hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Radikal yazarı Hızır Tüzel, hayatını kaybetti

    Radikal yazarı Hızır Tüzel, hayatını kaybetti
    expand

    Radikal gazetesinde röportajlar yapan ve köşe yazıları yazan 53 yaşındaki Hızır Tüzel, Balıkesir'in Ayvalık İlçesi'ndeki evinde hayatını kaybetti. Hızır Tüzel'in cenazesi yarın ikindi namazına müteakip İstanbul'da Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camii'nden kaldırılacak.

    Tüzel'in cansız bedeni, Kazımpaşa Mahallesi 13 Nisan Caddesi 1'inci Aralık No 9'daki evinde, dün saat 21.30'da İstanbul'dan gelen eşi Tansel Tüzer tarafından bulundu.

    Tansel Tüzel'in haber vermesi üzerine, savcılık ve polis ekipleri eve gelip inceleme yaptı.

    Ardından Hızır Tüzel'in cenazesi, kesin ölüm nedeninin belirlenmesi amacıyla Bursa Adli Tıp Kurumu'na gönderildi.

    Alınan bilgiye göre, Hızır Tüzel'in (53) cenazesi, Bursa Adli Tıp Kurumu morgunda otopsi yapılmasının ardından eşi Tansel Tüzel'e teslim edildi.

    Radikal'deki 'Gülersem Öldür Beni' başlığı altında yayınlanan röportajlarıyla tanınan Tüzel'in, kalp krizi sonucu yaşamını yitirmiş olabileceği belirtiliyor.

    1956 yılında İstanbul'da doğan Hızır Tüzel Nokta, Kadınca, Aktüel gibi dergilerde görev yaptı. Reklam ve televizyon yazarlığı da yapan Tüzel, son 5 yıldır Radikal Gazetesi'nde çalışıyordu. Tüzel, Türkiye'nin önemli röportajcılarından biri olarak gösteriliyordu.

    Bu arada, Hızır Tüzel'in Ayvalık'ta satın aldıkları evin tadilat işlerini yaptırdığı sırada geçirdiği kalp krizi sonucu öldüğünün belirlendiği öğrenildi.

    Tüzel'in cenazesinin yarın Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Camisi'nde kılınacak ikindi namazının ardından toprağa verileceği bildirildi.
     
    Son yazısı

    Hızır Tüzel'in Radikal'de 1 Nisan'da yayınlanan "Mickey Rourke, Robert de Niro’yla da güreşmişti" başlıklı son yazısı:

    "Bu yıl Oscar ödülünü kılpayı kaçıran Mickey Rourke’nin en önemli filmlerinden biridir Şeytan Çıkmazı. Daha önce ‘Rumble Fish’ ‘Year of the Dragon’, ‘Nine 1/2 Weeks’ gibi filmlerle dikkat çeken Rourke, bu filmle sinema dünyasında kendine önemli bir yer edinmişti. ‘Geceyarısı Ekspresi’yle Türkiye’de lanetlenen yönetmen Parker’ın bu filmi, neresinden bakarsanız bakın, ilgiye değerdir.

    Hayata küsmüş, paspal (filmi izlerken ter kokusu buram buram burnunuza gelir) bir dedektif bozuntusu olan Harry Angel (Rourke), günün birinde Louis Cyphre (Robert de Niro) isimli esrarengiz bir adamın tuhaf teklifiyle karşılaşır. Bu gizemli adam Harry’den kayıp (!) birini bulmasını ister. Harry hemen işe koyulur. Fakat izleri takip ettikçe, birbirinden korkunç cinayetlerle, kara büyülerle, doğaüstü güçlerle karşılaşacak, olayların gidişatı karşısında özel bir dedektif olmasına karşın bir korku krizine girecektir. İşi veren Louis ise ondan sürekli rapor ister. Olayı çözemeyen ve o kayıp adamın izine bir türlü ulaşamayan Harry ağzından düşmeyen kısa Camel’ı ve külüstür arabasıyla iz sürerken cehenneme doğru giden bir girdapta bulacaktır kendisini.

    Bu insanı baştan sona geren psikopat filmin pek çok özelliği vardır. Sinemasal değeri bir kenara, Rourke’nin oyunculuğu, Robert de Niro gibi bir aktörün karşısında yer yer ezilse de çok beğenilmişti zamanında. Zaten hemen arkasından yine paspal bir karakteri canlandırdığı ‘Barfly’i çekti. Orada da bir kaybedeni, alkolik yazarı canlandırmıştı (Bir Charles Bukowski esinlemesi yapmıştı).

    Sonra oyunculuğunu beğenmeyerek ara verdi işlere. Filmde az bir rolü olan Robert de Niro ise uzun tırnaklarıyla haşlanmış yumurta soyar bir sahnede, izlerseniz eğer anlarsınız neden onun büyük bir oyuncu olduğunu. Bir yumurta bu kadar güzel mi soyulur kamera karşısında onu fark edersiniz. Filmde bir de Lisa Bonet var. Bir dönem televizyonda izlediğimiz ‘Cosby Ailesi’nin büyük kızı. Bu filmde Rourke’la olan sevişme sahnesi onun da o sıradaki ününe ün katmıştı. Filmin diğer bir rengiyse Charlotte Rampling’dir elbette.

    Yapımcılarından biri değilim ama William Hjortsberg’in ‘Falling Angel ‘ adlı eserinden uyarlanan bu filmi bir görmek lazım derim. En azından Mickey Rourke’un nereden nereye geldiğini görmek açısından. Filme ilgili bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Film tamamen final üzerine yoğunlaştırır izleyeni. Ama gazeteden dört arkadaş taksiye binmiş bu filmi izlemek için Site Sineması’na giderken beşinci bir arkadaş da yol üzeri diye arabaya intikal etti. Dedi ki, ‘Nereye gidiyonuz?’! Biz de söyledik haliyle ‘Angel Heart’a diye. Densiz havaya girip ‘Ben onu geçen gün izledim meğer katil uşakmış’ gibisinden bize filmin sonunu söyleyiverdi. Terbiyemi zorlukla korudum ama en azından arabadan inerken kulağına fısıldadığım bir küfürle hallettim işi. Ucuz kurtulmuştu yani benim şeytan çıkmazından."
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow