ortaya attığı, ama sonunu getiremediği, vefatı sebebiyle belki çok şeylerden mahrum olduğu bir söylem oldu. Demirel de ucundan, kenarından söylemiş olmak için bir şey söyledi. O zamanın siyasetçileri bu konuyu sanki bir ateş gibi ellerinde tutamıyorlardı. Ya görmezden geliyorlardı veya bir cümlenin içerisinde onu yuvarlamak suretiyle konuşuyorlardı. Ama Sayın Başbakan 2005 yılında meşhur Diyarbakır konuşmasında meseleyi çok açık bir şekilde ortaya koydu. Ve ortaya koyduktan sonra da bu konuda neler yapılacağını açıkça ifade etti." Arınç, daha sonra demokratik açılımda veya daha sonra Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne dönüşen süreçte, özellikle olağanüstü halin kaldırılmasını takiben de sadece şiddet veya silah yoluyla terörün önlenemeyeceğini, politik, siyasi, toplumsal, ekonomik ve buna bağlı pek çok sosyal bir takım tedbirlerle ülkedeki birliği ve beraberliği yeniden pekiştirebileceklerini ortaya koymaya çalıştıklarını bildirdi.

Herkesin kimliğini rahatlıkla ifade etmesi gerektiğine dikkati çeken Bakan Arınç, şunları kaydetti: "Bu sadece ben Kürd'üm, ben Çerkez'im, ben Türk'üm demekle de bağlantılı veyahutta kısıtlı olmamalı. O insan anadilini rahatlıkla konuşabilmeli.

Anadilinin kurslarını rahatlıkla açabilmeli, geliştirebilmeli. Kitabını dergisini çıkartabilmeli. Radyo ve televizyon yayıncılığını yapabilmeli. Yani anayasanın sadece resmi dil Türkçedir, ya da eğitim dili Türkçedir anlayışının dışında ne yapılabilecekse bütün bunları kültürüyle diniyle inancıyla folkloruyla sanatıyla yaşayabilir hale getirilmesi. Bunların hepsini gerçekleştirdik. Biz TRT Şeş'i üç seneden beri faaliyete soktuk. Bugün milyonlarca insan beğeniyle izliyor. Artık İran'ın televizyonlarını veya Ermeni radyolarını Kürtçe konuştuğu için dinlemiyor. Kendi ülkemizin bugün o bölgede 18 tane yerel radyo ve televizyonu ana dilde yayın yapıyor, devletin resmi televizyonunun dışında."

Bakan Arınç, buna ilaveten RTÜK tarafından yayın lisansları verildiğini, bunun dışında yoldaki barikatlar çok büyük ölçüde idari tedbirlerle kaldırıldığını, terörle mücadele mağdurlarına karşılıklarının verildiğini, köylere dönüş sağlandığını ve yaylaların tekrar hayvancılığa ve iskana açılır hale getirildiğini dile getirdi.

Arınç, şöyle dedi: "Bölgede bir kalkınma başladı. Bölgede bir özgürlük, bir rahatlık, bölgede bir emniyet ortaya çıktı. Biliyorsunuz önemli olan terörün eylem yapamaz hale gelmesi. Örgütün silah bırakması, dağa çıkışların vazgeçilmesi veya engellenmesi. Dağdan inişlerin teşvik edilmesi. Artık örgüt, (ben eylem yapmıyorum) noktasına bir şekilde nasıl gelebilecekse ki bunların planları programları da yapıldı. Yani terör eylemsiz bir Türkiye... Kalkınan bir Türkiye,
kalkınan bir bölge. İnsanların rahatlıkla devletine bağlılık duyabilecekleri bir bölge, bir ortam. Buna başlamıştık, ama Habur çok kötü bir tecrübe oldu."

-"Bu örgüt bir şekilde silah bırakmalı"-

Muhalefetin AK Parti ve hükümetin elini zorlaştırdığını belirten Arınç, "Biz iyi niyetle Mahmur'dan gelenlerin ülkeye girmesini, geri dönüşlerin başlamasını düşünüyorduk. Kandil'in belki dönüşü veya Kandil'den iniş daha sonraki süreçte olacaktı. Çünkü kanunlarımız da zaten eylem yapmamış, eylemlere katılmamış yani herhangi bir eylemden dolayı aranmayan, bizim istihbarat kaynaklarında veya yargının elinde terörist diye geçmeyen, bir şekilde yurt dışına çıkmış belki örgütte de bulunmuş, ama eylemlerde bulunmamış insanlar, TCK ve diğer mevzuat uyarınca rahatlıkla gelebilmeli" diye konuştu.

