Hükümetlerin, iş dünyasının ve STK’ların elele vererek gezegenin sağlığı için acil, süratli ve kalıcı çözümler üretmesine ihtiyacımız var. Bütün bunların yanısıra, tüketicilerin de davranışlarını değiştirmesi ve bilinçli davranması gerekiyor.
Dünyanın en büyük küresel şirketlerinden L’Oréal, uzun bir süredir üretimden, pazarlamaya ve satışa kadar olan zincirin çevreye olan etkisini artırmak için iş modellerini değiştiriyor. Hedefleri için vaatlerde bulunuyor. Ayrıca, sosyal ve çevresel sorunların çözümü için kaynak ayırıryor.
Geçtiğimiz hafta , düzenlediği basın toplantısında L’Oréal Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Jean-Paul Agon; L’Oréal Grup Kurumsal Sorumluluk Başkanı Alexandra Palt, şirketin 2030 hedefleri hakkında bilgi verdiler. Tüketicileri ve tüm paydaşları süreçlere dahil eden programın önemli noktalarını üç maddeyle özetlemek mümkün:
1. Karbon ayak izini azaltmak
2025’e kadar, kuruluşun dünyadaki tüm tesisleri, tümüyle yenilenebilir enerji kullanacak ve karbon nötr hale gelecek.
2030’a kadar, ürün ambalajlarında kullanılan plastiğin tümü geri dönüştürülmüş veya biyolojik kaynaklı olacak. Tüm sera gazı emisyonları 2016’ya oranla nihai ürün bazında yüzde 50 azaltılacak.
Türkiye’deki üretim tesisinde karbon emisyonları 2010 yılına oranla yüzde 69 azaltıldı.
Tesisin bu yıl sonunda kuru fabrika, 2025 yılında ise karbon nötr olması hedefleniyor.
2.Tüketicileri bilinçlendirmek
Şirket, 1,5 milyon tüketicisinin daha sürdürülebilir seçimler yapmasına yardımcı olmak için “Çevresel ve Sosyal Etki Etiketleme Sistemi” geliştirdi. Bu sistem ile ürünlerin çevresel ve sosyal etkileri şeffaf bir şekilde paylaşılacak. Böylece, tüketicilerin seçimleriyle dünyamıza yaptıkları olumlu ya da olumsuz etkiyi görmeleri mümkün olacak.
3. Sosyal dayanışmaya destek
2019 sonu itibariyle kuruluş, dezavantajlı topluluklardan 90.635 kişiye dayanışma ve kapsayıcılık programları ile iş imkanı sağlamıştı. Türkiye’de dayanışma temelli tedarik zinciri uygulaması ile dezavantajlı gruplardan 113 kişiyi bünyesine almıştı.
2020’nin ilk aylarında, COVID-19 pandemisi ile mücadele için dünya çapında bir çevresel ve sosyal dayanışma programı başlatmış, çevreyi korumak ve kadınları desteklemek için 150 Milyon € bağışlayacağını duyurmuştu.
Bu bütçenin 50 milyon euro’luk bölümü zor şartlardaki kadınlara destek sağlamak için kullanıldı.
Çabaları hızlandırmak gerek
Sorunlar çözüm bekliyor ve şirket yönetimlerine büyük bir görev düşüyor.
Jean-Paul Agon’un basın toplantsında dediği gibi; “Dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlar çok büyük ve insanlık için güvenli yaşam alanlarını korumak için çabalarımızı hızlandırmamız şart”. Tüm kuruluşlar, işlerini “dünyanın sınırlarını zorlamadan, çevreye ve toplumlara olumlu katkılarnıı artırarak “ yürütmeli .Çalışanlarını, paydaşlarını ve en önemlisi müşterilerini süreçlerine dahil etmeli. Durumun ciddiyetini anlatarak, çözüm önerileri sunarak, kesintisiz ve kararlı bir biçimde gezegenimiz kurtarmak için çaba göstermeli.
Hükümetlerin, iş dünyasının ve STK’ların elele vererek gezegenin sağlığı için acil, süratli ve kalıcı çözümler üretmesine ihtiyacımız var. Bütün bunların yanısıra, tüketicilerin de davranışlarını değiştirmesi ve bilinçli davranması gerekiyor.
Dünyanın en büyük küresel şirketlerinden L’Oréal, uzun bir süredir üretimden, pazarlamaya ve satışa kadar olan zincirin çevreye olan etkisini artırmak için iş modellerini değiştiriyor. Hedefleri için vaatlerde bulunuyor. Ayrıca, sosyal ve çevresel sorunların çözümü için kaynak ayırıryor.
Geçtiğimiz hafta , düzenlediği basın toplantısında L’Oréal Grup Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Jean-Paul Agon; L’Oréal Grup Kurumsal Sorumluluk Başkanı Alexandra Palt, şirketin 2030 hedefleri hakkında bilgi verdiler. Tüketicileri ve tüm paydaşları süreçlere dahil eden programın önemli noktalarını üç maddeyle özetlemek mümkün:
1. Karbon ayak izini azaltmak
2025’e kadar, kuruluşun dünyadaki tüm tesisleri, tümüyle yenilenebilir enerji kullanacak ve karbon nötr hale gelecek.
2030’a kadar, ürün ambalajlarında kullanılan plastiğin tümü geri dönüştürülmüş veya biyolojik kaynaklı olacak. Tüm sera gazı emisyonları 2016’ya oranla nihai ürün bazında yüzde 50 azaltılacak.
Türkiye’deki üretim tesisinde karbon emisyonları 2010 yılına oranla yüzde 69 azaltıldı.
Tesisin bu yıl sonunda kuru fabrika, 2025 yılında ise karbon nötr olması hedefleniyor.
2.Tüketicileri bilinçlendirmek
Şirket, 1,5 milyon tüketicisinin daha sürdürülebilir seçimler yapmasına yardımcı olmak için “Çevresel ve Sosyal Etki Etiketleme Sistemi” geliştirdi. Bu sistem ile ürünlerin çevresel ve sosyal etkileri şeffaf bir şekilde paylaşılacak. Böylece, tüketicilerin seçimleriyle dünyamıza yaptıkları olumlu ya da olumsuz etkiyi görmeleri mümkün olacak.
3. Sosyal dayanışmaya destek
2019 sonu itibariyle kuruluş, dezavantajlı topluluklardan 90.635 kişiye dayanışma ve kapsayıcılık programları ile iş imkanı sağlamıştı. Türkiye’de dayanışma temelli tedarik zinciri uygulaması ile dezavantajlı gruplardan 113 kişiyi bünyesine almıştı.
2020’nin ilk aylarında, COVID-19 pandemisi ile mücadele için dünya çapında bir çevresel ve sosyal dayanışma programı başlatmış, çevreyi korumak ve kadınları desteklemek için 150 Milyon € bağışlayacağını duyurmuştu.
Bu bütçenin 50 milyon euro’luk bölümü zor şartlardaki kadınlara destek sağlamak için kullanıldı.
Çabaları hızlandırmak gerek
Sorunlar çözüm bekliyor ve şirket yönetimlerine büyük bir görev düşüyor.
Jean-Paul Agon’un basın toplantsında dediği gibi; “Dünyanın karşı karşıya olduğu sorunlar çok büyük ve insanlık için güvenli yaşam alanlarını korumak için çabalarımızı hızlandırmamız şart”. Tüm kuruluşlar, işlerini “dünyanın sınırlarını zorlamadan, çevreye ve toplumlara olumlu katkılarnıı artırarak “ yürütmeli .Çalışanlarını, paydaşlarını ve en önemlisi müşterilerini süreçlerine dahil etmeli. Durumun ciddiyetini anlatarak, çözüm önerileri sunarak, kesintisiz ve kararlı bir biçimde gezegenimiz kurtarmak için çaba göstermeli.