Dinozorların Kayıp Dünyası
Dinozorlar... Çocukların heyecanı veya yetişkinlerin hayreti, paleontologların da soruları sayesinde bilimsel incelemelerden, müzelerin vitrinlerinden ve tablolardan dışarı sıçrayarak yeniden hayat bulan efsanevi canlılar. Her yeni buluşla birlikte anatomileri belirginleşiyor, biyolojileri şekilleniyor ama her yanıt beraberinde binlerce yeni soru da getiriyor. Paleontolog Jean-Guy Michard, Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Dinozorların Kayıp Dünyası adlı kitabında hem dinozorlar hakkında bilimin sahip olduğu bilgileri hem de bu yeni soruları ela alıyor. Kitapta anlatılanlar da görsellerle destekleniyor. İşte ne zaman ortaya çıktıkları, kaç türü bulunduğu, nasıl beslendikleri, nasıl üredikleri ve haklarındaki her şeyle Dinozorların Kayıp Dünyası... (Cnnturk.com)
Haberin Devamı
Bir dinozor araştırmacısı
/

Jean-Guy Michard paleontolog ve dinozor araştırmacısı. Afrika'da pek çok kazı gerçekleştirdi, daha sonra Fransa'da çeşitli bilimsel görevlerin sorumluluğunu aldı. 1985 yılında Foundation de la Vocation ödülüne layık görülen Michard, Ulusal Doğa Tarihi Müzesi Paleontoloji Enstitüsü'nde etobur dinazorların çeşitliliği ve evrimi -özellikle de Compsognathuslar- üzerine araştırmalarda bulunuyor, zamanın bir kısmını ise genç öğrenciler için harcıyor.
220 milyon yıl önce ortaya çıktılar
/

220 milyon yıl önce ortaya çıkan dinozorlar milyonlarca yıl tüm kıtalara hükmettikten sonra esrarengiz bir şekilde ve sonsuza dek ortadan kayboldular. Ama insanın yeryüzü katmanlarında arşivlenmiş yaşam tarihini anlama konusundaki amansız merakı bu esrarın kısmen üstesinden geldi.
Haberin Devamı
Hem korkutucu hem de cezbedici
/

Mezozoik Çağ'ın (İkinci Zaman) "korkunç sürüngenleri", fosil halindeki kemiklerinin sergilediği olağanüstü biçim çeşitliliğiyle bu ileri teknoloji çağında insanları ürküttükleri kadar cezbetmeyi ve büyülemeyi de başarıyorlar.
Sırları aydınlandıkça yeni sorular ortaya çıkıyor
/

Çocukların heyecanı veya yetişkinlerin hayreti, paleontologların da soruları sayesinde bilimsel incelemelerden, müzelerin vitrinlerinden ve tablolardan dışarı sıçrayarak yeniden hayat buluyorlar. Her yeni buluşla birlikte anatomileri belirginleşiyor, biyolojileri şekilleniyor, ama her yanıt beraberinde binlerce yeni soru da getiriyor.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Zamanın derinliklerine yolculuk
/

Çünkü dinozorlar haklarında edindiğimiz bilgilerle, hala öğrenmeye çalıştıklarımızla ve muhtemelen asla bilemeyeceklerimizle bizi zamanın derinliklerine doğru karşı konulamayacak bir yolculuğa davet ediyorlar.
600-700 kadar dinozor türü
/

600-700 kadar dinozor türü, hem genel kitleyi hem de uzmanları biçimlerinin farklılığıyla olduğu kadar İkinci Zaman boyunca geliştirdikleri adaptasyonların çeşitliliğiyle de büyülemektedirler. En küçüklerinden dev gibi olanlarına, iki ayaklılardan dört ayaklılara, etoburlardan otoburlara, dizonların çeşitliliği gerçekten şaşırtıcıdır.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
En eski dinozor fosilleri
/

En eski dinozor fosilleri Trias döneminin sonuna, yani 220 milyon yıl öncesine aittir. Az sayıda ve çok parçalı halde olan bu kalıntılar bilim insanlarının o sırada temsil edilen başlıca iki grubun kökenleri hakkında çok kesin bir fikir sahibi olmasına izin vermemektedir: Prosapauropoda'lar ve coelurosaurus adı altında toplanan küçük etobur dinozorlar.
Bir tür tükenirken diğerlerinde patlama oldu
/

Prosauopoda'ların nesli çok geçmeden, Jura döneminin başlangıcında tükenmiş, bu tükenişte hiç kuşkusuz o döneme damgasını vuran yepyeni türlerde görülen patlama etkilemiştir.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Kaplumbağa ve timsahların uzak atası dinozorlar
/

Dinozorlar İkinci Zaman'ın krallarıydı, ama o dönemde yaşamış başka hayvanlar da vardı ve bunlardan bazıları günümüz doğasında da o uzak atalardan pek de farklı olmayan biçimlerde temsil edilmektedir. Kaplumbağalar ve timsahlar bu durumun örnekleridir.
Yeni Zelanda'daki tuara da dinozorların torunu
/

Buna karşılık artık sadece Yeni Zelanda'daki birkaç adacıkta yaşayan tuatara (sphenodon), Trias döneminden Kretase dönemine kadar çok yaygın olan bir sürüngen grubunun, rhynchocephalia'nın günümüze ulaşmış tek ardılıdır.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Uçan dinozorlar
/

Mezozoik Çağ'ın denizleri ve gökyüzü de boş değildi. Çoğunlukla dinozorlarla özdeşleştirilen uçan sürüngenler veya pterosaurus, omurgalıların havayı fethetmek yolunda attıkları ilk adımı oluşturmaktadır. Ama sürekli kanat çırparak uçan kuşların aksine, onların çoğu havada süzülmekle yetiniyordu.
Dinozorlarla çağdaş deniz sürüngenleri
/

Deniz sürüngenlerinin farklı grupları da İkinci Zaman'ın denizlerini doldurmuştur. Hidrodinamik gövdeli ichtyosaurus'lar (ihtiyozor), vücut yapıları "fıçının içinden geçen bir yılanı" andıran plesiosaurus'lar ve ürkütücü çenelerine rağmen, aslında suda yaşamaya uyum sağlamış dev kertenkeleler olan mosasaurus'lar. Bu dönemin zengin ve çeşitli faunası içinde aynı zamanda böcekler, kabuklular, balıklar, hem karada hem suda yaşayan canlılar da yer alıyordu.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Dinozorların gölgesinde yaşayan küçük memeliler
/

Permiyen döneminin (Paleozoik Çağ/Birinci Zaman'ın son dönemi) memeli sürüngenlerinin soyundan gelen ve kendi parlak sayfalarının açılmasını beklerken, fare büyüklüğündeki küçük hayvanlar olarak dinozorların gölgesinde yaşayan memelileri de unutmamak gerekiyor.
Dinozorlar sürüngen sınıfından ama kuşların da atası
/

Dinozorlar sürüngenler sınıfına aittir, daha da kesin bir tanımlamayla diapsid sürüngenlere dahildir, yani kafataslarında göz çukurlarının arkasında iki çift delik bulunmaktadır. Trias döneminde, küçük diapsid sürüngenler olan thecodontia'dan pterosaurus'lar (uçan sürüngenler), timsahlar ve dinozorlar doğup gelişir. Bu dört grup archosauria (hükümran sürüngenler) diye tanımlanır; kuşlar sınıfı da bunların içinde doğup gelişecektir ve bu grupların günümüzdeki sürüngen temsilcileri timsahlardan ibarettir.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Dinozorlar kara hayvanıdır
/

Dinozorların diğer achosaurus'lardan farkları nelerdir? Birincisi, sadece kara hayvanıdırlar. Ama asıl önemli fark, dinozorların uzuvlarının dikey olmasıdır; ayakları, tıpkı memeliler ve kuşlarda olduğu gibi, gövdelerinin sagital (önden arkaya doğru) eksenine paralel bir düzlemde yukarı doğrudur. Uzuvları transversal (enine uzanan) veya bazen yarı yukarı kalkık olan sürüngenlerin başka hiçbirinde görülmeyen bu özelliğin yanı sıra, dinozor kemiklerinin ayırt edilmesini sağlayan önemli anatomik değişiklikler de mevcuttur.
Neyle besleniyorlardı?
/

Kayıp bir hayvanın rekonstitüsyonu, onun biyolojisiyle ilgilenmek anlamına da gelir. Dinozorların beslenme düzeninden söz ettiğimizde, hepimizin aklına hemen Tyrannosaurus'un o korkunç çeneleri gelir. Ama tüm dinozorları ürkütücü leş yiyiciler olarak düşünmek hata olur. Aslında etoburlar dinozorların sadece theropoda'larla sınırlı küçük bir bölümünü oluşturur. Karma beslenme düzenine sahip birkaç tür de bulunmakla birlikte, dinozorların çoğunluğu otoburdu (en uygun terim "vejetaryen" olurdu) Beslenme tarzı hakkındaki ilk bilgileri çeneyi gözlemleyerek toplayabiliriz. Dinzorlar ve diğer sürüngenler, memelilerden farklı olarak, homodont dişlere sahiptir, yani dişin biçimi ağızdaki yerine göre değişmez veya çok az değişir.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Etobur dinozorlar
/

Etobur dinozorların genellikle sağlam çeneleri vardır ve bunlar, keskin, hançer ağzı şeklinde, basit dişlerle ince tırtıklar bulunur; bu sayedece et parçaları daha etkili bir biçimde kesilip koparılabilir. Bu önemlidir, çünkü etobur dinozorlarda öğütücü dişler bulunmadığı için et parçaları o halde yutulacaktır.
Çivi ya da kaşık biçimli dişleriyle yaprakları koparıyorlardı
/

Bitkisel besinler, içerdikleri selüloz ve odunsu lifler gibi sert, aşındırıcı ve sindirilemez bileşenlerin varlığı yüzünden, hayvana bir dizi sorun çıkarır. En büyük dinozorlar olan sauropoda'larda familyaya göre çivi veya kaşık biçimi alabilen, bir taraktaki gibi sadece çenelerin ön kısmına yerleştirilmiş birkaç basit diş vardı. Ama bu sistem sayesinde, onlarca ton ağırlıktaki gövdelerini beslemeye yetecek miktarda yaprak ve tomurcuğu koparabiliyorlardı.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Ördek gagalı dinozorların çim biçme makası gibi dişleri vardı
/

Bunun aksine hadrosaurus'lar veya ördek gagalı dinozorların çenelerinin ön kısmında diş yoktu ama yan taraflarda iç içe geçmiş, baklava biçiminde yüzlerce dişten oluşan kocaman diş takımları vardı. Sürekli kendini yenileyebilen bu muazzam rende, çam iğnesi gibi en sert bitkileri bile öğütebiliyordu. Ceratopsia'larda sert bitkileri koparmak için sağlam bir gaga ve çim biçme makası gibi çalışan güçlü dişler vardı; ankylosaurus'lar ise pek etkili bir diş sistemi olmadığı için yumuşak bitkilerle yetinmek zorunda kalıyorlardı.
Çiğnemiyorlardı, kuşlarınki gibi taşlıkları vardı
/

Besinlerini çiğneyemeyen dinozorlar, tıpkı bugünkü kuşların taşlıkları gibi, midelerinin özel bir bölümünde bulunan ve değirmen taşı gibi çalışan sindirim taşları kullanıyorlardı. Kısa süre önce, çeşitli bilim dallarından uzmanların oluşturduğu bir ekip, bir hadrosaurus'un fosilleşmiş kolajeninden çıkartılan bazı öğelerin izotopik ilişkisi sayesinde, beslenme düzeninin daha önceden uzun süre varsayıldığı gibi su bitkilerinden değil, kara bitkilerinden oluştuğunu ortaya koymuştur.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Etobur dinozorlar iki ayaklıydı
/

Avlarını kovalamak için koşmaları ve sonra da yakalamak için ön uzuvlarını kullanmaları gereken etobur dinozorlar iki ayaklıdır. Kaçmaktan başka savunma aracı olmayan bazı otoburlar için de aynı durum geçerlidir, çünkü memelilerin aksine, dinozorlarda iki ayaklı olmak anlaşıldığı kadarıyla en hızlı hareket olanağını sağlamaktadır.
Ayağa kalkıp yaprakları yiyebiliyorlardı
/

Kısa bitki örtüsün çiğneyen hayvanlar veya ağır sauropodo'lar uzun süre hep bataklıkların veya göllerin içinde yürürken tasvir edilmişlerdir. Çünkü bu kadar büyük bir kütlenin Arşimet'in kaldırma kuvvetinin yardımı olmadan ayakta durabileceği düşünülemiyordu. Oysa bugün paleontologlar sauropoda'ların esas olarak kara hayvanı oldukları, ama zaman zaman suya girip çamurlara bata çıka dolaşmayı da ihmal etmedikleri konusunda hemfikirdirler. Biyomekanik incelemeleri sonucunda, o muazzam ağırlıklarını karada pekala taşıyabilecek uzuvlara sahip oldukları ortaya konmuştur. Hatta bazıları kuyruklarının yardımıyla arka ayakları üzerinde dikilip, başka hayvanların erişemediği ağaçların en tepesindeki yaprakları da yiyebiliyorlardı.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Nasıl ürüyorlardı?
/

Üreme konusuna girmeden biyolojiden söz edilemez. Dinozorların yumurtladığını söylemek belki bazıların gülümsetebilir. Oysa ki söz konusu canlılar sürüngen olduklarına ve sert kabuklu yumurta bir sürüngen icadı olduğuna göre, ilk bakışta bunda şaşılacak bir şey yoktur. Zaten günümüzdeki bazı sürüngenlerde de her şeye karşın ovoviparite (yumurtanın annenin karnında büyüyüp açılması) örnekleri görülmektedir.
Dişisi önce yeri kazıyor...
/

Aix-en Provence havzasnda, Kretase döneminden bir sauropoda olan Hypselosaurus'a ait binlerce yumurta kabuğu parçası ve birkaç da bütün yumurta bulunmuştur. 1920'lerden itibaren Gobi Çölü'nde de küçük bir Ceratopsia olan Protoceratops'a ait çok sayıda yumurta ve özellikle yuvalar bulunmuş, bu hayvanların çok sayıda iskeletine de erişilmiştir. Bu dinozorun dişisi önce yeri kazıyor, sonra da kazdığı çukura eşmerkezli daireler halinde özenle yerleştirilmiş 18 ila 30 yumurta bırakıyordu.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Yavrularına ebeveynlik yapıyorlardı
/

Tıpkı günümüzdeki timsahlar ve kuşlar gibi, bazı dinozorlar da yavrularına ebeveynlik yapıyorlardı. 1978'de Montana'da bir yuva alanının bunu bulunması bunu ortaya çıkarmıştır; kenarı özenle yukarı kıvrılmış yuvalardan birinde on beş kadar hadrosaurus yavrusunun fosilleşmiş kalıntıları vardı. Fazla uzak olmayan bir yerde de uygun bir isimlendirmeyle Maiasaura, "iyi sürüngen anne" denen annenin iskeleti bulunmuştu. Yavruların içgüdüsü, ana-babalarının başına ne gelirse gelsin yuvadan çıkmamalarını emretmişti.
Sağlam bir kalça, güçlü kaslarla donatılmış uzun bacaklar
/

Etoburlar avlanmak için ve başka bir savunma olanağı bulunmayan otoburlar da etoburlardan kaçmak için koşuyorlardı. Yemek ve yenmemek. Koşu konusundaki en iyi adaptasyona nispeten daha hafif olan ve boyları iki-üç metreyi geçmeyen iki ayaklı hayvanlarda rastlanmaktadır. İster küçük ve hafif theropoda'lar olan (etobur) "coelurosaurus"lar, ister zarif ornithopoda'lar olan (otobur) Hypsilophodon'lar söz konusu olsun, arka uzuvların morfolojisi birbirine çok benzemektedir. Sağlam bir kalça, güçlü kaslarla donatılmış uzun bacaklar, ince uzun ayaklar, günümüzdeki en hızlı memelilerde de görülen türden parmaklarının ucunda yürüme ve kemikleşmiş kiriş (tendon) ağı sayesinde sertleşip bedenin ön tarafını dengeleyici bir karşı ağırlık oluşturabilen kuyruk. Bu özelliklerin bir araya gelmesi sayesinde esnek ve hızlı uzun fulelerle koşabiliyorlardı.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Yem olmaktan hayal güçleri kurtarıyordu
/

Her grup kendine özgü teknikler geliştirmiştir. Apatosaurus'un otuz tonluk ve Diplodocus'un on tonluk daha mütevazı ağırlığı, tek başına dolaşan bir theoropoda için zaten yeterince ciddi bir caydırıcı etkendi. Ama Diplodocus'un uzun kuyruğu havayı bir kırbaç gibi dövdüğünde, herhalde yanına yaklaşmak imkansız gibi gözüküyordu. Ornithischia'da güçlü kasların harekete geçirdiği kuyruk bazen gerçek bir gürz işlevi görmekteydi.
Kendini böyle savunuyordu
/

Kuyruğunda bir, daha yaygın olarak da iki çift uzun -üstleri hayvan yaşarken boynuzsu dokuyla kaplanmış kemiksi- diken bulunan stegosaurus'lar bu duruma bir örnekti. Üzerine saldıran hayvanın karnı böyle bir silaha karşı dayanamazdı.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Gürz ve zırhları vardı
/

Euplocephalus'lardaki gibi çok uzun olan kuyrukları bazen iki veya üç bölmeli bir topa benzeyen, birbirine kaynamış yekpare kemiklerden oluşmuş kemik bir gürz ile sonlanan Ankylosaurus'lar için de aynı şey geçerlidir. Bu gürz herhangi bir theropoda'nın bacağını kırabilecek güçtedir. Üstelik ankylosaurus'ların gövdesi,derilerinin içine gömülü, bazıları büyük boyda kemiksi yumrulardan oluşan gerçek bir zırhla kaplıydı. Bu zırhın bazı unsurları ok biçimindeydi ve sırtlarına, bögürlerine veya kuyruklarına diken bir görünüm veriyordu. Bu tank gibi hayvanlar, günümüzde tatuların yaptığı gibi bir saldırı karşısında yere yapıştıklarında, en güçlü etobur dinozor bile tek zayıf noktaları olan karınlarına ulaşma yolunu bulamazdı.
Yavrular ortada en güçlüler dış çemberde
/

Colorada bölgesinde bulunan Üst Jura dönemine ait Purgatory nehri fosil yatağında 1300'den fazla ayak izi bulunmuştur. Bunların titizlikle incelenmesi sonucunda, bir sauropoda grubunun 140 milyon yıl önce belki de bir göç sırasında bir gölün kıyısı boyunca ilerlediği saptanabilmiştir. Karmakarışık bir güruh değil, oturmuş bir yapısı olan bir sürü söz konusudur. Yavrular (ve belki de hamile dişiler?) merkezde yürüyor, çevrelerinde yetişkin hayvanlar ilerliyor, en dış halkada ise en güçlüler yer alıyordu. Bu topluluk savunma stratejisi günümüzde de bazı büyük memeliler tarafından kullanılmaktadır.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
Sırtlarındaki yelkenler
/

Bazı dinozorların kafataslarında tuhaf süsler vardı, ama kimilerinin de sırtlarında acayip ekler göze çarpıyordu. Omurlarının çıkıntıları çok aşırı uzamıştı. Bu özel durum, bir grup familyaya özgü bir nitelik oluşturmaktan çok, paleontologların evrimsel yakınsama adını verdikleri olguya yansıtmaktadır. Sırt yelkenlerinin rolü hakkında ileri sürülmüş tüm varsayımlar içinde, şu anda en sağlam görünen ısı düzenleme işlevidir.
Isı düzenlemeye yarıyordu
/

Omurganın üstündeki bu ek parçanın gergin derisi içinden geçen kılcal damarlar kalori alışverişini üstlenmişti. Hayvan güneş ışınlarını dik alacak bir şekilde durduğunda bu yelken bir güneş enerjisi paneli gibi davranarak kanı hızla ısıtıyor ve kazanılan kalorileri hayvanın vücuduna dağıtıyordu. Günün en sıcak saatlerinde ise, hayvan yüzünü güneşe dönerek güneş alan yüzeyi daraltıyor veya en küçük rüzgarda ısısını dışarıya yayarak serinleme olanağı buluyordu. Stegosaurus'larda bulunan ve arı kovanı biçimleriyle uzun süre atfedilen savunma rolüne hiç de uygun olmayan sırt levhaları da benzer bir ısı düzenleyici sistem olabilir.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
"Dinozorların aptal" olduğu yaygın kanısı doğru mu?
/

Bu alanda rekor, iki ton ağırlığındaki et ve kemiğe karşılık beyni bir cevizden daha büyük olmayan Stegosaurus'a aittir. Yine de bu cins Üst Jura döneminde 10 milyon yıldan daha uzun bir süre varlığını korumuştur. Demek ki beyni yaşam tarzına gayet iyi uyum sağlamıştı.
Otoburların beyni daha az gelişkindi
/

Otoburların beyninin etoburlara kıyasla genelde daha az geliştiği doğrudur. Avlanmak duyularda keskinlik, kurnazlık ve hareketlerde hızlı bir koordinasyon gerektirir. Bazı etobur küçük dinozorların beyni, oranlandığında günümüzdeki kuşlarınkiyle aynı büyüklükteydi.
Haberin Devamı
Haberin Devamı
İkinci beyin efsanesi?
/

Kaba etlerde bulunan ikinci beyin efsanesine gelince, yine yanlış veya en azından sonradan çarpıtılmış bir fikir söz konusudur. Gerçekten de birçok dinozorun omuriliğinde kuyruk omurları hizasında hatırı sayılır bir genişleme görülür. Ama aslında nöbetçi bir sinir merkezi söz konusudur ve bunu beyinle özdeşleştirmek abartılı bir yaklaşım olur. Zaten yaklaşık 150 milyon yıl boyunca yeryüzüne hükmetmiş hayvanlara "aptal" demenin ne manası olabilir?