Kılıçdaroğlu: "Başbakanlığını kullan sorumlu bakanları azlet"

{ title }

SONRAKİ VİDEO

Türk Sanayici ve İşadamları Derneği Meclis'teki 4 partinin başkanlarına çağrı yaptı, "Gelin programlarınızı anlatın, karşılıklı görüş alışverişinde bulunalım" dedi. Toplantıların ilk konuğu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ydu. Çözüm sürecinden, toplumdaki kutuplaşmaya, eğitim politikalarından ekonomiye kadar pek çok konu vardı masada. Gündeme damgasını vuran ise Ankara'daki bombalı saldırılardı. Davutoğlu'na seslenen CHP lideri, "Başbakanlığını kullan sorumlu bakanları azlet" dedi.

Haberin Devamıadv-arrow
Haberin Devamıadv-arrow

TÜSİAD, 1 Kasım'da gerçekleştirilecek genel seçimler öncesi siyasi partilerin programlarını doğrudan iş dünyasına aktarabilmesi ve bu çerçevede görüş alışverişinde bulunulması amacıyla "Siyasi Parti Liderleri ile Buluşma Toplantıları" düzenliyor. Toplantılara Meclis'te grubu bulunan 4 siyasi parti lideri de davet edildi.

Toplantının ilk konuğu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

Intercontinental Otel'de düzenlenen toplantıya Kılıçdaroğlu'nun yanı sıra TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, Koç Holding Onursal Başkanı Rahmi Koç, Boyner Grup Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boyner, Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi ve eski TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, Doğan TV Yönetim Kurulu Başkanı ve eski TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, Doğan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Begümhan Doğan Faralyalı, CHP Genel Başkan Yardımcıları Selin Sayek Böke ve Faik Öztrak, CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, CHP İstanbul İl Başkanı Murat Karayalçın ve çok sayıda işadamı katıldı.
TÜSİAD'dan Ahmet Hakan'a yönelik saldırıya kınama
"Beklemeye tahammülümüz kalmamıştır"

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes, toplantının açılış konuşmasını yaptı.

Symes konuşmasında, "Vatandaşlarımızın can güvenliğinin ve huzurun tam olarak sağlanması yönünde gerekli tüm tedbirlerin gözden geçirilmesi, olayın suçlularının bir an önce ortaya çıkarılması kamu vicdanı açısından hayati derecede önemli. Hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımızın ailelerine ve sevenlerine bir kez daha baş sağlığı diliyorum. Yaralılara da acil şifalar diliyorum" dedi.

Cansen Başaran Symes, şöyle devam etti:

"Tüm Türkiye, biz bu şiddet ve terör ortamının bir an önce sona ermesini istiyoruz. Türkiye'nin içinde bulunduğu bu zor günlerde siyasi liderimizle açık diyaloğu son derece önemsiyoruz. Bu, TÜSİAD'ın her zaman benimsediği temel bir prensiptir. Açık diyaloktan hiçbir zaman vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz.

Siyasi parti liderleriyle buluşma toplantılarına Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde grubu bulunan dört siyasi parti liderini davet ettik. Bildiğiniz gibi 7 Haziran seçimlerinin hemen arkasından yeniden bir seçim atmosferine girdik. Ancak hatırlarsanız 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından da liderlerimize ve kamuoyuna bir reform listemiz olduğunu ve çok acil olduğunu hatırlatmıştık.

Bugünün Türkiye'sinde ve bugünkü küresel koşullarda bu reform listesinde yer alanlar için artık beklemeye tahammülümüz kalmamıştır. Seçimler sonrasında süratle hükümetin kurulması ve toplum olarak ülkenin huzurunu, güvenliğini ve refahını sağlayacak reform programlarına odaklanma ihtiyacı içindeyiz, hem de acilen.

Yeni seçilecek ve göreve gelecek parlamentodan toplumun haklı beklentisi budur. Ve bu görevi bu ihtiyacı karşılayacak hükümeti kurma sorumluluğu Türkiye Büyük Millet Meclisi ve siyasi partilerimizdir. Bu toplumun özgür bireyleri olarak bizlerin sorumluluğu ise oyumuzu kullanmak, sivil toplum örgütü olarak da temsil ettiğimiz kesimler adına reform ihtiyaçlarını bıkmadan, usanmadan dile getirmek ve talep etmektir. Bugünkü buluşmamız, bu sorumluluğumuzun önemli bir parçasıdır."

"Türkiye'nin 5 temel sorunu var"

Cansen Başaran Symes'den sonra konuşan Kılıçdaroğlu, "Biz Türkiye'nin 5 temel sorunu olduğunu düşünüyoruz. Bu 5 temel sorunu çözersek Türkiye'nin çok ciddi bir sıçramayı gerçekleştireceğine inanıyoruz. Size bu 5 temel sorunu ve bunları nasıl aşacağımız konusunda Cumhuriyet Halk Partisi'nin düşüncelerini aktaracağım. 1'incisi hukuk düzeni anayasa. 2'incisi dış politikamız. 3'ncüsü ekonomimiz kan kaybeden gelip bir yere sıkışan ekonomi tablosuyla karşı karışayız. 4'üncüsü eğitim sistemimiz ve 5'incisi de toplumsal barışımız, dinamitlenen toplumsal barışımız. Bu 5 sorunu çözersek Türkiye önemli aşamayı kat etmiş olacak. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim koalisyon öncesi 14 ilke açıkladık. 14 ilkeden yola çıkarak bu 5 temel sorunu yine gündeme getirdik. Bu sorunları Türkiye çözmek zorundadır" diye konuştu.

"İyi hukukçu yetiştirmemiz lazım"

Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu 2'ye ayıracaklarını belirten Kılıçdaroğlu, "Hukuk düzenini sağlamak için yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacağız. İşe hukuk fakültelerinden başlamamız gerekiyor. İyi hukukçu yetiştirmemiz lazım. Bu hukuk ve öğrenim sistemiyle ciddi hukukçu yetişmez. 4 yıl değil, en az 6 yıl olması lazım. Hukukçunun artık çok iyi yabancı dil bilmesi lazım. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu 2'ye ayıracağız. Hakimler Yüksek Kurulu, Savcılar Yüksek Kurulu olacak. Adalet Bakanı Müsteşarı ve Adalet Bakanı kesinlikle burada yer almayacak. Yani siyasi iktidarın gölgesi bağımsız yargının üstüne düşmeyecek" ifadelerini kullandı.



"Herkes kendisini Cumhurbaşkanı gibi sorumsuz adlediyor"

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"En çok ihtiyaç duyduğumuz siyasi ahlak. Eğer siyaseti kirlilikten arındırmazsak, ahlaki ilkeleri yani etik değerleri güçlü kılmazsak emin olun bu ülkede hiçbir şey olmaz. Bizim amaçlarımızdan birisi ilk bir yıl içinde kesinlikle siyasi ahlak yasası çıkarmaktır. Siyasette etik kuralları ortaya koymaktır. Bu olmadığı taktirde Türkiye'de değişen bir şey olmaz.

Letonya'da bir alışveriş merkezinin çatısı çöktü diye bakan istifa ediyor. Norveç'te terör eyleminde Norveçliler öldü, Adalet Bakanı istifa etti. Kendilerini siyasi sorumlu olarak görüyorlar. Biz de siyasi sorumluluk yok. Yetki var ama sorumluluk yok. Herkes kendisini Cumhurbaşkanı gibi sorumsuz addediyor.

Olmaz, olmaz. Bütün uygar dünyayı kendimize güldürüyoruz. Sayın Davutoğlu ile görüşürken Suudi Kralı'nın bile bazı önlemler aldığını, bakanı görevi aldığını ifade ettim. Bakanlar istifa etmiyorsa siz görevden alın dedim. Yeni bir başlangıç yapmamız lazım. Demokraside bir olgunluk çıtasını yakalamamız lazım. Bunun olması lazım ama yok."

"Medyanın gücü sınırlandırıldı"

Medyanın özgürlük alanının genişletilmesi gerektiğini dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu, "Değerli arkadaşlar hukukun üstünlüğü içinde medya özgürlüğünün ayrı bir yeri vardır. Bütün demokrasilerde yasama, yargı yürütme bir de dördüncü güç olarak medya var. Biz de medyanın gücü sınırlandı. 1'incisi medya patronunun üzerine baskılar kuruldu, cezalar yağmur gibi yağdı. 2'nci aşama gazetecilerin görevlerine son verildi. 3'üncü aşama gazeteciler ölümle tehdit edildi. 4'üncü aşama doğrudan doğruya gazetelerin kendisi milletvekili gözetiminde ve eşliğinde basıldı. Bütün dünyayı kendimize güldürüyoruz. Böyle bir şey olamaz. Her gittiğim toplantıda söylüyorum. Politikacıların alkıştan çok eleştiriye ihtiyacı vardır" dedi.

"Dış politika milli olmak zorundadır"

Kılıçdaroğlu, konuşmasında ayrıca şunları da kaydetti:

"Dış politika ikinci sorun alanımız. Son 7-8 yılda ortaya çıkan tablodur. Eskiden bir sorun alanı değildi dış politika. Vardı sorunlarımız ama temel sorunumuz değildi. Şimdi Türkiye'nin temel sorun alanı oldu.

Sayın Davutoğlu koalisyon görüşmelerinde geldiğinde ve en son kendisini ziyaretimde de söyledim. Türkiye'nin dış politikasının 180 derece değişmesi lazım. Dış politika milli olmak zorundadır. İktidarı ile muhalefeti ile herkes ülkenin izlediği dış politikayı desteklemek zorundadır, kural budur.

Ama siz dış politikayı mezhepçi bir anlayışa indirgerseniz, başka ülkelerin içişlerine karışırsanız, o ülkelere Türkiye'den TIR'larla silah gönderirseniz, binlerce çocuğun ve masum insanın ölümüne seyirci kalırsanız ve onun nedeni olursanız; biz bunu nasıl destekleyeceğiz, bu dış politikaya nasıl doğrudur diyeceğiz?"

"Merkez Bankası'nın bağımsızlığı önemli"

Kılıçdaroğlu, programdaki konuşmanın ardından iş adamlarının sorularını yanıtladı.

Merkez Bankası'nın bağımsızlığı üzerine sorulan soruya Kılıçdaroğlu'nun yanıtı şöyle oldu:

"Merkez Bankası'nın bağımsızlığı önemli. Merkez Bankası'nın hangi görevleri yapacağı yasalarla tanımlanmış. Eğer yasada ve görevlerde eksiklik varsa bu giderilir. Bizim burada kastettiğimiz sıcak siyasetin doğrudan müdahale etmemesidir.

Hükümetin bir politikası vardır, bir programı vardı. O programın gerçekleşmesi için Merkez Bankası araçlarını kullanarak, programın gerçekleşmesine katkıda bulunur ve çaba harcar. Bizim yaptığımız yanlışlık, zorla 'faizi yükselteceksin veya düşüreceksin' diye talimat veriyoruz.

Bu Merkez Bankası'nın dünyadaki itibarının sıfırlanmasına yol açıyor. Ve 'Bu Merkez Bankası bağımsız değil, dolayısıyla bunun aldığı kararlara güvenilmez' deniyor. Bir kurumun güvenilir olması kurumun aldığı kararları kendi özgür iradesiyle almasına bağlıdır."

"Anadolu'nun güçlenmesini istiyoruz"

"Ülkemizdeki asgari ücret AB üyesi birçok ülkeden daha yüksek. Önerdiğiniz asgari ücret artışı gerçekleşirse iş dünyası rekabetçiliği nasıl koruyacak? Çözüm süreci nasıl yeniden başlar? Bölgesel kalkınma için özel bir model olacak mı?" sorularına Kılıçdaroğlu, şöyle cevap verdi:

"Seçim bildirgemize koyduk. Asgari ücreti verginin tümüyle dışına çıkaracağız ve asgari ücreti 1500 TL yapacağız. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Sizin üzerinize bu konuda özel bir yük gelmeyecek. Bu konuda çalışmalarımızın hepsi yapılmış vaziyette. Önünüzdeki engelleri kaldıracağız, yeter ki üretin, yeter ki yatırım yapın. Bizim tek isteğimiz bu.

Çözüm süreci bu sorun çözülebilir. Yani Kürt sorunu çözülebilir. Çözülmemesi için bir neden yok. Bizim bilgimiz ve kapasitemiz buna müsait. Gelecek önerilerden asla korkmamak lazım. Düşüncelerin rahatlıkla ifade edilmesine ortam hazırlamak lazım.

Bölgesel kalkınma evet. Doğu ve Güneydoğu'da özel sektörün yatırım yapması için özel teşvikler getirmeyi düşünüyoruz. Eğer özel sektör gitmeyecekse kamu-özel işbirliğini düşünüyoruz. Eğer kamu-özel işbirliği de olmazsa doğrudan devletin yatırım yapmasını istiyoruz. O bölgede mutlaka bir şeyler yapmamız gerekir. Anadolu'nun güçlenmesini istiyoruz."

"Suriye'de iç kavganın sonlandırılması gerekiyor"

Kılıçdaroğlu, "Suriyeli mültecilerle ilgili sosyal içerme modeli düşünülüyor mu?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Suriyeli mülteciler... İki aşamalı bir uygulamanın olması lazım. Birincisi süratle Suriye'de iç kavganın sonlandırılması gerekiyor. Bunun için Amerika'nın, Rusya'nın, İran'ın, Türkiye'nin ve Avrupa Birliği ile Arap liginin mutlaka görüşlerinin alınması ve Suriye'de çarpışan tarafların bir araya getirilerek sorunun çözülmesi lazım. Olay giderek büyüyor.

Rusya orada, Çin de gemilerini gönderdi. Amerika zaten orada. Büyüttüğümüz olay şimdi bizim başımıza dert olmaya başladı. Ve Türkiye bütün bu sürecin dışına itilmiş vaziyette. Böyle bir sorunla da ayrıca karşı karşıyayız.

İkincisi Avrupa Birliği'nin elini cebine atması lazım. Suriye'nin yeniden inşa edilmesi lazım. Ancak o zaman Suriyelilerin büyük bir kısmı kendi ülkelerine giderler. Yüzde 100'ünü de göndermekte bu saatten sonra mümkün olmaz."

"Başbakanlığını kullan ve bunları azlet"

Çıkışta da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin, "Ankara'daki patlamayla ilgili medyaya gelen yayın yasağı, aynı zamanda sosyal medya da bir yasak söz konusu. Bununla ilgili ne diyeceksiniz? AB'nin 'Avrupa'ya göçmenleri göndermeyin biz de size vizeyi kaldıralım gibi bir pazarlığı gündemde bununla ilgili ne diyeceksiniz?" sorusuna şu yanıtı verdi:

"Bu pazarlık insani bir pazarlık değil ve bu pazarlığın kabul edilmesi mümkün değil. Türkiye'de toplama kamplarının kurulması hele hele hiç doğru değil.

Neden korkuyorlar? Hangi gerekçe ile yayın yasağı getiriyorlar? Kendi yaptıklarını örtmek için mi? Olayın sağlıklı tartışılmasını engellemek için mi? Bunu asla doğru bulmuyoruz, asla. Sayın Davutoğlu çıkıp halkın önüne, hangi gerekçe ile yayın  yasağı getirdiğini açıklamalı.

Söyledim; failler belli, ellerindeki listelerde yazılı. Failler belliyken neden önlem almadınız? Hangi gerekçe ile önlem almadınız? Bunu çıkıp halka anlatın. Sorumluları var bu işin. 12-11 saat önce 'bomba patlayacak diye' tweetler atılmış. Doğru. Neden olay meydana geldikten ve 99 vatandaşımız hayatını kaybettikten sonra soruyorsunuz? Neden daha önce sormadınız? Hangi gerekçe ile sormadınız? Bombanın patlamasını mı bekliyordunuz? İnsanların ölümünü mü bekliyordunuz?

Hala iki bakanın istifa etmemesi yüreğimde derin bir yaradır. Hala istifa etmemeleri. Sayın Davutoğlu'na bir çağrı daha yapıyorum; Başbakanlığını kullan ve bunları azlet yeter artık, yeter. Bu 99 kişinin en azından ailelerine saygı duy. Bunların vebali var. Hangi gerekçe ile siz bu bakanları tutuyorsunuz orada. Sorumlular onlar, şimdi sanki hiç sorumlulukları yokmuş gibi ortalıkta geziyorlar. Anlamakta zorluk çekiyorum."

Sıradaki Haberadv-arrow
Sıradaki Haberadv-arrow