10 binden fazla insanın Mahmur'da yaşadığını ifade eden Arınç, "Orada doğanlar var, oraya sonradan gidenler var. Orası neredeyse bir kasaba neredeyse bir şehir haline gelmiş" dedi.

Genç kızken gidenlerin, 3 günlük evlilerin, çocuklarını orada doğuranların bulunduğunu anlatan Arınç, "Niye kendi vatanlarına, kendi topraklarına dönmesinler. Bu kadar iyi niyetlerle başlandı" diye konuştu.

Terör örgütünün silah bırakması veya eylem yapmaktan vazgeçmesinin tamamen siyasi bir proje olduğuna dikkati çeken Arınç, bunun şartlarının hazırlanması gerektiğini bildirdi.

Arınç, şöyle konuştu: "Her gün eylem yapar da kan akması ve gözyaşları devam ederse 30 yıldan beri en büyük tramvayı yaşamış olan Türkiye'de hangi projeden bahsedebilirsiniz. Hangi kardeşlikten bahsedebilirsiniz. Daha dün Bursa'da bir şehidin cenazesi geldi. Ben de ailesini ziyaret ettim, köyünde. Gözlerimiz yaşarıyor, anneler, babalar ağlıyor. Daha askere gideli 4 ay olmuş, iki gün evvel telefonla konuşmuşlar, mayın patlamış ve askerimiz şehit olmuş.

Şimdi onlar terör örgütü mensubu olarak ölenler ve öldürülenler için ağıt yakıyor. Onlar ne kadar haklıdır
bilemeyiz, kamu vicdanı karar verecek. Ama burada da polisimiz, askerimiz var. Ertesi gün evlenecek olan bir polis, polisevi önünde taranarak şehit edildi. Yani bu örgüt bir şekilde silah bırakmalı, bir şekilde silahtan vazgeçmeli, ancak bu kadar söyleyebiliyorum. Bunun şartları hazırlanmalı, ondan sonra biz Türkiye'den uçabilmeliyiz.

Demokratikleşmesi, özgürleşmesi, kucaklaşması, yaraların sarılması, travmanın atlatılması, yeni doğan nesillerin endişelerinden kurtulması, çok önemli olanaklara sahip bölgenin biran evvel kalkınması. 3-4 gün dükkanların kapalı olduğu bir Diyarbakır...Esnaf iş yapamıyor, senetlerini ödeyemiyor, çıraklar evlerine ekmek götüremiyor. Sokaklarda üzgün insanlar, yani bunların çıkarıldığı sanayileşmenin başladığı bir bölgede, yollarıyla, hastaneleriyle,
okullarıyla müthiş bir seferberliğin başladığı görüyoruz."

-"Ak Parti, kılcal damarlar gibi Türkiye'nin her yerine yayılmış"-

AK Parti'nin bölgede zemin kazandığını ifade eden Arınç, "Ortadaki gürültü ve patırtılara bakılırsa öbür tarafın daha çok sesinin çıktığını göreceksiniz" dedi.

BDP'nin Diyarbakır mitinginde resmi rakamlar, gazetecilerden aldığı bilgilere göre, 8 bin kişinin miting meydanında toplandığını anlatan Arınç, "Az mı az değil, ama on binlerce insan diye bunu anlatırsanız ekranlarda veya gazetelerde, on binlerce insanın sanki bu eylemlere, bu kişilere, bu partiye destek olduğunu zannedersiniz. Bir cenazenin arkasından 15 bin kişi yürümüş, ama bir milyon kişi yürüdü derseniz, bu zaten örgütün çok da arzu ettiği bir
propaganda olur" diye konuştu.

Gerçeklerin iyi görülmesi gerektiğini bildiren Arınç, "Ben etnik kökene dayalı siyaset yapıyorum" iddiasıyla ortaya çıkan siyasi partinin arkasından gidecek insanların olacağını söyledi. Bunun Türkçülük açısından da Kürtçülük açısından da böyle olduğunu belirten Arınç, şunları kaydetti: "Ama meseleye ırkçılık, milliyetçilik açısından değil de bir siyasi partinin yapacağı hizmet veya bütün Türkiye'nin partisi olmak, bütün Türkiye'nin sorunlarını çözme iddiasında bulunma noktasında bakarsanız, BDP'nin varlığı sadece 5-6 vilayetle sınırlı, ama AK Parti, Türkiye'nin 81 ilinde var, belediyelerinde var. Kılcal damarlar gibi Türkiye'nin her yerine yayılmış."

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow