hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kanada'nın karanlık tarihi!

    Kanadalı ödüllü yerli Yazar Darrel Mcleod CNN TÜRK'e konuştu. Tüm ailesi zorla yatılı okullara gönderilen Mcleod, yerlilere dayatılan bu sistemi "soykırım" olarak niteledi. Ödüllü yazar, "Daha birçok bulunmamış toplu mezar var" dedi. Hilken Doğaç Boran'ın özel röportajı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kanada’nın British Columbia bölgesindeki bir yatılı okulun bahçesinde 215 çocuğun kalıntıları bulundu. Bu hem Kanada’da hem de dünyada büyük tepki çekti. Bu okulların varlığı ve yerli halklara yönelik baskı ve asimilasyon girişimleri zaten biliniyordu. O halde bu korkunç keşfin önemi nedir?

    Evet haklısın, bu biliniyordu. Kanada bu konuyla ilgili Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu kurmuş ve 2015’te bu komisyon bir rapor yayınlamıştı. Raporda resmi kayıtlara göre ülke genelinde 4 bin 200 yerli çocuğun öldüğü yazılmıştı. Bence bu sayı hem Kanadalılar hem de dünyanın kalanı için havada kaldı. Ülke geneli için bir sayıdan ibaretti. Bu çocuklar bilinmeyen yerlere gömülen isimsiz bedenler olarak kalacaktı. Ancak daha sonra yatılı okullardan kurtulanlar konuşmaya başladı. Bazıları ceza ya da iş olarak geceleri diğer çocukların mezarlarını kazmak zorunda kaldıklarını söyledi. Bu dehşet verici durum “yatılı okul” meselesini Kanada’nın gündemine bir çivi gibi çaktı. Benim ailemde yatılı okullardan etkilendi. Annem, babam ve tüm kardeşleri bu okullara gitti.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu mesele bir kez daha gündeme geldiğine göre hükümetin yaklaşımını değiştirmesini bekliyor musunuz? Daha elle tutulabilir ve anlamlı adımlar atılacak mı? Eşit haklar ve 2015’te vaat edilen Hakikat ve Uzlaşma sağlanacak mı?

    Bu Komisyonun eylem çağrılarını uygulayıp uygulamadığını takip eden bir grup var. Detaya girmeyeceğim ama genel olarak konuşmam gerekirse şu anki durumdan memnun değiller. Öte yandan başbakan üzüntü ve öfkesini ifade etti. Katolik kilisesine de kayıtları paylaşsın diye baskı yapıyor. Hala paylaşılmayan kayıtlar var. Hayatta kalanların ailelerinden bunu biliyoruz. Hem biz hem de başka kurumlar bu kayıtlara erişmeye çalışıyor. Katolik kilisesi resmen kayıtların üstüne oturmuş ve dürüst davranmıyor. Kanada İnsan Hakları Mahkemesi Kanada Hükümeti’ne bir talimat verdi. Federal hükümete rezervlerde yaşayan yerli çocuk ve ailelerine çocuk bakımı ve aile hizmetleri alanında eşit ödenek sağlama emri verdi. Hükümet bu emri uygulamak yerine yıllardır mahkemede buna karşı mücadele veriyor. Daha dün meclise yatılı okul meselesinin “soykırım” olarak tanınması için bir tasarı gönderildi. Bunun Türkiye’de de hassas bir mesele olduğunu biliyorum. Burada da çok hassas bir konu. Bazı mahkeme kararlarında yatılı okullar “hükümet lisanslı pedofili kurumları” olarak tasvir edildi. Bunlar çok kuvvetli ifade ve kararlar. Bu mesele 215 birbirinden güzel ve kıymetli çocuğunun kalıntılarının bulunmasıyla bitmeyecek. Başka mezarlar da var. Söylemesi çok garip geliyor ama diğer okullarda da bilinmeyen mezarlarda isimsiz kaç çocuğun yattığını bulmak için çalışmalar başladı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Oldukça kuvvetli ifadeler kullandınız. Ailenizin de bu sisteme maruz bırakıldığını düşünürsek, Kanada yerlilerine dayatılan yatılı okul sistemini nasıl tanımlarsınız?

    Bu bir soykırımdı. BM’nin soykırım tanımına da uyuyor. Koşullardan biri çocukların asimile edilmek üzere bir kültürel gruptan alınıp diğerine verilmesi. Resmi kayıtlara göre Kanada’nın ilk kurulduğu zamanlarda hükümet “yerli nüfus” meselesini defalarca tartışmış. Bir kilise yetkilisi “kilisenin hedefi çocukların içindeki kızılderiliyi öldürmek” demiş. Kanada Katolik Kilisesi’nin eski başpiskoposlarından biri de bu yaklaşımı doğruladı. Yatılı okul sisteminin “yerli sorununu” temelden çözmek için uygulandığını söyledi. Halklar asimile edildi. Benim memleketimde bu hızlıca ve vahşice yapıldı. Çalıştığım yerli toplumlarda 4-5 nesil yatılı okullara giden aileler gördüm. Ailemden örnek vereyim. Annem, babam ve kardeşlerinin hepsi Krice konuşuyordu. Biz Kuzey Alberta’da yaşayan Kri kabilesindeniz. Hepsi Krice konuşabiliyordu. Ben biraz konuşabiliyorum çünkü çocukken hep duyardım ama öğrenmem zaman aldı. Ama benden sonraki nesil neredeyse hiç konuşmuyor. Yeğenlerim Krice tek kelime bilmiyor. Yani sırf bizim ailede 2 nesilde bir dili kaybettik. Neyse ki Krice Kanada’daki en kuvvetli dil gruplarından biri, öğrenmesi kolay. Bu yüzden yeniden yaygınlaşabilir. Ama tükenmek üzere olan başka diller var. Bunun sebebi yatılı okul sistemi. Aileler için yıkıcı bir etkisi oldu bu okulların. Ailelerin Kültürel dokusunu sarstı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Peki siz Kanada’da yetişmiş bir Kri mensubu olarak ırkçılığa, ayrımcılığa ya da asimilasyona maruz kaldınız mı?

    Evet. Neredeyse tüm hayatım boyunca. Bir çocuk olarak sistematik ırkçılığı tecrübe ettim. Eğitim programlarımız tamamen asimilasyona yönelikti. Ders kitaplarımızda beyaz aileler tasvir edilirdi. Bu kitaplar ABD’den geldiği için bizim gündelik hayatımızla alakası yoktu. Normal ailelerin beyaz çitli, yeşil çimenli banliyölerde yaşadığını düşünürdük. Köpekleri, kedileri, 2 arabaları olan beyaz anne babalar gördük hep. Daha sonra diğer çocuklardan şiddet gördüm. Bununla ilgili 2 anı kitabı yazdım. İkisinde de küçük yaştan beri verdiğim fiziksel mücadeleyi ve tecrübemi anlattım. Neyse ki yerli olmayan ama bana her zaman destek olan öğretmenlerim de oldu. Bu bana çok yardımcı oldu. Ama üniversite hayatımda ve hükümette bürokratlık yaparken de ayrımcılığa maruz kaldım. Kendi memleketimden taşınmak zorunda kaldım. Tercihen değil, ailem ben 10 yaşındayken yatılı okul sistemi yüzünden dağıldı. 9. Sınıftayken beden eğitimi derslerinden kaçardım. Çünkü futbol ve voleybol maçlarında sürekli kafama ya da karnıma tekme atarlardı. Bir gün sakat kalacağımdan korktuğum için kaçtım hep. Kuzenlerimle hala konuşuyoruz ve ne yazık ki bu ırkçılık hala sürüyor.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow